Ünlü Özbek muhafazakar yazar yine Türkiye’de

Ünlü Özbek yazar Nurullah Muhammed Raufhan, Kerimov sonrası döndüğü Özbekistan hakkında değerlendirmesini yaptı

Özbekistan’da adı en çok konuşulan muhafazakâr yazar ve aydın Nurullah Muhammed Raufhan bu günlerde yine Türkiye’de.

Onun İslam Kerimov dönemini eleştiren “Bu Günler” romanı üç yıl önce yayınlanmıştı. Yazar Türkiye’den Özbekistan’a döndüğünde kısa süre tutuklanmış, yeni Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyayev hükümeti tarafından serbest bırakılmıştı. Son iki seneyi vatanında geçiren Özbek yazar için yurt dışına çıkma yasağı da kaldırılmasının ardından Raufhan şimdi çok sevdiği, “biz bir ülkeyiz” dediği Türkiye’de bulunmaktadır.

1. Kendinizi okuyucularımıza tanıtabilir mısınız?

Ben bir Özbek aydını ve yazarıyım. 1955 yılında Fergane ilinde doğdum. “Dünya Geniştir”, “Bu Yerin Adamı”, “Kuytudaki Kulübe”, “Bu Günler” adlı kitaplarım yanında “Beyaz Bina Akşamları”, “Leyli ve Mecnun” film senaryosu yazarıyım. Dünya edebiyatından Özbekçeye onlarca eser çevirdim. Anadolu Türkçesinden de birçok dini kitapları Özbek diline tercüme ettim.

2. İki yıl önce Türkiye’de yaşıyordunuz. Nedeni?

2011 yılının başlarında, “Bu Günler” adında ülkemizde bağımsızlıktan sonra yaşananları anlatan sosyal ve siyasi roman yazmaya başladım. Kitap 2013 ilkbaharında bitti. Bu romanım Özbekistan eski lideri İslam Kerimov yönetiminin milli ve dini değerlerimize karşı olan politikalarından bahsediyor. Yani kitabimde o dönemin zulüm, rüşvet, hırsızlık, yalan ve baskı politikalarını ifşa etmiştim. Ülkemizin ekonomik, politik ve manevi yönden bir çıkmaza sürüklendiğini delillerle ortaya koymuştum.

İslam Kerimov oluşturduğu otoriter rejimin böylesine keskin bir eleştiriyi kabul etmemesi doğal idi. Bu yüzden iki sene Türkiye’de yaşadım.

2016 yılında İslam Kerimov öldü. Onun yerine eski Başbakan Şevket Mirziyayev devlet başkanı oldu. Özbekistan’da politik ortam yumuşamaya başladı. Çeşitli alanlarda reformlar ilan edildi. Yeni Cumhurbaşkan baskıyı kaldırma ve ekonomiyi geliştirme sözü verdi. Özbeklerde değişim umudu uyandı. 2017 Eylül ayının sonunda ülkemdeki reformlara katkıda bulunmak amacıyla vatanıma geri döndüm.

3. Türkiye’den ayrıldıktan sonra, Özbekistan havalimanında gözaltına alındınız ve beş gün hapishanede kaldınız. Eski cumhurbaşkanı öldükten sonra yeni yönetim baskıları kaldırmaya başladığına göre, sizi niye tutukladılar?

Bu yeni dönemin çelişkileri sonucu diyebiliriz. Politik değişimler toplumun talepleri ile değil, yönetimin girişimiyle başlatıldığında böyle durum ortaya çıkabilir. Yani yeni yönetim hızlı reformlara el atmak ister, ancak toplum tabanı buna halen hazır değildir. Özellikle, Kerimov döneminin eski seçkin kadroları küçük bir değişimi bile istemiyorlar. Çünkü olumlu değişim politikaları onların kirli yönetimini ifşa edebilir. Yanı ben Özbekistan’a geri döndüğümde yeni reformcu yönetim ile buna karşı olan eski rejim kadroları çatışmasının ilk kurbanı olmuştum.

4.Hapis günlerini nasıl geçirdiniz? Size çok ciddi, yani anayasal düzeni yıkma suçlaması yönetilmesine rağmen kısa süre sonra serbest bırakıldınız? Bunu nasıl açıklarsınız?

“Anayasa düzeni” yıkma suçlaması eski rejimin siyasi ve dini muhaliflere onları yok etmek için yönettiği iftira suçlaması idi. Hâlbuki “Bu Günler” romanımda ben o zamanın düzenini yıkmaya değil, onu değiştirmeye davet ediyordum. Yani bu kitabımda yanlış bir şey yok idi. Dolayısıyla Kerimov rejimini ayakta tutmak isteyen ve küçük bir eleştiriye dayanamayan eski kadroların bana yapılan hile dolu suçlaması idi. Kerimov döneminde, böyle sahte suçlamalar ile binlerce Müslümanlar on, hatta yirmi yıl süre ile hapis cezasına mahkum oldu. Bazıları yeterince suçu olmadan öldürüldü ya da izi bırakılmadan kayboldular. Halen kendilerinden haber alınamayan insanlar var…

Bana gelince eğer ben bu suçlama ile İslam Kerimov döneminde hapse atılsa idim, bırakın sağ kalmayı, hapisten cesedimin çıkacağı kesin idi. Ancak Taşkent hava alanında gözaltına alındıktan sonra beş gün içinde serbest bırakılmam, yeni Devlet Başkanı sayın Şevket Mirziyayev’in iş başına geldiğinin olumlu bir sonucu oldu, diye düşünüyorum. Yani benim durumuma yeni Cumhurbaşkanımız Şevket Mirziyoev müdahale etti ve ben serbest kalarak aileme geri döndüm.

