DOĞU TÜRKİSTAN’DA  YENİ GELİŞME: KOMÜNİST PARTİ HALKI BAYRAM NAMAZINA ÇAĞIRDI!

Halkın çoğu toplama kamplarında olduğu için istenen kalabalık toplanamadı

Doğu Türkistan’da Çin devletinin 72 yıllık işgalinin son beş yılına tekabül eden 2016 sonrasında zulüm politikaları asimilasyondan imhaya (soykırıma) dönüşmüş olarak aynı şekilde devam ediyor.

2021 yılında ABD ve diğer batılı ülkeler,  Çin’le olan rekabetlerinde en güçlü argüman olarak gördükleri Doğu Türkistan meselesini daha yoğun olarak kullanmaya başladılar. Bir çok ülkelerin parlamentosunda ardarda “Çin’in soykırım yaptığına dair” kınama ve yaptırım kararları alındı. Çin devleti bunları çok önemsemiyor görünse de son derece rahatsız olduğu açık. Yaptırımcı ülkelerin çoğalmasını engellemek için elinden geleni yapıyor. Özellikle üçüncü dünya ülkelerine  (özellikle müslüman ülkelerine) karşı sahip olduğu ekonomik gücü kullandığı gibi, en ufak sivil veya siyasi eleştiriye karşı da diplomatik üsluba uymayan tepkiler verebiliyor. Türkiye’de iktidar sözcülerini ekonomik ilişkileri bozmakla tehdit ederken, Gulca katliamını anan muhalif siyasetçilerden hesap sorma tehdidine kadar  işi ileri götürdü.

Dünya genelinde “soykırımcı ülke/ apatheid rejimi” damgasını yemekten korkan Çin devleti, 2021 Ramazan’ında (h.1442) bir propaganda atağı yaptı. 13 Mayıs’a denk gelen Ramazan Bayramı sabahında üç büyük camide kalabalık bayram namazları, bayramlaşma ve samah gösterileri düzenleyerek videolarını yayınladı. Böylece “Doğu Türkistanlılar’ın mutlu olduğu ve Müslüman Uygurlara baskı yapılmadığı” görüntüsünü yaymaya çalıştı.

Doğu Türkistan’dan aldığımız haberlere göre halkın çoğu toplama kamplarında olduğu için istenen kalabalık toplanamadı. Görevliler ev ev dolaşarak halkı bayram namazına katılmaya çağırdılar. Arefe gönü provalar yapıldı. Bayram hutbelerinde satılmış rejim imamları Çin Komünist Partisi’nin uygulamalarını öven konuşmalar yaptı. Büyük bir sevinç gösterisi olan samah törenlerine katılan insanların yüzüne baktığınızda zorla getirildiklerini anlamak zor değildi. Yüzü gülen bir tek kişi bile yoktu.

Ama Doğu Türkistan tarihinde ilk defa komünist rejimin, halkı camiye gelmeye teşvik ettiğine tanıklık etmiş olduk. Propaganda için de olsa önemli bir gelişme. Ümid ediyoruz ki, bundan sonra sistematik işkence ve cinayetlerinde de bir azalma olur da insanlar biraz nefes alabilir.

Devami

İÇİŞLERİ BAKANI SN. SÜLEYMAN SOYLU’NUN AÇIKLAMASI ÜZERİNE

17.02.2021

TÜRKİSTANDER (Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği) Başkanı Burhan Kavuncu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu‘nun Doğu Türkistanlı’larla ilgili yaptığı açıklamayla ilgili  Hertaraf Haber’e değerlendirmelerde bulundu:

Türkiye İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, Türkiye’nin Doğu Türkistan politikası hakkında 15 Şubat 2021 günü önemli bir açıklama yaptı. Belirtilen hususlar genel olarak doğrudur ve açıklama Türkistanlılar arasında sevinç yaratmıştır. Bir devlet yetkilisinin açıklayamayacağı bazı hususları ve gördüğümüz eksikleri de bizim ortaya koymamız gerekiyor.

Biz Türkistanlılar Türkiye’nin dış politika önceliklerini belirleme veya eleştirme durumunda değiliz. Her ülke içinde bulunduğu şartlara, stratejik dengelere ve milli menfaatlerine göre politikalarını oluşturur. Burada sadece durum tespiti olarak aşağıdaki hususların bilinmesinde fayda görüyorum:

1-Türkiye devleti, Doğu Türkistanlı muhacirlere sahip çıkmaktadır. Dünyada en fazla Doğu Türkistanlı sığınmacı Türkiye’dedir. Açıklamada belirtildiği gibi ikamet, vatandaşlık, göç hizmetleri gibi birçok konuda ayrıcalıklı yaklaşım gösterilmektedir. Hatta diğer Türkistan ülkelerinden gelen hemşerilerimiz kendilerine de benzer kolaylıklar gösterilmesini istiyorlar.

2-Doğu Türkistanlıların başka bir ülkeye iade edilmemesi yönünde bir uygulama mevcuttur. Geçmiş yıllarda (2018 ve 2019’da) yaşanan iki olayın, görevlilerin hatası yüzünden meydana gelmiş istisnai vak’alar olduğunu düşünüyorum. Yetkililerin vakıaları reddetmeleri, bu hataların inşaallah bir daha tekrarlanmayacağını gösteriyor. Nitekim başka bir iade olayının vuku bulmaması, bunu doğrulamaktadır.

3-Malezya, Tayland gibi ülkelere sığınan Doğu Türkistanlılara da Türkiye “taraf ülke” sıfatıyla sahip çıkmaktadır. Bu, 2000’li yıllardan önce Türkiye’de görülmeyen bir politikadır.

4-BM ve uluslararası platformlarda Türkiye “Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan Uygurlar ve diğer Müslüman azınlıklar”ın haklarını savunmaktadır. Çin’in işlediği insanlık suçlarını kınamıştır.

5-BM’de Çin’in Doğu Türkistan’daki zulmünü desteklemek için yayınlanan bildirilere, Türkiye imza atmamıştır. Sayıları 25’i bulan birçok ‘müslüman ülke’ Çin’in  ekonomik- siyasi baskılarına boyun eğdiği halde Türkiye’nin bunlar arasında yer almaması sevindiricidir.

Bunlar Türkiye’nin Doğu Türkistan politikasındaki olumlu göstergeler. Eksik veya yetersiz gördüklerimiz ise:

1-Türkiye dünyada Doğu Türkistan meselesine en fazla sahip çıkan ülkeler arasında değildir. Birçok batılı ülke “Uygur sorunu” olarak adlandırdıkları Doğu Türkistan’daki Çin soykırımını daha fazla gündeme getirmektedir. Finlandiya Başbakanı “her şey para değildir, bu bir soykırımdır ve sessiz kalamayız” derken, Kanada ve daha birçok Batılı ülke parlamentosunda Çin’i kınama kararları ilan edilmiştir. “Soykırım” gibi büyük bir insanlık suçu işlemekte olan Çin devletini kınamak için BM’de iki defa bildiri yayınlanmış, 22 ve 39 ülkenin imzaladığı bildirilere Türkiye imza koymamıştır.

2-Çin’in Doğu Türkistan halkına yönelik işlediği soykırım suçuna ortak olmamak ve kınamak için birçok ülke veya şirket, ticari kısıtlamalara başladı. Özellikle “Sincan Bölgesi”nden yapılan alımlar durdurulmakta. Türkiye ise, ihracatının 10 katı olan ithalatında ve diğer ticari ilişkilerinde herhangi bir değişiklik yapmamıştır.

3-2022 yılında Pekin’de yapılacağı söylenen Olimpiyatlara katılmama yönünde, birçok ülke açıklama yaptı. Türkiye bu konuda da başka ülkelerin gerisinde kaldı ve henüz böyle bir konu gündemde yer almıyor.

 

4- 2017 yılında Çin’le imzalanan “Suçluların İadesi Anlaşması” iki ülkenin meclislerinde yasalaştırılmak üzere bekliyordu. 2020’nin son günlerinde Çin meclisinin anlaşmayı onaylaması Türkiye’de geniş bir gündem oluşturdu. Biz Türkiye’nin hiçbir Türkistanlıyı Çin’e vermeyeceğine inanıyoruz. Lakin yine de böyle bir anlaşmanın yapılmasına tepkiliyiz. Çünkü Çin’le yapılacak “suç-suçlu-iade” kavramlarını içeren her türlü anlaşma, bütün dünyada soykırımcı olarak tartışılan bir rejimi meşrulaştırmak anlamına gelir. 21. Asrın bir apartheid (ırk ayrımına  dayalı zalim uygulamaları hukuk sistemi olarak kabul eden) ülkesi olarak öne çıkan Çin Komünist Partisi diktatörlüğü, bu tür anlaşmalarla masum olarak kabul edilmiş olmaktadır ki, bizim bundan razı olmamız düşünülemez.

5- Hepsinden önemlisi, Türkiye’de Doğu Türkistan konusunun gündeme getirilmesi, hükümet tarafından engellenmektedir. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu yaptığı resmi açıklamalarda, “Çin aleyhindeki yayınlara ve faaliyetlere izin verilmediğini/ verilmeyeceğini” bildirmiştir. Bu konu “dış politika önceliği” olarak kabul edilemez. Halkın ve STK’ların Doğu Türkistan duyarlılığına saygı gösterilmeli, engellemelerden vaz geçilmelidir. Örnek olarak Ankara ve İstanbul’da Çin temsilcilikleri önünde ailelerini arayan Uygurlara engel olunmaktadır. Yine ana akım medya ve STK’ların, Dışişleri Bakanı’nın açıkladığı hükümet baskısı yüzünden sessiz kaldıklarını tahmin ediyoruz.

