HEPİMİZ SORUMLUYUZ: TACİKİSTAN ÜZERİNDEN ÇİN’E VERİLEN DOĞU TÜRKİSTANLI ZİYNETGÜL TURSUN OLAYI

Doğu Türkistanlı Ziynetgül Tursun’un Tacikistanlı zannedilerek Çin’e verildiğinin kesinleşmesi üzerine TÜRKİSTANDER BAŞKANI Burhan Kavuncu aşağıdaki açıklamayı yapmıştır:

HEPİMİZ SORUMLUYUZ: TACİKİSTAN ÜZERİNDEN ÇİN’E VERİLEN DOĞU TÜRKİSTANLI ZİYNETGÜL TURSUN OLAYI

Tacikistan devlet yetkililerine ile görüşülerek geçtiğimiz ay  (18 Haziran 2019 günü) İstanbul Havalimanından Tacikistan’a gönderilen Doğu Türkistanlı ZİNİATİGULİ TUERSUN (Ziynetgül Tursun)’un iki çocuğu ile birlikte Çin Halk Cumhuriyeti’ne teslim edildiği kesinleşti.

Göç İdaresi’nin verdiği bilgilere göre 21.05.2019’da yakalandığında üzerinde hiçbir belge olmayan bir bayan kendisinin Uygur ZİYNETGÜL TURSUN olduğunu beyan etti. Göç İdaresi yetkilileri ise “fiziki özellikleri itibatiyle tarafımızca Tacikistan uyruklu olabileceği değerlendirilerek Tacikistan devleti temsilcilikleri ile iletişime” geçtiler.  Tacikistan istihbaratı elemanları yakalanan kişinin kendi vatandaşları RAHİMA AHMADOVA olduğunu Türkiye Göç İdaresi’ne kesin olarak bildirdi. Uyrukların fiziki özellikleri konusunda ‘uzman’ olduğu anlaşılan Göç İdaresi yetkilileri, daha önceki bir çok olayda olduğu gibi Tacikistan devleti istihbaratını tek yetkili mercii sayarak, derhal teslim/ deport işlemini başlattı.

Olay bundan ibarettir. ZİYNETGÜL kardeşimizin Çin devletinin elinde olduğu anlaşılınca Türkiye’deki Türkistanlılar tarafından bu vahim iade olayına tepkiler başladı. Medyada ve çeşitli sosyal medya mecralarında haberler yapıldı. Derneğimizin websitesinde de bir haberle olayı duyurduk (26.07.2019/ turkistanlilar.org ).

Türkistanlıların Türkiye’de maruz kaldığı hata/ haksızlıklar bundan ibaret olmadığı için, bugünkü (28.07.2019) Karar Gazetesi “Ölüme Deport” manşeti ile Uygur Türk’ü ABUDUAINI’nin karşı karşıya kaldığı deport tehlikesini haberleştirdi. Haberin en sonunda da Ziynetgül Tursun olayına da değinildi.

Aynı gün Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından doğrudan Karar Gazetesi ismi ve manşeti zikredilerek bir yalanlama açıklaması yapıldı. Bütün internet medyasında haberleştirilen açıklamada, isim zikredilmeden “kimsenin Çin’e gönderilmediği, adı geçen kişinin Türkiye’de ve serbest olduğu” bildiriliyordu.

Ziynetgül Tursun olayını örtbas etmeye yönelik olduğu anlaşılan bu açıklamadan sonra, “kardeşimizin zaten Türkiye’de olduğu, Çin’e iade haberlerinin yalan olduğu” gibi manipülasyon yayıldı.  “Yalan haber”in Türkistan davasının en büyük düşmanı olduğunu ısrarla vurgulayan bizler de yalancı durumuna düşürüldük.

Aynı gün Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Seyit Tümtürk, Göç İdaresi Genel Müdürü’nün kendisini arayarak “Zinnetgül Tursun isimli 30 yaşındaki dul bayan kardeşimiz ve 2 yetiminin Tacikistan’a sınırdışı edildiğini ve Tacikistan’dan da Çin’e iade edildiği bilgisinin doğru olduğunu söylediğini” açıkladı.

Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve Göç İdaresi yetkililerinin iyi niyetleri konusunda hüsn ü zannımızı muhafaza ederek şu hususların altını çiziyoruz:

1-Doğu Türkistanlı göçmenlerin Çin’e verilmesine sebep olan bütün görevliler derhal cezalandırılmalı, göç idaresi gibi önemli bir sorumluluğu taşıma liyakatı bulunmadığı için işten el çektirilmelidir.

2-“İnsanların uyruklarının fiziksel özelliklerine göre tesbiti” ırkçı uygulamasından vazgeçilmelidir. Doğu Türkistan’da Uygurların yanısıra yüzbinlerce Özbek, Tacik kardeşimizin, Tacikistan ve Özbekistan’da da yüzbinlerce Uygur Türk’ünün yaşadığından habersiz kişiler, hassas görevlerden uzak tutulmalıdır.

3-Tacikistan gibi hiçbir hukukun olmadığı, insan haklarının ihlal eden, İslami muhalefeti ezerek yok eden ve Çin rejiminin sadık hizmetkarı olan bir dikta rejiminin istihbarat elemanları ile işbirliği yapılmamalıdır. Daha birkaç sene önce bir muhalif aydını (Omar Ali Kuvvatov) İstanbul’da sokak ortasında öldürdüklerini biz unutmadık. Ziynetgül Tursun olayında Türkiye’yi nasıl kandırdıkları da unutulmamalıdır.

4-Ziynetgül kardeşimiz “Tacik uyruklu olduğu düşünülerek” Tacikistan’a iade edilmiştir. Göç İdaresi açıklamasında ise “ülkesine geri gönderilmesi halinde can güvenliği olmayan, işkence ve insanlık dışı muameleye maruz kalabilecek hiçbir yabancının iadesinin söz konusu olmadığı” iddia edilmektedir. Bu durumda Tacikistan’a da iade yapılmaması icabeder. Türkiye’nin istihbarat ve göç yetkilileri, daha önce Tacikistan’a iade edilen müslümanların akıbetlerini takip etmekte midir? Anayasa Mahkemesi’nin “sınırdışı edilemez” kararı da çiğnenerek Tacikistan’a deport edilen kardeşlerimizin yıllardan beri hala işkence altında olduğunu biliyor musunuz?

5-İçişleri Bakanlığı “deport hedeflerinin tutturulmasını” fazla önemsemektedir. Bu da yakalanan Türkistanlıların “yabancıları insan olarak görmeyen” ‘uzmanların’ elinde hak mahrumiyetine maruz kalmasına sebep olmaktadır.

Türkiye’de İçişleri Bakanlığı uygulamalarının da etkisiyle, yükselmekte olan yabancı düşmanlığı tehlikeli boyutlara gelmektedir. Görevliler “ufak-tefek hatalar” yapmakta beis görmüyor olabilir. Ama Ziynetgül Tursun olayının sadece görevlilerin hatasından kaynaklanmadığı, göçmen politikalarında da ciddi hataların olduğu kabul edilmelidir.

 

Burhan Kavuncu

TÜRKİSTANDER GENEL BAŞKAN

ek 1: Göç İdaresi Genel Müdürlüğü açıklaması

ek 2: Göç İdaresi tutanağı

Devami

İstanbul’da “Ben de Uygur’um, Ben de Doğu Türkistanlıyım” mitingi yapıldı

 

Bugün İstanbul Beyazıt Meydanı tarihi günlerinden birini yaşadı. Binlerce Türkistanlı ve Türkiyeli müslüman, Doğu Türkistan’da Çin işgal yönetimi tarafından sürdürülmekte olan zulümleri protesto etti. Doğu Türkistan buluşmasına Doğu Türkistan dernek ve vakıflarının yanı sıra Uluslararası Hukukçular Birliği Genel Sekreteri Necati Ceylan, Hoca Ahmet Yesevi Vakfı Başkanı İlyas Saka, Türkistander Başkanı Burhan Kavuncu ve bir çok siyasetçi, STK temsilcisi destek verdi.

Saat 12’de Beyazıt Meydanı’nda toplanan kalabalık tekbir ve sloganlarla, Doğu Türkistan’ın yalnız olmadığını ilan ediyordu. Program, Doğu Türkistan Teşkilatlar Birliği Genel Başkanı Hidayet Oğuzhan‘ın hazırlanan Basın Açıklaması’nı okumasıyla başladı.