5. Kerimov dönemi ile ülkenizdeki mevcut durum arasındaki farklar nelerdir?

Bize milli ve dini yönden kardeş olan, hatta hepimiz beraber bir BİZ’i oluşturan Orta Asya’daki komşu devletler ile yakın ilişkiler yola koyuldu. Kardeş Türkiye ile ilişkiler geliştirildi. Ülkemiz tekrar dünyaya açılmaya başladı. Artık Özbekler dünyanın birçok ülkesine ve onlarca yabancı devletlerin vatandaşları Özbekistan’a vizesiz seyahat edebilirler. Kerimov döneminde bunları düşünmek bile imkansızdı. İç piyasa üzerindeki baskı da azalmaya başladı. Artık serbest döviz pazarına gittikçe yaklaşıyoruz. Bunun yanında yüzlerce siyasi ve dini mahkumlar hapishanelerden serbest bırakıldı. Özgür düşünenler için ceza kanunun bir korku sahnesi olan 159. madde (“Anayasal düzene zorla yıkma”) kaldırılmıştır. Hükümet, eski dönemde bu konuda birçok adaletsizlik yapıldığını kabul etti ve Başsavcılık bu zulümlerin yapıldığı hakkında bir itiraf açıklaması yaptı. Bunların hepsi güzel şeyler.

Ancak bu değişiklikler bana kalsa halen yeterli değildir. Devlet yönetimi içinde “eski” ve “yenilikçi” kadrolar arasında bir mücadele var ve bunun olması doğaldır. “Eskiler” pozisyonlarını kolayca vermek istemiyorlar. “Yenilikçiler” ise ülkede henüz yeterli güç elde edemediler. Bu mücadele sonucunda, bazı alanlarda başlayan reformlar tamamlanamıyor. İfade ve basın özgürlüğü ve siyasi özgürlüklere halen geçemedik bile. Tabii ki, 27 yıllık baskı politikaları hemen silinmeyecek. İnşa Allah, yakın gelecekte toplumumuzun yine de özgürleşmesine, yeniden canlanmasına, siyasi ve kültürel alanlarda ilerleme sağlanmasına inanıyorum.

6. Siz bir yazar ve aydın kişisiniz. Özbekistan’da şu anda Edebiyat ortamı ve aydınların durumu nedir?

Yirmi yedi yıl önce, Rus-Sovyet sömürgeciliğinden kurtulduğumuzu ilan etmemize rağmen ideoloji ve zihinsel olarak hala komünist fikirlerin etkilerinden tam olarak kurtulamadık. Ne yazık ki, bu olumsuz etki aynı zamanda milletimizin manevi durumunun aynası olan aydınlarımız ruh halinde de görülmektedir. Ben halen Özbek edebiyatının milli dönüş yapamadığı görüşündeyim. Stalin’in döneminde maneviyatı tekelleştirmek ve onun baskı politikalarına hizmet etmek için oluşturulan  “Yazarlar Birliği” adındaki devlet kurumu halen edebiyatı alanını kendi kontrolü altında tutmaktadır. Bu yalan icat tekeli kaldırmadıkça, gerçek edebiyat özgürlüğünü elde etmemiz zordur.

7. Türk kültürü ve edebiyatı Özbekistan’da nasıl tanınmaktadır?

Türk kültürü ve edebiyatı denildiğinde Özbeklerin aklına halen Sovyet dönemindeki çeviriler geliyor. O zamanlar, siz de tahmin edersiniz, Sovyet komünist ideolojiyle uyumlu yazarların eserleri Özbek diline tercüme edilirdi. Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Reşat Nuri Güntekin çok popülerdi. Son zamanlarda, Özbekistan Halk Şairi Camal Kemal, orta çağ Türk edebiyatı yazarı Yunus Emre’in şiir kitabını tercüme etti. Özbek TV Türk dizilerini yayınlıyor. Ancak, ne yazık ki, sizlerde yapılan bazı TV şovlar ve filmler bizim milli edep ve örflerimize uygun değildir. Halkımız bundan memnun değil. “Türk kardeşlerimiz ahlaki olarak bu kadar eridiler mi?” diye şaşırıyorlar. Sizin gerçek tarihiniz ve Müslüman Türk halkının günlük yaşamını anlatan filmleri seyretmek isteriz. Şu anda gösterilen Türk dizilerinin çoğu manadan yoksun, Özbek ve Türk halklarının milli ve dini kimliğine maalesef uygun olmayan sahneler ile doludur.

8. İki sene önce Türkiye’de iki yıl yaşadınız. Türkiye hakkında, insanlarımız ve devletimiz hakkında ne düşünüyorsunuz?

Allah kısmetime yazmış Türkiye’de iki sene yaşadım. Türkiye’nin havasından nefes aldım ve Türk kardeşlerimin sevinci ve dertlerine ortak oldum. Sanırım bu iki sene bana çok manevi kuvvet verdi. Bir kez daha, Özbek ve Anadolu Türklerinin aslen bir halk olduğunu ikna oldum. Burada benim bir Türkistanlı, yani Türklerin ata yurdundan geldiğimi öğrenen kardeşlerim benimle içtenlikle konuşuyordu. “Allah nesip eder de Özbekistan’a bir gün döneceğim” dediğimde, Türkiyeli dostlar “Niçin döneceksin. Burası da sana vatandır”, diye sıcak karşılık verdiler. Allah razı olsun sizlerden,  ben Türkiye ve Türk halkından razıyım, siz de benden razı olunuz.