Halkın, STK’ların ve medyanın, Doğu Türkistan hassasiyetini serbestçe ortaya koyabilmesi, Türkiye’nin Dünya’daki imajını iyileştireceği gibi, Çin karşısında da elini güçlendireceği açıktır. Buna rağmen aksine bir politika takip edilmesi, bazı bazı Çin yanlısı çıkar çevrelerinin etkisi olarak görülmektedir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Burhan Kavuncu

TÜRKİSTANDER (Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği) Başkanı

 

Devami

TÜRKİSTAN’IN ACI KAYBI: Uygur Tarihçi ve Şair-Yazar Mirzahid Kerimi Çin Zindanında Vefat Etti

Ünlü yazar ve şair Hacı Mirzahid Kerimi 82 yaşında Çin hapishanesinde şehit oldu.

Kitaplarında “dini içerik” bulunduğu gerekçesiyle 2018 yılında tutuklanarak 11 sene hapis cezası verilen Kerimi hayatı boyunca bir çok kere tutuklanmış ve toplamda 30 yıldan fazla  hapis yatmıştı. Yazarın “Yusuf Has Hacip” isimli tarihi romanı Türkiye’de Kaknüs Yayınları tarafından Türkiye Türkçesi’ne çevrilerek yayınlanmıştı. Kitabın sonundaki Hacı Mirzahid Kerimi‘nin şu cümleleri hayatının özeti gibiydi: “Ne çare ki şairlik yıllarımın parladığı gençliğimi Çin zindanları yuttu. Yurdumun gerçeklerini yazdığım şiirler yüzünden on sekiz yaşında atıldığım zindandan kırk sekiz yaşında çıktım. Uçsuz bucaksız çöllerde prangalarla gezdirildim. Kömür ocaklarında, ormanlarda çalıştırıldım. Ayağımı sıkan pranga yüzünden bacağım kopma noktasına geldi”.

Kerimi‘nin şehid olduğu haberi, Türkistanpress internet sitesinde Muhammed Ali Atayurt tarafından aşağıdaki yazıyla duyuruldu:

“Deneyimli bir şair, yazar ve tarihçi olan HaciMirzahid Kerimi, Doğu Türkistan halkı için amansız mücadele eden, benzerine çok az rastlanır bir edebiyatçı, tarihçi, şair ve mütefekkir idi.

24 Kasım 1939’da Kaşgar’ın batısındaki Tarboğuz köyünde dünyaya geldi.

“Yusuf Has Hacip”, “Mirza Ababekri”, “Sultan Abdurreşid Han”, “Cudalık”, “Sultan Said Han” gibi değerli tarihi eserler onun önde gelen eserlerindendir.

Üstad toplam 30 yıldan fazla Çin hapsinde ve ev hapsinde gözetim altında tutulmasına rağmen hakkı konuşmaktan ve yazmaktan asla vaz geçmedi.

Nihayetinde 82 yaşında tutulduğu Çin hapishanesinde akıl almaz işkencelere boyun eğmeden cesurca hakkın rahmetine kavuştu.

Hacı Mirzahid Kerimi, 1959’da üniversite döneminde Çin komünist partisi tarafından “milliyetçi” ve “Doğu Türkistan Teşkilatı kurma” suçlamasıyla 1972’ye kadar 13 yıl hapse mahkûm edildi. Ceza süresi bittikten sonra hapisten çıktığında ise çok geçmeden yine “devrimci” yaftasıyla yedi yıl ev hapsinde tutuldu.

2017 yılına gelindiğinde Çin Komünist Partisi “Yusuf Has Hacip”, “Mirza Ababekri”, “Sultan Abdurreşid Han”, “Cudalık”, “Sultan Said Han” gibi 7 ciltten oluşan 5 tarihi romanını, 15 sene önce yayınlanmış olmasına rağmen “dini içerik” ve “tarihi bilgiler” bulundurmakla suçladı, evindeki kitaplara bile el koydu, kitapevlerinden toplattı ve yayın yasağı getirdi. Ayrıca yazarın yıllardır üzerinde çalışmakta olduğu çok sayıda el yazmalarına da el konuldu.

Bunlarla yetinmeyen Çin işgal güçleri birçok yazar ve aydınlar ile birlikte Kerimi’yi de 2018 yılında  tekrar tutukladı ve 79 yaşında, zayıflamış, beli bükülmüş vaziyette KAŞGAR’daki Çin hapishanesine koydu. Çin Komünist Partisi mahkemesi tarafından 11 yıl hapis cezasına çarptırıldı.  9 Ocak 2021’de kadim Türk yurdu, aziz diyar KAŞGAR’da tutulduğu Çin hapishanesinde şehit düştü.
Doğu Türkistan’ın incisi merhum alim Haci Mirzahid Kerimi’ye Allah’tan rahmet dileriz. Rabbim mekanını Firdevs Cenneti eylesin. Başta ailesi olmak üzere yakınlarına, Türk dünyasına ve tüm halkımıza başsağlığı dileriz.

Çin’in aziz Vatanımız Doğu Türkistan’da işlediği ve işlemekte olduğu tüm vahşet asla cevapsız kalmayacaktır!

Muhammed Ali ATAYURT    (Türkistan Press”)

TÜRKİYE’DE GENİŞ İNFİAL VE ÜZÜNTÜ

Kerimi’nin şehid olduğu haberinin duyulmasından sonra Türkiye kamuoyunda büyük üzüntü meydana geldi ve bir çok kişi ve kurum olaya tepki gösterdi. Karar Gazetesi Kerimi‘nin şehadetini manşetten duyurdu.

 

Kaknüs Yayınları tarafından 2020 yılında yayınlanan Yusuf Has Hacip isimli tarihi romanı Türkiye Türkçesine Zeynure Öztürk aktarmıştı.

Yusuf Has Hacib & Bir Uygur Romanı

Muhaceretteki Türkistanlılar camiası olarak büyük kaybımızdan dolayı derin üzüntü içindeyiz. Merhum Hacı Mirzahid Kerimi‘ye Allah’tan mağfiret, ailesine ve camiamıza başsağlığı diliyoruz.

TÜRKİSTANDER HABER MERKEZİ

Devami

Türkistander: İade anlaşması kabul edilemez

  • ÇİN’E GÖRE ‘SUÇLU’ BÜTÜN TÜRKİSTANLILAR, BELLİ DEĞİL Mİ?
  • 2017’de imzalanan “Çin-Türkiye Suçluların İadesi Anlaşması” TBMM’de de onaylanırsa yürürlüğe girecek!
  • Türkiye’nin bu anlaşmayı kabul etmesi mümkün değil, ama gündeme gelmesi bile ayıp!
  • Anlaşma metninde iadeyi zorlaştıran maddeler var, ama yine de kabul edilemez!

Geçtiğimiz hafta sonunda (26 Aralık 2020) Çin Meclisi, 2017’de iki ülkenin Adalet Bakanları tarafından imzalanan “Türkiye-Çin Suçluların İadesi Anlaşması”nı onayladı. Böyle bir anlaşmanın varlığı ve gündeme gelmesi, Türkistanlılar arasında endişeye, Türk halkının da büyük tepkisine sebep oldu.

2017 yılının Nisan ayında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Pekin’i ziyareti sırasında imzalan anlaşma dört yıla yakın bir süredir her iki ülkenin de meclislerinde bekletiliyordu. Bu bekletmenin, iki ülke arasındaki ilişkilerin zaman zaman gerilmesi ile ilgili olduğu tahmin ediliyor. Çin’in Doğu Türkistan’daki insanlık dışı uygulamaları 2019 yılı başından itibaren Türk resmi yetkilileri tarafından sert bir şekilde eleştirilmiş, buna karşılık Çin’li yetkililer Türkiye’yi “ekonomik ilişkileri bozmakla” tehdit etmişlerdi. Çin’in diplomatik sınırları aşan saygısız açıklamaları Türkiye tarafından karşılıksız bırakıldı. En son geçtiğimiz Ekim  ayında (2020) BM Genel Kurulu’nda konuşan Türkiye temsilcisi, Çin’in Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerinin devam ettiğini söyleyerek bu zulme son verilmesini istemişti.

Türkiye Dışişleri’nin açıkça “21. Yüzyılda toplama kamplarının yeniden ortaya çıkmasının utanç verici olduğunu” ve “terörle mücadelenin sivil halka baskı yapmaya dönüştüğü” ilan etmesinden sonra, böyle bir ülkeye değil “suçlu iadesi”, iade anlaşması bile yapmaması beklenirdi normal şartlarda. Bu anlaşmanın Türkiye’nin genel pozisyonuyla çeliştiği açık. Ama uygulamanın tam tersi yönde geliştiğini görüyoruz. 2019 Şubat’ında “Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki Uygur Türklerinin ve diğer müslüman toplulukların temel insan haklarını ihlal eden uygulamaların ağırlaştığı”, “Uygur Türklerinin ve bölgedeki diğer Müslüman toplulukların etnik, dini ve kültürel kimliklerinin tasfiye edilmesinin hedeflendiği”, “keyfi tutuklamalara maruz kalan bir milyondan fazla Uygur Türk’ünün toplama kamplarında ve hapishanelerde işkence ve siyasi beyin yıkamaya maruz bırakıldıkları”nı söyledikten daha 2 ay geçmeden Cumhurbaşkan’nının imzasıyla anlaşma metninin TBMM Başkanlığı’na sevk edilmesi akıl alır bir husus değil.

Cumhurbaşkanı’nın 12.04.2019’da TBMM’ye gönderdiği onay yazısı, 26.04.2019’da TBMM Başkanı Mustafa Şentop tarafından kanun teklifi olarak Dışişleri ve Adalet komisyonlarına sevkedilmiş.  O tarihten bugüne 20 ay geçmesine rağmen komisyonların ve genel kurulun gündemine alınmamış. Bu bekletmenin, böylesi bir yasayı “Türkiye’nin içine sindiremediği” şeklinde yorumlamamız iyimserlik olarak görülmemeli.