Hidayet Oğuzhan konuşmasına başlarken “Bütün Türkistan boylarını, Özbekleri, Kazakları, İslam ümmetinin bütün şubelerini ve dünya mazlumlarını, Türkleri, Kürtleri, Arapları, Afrikalıları Doğu Türkistan’ın ıztırabını paylaşmaya, hep beraber  “Ben de Uygurum, Ben de Doğu Türkistanlıyım” diye haykırmaya çağırdı. Oğuzhan:  “Türkistan coğrafyasında bir tarih kapatılmak üzere, bir millet yok ediliyor , bir medeniyet yok ediliyor , kültürel ve ırki soykırım sürüyor.izzet ve namuslar çiğneniyor,minareler susturuyor, camileri yıkılıyor kuran ve kutsallar yakılıyor. Bugün burada herkesi etnik kimlikleri, töreleri,inançları ve değerleri ne olursa olsun Bir İnsan olarak kendilerine düşen mes’uliyet ve mecburiyetlerini yapmaya davet etmek için toplandık. Bugün Türklüğün, Müslümanlığın ve insanlığın sınav günüdür, bugün Doğu Türkistan meselesinin, Türklerin,  Azeri’nin, Özbeklerin, Kırgızların, Kazakların, Kürt’lerin,  Arapların,  Afrıkalının,  Asyalının, Batılının, Doğulunun, Ümmetin ve vicdanı olan bütün insanlığın meselesi olsun isteriz. Herkesin #BendeUygurum #BendeDoğuTürkistanlıyım
demesini ve haksızlığın, hadsizliğin ve zulmün karşısında durmasını istemek için bugün buraya toplanmış bulunuyoruz” dedi.

(Basın Açıklaması’nın tam metni aşağıda)

Daha sonra Alperen Ocakları İstanbul Şubesi, Doğu Türkistan Kültür Derneği Başkanı Seyit Tümtürk ve bazı siyasetçiler duygu ve düşüncelerini paylaştılar. Günün son konuşmasını Türkistander Genel Başkanı Burhan Kavuncu yaptı.

Kavuncu konuşmasında şunları söyledi:

“Şu meydandaki her kardeşimizin  en az bir akrabası ya şehit oldu, ya toplama kamplarında veya hapishanelerde. Bunun için Doğu Türkistan’da yaşadığımız büyük acıları size tekrar anlatmama gerek yok.

Ben bazı hususların altını çizmek istiyorum. Doğu Türkistan’daki Çin işgali, Batı Türkistan’ı da tehdit etmektedir. Özellikle Kırgızistan ve Tacikistan Çin tehdidiyle karşı karşıyadır. Çin ordusu sınır bölgesinde Tacikistan topraklarını işgal etmeye başlamıştır. Tacikistan’ın satılmış devlet başkanı İmamali Rahmanov Çin’den para alarak sınır bölgesindeki ülke topraklarının işgal edilmesine izin vermektedir. Bütün Batı Türkistan, Çin tehdidi altındadır. Bu sebeple bizim Özbek, Uygur, Kazak demeden, hep birlikte Çin işgaline karşı durmamız gerekmektedir.

Bir diğer husus, Doğu Türkistan mücadelesi dünyanın en temiz, en saf, Allah’ın rızasına en yakın bir mücadeledir. Bu mücadele ne bir mezhep mücadelesi, ne etnik bir mücadele, doğrudan doğruya hak ve batılın bir mücadelesidir. Allah’ın razı olduğu ve Allah’ın yardımına mazhar olacak bu mücadeleyi kimsenin kirletmesine izin vermeyeceğiz. Özellikle Çin büyük şeytandır ama Amerika en büyük şeytandır. Amerika’nın dünyada yardım ettiği, himayesine aldığı hiç bir millet, hiç bir topluluk iflah olmamıştır. Biz Amerika’dan yardım da istemiyoruz, destek de istemiyoruz. Amerika bize uzak dursun yeter. Bize Allah’ın yardımı yeter diyoruz. Amerika bizi, kendi içimizde bölerek ‘Amerikancı Uygurlar, Amerikancı Özbekler, Kazaklar’ diye gruplaştırarak, birbirimize düşürmek istiyor. Eğer biz bunun fitnesine, fesadına, iğvasına kapılırsak Allah’ın yardımından mahrum kalacağımızı unutmamalıyız.