Bu arada, burada zamanımı boşa harcamadım. Türkiye’de yaşadığım iki yılda Türkiye’yi Özbek halkına daha iyi tanıtmak için “Türkiye manzaraları” adlı bir seyahatname kitabi yazdım. Bu eserimi bölümler halinde sosyal medyada yayınladım. Şimdilerde bu kitabımı yeniden gözden geçirerek, Özbekistan’da yayınlama gayreti içindeyim.

8. Türkiye-Özbek ilişkilerinde yaşanan gelişmelerden memnun musunuz?

Türk-Özbek ilişkilerine ciddi zarar veren diktatör Kerimov’un ölümünden sonra durum çarpıcı bir şekilde iyilik tarafa değişti. Yeni devlet başkanımız Şevket Mirziyayev ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hızlıca o soğuk ilişkiler dönemini kapattılar. Karşılıklı resmi ziyaretler ve onlarda verilen sıcak mesajlar Özbek ve Türk halklarını çok memnun etti, diye düşünüyorum. Şu anda Allah’a şükür Türkiye ile iyi ilişkiler içindeyiz. Her iki halkın aydını olarak bu gelişmelerden gerçekten çok mutluyum!

Ama ben Özbekistan-Türkiye ilişkilerin daha ileriye götürülmesini istiyorum. Türkiye bizim için örnek bir ülkedir. Türkiye’den birçok alanda tecrübe edinirsek, kesinlikle kazanç elde ederiz. Bunu yapmak için, birbirimizle daha yakın ilişkiler içinde olmalıyız. Bunun için kültürel ve edebi ilişkileri daha yüksek bir seviyeye getirmeliyiz. Bu noktada ilişkilerimiz istenen seviyede değil. Bence Türkiye batıya bakıyor, Özbekistan’da batıyı kendisine örnek almak istiyor. Belki bu bazı alanlarda gereklidir. Ancak biz birbirimize daha yakından bakmalıyız, ve birbirimizi daha yakından görmemiz gerekir. Çünkü biz bir milletiz, büyük tarih ve kültürümüz var. Zaten, köklerimiz de aynıdır.

Dr. Namaz Nurmumin Muhammed
https://www.dunyabulteni.net/analiz/unlu-ozbek-muhafazakar-yazar-yine-turkiye-de-h436866.html
Devami

Türkistan’ın yeniden doğmasında Özbek-Kazak ilişkilerinin önemi – Namoz Normümin Mohammad

Özbekistan-Kazakistan ilişkileri, bu iki halk ve devlet arasındaki çok yönlü müspet gelişmeler bölgedeki istikrar ve gelişim açısından kritik önem taşımaktadır.

Namoz Normümin Mohammad

Konuya Türkistan’ın büyük bir isim, büyük bir coğrafya, büyük bir medeniyetin merkezi ve Türk kavimlerinin ana yurdu olduğunu hatırlatarak başlayalım.

Bugün dayanılmaz Çin baskısı ile insanlığın gündeminde olan Doğu Türkistan büyük Türkistan’ın ancak dörtte birinin oluşturmaktadır. Orta Asya’daki beş bağımsız devletten oluşan Türkistan’ın batısı ise siyasi, ekonomik ve jeopolitik açıdan tarihi denilebilecek gelişmelere sahne olmaktadır. Başka şekilde ifade edersek Türkistan’ın yeniden ayağa kalkması söz konusudur. İşte bu bağlamda ÖzbekistanKazakistan ilişkileri, bu iki halk ve devlet arasındaki çok yönlü müspet gelişmeler bölgedeki istikrar ve gelişim açısından kritik önem taşımaktadır.

Aslında 1990 yıllarda başlayan bağımsızlık sürecinden sonra yeni Özbekistan ve Kazakistan devletlerinin oluşumundan söz etmekteyiz. Bu sadece dünya haritasına iki yeni devletin eklenmesi değildir. Tarihte batı devletleri ve Rus Çarlığı arasında çekişmelere neden olan ve Sovyetlerin dağılmasıyla yeniden gündeme gelen Orta Asya’da yeni bir bağımsız bölgenin teşekkülü söz konusudur.

1991 yılında bağımsızlık ilanlarından sonra Özbekistan ve Kazakistan’daki gelişmeler tam olarak benzerlik gösterdi denilemez. 75 yıla yakın süren Sovyet rejiminde Kazaklar en çok ve kötü şekilde önce Stalin katliamına, sonra asimilasyona uğramışlardı. 1930 yaşanan katliamda yüzde 40’a varan nüfusunu kaybeden Kazakların çoğu asimilasyon sonucunda kendi ana dilinde konuşma ve yazmayı bilmiyordu. Bağımsızlıktan sonra Kazakistan toplumunda Kazakların yeniden etnik olarak tanınması, ayağa kalkması gündemde idi. Bunun yanında Kazakistan deneyimli devlet Başkanı Nursultan Nazarbaev yönetiminde ekonomik atağa da geçmişti. Nazarbaev o yıllarda toplumsal istikrar, Kazakların etnik olarak yeniden doğması, ekonomik kalkınma projelerine önem vermekteydi. Ülkenin kuzeyinde çoğunluğu oluşturan Rusça konuşan vatandaşların sayısının 5 milyon civarında olduğu tahmin ediliyordu. Bundan dolayı etnik konuların gündeme getirilmesinde aşırı hassasiyet göstermek bağımsız Kazakistan yönetimi için şart idi.