Sonuçta Türkiye böyle bir anlaşmayı yürürlüğe sokmaz, sokmamalıdır. Aslında daha önce de Adalet Bakanı böyle bir tasarıyı imzalamamalıydı. Bu, Türkiye ve iktidar açısından büyük bir ayıp. Çin devletinin suç ve suçlu kavramlarından ne anladığı açıktır. Toplama kampları ve hapishanelerde bulunan 8 milyonu aşkın insanı, sadece Türk, müslüman, Tibetli, Budist, Moğol veya siyasi muhalif olduğu için “suçlu” olarak kabul eden bir devlettir. Çin’e göre bütün bir Doğu Türkistan hatta Türkiye’nin 83 milyon vatandaşı suçludur. (ABD’ye göre farklı mı, bütün müslümanlar potansiyel “terörist”).

Anlaşma metnindeki bir çok madde iade talebinin reddedilebileceğini öngörüyor. Bugün için Doğu Türkistanlı hemşerilerimizin paniğe kapılmasına gerek yok. Ancak iktidarda Doğu Perinçek zihniyetinde birilerinin olması durumunda (kaldı ki Perinçek’in “hükümetin rotası bizim elimizde” benzeri açıklamaları şimdiye kadar yalanlanmadı) pekala uygulanarak, masum Türkistanlıların Çin kasaplarına iadesi mümkün olabilir.

TÜRKİSTANDER olarak bu utanç belgesinin derhal geri çekilmesini, TBMM gündemine geldiği takdirde bütün üyelerin red oyu vermesini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yürürlüğe sokmamasını bekliyoruz. Çin’e iade anlaşmasının iyisi doğrusu olmaz. Bazı çevrelerin parti taraftarlığı gayretiyle anlaşma metnini masum göstermeye çalışmaları ciddi bir yanlıştır. Boraltan Köprüsü ihanetini unutmayan milletimiz, Çin’le iade anlaşması yapılmasını da affetmeyecektir.

BURHAN KAVUNCU

TÜRKİSTANDER BAŞKANI

Çin-Türkiye Suçluların İadesi Anlaşması Metni

Devami

HEPİMİZ SORUMLUYUZ: TACİKİSTAN ÜZERİNDEN ÇİN’E VERİLEN DOĞU TÜRKİSTANLI ZİYNETGÜL TURSUN OLAYI

Doğu Türkistanlı Ziynetgül Tursun’un Tacikistanlı zannedilerek Çin’e verildiğinin kesinleşmesi üzerine TÜRKİSTANDER BAŞKANI Burhan Kavuncu aşağıdaki açıklamayı yapmıştır:

HEPİMİZ SORUMLUYUZ: TACİKİSTAN ÜZERİNDEN ÇİN’E VERİLEN DOĞU TÜRKİSTANLI ZİYNETGÜL TURSUN OLAYI

Tacikistan devlet yetkililerine ile görüşülerek geçtiğimiz ay  (18 Haziran 2019 günü) İstanbul Havalimanından Tacikistan’a gönderilen Doğu Türkistanlı ZİNİATİGULİ TUERSUN (Ziynetgül Tursun)’un iki çocuğu ile birlikte Çin Halk Cumhuriyeti’ne teslim edildiği kesinleşti.

Göç İdaresi’nin verdiği bilgilere göre 21.05.2019’da yakalandığında üzerinde hiçbir belge olmayan bir bayan kendisinin Uygur ZİYNETGÜL TURSUN olduğunu beyan etti. Göç İdaresi yetkilileri ise “fiziki özellikleri itibatiyle tarafımızca Tacikistan uyruklu olabileceği değerlendirilerek Tacikistan devleti temsilcilikleri ile iletişime” geçtiler.  Tacikistan istihbaratı elemanları yakalanan kişinin kendi vatandaşları RAHİMA AHMADOVA olduğunu Türkiye Göç İdaresi’ne kesin olarak bildirdi. Uyrukların fiziki özellikleri konusunda ‘uzman’ olduğu anlaşılan Göç İdaresi yetkilileri, daha önceki bir çok olayda olduğu gibi Tacikistan devleti istihbaratını tek yetkili mercii sayarak, derhal teslim/ deport işlemini başlattı.

Olay bundan ibarettir. ZİYNETGÜL kardeşimizin Çin devletinin elinde olduğu anlaşılınca Türkiye’deki Türkistanlılar tarafından bu vahim iade olayına tepkiler başladı. Medyada ve çeşitli sosyal medya mecralarında haberler yapıldı. Derneğimizin websitesinde de bir haberle olayı duyurduk (26.07.2019/ turkistanlilar.org ).

Türkistanlıların Türkiye’de maruz kaldığı hata/ haksızlıklar bundan ibaret olmadığı için, bugünkü (28.07.2019) Karar Gazetesi “Ölüme Deport” manşeti ile Uygur Türk’ü ABUDUAINI’nin karşı karşıya kaldığı deport tehlikesini haberleştirdi. Haberin en sonunda da Ziynetgül Tursun olayına da değinildi.

Aynı gün Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından doğrudan Karar Gazetesi ismi ve manşeti zikredilerek bir yalanlama açıklaması yapıldı. Bütün internet medyasında haberleştirilen açıklamada, isim zikredilmeden “kimsenin Çin’e gönderilmediği, adı geçen kişinin Türkiye’de ve serbest olduğu” bildiriliyordu.

Ziynetgül Tursun olayını örtbas etmeye yönelik olduğu anlaşılan bu açıklamadan sonra, “kardeşimizin zaten Türkiye’de olduğu, Çin’e iade haberlerinin yalan olduğu” gibi manipülasyon yayıldı.  “Yalan haber”in Türkistan davasının en büyük düşmanı olduğunu ısrarla vurgulayan bizler de yalancı durumuna düşürüldük.

Aynı gün Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Seyit Tümtürk, Göç İdaresi Genel Müdürü’nün kendisini arayarak “Zinnetgül Tursun isimli 30 yaşındaki dul bayan kardeşimiz ve 2 yetiminin Tacikistan’a sınırdışı edildiğini ve Tacikistan’dan da Çin’e iade edildiği bilgisinin doğru olduğunu söylediğini” açıkladı.

Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve Göç İdaresi yetkililerinin iyi niyetleri konusunda hüsn ü zannımızı muhafaza ederek şu hususların altını çiziyoruz:

1-Doğu Türkistanlı göçmenlerin Çin’e verilmesine sebep olan bütün görevliler derhal cezalandırılmalı, göç idaresi gibi önemli bir sorumluluğu taşıma liyakatı bulunmadığı için işten el çektirilmelidir.

2-“İnsanların uyruklarının fiziksel özelliklerine göre tesbiti” ırkçı uygulamasından vazgeçilmelidir. Doğu Türkistan’da Uygurların yanısıra yüzbinlerce Özbek, Tacik kardeşimizin, Tacikistan ve Özbekistan’da da yüzbinlerce Uygur Türk’ünün yaşadığından habersiz kişiler, hassas görevlerden uzak tutulmalıdır.

3-Tacikistan gibi hiçbir hukukun olmadığı, insan haklarının ihlal eden, İslami muhalefeti ezerek yok eden ve Çin rejiminin sadık hizmetkarı olan bir dikta rejiminin istihbarat elemanları ile işbirliği yapılmamalıdır. Daha birkaç sene önce bir muhalif aydını (Omar Ali Kuvvatov) İstanbul’da sokak ortasında öldürdüklerini biz unutmadık. Ziynetgül Tursun olayında Türkiye’yi nasıl kandırdıkları da unutulmamalıdır.

4-Ziynetgül kardeşimiz “Tacik uyruklu olduğu düşünülerek” Tacikistan’a iade edilmiştir. Göç İdaresi açıklamasında ise “ülkesine geri gönderilmesi halinde can güvenliği olmayan, işkence ve insanlık dışı muameleye maruz kalabilecek hiçbir yabancının iadesinin söz konusu olmadığı” iddia edilmektedir. Bu durumda Tacikistan’a da iade yapılmaması icabeder. Türkiye’nin istihbarat ve göç yetkilileri, daha önce Tacikistan’a iade edilen müslümanların akıbetlerini takip etmekte midir? Anayasa Mahkemesi’nin “sınırdışı edilemez” kararı da çiğnenerek Tacikistan’a deport edilen kardeşlerimizin yıllardan beri hala işkence altında olduğunu biliyor musunuz?

5-İçişleri Bakanlığı “deport hedeflerinin tutturulmasını” fazla önemsemektedir. Bu da yakalanan Türkistanlıların “yabancıları insan olarak görmeyen” ‘uzmanların’ elinde hak mahrumiyetine maruz kalmasına sebep olmaktadır.

Türkiye’de İçişleri Bakanlığı uygulamalarının da etkisiyle, yükselmekte olan yabancı düşmanlığı tehlikeli boyutlara gelmektedir. Görevliler “ufak-tefek hatalar” yapmakta beis görmüyor olabilir. Ama Ziynetgül Tursun olayının sadece görevlilerin hatasından kaynaklanmadığı, göçmen politikalarında da ciddi hataların olduğu kabul edilmelidir.

 

Burhan Kavuncu

TÜRKİSTANDER GENEL BAŞKAN

ek 1: Göç İdaresi Genel Müdürlüğü açıklaması

ek 2: Göç İdaresi tutanağı

Devami

İstanbul’da “Ben de Uygur’um, Ben de Doğu Türkistanlıyım” mitingi yapıldı

 

Bugün İstanbul Beyazıt Meydanı tarihi günlerinden birini yaşadı. Binlerce Türkistanlı ve Türkiyeli müslüman, Doğu Türkistan’da Çin işgal yönetimi tarafından sürdürülmekte olan zulümleri protesto etti. Doğu Türkistan buluşmasına Doğu Türkistan dernek ve vakıflarının yanı sıra Uluslararası Hukukçular Birliği Genel Sekreteri Necati Ceylan, Hoca Ahmet Yesevi Vakfı Başkanı İlyas Saka, Türkistander Başkanı Burhan Kavuncu ve bir çok siyasetçi, STK temsilcisi destek verdi.