Son olarak Çin Komünist Partisi, komünist ismini kullanmasına rağmen dünyanın en vahşi kapitalist ülkesinin hakimidir. Çin devleti dünyanın en ucuz iş gücünü kullanarak, işçi ücretlerini, emeğin hakkını bütün dünyada düşürerek, ucuz ve kalitesiz mal üretmektedir. Çin malı denilince herkesin aklına ilk önce bu geliyor. Ucuz ve kalitesiz üretim. Şimdi bu ucuz ve kalitesiz mallarına, Türkiye’den Aydınlık gazetesi ile Sabah/ a haber grubunu da katmış. Parayla yaptırdığı yalan haberleri bunlara yayınlatıyor. Doğu Türkistan’ın Müslüman halkını arkadan vuran bu yalancıları da burada kınıyoruz”.

 

BASIN AÇIKLAMASI METNİ

23 Şubat Basın Açıklaması

 

#Ben deUygurum #Ben deDoğuTürkistanlıyım BasınAçıklaması

#Ben de Uygurum #Ben Kazağım #Ben Kırgızım  #Ben Özbeğim      #BenDoğu Türkistanlıyım #AnnemNeredeBabamNerede #KardeşlerimNerede #HeyitiSerbestBırak  #HalkımıSerbestBırak #ToplamaKamplarınıKapat

Türkistan coğrafyasında bir tarih kapatılmak üzere, bir millet yok ediliyor , bir medeniyet yok ediliyor , kültürel ve ırki soykırım sürüyor.izzet ve namuslar çiğneniyor,minareler susturuyor, camileri yıkılıyor kuran ve kutsallar yakılıyor. Bugün burada herkesi etnik kimlikleri, töreleri,inançları ve değerleri ne olursa olsun Bir İnsan olarak kendilerine düşen mesuliyet ve mecburiyetlerini yapmaya davet etmek için toplandık. Bugün Türklüğün,Müslümanlığın ve insanlığın sınav günüdür, bugün Doğu Türkistan meselesinin,Türklerin, Azeri’nin, Özbeklerin, Kırgızların, Kazakların, Kürt’lerin, Arapların, Afrıkalının, Asyalının, Batılının, Doğulunun, Ümmetin ve vicdanı olan bütün insanlığın meselesi olsun isteriz. Herkesin #BendeUygurum #BendeDoğuTürkistanlıyım
demesini ve haksızlığın, hadsizliğin ve zulmün karşısında durmasını istemek için bugün buraya toplanmış bulunuyoruz.

Malum olduğu üzere, Çin’in Doğu Türkistan’da son iki senedir sürdürmekte olduğu asimilasyon ve imha politikası, üç alandaki uygulamalarla Doğu Türkistan’ın varlığına son vermeyi hedeflemektedir: Bunlar: Toplama kampları, Çinli-Uygur akrabalaştırma projesi ile bütün inanç ve kimlikleri Çinlileştirme politikasıdır. Bir halkı yok etme yönündeki bu hamlelerin yarattığı ızdırap ve çığlıklar, ne kadar bastırılmak istense de arşa kadar yükseldi. Mazlumların feryadını duymayan kalmadı. Dünya ve Türkiye kamuoyunda meydana gelen infial ve Türk milletinin iftiharı olan Abdurehim HEYİT’in şehit edildiği haberinin yayılması üzerine, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ve Hükümet sözcüsü milletin hissiyatına tercüman olarak birer açıklama yaptılar. Bu açıklamalarda özetle şunlar söylendi:
“Uygur Türklerinin ve diğer Müslüman toplulukların temel insan haklarını ihlal eden uygulamalar, özellikle son iki yıl içerisinde ağırlaşmış ve uluslararası toplumun gündemine taşınmıştır.
Özellikle Ekim 2017’de “Tüm Dinlerin ve İnançların Çinlileştirilmesi” siyasetinin resmen ilan edilmesi, Uygur Türklerinin ve bölgedeki diğer Müslüman toplulukların etnik, dini ve kültürel kimliklerinin tasfiye edilmesi hedefi doğrultusunda atılmış yeni bir adım olmuştur.
Keyfi tutuklamalara maruz kalan bir milyondan fazla Uygur Türkünün toplama kamplarında ve hapishanelerde işkence ve siyasi beyin yıkamaya maruz bırakıldıkları artık bir sır değildir.
Kamplarda alıkonmayan Uygurlar da büyük baskı altında bulunmaktadır.
Yurtdışında yaşayan Uygur asıllı soydaş ve vatandaşlarımız bu bölgedeki akrabalarından haber alamamaktadır. Binlerce çocuk ebeveynlerinden uzaklaştırılmış, yetim kalmıştır.
21. yüzyılda toplama kamplarının yeniden ortaya çıkması ve Çin makamlarının Uygur Türklerine yönelik sistematik asimilasyon politikası insanlık adına büyük bir utanç kaynağıdır”.
Dışişleri Bakanlığı açıklamasında ayrıca “Türk kamuoyunun Doğu Türkistan’daki ağır insan hakları ihlalleri konusundaki tepkisinin Çin makamlarınca dikkate alınması, Uygur Türklerinin temel insan haklarına saygı gösterilmesi ve toplama kamplarının kapatılması” istenmiş, BM bu insanlık trajedisinin sona erdirilmesi için etkili adımlar atmaya çağırılmıştır.