Özbekistan’da ise başlangıçta dini gelişmeler, ekonomik sıkıntılar ve sosyal adaletin sağlanması söz konusu olmuştu. Bu iki kardeş ve komşu ülkelerde sorunlar ve onların çözümlerinin farklılığına rağmen Özbekistan ve Kazakistan arasında anlayış ve işbirliği istenen şekilde olmazsa bile, onlar arasında bir dayanışma söz konusu idi.

Bu bağlamda önemli bir husus dönemin Özbek lideri İslam Kerimov ve Kazak lider Nursultan Nazarbaev’ın birbirlerine mesafeli davransalar da, aralarında kişisel olarak iyi anlaşma ve saygının olması önemli idi. Bölgede etnik yenilenme, toplumsal ve siyasi çalkantılar örneğin Kırgızistan’da Özbek-Kırgız çatışmalarına (2005 ve 2010 senelerinde) neden olduğu halde Kazaklar ve Özbekler arasında kardeşlik ve dayanışma ruhu devam etmekte idi. Sonuçta Kerimov ve Nazarbayev Sovyet rejimi eğitimi alan deneyimli kurt politikacılardı. Başka taraftan ise bağımsızlıktan sonra Orta Asya’da liderlik konusunda Özbekistan ve Kazakistan arasında bir çekişme var olduğu da inkar edilemez…

Kazakistan için önemli olan Özbekistan’daki toplumsal ve siyasi istikrar idi. Çünkü güney komşusu hududunda yaşanacak her hangi bir siyasi ve sosyal depremin Kazakistan’a sıçrama ihtimali yüksek idi. Özbekistan için ise Kazakistan, Rusya’ya ve dünyaya açılmak için ana yollardan biri idi. Bununla beraber Kerimov döneminde Özbek-Kazak ilişkilerinin pek parlak olduğu da söylenemez. Örneğin, Kerimov’un ölümünden sonra Kazak lider Nazarbaev “İlişkilerimiz istenen seviyede değildi. O derecede ki, Özbekistan bizim buğdayı Almanya üzerinden satın aldığı dönemler olmuştu” itirafında bulunmuştu.

Rusya ile olan ilişkiler de bu iki komşu devleti tam olarak ittifak haline gelmesinde engel idi. Özbekistan ve Kazakistan Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)’na üye olsalar da bu kurum onun üyeleri arasında SSCB gibi çok yönlü birlik beraberliği sağlamıyordu. Bunun farkında olan Rusya lideri Vladimir Putin BDT ülkeleri arasında askeri birlik olan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) ve yeni ekonomik işbirliği olan Avrasya Ekonomik Birliğini (AEB) geliştirme çabalarına girişti. Özbek lider İslam Kerimov ise Putin’in bu girişimlerini reddediyordu. Kazakistan ise Rusya ile birlikte halen KGAÖ ve AEB örgütlerinin motor gücünü oluşturuyor…

Özbek-Kazak ilişkileri İslam Kerimov’un vefatından sonra yeniden güçlü şekilde gelişmeye başladı. Özbekistan’ın yeni Devlet Başkanı Şevket Mirziyayev 2017 yılında resmi olarak göreve başladığında ilk yurt dışı seferlerinden birini kuzeydeki kardeş ve komşu ülkeye yaptı. İki ülke arasında 1 Milyar dolarlık ekonomik ve ticari anlaşma imzalandı. Görüşmeler sonrası Nazarbaev “Özbekistan ile Kazakistan arasında çözülmemiş hiçbir sorun yok – ne toprak, ne sınır, ne de siyasi veya ekonomik. Halklarımızın yararına tüm iyi işlerin yapılacağı temiz bir sayfa açacağız ” açıklamasında bulundu.

Özbekistan-Kazakistan ilişkilerinin bu şekilde müspet yönde gelişmesi Türkistan’ın toprak (bölge) ve başka yönlerden yeniden ayağa kalkmasına katkı demek idi. Nitekim, Özbek-Kazak görüşmelerinden bir yıl sonra Orta Asya devletleri liderleri 2018 yılının 21 Mart günü Rusya’dan bağımsız olarak Astana’da ilk danışma toplantısını yaptılar.

Özbek-Kazak ilişkilerindeki en önemli noktalardan biri son yıllarda her iki devletin Latin Alfabesine kesin olarak geçme kararı almalarıdır. Özbekistan bu kararı daha önce almasına rağmen onu uygulamada isteksiz idi. Artık iki ülke arasında alfabe birliğinin sağlanmasını, Türkistan hududunda dil, düşünce ve iş birliğinin yeniden sağlanmasında en önemli adımlardan biri olarak görmek mümkündür.