Saat 12’de Beyazıt Meydanı’nda toplanan kalabalık tekbir ve sloganlarla, Doğu Türkistan’ın yalnız olmadığını ilan ediyordu. Program, Doğu Türkistan Teşkilatlar Birliği Genel Başkanı Hidayet Oğuzhan‘ın hazırlanan Basın Açıklaması’nı okumasıyla başladı.

Hidayet Oğuzhan konuşmasına başlarken “Bütün Türkistan boylarını, Özbekleri, Kazakları, İslam ümmetinin bütün şubelerini ve dünya mazlumlarını, Türkleri, Kürtleri, Arapları, Afrikalıları Doğu Türkistan’ın ıztırabını paylaşmaya, hep beraber  “Ben de Uygurum, Ben de Doğu Türkistanlıyım” diye haykırmaya çağırdı. Oğuzhan:  “Türkistan coğrafyasında bir tarih kapatılmak üzere, bir millet yok ediliyor , bir medeniyet yok ediliyor , kültürel ve ırki soykırım sürüyor.izzet ve namuslar çiğneniyor,minareler susturuyor, camileri yıkılıyor kuran ve kutsallar yakılıyor. Bugün burada herkesi etnik kimlikleri, töreleri,inançları ve değerleri ne olursa olsun Bir İnsan olarak kendilerine düşen mes’uliyet ve mecburiyetlerini yapmaya davet etmek için toplandık. Bugün Türklüğün, Müslümanlığın ve insanlığın sınav günüdür, bugün Doğu Türkistan meselesinin, Türklerin,  Azeri’nin, Özbeklerin, Kırgızların, Kazakların, Kürt’lerin,  Arapların,  Afrıkalının,  Asyalının, Batılının, Doğulunun, Ümmetin ve vicdanı olan bütün insanlığın meselesi olsun isteriz. Herkesin #BendeUygurum #BendeDoğuTürkistanlıyım
demesini ve haksızlığın, hadsizliğin ve zulmün karşısında durmasını istemek için bugün buraya toplanmış bulunuyoruz” dedi.

(Basın Açıklaması’nın tam metni aşağıda)

Daha sonra Alperen Ocakları İstanbul Şubesi, Doğu Türkistan Kültür Derneği Başkanı Seyit Tümtürk ve bazı siyasetçiler duygu ve düşüncelerini paylaştılar. Günün son konuşmasını Türkistander Genel Başkanı Burhan Kavuncu yaptı.

Kavuncu konuşmasında şunları söyledi:

“Şu meydandaki her kardeşimizin  en az bir akrabası ya şehit oldu, ya toplama kamplarında veya hapishanelerde. Bunun için Doğu Türkistan’da yaşadığımız büyük acıları size tekrar anlatmama gerek yok.

Ben bazı hususların altını çizmek istiyorum. Doğu Türkistan’daki Çin işgali, Batı Türkistan’ı da tehdit etmektedir. Özellikle Kırgızistan ve Tacikistan Çin tehdidiyle karşı karşıyadır. Çin ordusu sınır bölgesinde Tacikistan topraklarını işgal etmeye başlamıştır. Tacikistan’ın satılmış devlet başkanı İmamali Rahmanov Çin’den para alarak sınır bölgesindeki ülke topraklarının işgal edilmesine izin vermektedir. Bütün Batı Türkistan, Çin tehdidi altındadır. Bu sebeple bizim Özbek, Uygur, Kazak demeden, hep birlikte Çin işgaline karşı durmamız gerekmektedir.

Bir diğer husus, Doğu Türkistan mücadelesi dünyanın en temiz, en saf, Allah’ın rızasına en yakın bir mücadeledir. Bu mücadele ne bir mezhep mücadelesi, ne etnik bir mücadele, doğrudan doğruya hak ve batılın bir mücadelesidir. Allah’ın razı olduğu ve Allah’ın yardımına mazhar olacak bu mücadeleyi kimsenin kirletmesine izin vermeyeceğiz. Özellikle Çin büyük şeytandır ama Amerika en büyük şeytandır. Amerika’nın dünyada yardım ettiği, himayesine aldığı hiç bir millet, hiç bir topluluk iflah olmamıştır. Biz Amerika’dan yardım da istemiyoruz, destek de istemiyoruz. Amerika bize uzak dursun yeter. Bize Allah’ın yardımı yeter diyoruz. Amerika bizi, kendi içimizde bölerek ‘Amerikancı Uygurlar, Amerikancı Özbekler, Kazaklar’ diye gruplaştırarak, birbirimize düşürmek istiyor. Eğer biz bunun fitnesine, fesadına, iğvasına kapılırsak Allah’ın yardımından mahrum kalacağımızı unutmamalıyız.

Son olarak Çin Komünist Partisi, komünist ismini kullanmasına rağmen dünyanın en vahşi kapitalist ülkesinin hakimidir. Çin devleti dünyanın en ucuz iş gücünü kullanarak, işçi ücretlerini, emeğin hakkını bütün dünyada düşürerek, ucuz ve kalitesiz mal üretmektedir. Çin malı denilince herkesin aklına ilk önce bu geliyor. Ucuz ve kalitesiz üretim. Şimdi bu ucuz ve kalitesiz mallarına, Türkiye’den Aydınlık gazetesi ile Sabah/ a haber grubunu da katmış. Parayla yaptırdığı yalan haberleri bunlara yayınlatıyor. Doğu Türkistan’ın Müslüman halkını arkadan vuran bu yalancıları da burada kınıyoruz”.

 

BASIN AÇIKLAMASI METNİ

23 Şubat Basın Açıklaması

 

#Ben deUygurum #Ben deDoğuTürkistanlıyım BasınAçıklaması

#Ben de Uygurum #Ben Kazağım #Ben Kırgızım  #Ben Özbeğim      #BenDoğu Türkistanlıyım #AnnemNeredeBabamNerede #KardeşlerimNerede #HeyitiSerbestBırak  #HalkımıSerbestBırak #ToplamaKamplarınıKapat

Türkistan coğrafyasında bir tarih kapatılmak üzere, bir millet yok ediliyor , bir medeniyet yok ediliyor , kültürel ve ırki soykırım sürüyor.izzet ve namuslar çiğneniyor,minareler susturuyor, camileri yıkılıyor kuran ve kutsallar yakılıyor. Bugün burada herkesi etnik kimlikleri, töreleri,inançları ve değerleri ne olursa olsun Bir İnsan olarak kendilerine düşen mesuliyet ve mecburiyetlerini yapmaya davet etmek için toplandık. Bugün Türklüğün,Müslümanlığın ve insanlığın sınav günüdür, bugün Doğu Türkistan meselesinin,Türklerin, Azeri’nin, Özbeklerin, Kırgızların, Kazakların, Kürt’lerin, Arapların, Afrıkalının, Asyalının, Batılının, Doğulunun, Ümmetin ve vicdanı olan bütün insanlığın meselesi olsun isteriz. Herkesin #BendeUygurum #BendeDoğuTürkistanlıyım
demesini ve haksızlığın, hadsizliğin ve zulmün karşısında durmasını istemek için bugün buraya toplanmış bulunuyoruz.

Malum olduğu üzere, Çin’in Doğu Türkistan’da son iki senedir sürdürmekte olduğu asimilasyon ve imha politikası, üç alandaki uygulamalarla Doğu Türkistan’ın varlığına son vermeyi hedeflemektedir: Bunlar: Toplama kampları, Çinli-Uygur akrabalaştırma projesi ile bütün inanç ve kimlikleri Çinlileştirme politikasıdır. Bir halkı yok etme yönündeki bu hamlelerin yarattığı ızdırap ve çığlıklar, ne kadar bastırılmak istense de arşa kadar yükseldi. Mazlumların feryadını duymayan kalmadı. Dünya ve Türkiye kamuoyunda meydana gelen infial ve Türk milletinin iftiharı olan Abdurehim HEYİT’in şehit edildiği haberinin yayılması üzerine, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ve Hükümet sözcüsü milletin hissiyatına tercüman olarak birer açıklama yaptılar. Bu açıklamalarda özetle şunlar söylendi:
“Uygur Türklerinin ve diğer Müslüman toplulukların temel insan haklarını ihlal eden uygulamalar, özellikle son iki yıl içerisinde ağırlaşmış ve uluslararası toplumun gündemine taşınmıştır.
Özellikle Ekim 2017’de “Tüm Dinlerin ve İnançların Çinlileştirilmesi” siyasetinin resmen ilan edilmesi, Uygur Türklerinin ve bölgedeki diğer Müslüman toplulukların etnik, dini ve kültürel kimliklerinin tasfiye edilmesi hedefi doğrultusunda atılmış yeni bir adım olmuştur.
Keyfi tutuklamalara maruz kalan bir milyondan fazla Uygur Türkünün toplama kamplarında ve hapishanelerde işkence ve siyasi beyin yıkamaya maruz bırakıldıkları artık bir sır değildir.
Kamplarda alıkonmayan Uygurlar da büyük baskı altında bulunmaktadır.
Yurtdışında yaşayan Uygur asıllı soydaş ve vatandaşlarımız bu bölgedeki akrabalarından haber alamamaktadır. Binlerce çocuk ebeveynlerinden uzaklaştırılmış, yetim kalmıştır.
21. yüzyılda toplama kamplarının yeniden ortaya çıkması ve Çin makamlarının Uygur Türklerine yönelik sistematik asimilasyon politikası insanlık adına büyük bir utanç kaynağıdır”.
Dışişleri Bakanlığı açıklamasında ayrıca “Türk kamuoyunun Doğu Türkistan’daki ağır insan hakları ihlalleri konusundaki tepkisinin Çin makamlarınca dikkate alınması, Uygur Türklerinin temel insan haklarına saygı gösterilmesi ve toplama kamplarının kapatılması” istenmiş, BM bu insanlık trajedisinin sona erdirilmesi için etkili adımlar atmaya çağırılmıştır.