Türkiye’nin resmi tepkisini bildirmesinin üzerinden 24 saat geçmeden Çin’in resmi basını, Abdurehim Heyit’in hayatta olduğunu iddia eden bir video yayımladı. Ardından Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü ve Ankara Büyükelçisi, pişkin ve küstahça toplama kamplarını savunarak Türkiye’ye karşı nezaketsiz, kustah bir uslüpla cevap verdiler.
Yayımlanan 26 saniyelik bu video bile Çin’in utanmazlığının, sanatçıları hapislere
doldurduğunun itirafıdır. Doğu Türkistanlılara yapılan işkencelerin yeni bir ispatıdır. Abdurehim Heyit, ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmeden ve rahat bir şekilde konuşamadan, yapılan açıklamaları kabul etmiyoruz.
Ve biz de onlara diyoruz ki: Ey Çin ! Daha önce şehit edildiği haberlerini aldığımız  şahsiyetlerin de hayatta olduklarına yönelik video görüntülerini yayınla! Ünlü Tıp profesörü Halmurat Ghopur nerede? Dünyaca meşhur tarihçi Prof.Dr.Rahile Davut’tan tam onüç aydır haber alınamıyor. Yaşıyorlarsa videosunu görmek istiyoruz. İslam aleminin iftiharı olan Abdulkerim Abdulveli, Abdulhamid Damolla, Muhammed Salih Damolla vr Abdulahad Han Mahdum gibi nice alimlerimizin öldüğünü açıkladın, cenazelerini vermedin. Alimlerimizi, aydınlarımızı, işadamlarımızı, sanatçılarımızı, sporcularımızı serbest bırak! Akrabalarımızı serbest bırak. Halkımızı serbest bırak ve Çin nazi kamplarını şartsız olarak kapat.

Çinin Doğu Türkistana Yabancı gözlemci çağırma oyununu kabul etmiyoruz.
Çinin kamp iddialarımızı çürütme gayretinde yabancı ülke heyetlerini tertip ve tezgah ortamında Doğu Türkistan’a gözleme için çağırmasının Çin gibi baskıcı ve dikta rejimin organizasyonda adil ve şeffaf olmayacağından dolayı bu tür tek taraflı, kontrollü ve düzmece ziyaretler neticesinde sunulacak her türlü açıklama ve raporu tamamen reddediyor ve kabul etmediğimizi ilan ediyoruz.

Bunun karşılığında Doğu Türkistan diasporası olarak Türkiye başta olmak üzere BM, İİT, Arap Birliği, uluslararası İnsan Hakları Örgütleri ve Doğu Türkistan Diasporası vekillerinden teşkil eden bağımsız bir Teftiş heyetinin Doğu Türkistan’a gitmesi talebinde bulunuyoruz. Bu heyetin sağlıklı, adil ve şeffaf gözlem ve incelemelerde bulunabilmeleri için ziyaret esnasında Çin yönetiminin tamamen devre dışı kalmasını talep ediyoruz,  Aksi tadirde Çin’in uyduruk model tertipleri çerçevesinde yapılacak bütün yabancı gözlemci ziyaretlerini bir tiyatro olma dışında bir anlamı olmadığını ilan ediyoruz.