Son olarak, Kazakistan ve Özbekistan’ın ortak girişimi ile AB de yürürlükte olan Şengen vizesi gibi Orta Asya devletleri arasında “İpek Yolu” vizesinin uygulanması gündemdedir. Artık Türkistan’ın yeniden doğuşu için yollar birer birer açılmaktadır. Bize de hayırlısı demek ve bu önemli sürece kendi payımızı katmak kalıyor…

11.01.2019

Devami

Özbekistan rejiminin Anayasal sorunları

Uzun süren baskıcı Kerimov döneminin ardından göreve gelen Özbek lider Mirziyayev döneminde Özbekistan’ın dış dünyaya açılma politikaları da devam etmektedir

Özbekistan’da her sene 8 Aralık Anayasa günü olarak kutlanıyor. Ülke bağımsızlığının ikinci senesi, yani 1992 yılında kabul edilen Özbekistan Anayasasısın 26’ncı yıldönümü Taşkent’te geçen Cuma günü yapıldı.

Gelenek olarak Devlet Başkanı Şevket Mirziyayev bu toplantıda bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında Mirziyayev, ülkesindeki anayasal sorunlardan daha fazla gündemle ilgili konular üzerinde durdu. Mirziyayev konuşmasında “Ne yazık ki, bazı yargıçlar tarafından bazı adaletsiz kararlar hala verilmekte ve bu vatandaşların adalet yönetimine olan güvenini baltalamaktadır. Bu yüzden Yargıtay, yani Yüksek Mahkemesi bünyesinde bir Yargı Okulu kurmayı teklif ediyorum”, dedi.

Özbek lider göreve geldiği 2016 senesinde de “devletin tam olarak çalışmadığını ve hükümetin halkın talepleri karşısında etkisiz kaldığını” vurgulamıştı.

Özbekistan’ı 1989-2016 yıllar arasında yöneten İslam Kerimov dönemi sadece Anayasa kurallarının değil, önemli devlet kurumlarının çalışma ilkelerini belirleyen yasaların bile uygulanmadığını ve hatta bazı kurumların yasal zemin olmadan çalıştığını göstermektedir. Örneğin, Özbekistan’ın “derin devleti ” olarak bilinen ve Sovyet KGB’sinin yerel şubesi olan Milli Güvenlik Hizmeti (Özbekçe: Milliy Havfsızlık Hizmatı) hiçbir yasal zemin olmadan 27 yıl boyunca ülkede baskı, fişleme ve işkence yöntemlerini uygulamıştır. Bu istihbarat kurumu ancak yeni yönetimin göreve gelmesi ile yasal zemine kavuşmuş ve adı Devlet Güvenlik (Havfsızlık) Hizmeti olarak değiştirilmiştir.

Özbekistan Anayasasında, Devlet Başkanının Anayasayı uygulama ve insan haklarını koruma garantörü olduğu belirtilmiştir. Buna rağmen eski Başkan İslam Kerimov’un kendisi Anayasayı sürekli ihlal etmekten geri durmamıştır. Anayasaya göre iki dönem görevde kalması gereken Kerimov bu sayıyı altıya çıkararak 10 sene yerine 27 sene Devlet Başkanlığı yaptı. Hileli ve göstermelik 4 seçim ve 2 halk oylamasıyla Anayasanın ilgili maddelerini değiştirerek ölümüne kadar Devlet Başkanlığı görevini sürdürdü.

8 Aralık Anayasa günü dolayısıyla konuşmasında yeni başkan Mirziyayev, Anayasada belirtilen yönetim erklerinin kendi görevlerini tam olarak yerine getirmediğini tenkit etti. Yani birbirinden bağımsız ve birbirinin denetleyici olarak çalışması gereken Parlamento (Oliy Majlis), Bakanlar Kurulu ve Yargı idareleri Anayasada belirtilen görevlerini başaramamaktadırlar” dedi. Mirziyayev Parlamento’yı tenkit ederken “Oliy Meclisin, ülke kalkınmasının güncel konuları tartışılan merkez olamadığı ve milletvekillerinin bu konularda açık pozisyonlarının olmadığını” söyledi.

Bakanlar Kurulunun çalışmalarına da itirazı olan Mirziyayev Yürütme faaliyetlerinin gerçek bir yürütme gücüne dönüştürmek için “tümüyle gözden geçirilmesi gerektiğini” belirtti.

Doğal zenginlikleri ve yeterli işçi gücüne sahip olan Özbekistan’ın ağır ekonomik ve sosyal sorunlar yaşadığı bilinmektedir. Ülkede yolsuzluk had sayfaya gelmiş, ağır kış şartlarında doğal gaz zengini olan ülkede bazı büyükşehirler, il ve ilçe merkezleri dahil olmak üzere özellikle kırsal yerleşimlerde insanlar evlerine ısıtma sorunu ile karşı karşıyadırlar.

Bu sorunların temelinde katı merkeziyetçi yönetim tarzı, yolsuzlukları bir türlü aşamayan bürokrasi, sivil toplum ve hukuk devleti ilkelerinin tam olarak geçerli olmaması yatmaktadır.

Şevket Mirziyayev yönetimindeki bazı olumlu gelişmeler

İslam Kerimov’un vefatından sonra yönetimin başına geçen şimdiki devlet başkanı  Şevket Mirziyayev işe yönetim kadrolarındaki önemli değişiklerle başladı. Örnegin, Kerimov döneminin “derin devleti” olarak kabul edilen istihbarat servisinin faaliyetleri yasal zemine oturtuldu ve Başkanı dahil olmak üzere önemli sayıdaki yöneticileri değiştirildi.

Mirziyayev Orta Asya’da açılım politikalarını başlattı ve eski dönemde savaş noktasına gelen Özbek-Kırgız, Özbek-Tacik ilişkilerinde şimdilerde kardeşlik ve işbirliği ortamı yaratıldı ve bu ülkeler ile sınırlar karşılıklı olarak açıldı.