Türkiye’nin resmi tepkisini bildirmesinin üzerinden 24 saat geçmeden Çin’in resmi basını, Abdurehim Heyit’in hayatta olduğunu iddia eden bir video yayımladı. Ardından Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü ve Ankara Büyükelçisi, pişkin ve küstahça toplama kamplarını savunarak Türkiye’ye karşı nezaketsiz, kustah bir uslüpla cevap verdiler.
Yayımlanan 26 saniyelik bu video bile Çin’in utanmazlığının, sanatçıları hapislere
doldurduğunun itirafıdır. Doğu Türkistanlılara yapılan işkencelerin yeni bir ispatıdır. Abdurehim Heyit, ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmeden ve rahat bir şekilde konuşamadan, yapılan açıklamaları kabul etmiyoruz.
Ve biz de onlara diyoruz ki: Ey Çin ! Daha önce şehit edildiği haberlerini aldığımız  şahsiyetlerin de hayatta olduklarına yönelik video görüntülerini yayınla! Ünlü Tıp profesörü Halmurat Ghopur nerede? Dünyaca meşhur tarihçi Prof.Dr.Rahile Davut’tan tam onüç aydır haber alınamıyor. Yaşıyorlarsa videosunu görmek istiyoruz. İslam aleminin iftiharı olan Abdulkerim Abdulveli, Abdulhamid Damolla, Muhammed Salih Damolla vr Abdulahad Han Mahdum gibi nice alimlerimizin öldüğünü açıkladın, cenazelerini vermedin. Alimlerimizi, aydınlarımızı, işadamlarımızı, sanatçılarımızı, sporcularımızı serbest bırak! Akrabalarımızı serbest bırak. Halkımızı serbest bırak ve Çin nazi kamplarını şartsız olarak kapat.

Çinin Doğu Türkistana Yabancı gözlemci çağırma oyununu kabul etmiyoruz.
Çinin kamp iddialarımızı çürütme gayretinde yabancı ülke heyetlerini tertip ve tezgah ortamında Doğu Türkistan’a gözleme için çağırmasının Çin gibi baskıcı ve dikta rejimin organizasyonda adil ve şeffaf olmayacağından dolayı bu tür tek taraflı, kontrollü ve düzmece ziyaretler neticesinde sunulacak her türlü açıklama ve raporu tamamen reddediyor ve kabul etmediğimizi ilan ediyoruz.

Bunun karşılığında Doğu Türkistan diasporası olarak Türkiye başta olmak üzere BM, İİT, Arap Birliği, uluslararası İnsan Hakları Örgütleri ve Doğu Türkistan Diasporası vekillerinden teşkil eden bağımsız bir Teftiş heyetinin Doğu Türkistan’a gitmesi talebinde bulunuyoruz. Bu heyetin sağlıklı, adil ve şeffaf gözlem ve incelemelerde bulunabilmeleri için ziyaret esnasında Çin yönetiminin tamamen devre dışı kalmasını talep ediyoruz,  Aksi tadirde Çin’in uyduruk model tertipleri çerçevesinde yapılacak bütün yabancı gözlemci ziyaretlerini bir tiyatro olma dışında bir anlamı olmadığını ilan ediyoruz.

İşbu nedenle Türkiye’deki Doğu Türkistanlı Sivil Toplum Kuruluşları olarak Çin’in Doğu Türkistan’daki toplama kamplarında tutulan akrabalarımıza sahip çıktığımızı gösterebilmek amacıyla bu Basın Açıklamasını yapmaktayız.
2050 senesine kadar Dünyaya hakim olma rüyasına ulaşmayı hedefleyen işgalcı Çin, tek Çin-Tek Millet (Çin Milleti ve Çin Devleti) yaratmak açısından projenin çok önemli bir kısmı olan Doğu Türkistan için Uygurların yok edilmesi veya tamamen Çinlileştirilmesi hedeflenmiştir. Hedefe ulaşmak için olağan üstü bir operasyona hızlı geçiş yapan Çin 70 senelik zulüm politikasını bir anda zirveye çıkarmıştır.

BM ve Uluslararası İnsan Hakları teşkilatları temsilcileri, herhangi bir yargı kararına dayanmaksızın toplama kamplarına konulan kişi sayısının 1 milyonu aşkın olduğunu iddia etmişti. Gayri resmi kaynaklar ve bulgulardan yola çıkarak 3 ile 5 milyon kadar insanın kamplarda tutulduğu kanaatindeyiz. Toplama kamplarında ırkî ve dinî aşağılama esaslı Çinlileştirme projesi yürütülmektedir. Kamp veya hapishanelerde şehit edilen veya hayatını kaybeden vatandaşlarımızın cenazeleri verilmemekte mezarları gösterilmemektedir.

Ayrıca “kardeş aile projesi” adı altında Çin Komünist Partisi üyeleri veya istihbarat elemanları, erkekleri hapse atılan ailelerimizin evlerine yerleştirilerek birlikte yaşamaya zorlanmakta, genç kızlarımız Çinli erkeklerle evlendirilmeye mecbur bırakılmaktadır.

Müslüman Türkistan halkı içki içme ve domuz eti yemeye zorlanmaktadır. Doğu Türkistan ile dışarıdan irtibat kurmak, telefonla görüşmek imkânsız hale gelmiştir. İrtibat kurulanlar direkt hapse atılmakta, hapse atılanların akıbetinden ise haber alınamamaktadır.

Çin’in Doğu Türkistan halkının milli, dini ve kültürel kimliğine yönelik başlattığı Çinlileştirme politikasını gerçekleştirmek için her türlü asimilasyon tuzakları, aile planlama ve Çinli göçmen-yerleşimci politikaları ile bölgenin demografik yapısının değiştirme icraatları tam hız ilerlemektedir. Böylece 40 milyonluk Müslüman Türk halkı dünyanın göz önünde etnik ve kültürel büyük bir soykırıma maruz kalmaktadır. Dil, kültür, medeniyet miraslarımız, camilerimiz yok edilmekte, Uygur kızları meslek edindirme bahanesi ile Çin’e gönderilmekte, kızlarımız Çinlilerle zorla evlendirilmektedir. Ebeveynleri toplama kamplarında tutulduğundan dolayı başı boş kalan masum çocuklar da özel hazırlanmış mankurtlaştırma kamplarında Çinlileştirmeye tabi tutulmaktadır.

70 yıldan beri işgal altında olan ata yurdumuz Doğu Türkistan geçmiş yıllarda büyük katliamlar yaşadı. 1991’de Barın Katliamı, 1997’de Gulca Katliamı, 2009’da Urumçi katliamlarında onbinlerce Doğu Türkistanlı öldürüldü. Kadın erkek Türkistanlıların infaz görüntüleri hala hafızalarımızdadır. Doğu Türkistan halkı bu katliamlara rağmen asla teslim olmadı. Fakat şimdi yaşadığımız 2017 sonrası dönem artık bir TOPLU İMHA OPERASYONU’dur. 21. Asırda yeni bir Endülüs olayı yaşanıyor.

Bütün insanlığa, İslam alemine ve Türk dünyasına sesleniyoruz. Bizim sesimiz olun. Ben de Uygurum! Ben de Kazak’ım! Ben de Doğu Türkistanlıyım! Diyerek bizim acımızı, bizim derdimizi paylaşın.
Son olarak Sayın Cumhurbaşkanımız ve İslam Dünyası liderlerinden bu basın açıklamamız aracılığı ile halkımız adına iletmek istediğimiz ve çok aciliyet arz eden taleplerimiz olacaktır.
1-Çinliler zaten üstü açık hapishaneye çevrilmiş olan Doğu Türkistan’da dünyada başka bir örneği olmayan sözde “Eğitim merkezleri” adını verdiği Nazi kamplarında halkımıza karşı kültürel, dinî ve ırkî soykırım yapmaktadır. Bu kamplar derhal kapatılmalıdır.
Buralara hapsedilen aydınlar, sanatçılar, din adamları, iş adamları, bütün Doğu Türkistanlılar serbest bırakılmalı, 21. Asrın bu utanç uygulaması sona ermelidir.

2-Kutsal ve namus saydığımız evlerimize ve ailemizin içine göçmen Çinlileri yerleştirilmektedir. Bu çirkin ve ahlaksız uygulama derhal durdurulmalıdır.

3-Açıkça ilan ettiği Türkleri ve İslam dinini Çinlileştirme politikaları ile Uygurca, Kazakça ve diğer Türk dilleri, kültür ve kimliklerimiz ve bütün manevi değerlerimiz yok edilmektedir, buna derhal dur denmelidir.

Evlerimiz ve sokaklarımız virane hale dönmüş, kökleri binlerce seneye uzamış şanlı ve asil bir millet göz göre göre yok edilerek yer yüzünden silinmek istenmektedir. Çin’in Doğu Türkistan’da yürütmekte olduğu bu insanlık dışı uygulamalar derhal durdurulmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın mesele ile ilgili bizzat alakadar olup diplomatik girişimlerin başlatılması ve gerekli adımların atılmasını arz ediyoruz.