İşbu nedenle Türkiye’deki Doğu Türkistanlı Sivil Toplum Kuruluşları olarak Çin’in Doğu Türkistan’daki toplama kamplarında tutulan akrabalarımıza sahip çıktığımızı gösterebilmek amacıyla bu Basın Açıklamasını yapmaktayız.
2050 senesine kadar Dünyaya hakim olma rüyasına ulaşmayı hedefleyen işgalcı Çin, tek Çin-Tek Millet (Çin Milleti ve Çin Devleti) yaratmak açısından projenin çok önemli bir kısmı olan Doğu Türkistan için Uygurların yok edilmesi veya tamamen Çinlileştirilmesi hedeflenmiştir. Hedefe ulaşmak için olağan üstü bir operasyona hızlı geçiş yapan Çin 70 senelik zulüm politikasını bir anda zirveye çıkarmıştır.

BM ve Uluslararası İnsan Hakları teşkilatları temsilcileri, herhangi bir yargı kararına dayanmaksızın toplama kamplarına konulan kişi sayısının 1 milyonu aşkın olduğunu iddia etmişti. Gayri resmi kaynaklar ve bulgulardan yola çıkarak 3 ile 5 milyon kadar insanın kamplarda tutulduğu kanaatindeyiz. Toplama kamplarında ırkî ve dinî aşağılama esaslı Çinlileştirme projesi yürütülmektedir. Kamp veya hapishanelerde şehit edilen veya hayatını kaybeden vatandaşlarımızın cenazeleri verilmemekte mezarları gösterilmemektedir.

Ayrıca “kardeş aile projesi” adı altında Çin Komünist Partisi üyeleri veya istihbarat elemanları, erkekleri hapse atılan ailelerimizin evlerine yerleştirilerek birlikte yaşamaya zorlanmakta, genç kızlarımız Çinli erkeklerle evlendirilmeye mecbur bırakılmaktadır.

Müslüman Türkistan halkı içki içme ve domuz eti yemeye zorlanmaktadır. Doğu Türkistan ile dışarıdan irtibat kurmak, telefonla görüşmek imkânsız hale gelmiştir. İrtibat kurulanlar direkt hapse atılmakta, hapse atılanların akıbetinden ise haber alınamamaktadır.

Çin’in Doğu Türkistan halkının milli, dini ve kültürel kimliğine yönelik başlattığı Çinlileştirme politikasını gerçekleştirmek için her türlü asimilasyon tuzakları, aile planlama ve Çinli göçmen-yerleşimci politikaları ile bölgenin demografik yapısının değiştirme icraatları tam hız ilerlemektedir. Böylece 40 milyonluk Müslüman Türk halkı dünyanın göz önünde etnik ve kültürel büyük bir soykırıma maruz kalmaktadır. Dil, kültür, medeniyet miraslarımız, camilerimiz yok edilmekte, Uygur kızları meslek edindirme bahanesi ile Çin’e gönderilmekte, kızlarımız Çinlilerle zorla evlendirilmektedir. Ebeveynleri toplama kamplarında tutulduğundan dolayı başı boş kalan masum çocuklar da özel hazırlanmış mankurtlaştırma kamplarında Çinlileştirmeye tabi tutulmaktadır.

70 yıldan beri işgal altında olan ata yurdumuz Doğu Türkistan geçmiş yıllarda büyük katliamlar yaşadı. 1991’de Barın Katliamı, 1997’de Gulca Katliamı, 2009’da Urumçi katliamlarında onbinlerce Doğu Türkistanlı öldürüldü. Kadın erkek Türkistanlıların infaz görüntüleri hala hafızalarımızdadır. Doğu Türkistan halkı bu katliamlara rağmen asla teslim olmadı. Fakat şimdi yaşadığımız 2017 sonrası dönem artık bir TOPLU İMHA OPERASYONU’dur. 21. Asırda yeni bir Endülüs olayı yaşanıyor.