Bunun yanında eski dönemde kapalı durumda olan Özbekistan’ın dış dünyaya açılma politikaları da devam etmektedir. Türkiye’de dahil olmak üzere dünyanın birçok ülkesi ile karşılıklı vizesiz seyahat anlaşmaları imzalandı, ülkeye gelen yabancı turistler sayısı da gittikçe artmaktadır.

Geçen sene Anayasa günü dolayısıyla 2 binden fazla, bu sene ise 200’den fazla tutuklu hapishanelerden serbest bırakılmıştır. Bunlar arasında siyasi, dini muhalefet üyeleri ve insan hakları savunucuları da vardır.

Geçen iki yılda 20 bin kişinin ismi Kerimov döneminde Müslümanlara baskı için oluşturulan “kara listelerden” çıkartıldı. Ama ülkede halen kamu alanında başörtüsü yasağı devam etmekte, bazı bölgelerde çocukların mescitlere gitmesi engellenmektedir.

Son 3 ayda internet erişimi, Facebook ve Youtube ağlarına erişimin kısıtlanmasına rağmen devlet kontrolündeki kun.uz, sof.uz, xabar.uz, turon24.uz sayfaları etkinliklerini artırmakta, bu medya organlarında merkezi ve yerel yönetimlere ciddi eleştirileri içeren haber ve analizleri okumak mümkündür.

Namoz Normumin Mohammad

 

https://www.dunyabulteni.net

Devami

BOBUR G‘AZALIGA MUXAMMAS

BOBUR G‘AZALIGA MUXAMMAS

Kelmadi menga netay hech bir tomondin yaxshilig‘,
Keldi zolim otgan o‘q, kelmas yomondin yaxshilig‘,
Sokin dil bo‘ldi xarob, bormi tug‘yondin yaxshilig‘,
Kim ko‘rubdur, ey ko‘ngul, ahli jahondin yaxshilig‘?
Kimki, ondin yaxshi yo‘q, ko‘z tutma ondin yaxshilig‘!

Sen meni bu noshukrlar ahli bilma, ey rafiq,
Shubhai gumon ila qalbimni tilma, ey rafiq,
Yomonlig‘ meni o‘ldirsa, taslim bo‘lma, ey rafiq,
Gar zamonni nafy qilsam, ayb qilma, ey rafiq,
Ko‘rmadim hargiz, netayin, bu zamondin yaxshilig‘!

Yaxshilik istab boqarman, goh o‘ngu goh so‘lima,
Bu chamanda gul ko‘pu, hech biri yarashmas qo‘lima,
Ishq tuzog‘iga ilindim, domi tushdi bo‘ynima,
Dilrabolardin yomonliq keldi mahzun ko‘ngluma,
Kelmadi jonimg‘a hech oromi jondin yaxshilig‘.

Xaloyiq ichinda netay turli tomonliq, asru ko‘p,
Boqiydan hamma qochar, dunyo zamonliq, asru ko‘p,
Ishq ahlin ko‘nglida uqboga yonliq, asru ko‘p,
Ey ko‘ngul, chun yaxshidin ko‘rdung yomonliq asru ko‘p,
Emdi ko‘z tutmoq ne ma’ni har yomondin yaxshilig‘?

Ko‘z ko‘rar har kun yomonlig‘, bilki tundin yaxshi yo‘q,
Oh-vohing kim eshitgay, bilki mungdin yaxshi yo‘q,
O‘rtanma ko‘ngil, o‘tar bu damki, undin yaxshi yo‘q,
Bori elga yaxshilig‘ qilg‘ilki, mundin yaxshi yo‘q ,
Kim, degaylar dahr aro qoldi falondin yaxshilig‘!

Istadi Namoz ki, Haqqa bandalik huzur kibi,
Kir bu yo‘lga yaxshilig‘ top, tavbayu uzr kibi,
Chunki topilmas bu yanglig‘ saodat surur kibi,
Yaxshilig‘ ahli jahonda istama Bobur kibi,
Kim ko‘rubdur, ey ko‘ngul, ahli jahondin yaxshilig‘?!

Namoz NORMO‘MIN
09.07.2017

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi
Devami

ŞİÖ Türkistan’ı kuşatma projesidir

Rusya ve Çin’in istihbarat paylaşımı amaçlı kurulan ve şimdi dünyanın yüzde 40 nüfusunu içeren ve dört nükleer gücü bünyesinde bulunduran ŞİÖ bugün Türkistan’ı kuşatma projesi haline dönüştü

14.06.2017

8-9 Haziranda Kazakistan’ın başkenti Astana’da Şanghay İşbirliği Örgütünün zirve toplantısı yapıldı. Toplantıda Hindistan ve Pakistan ŞİÖ tam üyesi oldular. “Dünya Bülteni” bu toplantının sonuçları hakkında Özbek muhalif siyasetçi Dr. Namoz Normumin Mohammad’ın görüşlerini öğrendi.

Size göre ŞİÖ nasıl bir örgüttür?