Hidayet OĞUZHAN
Doğu Türkistan Teşkilatlar Birliği Platformu

 

Devami

DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ YAKINLARINDAN HABER ALAMAYAN AİLELER KAMPANYA BAŞLATTI

Toplama kamplarında, hapiste veya kayıp olan 13 sanatçı ve 159 akademisyen ile öldüğü açıklanan 6 din aliminin cenazeleri ya da video görüntüleri yakınları tarafından talep ediliyor
(isimleri aşağıda)
Çin zulüm aygıtı, Doğu Türkistanlı büyük sanatçı Abdurrahim Heyit’in yaşadığını ispat etmek için 26 sn’lik bir videosunu yayınladı. Böylece uzun süredir haber alınamayan sanatçının hapiste olduğu ortaya çıktı. Yakınlarına daha önce Heyit’in öldüğü söylenmiş, haber kısa zamanda yayılmış ve  büyük üzüntü yaratmıştı. Toplama kamplarında veya hapiste olduğu düşünülen 159 akademisyen ile Abdurehim Heyit dışında isimleri tespit edilebilen diğer 12 sanatçının da hayatlarından endişe ediliyor. Daha önce öldüğü açıklanan 6 din aliminin yakınları da cenazelerin kendilerine verilmediğini, Heyit videosundan sonra, yaşayıp yaşamadıklarından şüpheye düştüklerini söylüyorlar. Bunun için sosyal medyada #MeTooUyghur #MenmuUyghur  ve #bendeuygurum anahtar kelimeleriyle bir kampanya başlatıldı. Yakınları kayıp olan veya öldüğü açıklandığı halde cenazesi verilmeyen kişiler bu anahtar kelimelerin yanına yakınlarının fotoğrafını koyarak “ölü veya diri videosunun yayınlanmasını” istiyorlar.

Geçtiğimiz 18 ayda hapiste şehid edilen 6 alimin isimleri daha önce duyurulmuş ancak bazılarının cenazeleri ailelerine verilmemişti. Bu alimlerden Abdulahad Berat Mahsum Hacim‘in Kasım 2017’de öldüğü bilgisi ailesine 31.05.2018’de verildi. Tabii cenaze verilmediği gibi mezarı da gösterilmedi. 28 yıldan beri hapiste tutulan Abdulkerim Abdulveli‘nin şehadet haberi 03.12.2018 günü verildi ve 1 seneden fazla bir süre önce öldü denildi.  En son Urumçi Garant Pazar Camii imamı Abdurehimcan İmam‘ın 3 Ocak 2019’da vefat ettiği, 8 Ocak Salı günü açıklandı. Kur’an-ı Kerim’i Uygurca’ya çeviren tanınmış alim Muhammed Salih Damolla‘nın (79 yaş) 24.01.2018’de vefat ettiği bilgisi, yine aylar sona verildi. Tabii cenaze hakkında hiç bir bilgi yok. Şimdi bu şehidlerin yakınları da cenazelerinin gösterilmesini veya video kaydının yayınlanmasını istiyor.

Doğu Türkistan’da hapis veya toplama kampındaki sanatçılardan bazıları.:
1-Sanubar Tursun (5 yıl hapis-2018 Aralık) 
2-Taş Muhammet Batur (şarkıcı)
3-Enver Hakim (şarkıcı)
4-Perhat Hocaahmet (Perhat Baji-fıkra ustası)
5-Jalal Anwar (şarkıcı)
6-Rena Mijit (şarkıcı)
7-Dina Egenbeid (Ressam toplama kampında delirdi-3yıl hapis cezası aldı)
8-Şehid ABDURRAHİM HEYİT (Türkiye’de “Karşılaşınca” şarkısıyla meşhur)
9-Rozahun Tudahun
10-Adil Mijit (Komedyen),
11-Rashida Davut (Pop yıldızı)
12-Zahirshah (Silk Road tv programıyla ünlü genç şarkıcı)
13-Peride Mamut (ünlü halk şarkıcısı)
Bu sanatçıların çoğu dindar değil. Tek suçları Türkistanlı ve sanatçı olmaları. 

Toplama kampları veya hapiste olduğu düşünülen 159 akademisyenin de hayatlarından endişe ediliyor.  Doğu Türkistanlı akademisyenlerin isim listesi, Doç.Dr.Abdulveli Eyüp tarafından yapılan titiz bir araştırma sonucunda ortaya çıktı. Kendisi de  Doğu Türkistan’daki Sincan Mali ve Ekonomi Üniversitesi ile Sincan Ziraat Üniversitesi eski öğretim görevlisi olan Doç. Dr. Abdülveli Eyüp şimdi Türkiye’de yaşıyor. Eyüp “Kasım ayında hazırlanan 159 kişilik listedekinden çok daha fazla akademisyenin hapse atıldığı ya da kampa gönderildiğini” belirtiyor. Kesin sayının Çin yönetiminin baskıları nedeniyle belirlenemediğine dikkat çeken Abdülveli Eyüp, “Doğu Türkistan’daki kaynaklarımızdan aldığımız bilgiler, zulüm ve baskının boyutlarının her geçen gün arttığını gösteriyor. Biz sadece teyit edebildiğimiz isimlere listede yer verdik. Teyidi açısından ‘şüpheli’ kategorisinde yüzlerce kişi var” dedi.  Doç.Dr.Eyüp, listedeki isimleri teyit edilmesi için Doğu Türkistan’daki üniversite, gazete ve diğer kuruluşlarla temasa geçilip kayıpların ailelerine de tek tek ulaşıldığını belirtti.

Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerine direnen ya da itiraz eden aydınlar da, komünist yönetime bağlı hatta Pekin’le birlikte hareket eden akademisyenler de “Toplama kampı” veya hapishanelerde.. Kayıp listesi, Çin’in 2016’dan itibaren hızlandırdığı asimilasyon politikası çerçevesinde yazar, alim, sanatçı ve akademisyenleri baskı altına alma uygulamalarının geldiği noktayı gözler önüne seriyor.

ÜNLÜ TIP PROFESÖRÜ HALMURAT GHOPUR 

150’den fazla aydının bulunduğu listede tanınan isimlerden biri, ünlü tıp profesörü Halmurat Ghopur. Türkiye’de de kitapları tercüme edilen ve Sağlık Bakanlığı’nın davetlisi olarak Ankara’ya gelen Halmurat Ghopur, alternatif tıp konusunda çalışmalarıyla biliniyor. Ghopur, Türkiye ziyaretinin ardından ‘milliyetçi eğilimler gösterdiği’ ve ‘hilafet devleti kurmaya çalıştığı’ gerekçesiyle tutuklanıp hapsedildi. Akıbetinin ne olduğu hala bilinmiyor.

DİN ALİMİ, GAZETECİ, PROFÖSÖR…

Doğu Türkistan’ın ileri gelen ilahiyatçılarından ve tefsircilerinden Muhammed Salih Hacim’den de yaklaşık 1 yıldır haber alınamıyor. Hacim, Çin hükümetinin verdiği görevle 1986’da Kur’an’ı tefsir eden, Komünist Parti ile ilişkileri nedeniyle Türkler arasında eleştirilen bir isim. Ancak o da zulüm dalgasından kurtulamadı.

Çin’in tanınmış Türkleri hapse atma politikasını uygulamaya başlamasından sonra hedef alınanlar arasında gazeteciler de bulunuyor. Dört gazeteci ile Pekin yönetiminin medyayı sansürlerlenmesi için görevlendirdiği Sincan Basın Konseyi Başkanı Abdurrahman Ebey’den de haber alınamıyor. Ebey’in de Pekin yönetimiyle ilişkilerinin iyi olduğuna dikkat çekiliyor.

ÜNLÜ TARİHÇİ 13 AYDIR KAYIP

Bölgenin ünlü tarihçisi Prof. Dr. Rahile Davut’tan da 13 aydır haber alınamıyor. Davut, 2017 Aralık ayında bir akrabasına, Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’den, Pekin’e seyahat etmeyi planladığını söyledikten sonra ortadan kayboldu. Uygur Türk eserleri, folkloru, müzik ve el sanatları konusunda uluslararası üne sahip Davut da Çin yönetimi tarafından taktir gören Doğu Türkistanlı akademisyenler arasındaydı.

Kültür Bakanlığı tarafından kitapları Türkçe’ye çevrilen, makaleleri Türk akademisyenler tarafından yakından takip edilen Prof. Abdulkerim Rahman da kayıplar listesinde.

Listede Çin’de yaşayan Kırgız ve Özbek Türk’ü 4 akademisyen de bulunuyor.