Bütün insanlığa, İslam alemine ve Türk dünyasına sesleniyoruz. Bizim sesimiz olun. Ben de Uygurum! Ben de Kazak’ım! Ben de Doğu Türkistanlıyım! Diyerek bizim acımızı, bizim derdimizi paylaşın.
Son olarak Sayın Cumhurbaşkanımız ve İslam Dünyası liderlerinden bu basın açıklamamız aracılığı ile halkımız adına iletmek istediğimiz ve çok aciliyet arz eden taleplerimiz olacaktır.
1-Çinliler zaten üstü açık hapishaneye çevrilmiş olan Doğu Türkistan’da dünyada başka bir örneği olmayan sözde “Eğitim merkezleri” adını verdiği Nazi kamplarında halkımıza karşı kültürel, dinî ve ırkî soykırım yapmaktadır. Bu kamplar derhal kapatılmalıdır.
Buralara hapsedilen aydınlar, sanatçılar, din adamları, iş adamları, bütün Doğu Türkistanlılar serbest bırakılmalı, 21. Asrın bu utanç uygulaması sona ermelidir.

2-Kutsal ve namus saydığımız evlerimize ve ailemizin içine göçmen Çinlileri yerleştirilmektedir. Bu çirkin ve ahlaksız uygulama derhal durdurulmalıdır.

3-Açıkça ilan ettiği Türkleri ve İslam dinini Çinlileştirme politikaları ile Uygurca, Kazakça ve diğer Türk dilleri, kültür ve kimliklerimiz ve bütün manevi değerlerimiz yok edilmektedir, buna derhal dur denmelidir.

Evlerimiz ve sokaklarımız virane hale dönmüş, kökleri binlerce seneye uzamış şanlı ve asil bir millet göz göre göre yok edilerek yer yüzünden silinmek istenmektedir. Çin’in Doğu Türkistan’da yürütmekte olduğu bu insanlık dışı uygulamalar derhal durdurulmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın mesele ile ilgili bizzat alakadar olup diplomatik girişimlerin başlatılması ve gerekli adımların atılmasını arz ediyoruz.

Hidayet OĞUZHAN
Doğu Türkistan Teşkilatlar Birliği Platformu

 

Devami

Tacikistan ve Özbekistan’dan sonra Kırgızistan’da da turistler için milisler göreve başladı

Kırgızistan’da ülkeye gelen turistlere eşlik etmek ve ilgilenmekle sorumlu yabancı dil bilen milis gücü kuruldu

Kırgızistan‘ın başkenti Bişkek’te, ilk kez, turistlere yönelik bir milis birimi kuruldu.

Kırgız Radyosu Özgürlük haber sitesinde yer alan habere göre İçişleri Bakanlığı, yeni milislerin çalışmalarının, güvenliklerini sağlamaktan ve şehri nasıl gezeceğine dair ipuçlarına kadar yabancılara her türlü şekilde yardımcı olmak olduğunu açıkladı.

Turist polisinin tüm çalışanlarının, yabancı dilleri ve Kırgızistan yasalarını bilmesi gerekmektedir. İngilizce bilgisi öncelikli olarak belirlendi. İçişleri Bakanlığı’na göre, 60 çalışan arasında İtalyanca, Fransızca ve Türkçe konuşan kişiler var. Çalışanların yarısı ise kadın.

2017 yılında, Özbekistan Bakanlar Kurulu kararıyla cumhuriyetin turizm merkezleri olarak kabul edilen Semerkant, Buhara, Hiva ve Shakhrisabz şehirlerinde Güvenli Turizm Müdürlüğü oluşturuldu. Asıl görevin, turistlerin güvenliğini gerçek zamanlı olarak izlemek ve haklarını ve meşru çıkarlarını korumak olarak belirtildi.

Tacikistan‘daki bazı seyahat şirketlerinin temsilcileri bunun turistlerin hoşuna gittiğini söylüyor, ancak tüm bu maliyetler ajansa ek bir yük oluşturuyor. Onlara göre, ilk başta turist polisinin hizmetlerinin ücretsiz olduğu söylendi, ancak son iki haftanın deneyimi, polis için konaklama ve yemek dahil bu hizmetin günde 500 somoni’ye mal olduğunu gösterdi.

Bir turist polis memuru, 10 kişilik turist grubuna eşlik etmekle görevli.

Yılın başında, Tacikistan Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı, yabancı turistlere tavsiyelerde bulunabilmeleri için çalışanları için İngilizce dil kursları düzenlediğini açıkladı. Turist polisinin tüm üyelerinin iyi derecede İngilizce bildiği bildiriliyor.

Kaynak: www.dunyabulteni.net

Devami