Şanghay İşbirliği Örgütü bugüne kadar az rastlanan bir uluslararası oluşumdur. Başlangıçta Rusya ve Çin’in istihbarat paylaşımı amaçlı kurulan ŞİÖ şimdi dünyanın yüzde 40 nüfusunu içeren ve dört nükleer gücü bünyesinde bulunduran bir dev organizasyona dönüştü. Örgüt üyesi devletler kendi bölgelerinde İslami radikalizmi önlemeden başlayarak geniş ekonomik işbirliğine soyundular. Askeri işbirliği de buna dahil. Ancak AB ya da NATO’ya kıyaslandığında ŞİÖ yine de ideolojisi kesinleşmeyen, üye devletler arasında çeşitli rekabet, büyük sorunları ve hatta düşmanlıklar olan bir yapıdır. Örneğin, yeni üyeler olan Hindistan ve Pakistan arasına Keşmir sorunundan dolayı zaman zaman siyasi krizler ve hatta askeri çatışmalar yaşanmaktadır.

ŞİÖ ABD ve AB rakip olabilir mi?

İşin aslında böyle rekabet elbette vardır. Özellikle Rusya açısından bu böyledir. Sadece rekabet değil batı ve Rusya arasına bir stratejik savaş söz konusudur. Bu savaş eskisi gibi soğuk savaş değil, karma savaştır. Batı Ukrayna’yı kendi etki alanın alarak Rusya’ya ağır bir darbe indirdi. Yaklaşık 10 bin kişi bu ülkesindeki çatışmalarda öldü. Rusya batıya karşı koyabilmek için yeni ortaklar aramaktadır. İşte ŞİÖ orta çıkmasının ana nedenlerinden biri budur.

Öte yandan Çin ve ABD arasında büyük jeopolitik ve ekonomik rekabet söz konusudur. İşin ilginç tarafı bu ülkeler aynı zamanda kendi aralarında işbirliği de yapmak istiyorlar. Örneğin, Çin’in Yeni İpek Yolu projesi AB ile işbirliğini öngörmektedir.

Böyle karmaşık durumu nasıl yorumlarsınız?

Bu işte günümüzde post modern dünyanın yeni halidir. Yani dünyadaki lider ülkeler kendi aralarında büyük rekabet içindeler aynı zamanda çıkarları gereği işbirliğinden de vazgeçemiyorlar.

ŞİÖ ülkeleri kendi aralarındaki sorunları çözebilir mi size göre?

Bu zor bir süreçtir. Dediğim gibi ŞİÖ bir ideolojisi olmayan (zaten olamaz da), post modern dünyada kendi çıkarlarını korumayı amaçlayan devletler topluluğudur. Şimdi Çin ve Pakistan büyük rekabet içindeler. Hindistan ve Pakistan’ın durumu zaten bellidir. Burada herkes öncelikle kendi çıkarlarını düşünerek hareket edecektir. Örneğin: Rusya’nın ŞİÖ’ den büyük ekonomik ve askeri; silah satışı beklentileri vardır…

ŞİÖ kendi bölgesinde istikrara katkı sağlayabilecek mi?

Bunu söylemek zordur. Çünkü ortada Afganistan sorunu vardır. ŞİÖ şu anda etki alanı olarak Afganistan’ı kuşatmış gibi gözüküyor. Ama bu ülke aslında bölgede de batının bir üssü sayılır. Son NATO zirvesinde bu örgüte üye ülkeleri Afganistan’daki asker sayısını artırma kararı aldı. Yani batı Afganistan’dan vazgeçmeyecektir. Dolayısıyla, bu ülkede büyük güçler karşı karşıya geldiler. Çatışmaların şiddetlenmesi kaçınılmazdır…

Dört Orta Asya ülkesi ŞİÖ üyesidir. Bunarlın durumunu nasıl değerlendirilmeli?

Bu dört ülke Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan’dır. ŞİÖ radikalizmle mücadele altında bölgedeki İslami gelişmeleri kontrol altında tutmaya ve önlemeye çalıştığını gizlemiyor. Esasında ŞİO Orta Asya ya da asıl adı ile Türkistan’ı kuşatma projesidir. SSCB dağılmasından sonra ülkelerimizde güzel gelişmeler oldu. Türkistan bir İslam medeniyetin merkezidir. Şu anda bölgemiz Müslümanları yeniden uyanmaktadır. Önemli olan bu uyanışın barışçıl, akıllı ve ŞİÖ gibi örgütleri tam olmasa bile karşısına almadan gerçekleşmesidir. Örgütün son toplantısında Özbekistan’ın yeni Devlet Başkanı Şevket Mirziyayev Kırgızistan’a sınırların kaldırılması çağrısında bulundu. Bu çok önemli bir adımdır. Çünkü ŞİÖ üyesi Orta Asya devletleri kendi aralarında birlik beraberliği sağlayarak bu örgütte önemli güç halına gelirler. Yoksa ŞİO bizi kendi bünyesinde eritir ve yok eder. Bunun örneği, şu an Doğu Türkistan’da yaşananlardır…

Dr. Namoz N. Mohammad kimdir?

1957 yılında imam Tirmizi’nin memleketi Tirmiz şehrine yakın bir köyde doğdu. 1980’de Taşkent Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra genel cerrahi uzmanı olarak çalıştı.

1990’lı yıllarda önce Özbekistan’ın bağımsızlığı için sonra ise İslam Kerimov rejimine muhalefet etmek için siyasi hayata katıldı. 1993’te muhalefete karşı uygulanan baskıdan dolayı Türkiye’ye geldi.
Türkiye’de siyasi faaliyetini sürdürmekle beraber, İslam dini ve Türk dünyası tarihi konularında araştırmalarda bulundu. Özbekistan’daki siyasi durum ve toplumsal hayat hakkında kitaplar ve makaleler yayınladı.