159 AKADEMİSYENİN LİSTESİ
1. Halmurat Ghopur, (M) Former rector of Xinjiang Medical University, head of XUAR Medical Oversight Bureau, physician, PhD
2. Abbas Es’et, (M) Instructor at Xinjiang Medical University, physician, PhD
3. Nurmemet, Emet (M) Head of Uyghur Traditional Medicine Dept., Xinjiang Medical University
4. Enwer Tokhti, (M) Instructor at Uyghur Traditional Medicine Dept., Xinjiang Medical University
5. Alim Pettar, (M) Instructor at Xinjiang Medical University, physician, PhD
6. Perhat Bekhti, (M) Vice Rector of hospital attached to Xinjiang Medical University
7. Erkin Abdurehim (Oghuz), (M) Professor, Kashgar University, retired
8. Metréhim Haji, (M) Professor, Kashgar University
9. Enwer Isma’il, (M) Associate Professor, Kashgar University
10. Enwer Qadir, (M ) Associate Professor, Kashgar University
11. Gülnaz Obul, (F) Professor, Kashgar University
12. Erkin Ömer, (M) Professor, Kashgar University, school principal
13. Mukhter Abdughopur, (M)Instructor, Kashgar University
14. Qurban Osman, (M) Instructor, Kashgar University
15. Ablajan Abduwaqi, (M) Professor, Kashgar University; chair, Mathematics Department
16. Rahile Dawut, (F) Professor, Xinjiang University; PhD
17. Arslan Abdulla, (M) Former dean, Philology Institute, Xinjiang University; Professor; Head of XUARPeople’s Government Cultural Advisors’ Office
18. Abdukérim Rahman, (M) Professor, Xinjiang University
19. Gheyretjan Osman, (M) Professor, Xinjiang University
20. Tashpolat Téyip, (M) Professor, Xinjiang University; school principal
21. Alim Ehet, (M) Instructor, Xinjiang University; Developer of UyghurSoft software suite
22. Dilmurat Tursun, (M) Instructor, Xinjiang University
23. Batur Eysa, (M) Instructor, Xinjiang University
24. Rehim Rehmitulla, (M) Instructor, Xinjiang University
25. Erkin Imirbaqi, (M) Instructor, Xinjiang University
26. Nurbiye Yadikar, (F) Instructor, Xinjiang University
27. Nebijan Hebibulla, (M) Instructor, Xinjiang University
28. Asiye Muhemmedsalih, (F) Instructor, Xinjiang University
29. Abdusalam Ablimit, (M) Instructor, Xinjiang University
30. Abdubesir Shükri, (M) Professor, Xinjiang Normal University; Dean, Philology Institute, Xinjiang Normal University
31, Abduqadir Jalalidin, (M) Professor, Xinjiang Normal University; poet, husband of Jemile Saqi
32. Jemile Saqi, (F) Instructor, Xinjiang Education Institute, PhD; wife of Abduqadir Jalalidin
33. Yunus Ebeydulla , (M) Professor, Xinjiang Normal University
34. Ababekri Abdureshit, (M) Instructor, Xinjiang Normal University, PhD
35. Nur’eli Shahyaqup, (M) Instructor, Xinjiang Normal University, PhD
36. Nurmuhemmet Ömer (Uchqun), (M) Instructor, Xinjiang Normal University, PhD
37. Abdurazaq Sayim, (M) Vice Head of Xinjiang Social Sciences Academy; senior researcher
38. Küresh Tahir, (M) Researcher, Xinjiang Social Sciences Academy; son of Tahir Talip
39. Ablikim Hesen, (M) Head of Uyghur Department and senior editor, Xinjiang Youth Press; poet
40.Chimen’gül Awut, (F) Senior editor, Kashgar Uyghur Publishers; poet
41. Abduqeyum Tewekkul, (M) Physician, Kashgar Prefectural People’s Hospital
42. Enwer Abdukérim, (M0 Physician, Kashgar Prefectural People’s Hospital
43. Memet’éli Abdurehim, (M ) Former head of XUAR Language Committee, retired
44. Tahir Abduweli, (M) Researcher, XUAR Language Committee
45. Alimjan, (M) Researcher, XUAR Language Committee
46. Na’iljan Turghan, (M) Researcher, XUAR Language Committee
47. Abbas Muniyaz, (M) Professional writer, XUAR Writers’ Association
48. Perhat Tursun, (M) Researcher, XUAR People’s Arts Center; PhD; writer, poet
49. Tahir Talip, (M) Senior editor, “Kashgar Daily,” poet, public figure
50. Ilham Tahir, (M) Teacher (fired), middle school attached to Kashgar Normal University; son of Tahir Talip
51. Niyaz Imin, (M) Former teacher, Kucha County #1 Middle School
52. Ekrem Islam, (M) Vice Principal, Sanji City #3 Middle School
53. Nijat Sopi, (M) Professor, Ili Teachers College; PhD; chair, Literature Dept
54. Barat Tursunbaqi, (M) Former rector, Hotan Teachers College [Dazhuan]
55. Abdurakhman Ebey, (M) Former chief, former senior editor, Xinjiang People’s Press
56. Ekhmetjan Mömin (Tarimi), (M) Senior editor, Xinjiang People’s Press
57. Yalqun Rozi, (M) Editor, Xinjiang Education Press,
58. Qadir Arslan, (M) Editor, Xinjiang Education Press
59. Mahibeder Mekhmut, (F) Editor, Xinjiang Education Press
60. Ayshem Peyzulla, (F) Editor, Xinjiang Education Press
61. Tahir Nasir, (M) Former head, former assistant head editor, Xinjiang Education Press; XUAR People’s Government education inspector
62. Wahitjan Osman, (M) Editor, Xinjiang Education Press, poet
63. Erkin Muhemmet, (M) Editor, Xinjiang Education Press
64. Ekber Sirajidin, (M) Editor, Xinjiang Education Press
65. Yasin Zilal, (M) Head editor, “Tarim” Journal; poet
66. Mekhmutjan Sidiq, (M) Director, Xinjiang Television Station
67. Ekhmetjan Metrozi, (M) Technician, Xinjiang Television Station
68. Qurban Mamut, (M) Former head editor, former senior editor, “Xinjiang Culture” Journal
69. Qeyum Muhemmet, (M) Associate Professor, Xinjiang Art Institute; actor; host ; husband of Aynur Tash
70. Aynur Tash, (F) Report, Ürümchi People’s Radio Station, retired for health reasons; wife of Qéyum Muhemmet
71. Ablimit, (M) Independent researcher of Uyghur classical literature; PhD
72. Ablet Abdurishit (Berqi), (M) Associate Professor, Xinjiang Education Institute; PhD; poet
73. Sajide Tursun, (F ) Postdoctoral researcher at Max Planck Institute for the Study of Religious Diversity in Gottingen, Germany
74. Kamil Metréhim, (M) Chair, Pedagogical Institute, Ürümchi Vocational University; professor
75. Dilraba Kamil, (F) Instructor, Ürümchi #92 Middle School
76. Arzugül Tashpolat, (F) Lecturer, Xinjiang Engineering Institute; Arrested together with husband Ekrem Tursun
77. Tursunjan Hézim, (M) Instructor, Aqsu #1 Middle School
78. Abbas Burhan, (M) Researcher, XUAR Education Department; Vice Principal, Ürümchi City #10 Elementary School
79. Ablimit Ablikim, (M) MA student, Shanghai Arts Institute
80. Ablet Shemsi, (M) Instructor, Kucha County Ishkhala Village Middle School
81. Adil Tursun, (M) Vice Principal, senior teacher, Kashgar Old City County #1 Middle School; National-Level Expert
82. Arzugül Abdurehim, (F) Received MA in Japan
83. Zulpiqar Barat (Özbash), (M) Former instructor, Xinjiang University; PhD
84. Azat Sultan, (M) Chair, XUAR Literature and Arts Union; Chair, Xinjiang Writers Association; Professor; Literature expert
85. Idris Nurulla, (M0 Independent translator, poet
86. Shahip Abdusalam (Nurbeg), (M) Instructor, Kelpin County #1 Middle School; poet
87. Qasimjan Osman (Ghazi), (M) Civil servant, Peyzawat County Party Committee Propaganda Department; poet
88. Zohre Niyaz (Sayramiye), (F) Instructor, Bay County Sayram Village Middle School; poet
89. Muhemmedsalih Hajim, (M) Researcher, Nationalities Research Institute, Xinjiang Social Science Academy, retired; translator of the Quran into Uyghur; religious scholar and translator; died at age 84 in a camp; father of Nezire Muhemmedsalih
90. Adiljan Tuniyaz, (M) Former reporter, Xinjiang People’s Radio Station; poet; husband of Nezire Muhemmedsalih
91. Nezire Muhemmedsalih, (F) Independent writer; wife of Adiljan Tuniyaz; daughter of Muhemmedsalih Hajim
92. Ilham Weli, (M) Chair, senior editor, “Xinjiang Gazette” Uyghur Editorial Department
93. Mirkamil Ablimit, (M) Vice Chair, senior editor, “Xinjiang Gazette” Uyghur Editorial
Department
94. Memtimin Obul, (M) Editor, “Xinjiang Gazette” Uyghur Editorial Department
95. Jür’et Haji, (M) Editor, “Xinjiang Gazette” Uyghur Editorial Department
96. Erkin Tursun, (M) Editor, director, Ili Television Station
97. Abduréhim Abdulla, (M) Senior editor, Xinjiang Audiovisual Press; poet
98. Es’et Éziz, (M) Chief, Ürümchi People’s Radio Station Uyghur Editorial Department
99. Alim Yawa, (M) Former instructor, Peyzawat County Güllük Village Middle School; poet
100. Enwer Qutluq (Nezeri), (M) Editor, Xinjiang Television Station; poet
101. Khalmurat Eysajan, (M) Instructor, Ili Pedagogical Institute
102. Zulpiqar Köresh, (M) Editor, Xinjiang Television Station; singer
103. Turdi Tuniyaz, (M) Former Principal, Ürümchi City Experimental Middle School
104. Ömerjan Nuri, (M) Instructor, Hotan Teachers College [Dazhuan]
105. Qeyser Qéyum, (M) Editor in Chief, “Literary Translations” Journal Committed suicide. Jumped off eighth floor of his office building after a police summons rather than face probable detention in the camps.
106. Abduqadir Jüme, (M) Independent translator, poet
107. Mirzahit Kérimi, (M) Former editor (retired), Kashgar Uyghur Press; writer
108. Nijad Memtimin, (M) Employee, Kashgar Prefectural Government Information Office; photographer
109. Mutellipjan Memtimin, (M) Owner, “Kashgar White Steed Photo Studio”; photographer
110. Mukhtar Rozi, (M) Computer expert; programmer
111. Mehmutjan Khoja (Ümidwar), (M) Editor, “Xinjiang Youth” Journal; poet
112. Méhrigül Tahir, (F) Instructor, Kashgar Preschool Teachers Training School;daughter of Tahir Talip
113. Nijat Ablimit, (M) Instructor, Kashgar University
114. Dilshat Perhat (Ataman), (M) Founder, “Diyarim” Website
115. Khalide Isra’il, (F) Editor, “Xinjiang Gazette,” retired; writer
116. Ablajan Siyit, (M) Vice head editor, senior editor, Kashgar Uyghur Press
117. Osman Zunun, (M) Former head editor, senior editor, Kashgar Uyghur Press, retired
118. Abliz Ömer, (M) Former head editor, senior editor, Kashgar Uyghur Press, retired
119. Dilmurat Ghopur, (M) Vice Rector, Xinjiang University
120. Gheyret Abdurahman, (M) Researcher, Xinjiang Social Sciences Academy; Vice Head, Language Institute, Xinjiang Social Sciences Academy
121. Abduqéyum Mijit, (M) Researcher, National Culture Research Institute, Xinjiang Social Sciences Academy
122. Abduréhim Rahman, (M) Associate Professor, Xinjiang University; PhD; husband of Ruqiye Osman
123. Ruqiye Osman, (F) Administrator, Xinjiang University Library; wife of Abduréhim Rahman
124. Gülbahar Éziz, (F) Civil servant, XUAR Prison Administration Office; psychology counselor; lawyer
125. Emetjan, (M) Qutlan Electronic Company, computer engineer
126. Imam, the computer center of Xinjiang University.
127. Ablajan Memet, (M) Konisheher Number one High school.
128. Ehmetjan Jume (M), Konisheher Number one high school
129. Sajidigul Ayup (F) Konisheher Number one high school.
130. Qeyser Abdukerim (M), computer engineer, poet.
131. Metyasin Metqurban (M) Bilkan electronic company, CEO, computer engineer
132. Perhat Zahir (M) computer engineer
133. Abdurahman Memetabla (M) computer engineer, CEO, Rawanyol electronic company.
134. Nurshat (M) Graphic designer, Qarluq Electronic Company
135. Abletjan Ismail (M), Creator of Yaltapan software, IT engineer of XUAR Government website ts.cn,
136. Weli Barat, (M) Former dean of Xinjiang University.
137. Ablet Zeydin (M) XUAR TV station
138. Zulpiqar Koresh (M) host, XUAR TV station
139. Reshide Dawut (F) singer, XUAR theater
140. Adil Mijit (M) comedian, XUAR Theater
141. Senewer Tursun (F) singer, XUAR theater
142, Dolqun Tursun (M), XUAR department of preventive medical.
142. Abdurishit Imin (M) XUAR department of agriculture
143. Sirajidin Qarluq (M), Qarluq electronic, co, ltd,
144. Amannisa Qemirdin (F) accountant, Qarluq electronic,
145. Reyhangul Mehmut (F)graphic designer, Qarluq electronic
146. Yusup Ehmet (M) graphic designer, Qarluq electronic
147. Osman Ehet (M) music editor, Qarluq electronic
148. YasinJan Sadiq (choghlan) (M) writer, XUAR writers association
149. Erkin Ibrahim (peyda) (M) publisher, CEO of ogen publishing company.
150. Mutellip Sidiq Qahiri (M) associate professor, Kashgar University
151. Abla Memet (M) former principal of Kucha #1 high school, reworded in 2017 in chemistry.
152. Osman Hoshur (M), Writer, participant of Uyghur textbook.
153. Enwer Sidiq (M), Lecturer of physics, Xinjiang Normal University
154. Husen Hesen (M) physician, Kucha Uyghur Medicine Hospital
155. Ebeydulla Hesen (M) physician, XUAR Uyghur Medicine Hospital
156. Tahir Hesen (M), physician, Kucha people’s hospital
157. Nejibulla Ablat (M) cardiologist, Kashgar #2 people’s Hospital.
158. Memetjan Abliz (M) Writer, Kashgar Uyghur publishing house.
159. Ibrahim Alptekin (M) poet, publisher, Artush

https://www.karar.com/karar-gazetesi/27-aralik-2018

Devami

Çin’den Özbekistan’a yasa dışı göç kanalı tasfiye edildi

Kazakistan’da yası dışı göçmen organizasyonu yapan bir çete yakalandı

Kazakistan İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi ve Almatı Polis Teşkilatı yardımıyla, Çin ve Özbekistan vatandaşlarının karşılıklı yasadışı göçünü organize etmeye çalışan bir suç grubu tasfiye edildi.

Zakon.kz sayfasındaki habere göre, 31 Ocak tarihinde gerçekleşen özel bir operasyonda, Çimkent şehrinde 73 Çin ve 137 Özbek vatandaşı gözaltına alındı. Açıklamayı Kazakistan İçişleri Bakanlığı dış ilişkiler yetkilisi Almas Sudabaev yaptı.
Sadubaev, “Tutuklanan Çin vatandaşları Kazakistan Cumhuriyeti topraklarına transit uçuşlarla geldiler ve sonrasında onların yasaları ihlal ederek ülkede yasadışı olarak kaldığı tespit edildi. Şu anda, ülkemizden sınır dışı edilmeleri gündemdedir” dedi.

Soruşturmaya göre, yasadışı göç kanalı iki Çinli bir Kazakistan vatandaşı tarafından organize edildi.

Sadubaev, “Yasadışı göçü organize edenler tutuklandılar. Kazakistan Cumhuriyeti Ceza Kanunu’nun 2. bölümü 394. Maddesi uyarınca yargılama öncesi soruşturma yürütülmektedir. Almatı şehrinde de Çin’den Kazakistan’a yasadışı yollar ile giriş yapan 9 Çin vatandaşı ve onlara yardım eden Kazakistan vatandaşları tutuklandılar” dedi.

Kaynak: www.dunyabulteni.net

 

Devami

Çin, Doğu Türkistan’a Zulme Son Ver!

Türk Ocakları Genel Merkezi, Doğu Türkistan’daki zulümlere karşı imza kampanyası başlattı

DOĞU TÜRKİSTAN’DA İNSAN HAKLARI İHLÂLLERİNE SON VERİLSİN

1949’da Çin tarafından işgal edilen ve 1955’de “Sinkiang Uygur Özerk Bölgesi” adıyla Çin tarzı özerk bölgeye çevrilen Doğu Türkistan’da yaşayan ve çoğunluğu Uygur olmak üzere Kazak, Kırgız ve diğer Müslüman Türk unsurlardan oluşan Doğu Türkistan halkı son yıllarda daha önce eşi benzeri görülmemiş baskı ve zulüm politikalarına maruz durumdadır.

Çin Devleti, Doğu Türkistan’da yaşayan ve çoğunluğu Uygur olmak üzere Kazak, Kırgız ve diğer Müslüman Türk unsurlardan oluşan Doğu Türkistan halkını kitlesel bir biçimde sözde “eğitim kampları”nda tutmaktadır. Araştırmacılar yaklaşık olarak bir milyon kişinin yargılama olmaksızın kamplarda tutuklu bulunduğunu tahmin etmektedir. Bu tutuklular katı bir gözetim altında, psikolojik baskılara tabi tutulmakta, ana dillerini , dinlerini ve kültürlerini terk etmeye zorlanmaktadırlar. Kampların dışındaki Müslüman Türk halk ise çok yoğun izleme sistemleri, kontrol noktaları ve kişilerin birbirlerini gözetlemeleri gibi temel insan haklarını alenen ayaklar altına alan yollarla büyük bir baskı altında yaşamaktadırlar.

Bu şekilde devam etmesi hâlinde, emsali görülmemiş bir soykırıma dönüşecek olan bu uygulama ve baskıların gündeme getirilmesi, asla Çin’in iç işlerine karışmak olarak değerlendirilmemeli; ekonomik ve stratejik işbirliği düşünülerek milyonlarca Müslüman Türk’ün, tüm dünyanın gözü önünde asimilasyona uğramasına izin verilmemelidir.

Aşağıda imzası bulunan bizler;

Çin’in, Doğu Türkistan’da uzun süredir “terörizm ve dinî aşırılık” bahanesiyle devam ettirdiği bu ırkçı tutumundan, insan hakları ve inanç hürriyeti kısıtlamalarından ve “yeniden eğitim kampları” adıyla açık hava hapishanesi şeklinde kurduğu çağdaş Nazi işkence kamplarından bir an önce vazgeçmesi, yasadışı bir şekilde gözaltında tuttuğu bir milyondan fazla Müslüman Türk soydaşımızı serbest bırakması çağrısında bulunuyor; başta Türkiye Cumhuriyeti’nin yöneticileri olmak üzere uluslararası toplumu bu konuda duyarlı davranmaya ve çözüm üretmeye davet ediyoruz.

Kamuoyuna saygı ile arz ederiz.

 

“Çin devletinin Doğu Türkistan’da hayatın her alanında uyguladığı baskı ve zulmü şiddetle telin ediyor, bir milyondan fazla Müslüman Türk soydaşımızı serbest bırakması için kampanyaya destek veriyorum.”

 

 

KAMPANYAYA SANAL İMZA İLE KATILMAK İÇİN TIKLAYINIZ 

Devami

İşgalci Çin ünlü ilim adamı Alim Ahat’ı tutukladı

 

Doğu Türkistan’da keyfi tutuklamalarına ara vermeden devam eden Çin yönetimi, din adamları ve ünlü sanatçıların yanı sıra bilim adamlarınıda tutukladığı herkesçe biliniyor.

TÜRKÇEYİ BİLGİSAYARA TAŞIMIŞTI

Son gelen bilgilere göre Uygur Soft’ın kurucusu ünlü matematikçi ve Doğu Türkistan (Xinjiang-Sincan) Üniversitesinin oğretim üyesi profesör Alim Ahat’ın Çin polisleri tarafından gözaltına alındığı öğrenildi.
Ünlü profesör master eğitimini Japonya da tamamladıktan sonra vatanı Doğu Türkistan’a donmuş ve 90 lı yılların sonlarından itibaren Uygur , Kazak, Kırgız Türkçelerinin bilgisayar ortamına taşınmasına imza atarak önemli gelişmeler kaydetmişti.
Halı hazırda dünya çapında kullanıla gelen windows sistemindeki Uygur Türkçesi onun eseri. Profesörün neden tutuklandığı bilinmezken nerede ve ne durumda olduğu da bilinmiyor.

MUHAMMED ALİ ATAYURT

turkistanpress

Devami