Muhaceretteki Türkistan Müslümanlarının sivil kuruluşu olan “Türkistan-Der” kurucu üyesi olan Dr. Namaz N. Muhammed, Özbek dili yanında, Anadolu Türkçesi, Rusça, Norveççe, orta derecede Arapça ve İngilizce bilmektedir. Evli ve 3 çocuk babasıdır.

Dünya Bülteni

Devami

Türkiye Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’a-Туркия Президенти Тойиб Эрдўғонга (Türkçe ve Özbekçe)

01.08.2015

Türkiye Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın bu resmi geçen Cuma günü Endonezya’daki Cuma namazında çekildi. Çok ibretli dürüşü var Sayın Erdoğan’ın bu resimde….

Geniş bilgi için bakınız:

http://www.yenisafak.com/gundem/islamofobiye-dur-demeliyiz-2209746

 

BU DÜRÜŞÜNLE KİMSE SENİNLE BAŞ EDEMEZ,

DÜNYA KARŞINA ÇIKSA BİLEĞİNİ BÜKEMEZ.

BU ZALİM DÜNYADA YALNIZ KALDIN DİK DURAN,

ONUN GERÇEĞİ ŞUDUR: HAK VE BATIL BİR OLMAZ…

 

BU TURISHING BOR EKAN, KIMSA SENI YENGOLMAS,
DUNYO QARSHINGGA CHİQSA, BILAGINGNI BUKOLMAS.
BU ZOLIM DUNYODA YOLG‘IZ TIKKA TURIBSAN,
UNDAGI HAQIQAT SHU: HAQ VA BOTIL TENG EMAS…

 

БУ ТУРИШИНГ БОР ЭКАН, КИМСА СЕНИ ЕНГОЛМАС,

ДУНЁ ҚАРШИНГГА ЧИҚСА, БИЛАГИНГНИ БУКОЛМАС.

БУ ЗОЛИМ ДУНЁДА ЁЛҒИЗ ТИККА ТУРИБСАН,

УНДАГИ ҲАҚИҚАТ ШУ: ҲАҚ ВА БОТИЛ ТЕНГ ЭМАС…

 

Dr. Namoz NORMUMİN

www.namoznormumin.blogspot.com

Devami

Сиёсат “ринги”да учовлон-Siyaset “ringinin” üçlüğü: Obama, Putin ve Kerimov (Özbekçe)

YAZARIN NOTU: Son zamanlarda Ukrayna krizinden kaynaklanan Batı ülkeleri ve Rusya arasındaki siyası ve ekonomik mücadelenin etkileri açık şekilde Orta Asya (Türkistan) Cumhuriyetlerinde de kendini göstermeye başladı. Öncelikle, bu ekonomik sıkıntılar şeklinde ortaya çıktı. Özbekistan başta olmak üzere bölgenin bütün devletlerinde fiyat ve döviz artışları gözlendi. Göçmen işçilerin yurt dışından vatanlarına gönderdikleri para miktarı yarı yarıya azaldı. Siyasi olarak da bu süreçte Rusya lideri Putin’in Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbaev  ve Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov ile ikili ilişkilerin yoğunlaştığı görünmektedir. Öte taraftan ABD’nin Kırgızıstan ve Özbekistan arasındaki ilişkilerde bazı gerginlikler de yaşandı. Bu yazıda eski de olduğu gibi bugün de Orta Asya’da devam eden jeopolitik savaşın bazı önemli noktalarına temas edilmektedir…

SIYOSAT “RINGIDAGI” UCHOVLON: OBAMA, PUTIN VA KARIMOV


Xalqaro siyosat maydonidagi janglarning boks ringidagi janglardan aslo farqi yo‘q: Har ikki ringda ham raqiblar bir birlariga qattiq zarbalar berib, “nakout” qilishga shaylanadilar. Chunki o‘rtaga obro‘ va undanda muhim katta pul qo‘yilgan bo‘ladi…

Boks ringida uch kishi ishtirok etadi: bir biri bilan ayovsiz mushtlashadigan raqiblar va ularni mushtlashish qoidasiga chaqirib turadigan bir hakam…

Ta’bir joiz bo‘lsa, O‘zbekiston davlati ham o‘z mustaqilligidan keyin xalqaro siyosat maydonining, ya’ni geopolitikaning kurash “ringiga” tushib qoldi. Dastlabki yillarda tajribasi bo‘lmagan va umuman bu maydonga notanish bo‘lgan yosh mustaqil davlatimiz ayovsiz janglar sahnasi bo‘lgan bu kurash maydonida kim bilan kurashishini va qanday kurashishini bilmay qolgan yosh “bokser” holida edi..

Vaqt o‘tishi bilan xalqaro kurash maydonida bir ikki tarsaki yegan O‘zbekiston rahbariyati nakout bo‘lmasdan, jang usullarini o‘rgana boshladi. Islom Karimov avvalo piyonista “bokschi” Boris Yeltsinning orqasiga yashirinib, boshqa mushtumzo‘rlarning hujumlaridan o‘zini qo‘rishga harakat qildi. Shu tarzda dastlabki 10 yilda kerakli tajriba ortirildi. Ammo vaqti vaqti bilan g‘arblik siyosiy “boksyorlar” so‘zdagina bo‘lsa ham, Karimovga inson huquqlari masalada jiddiy zarbalar berishardi. O‘zbekiston rahbarining bu mushtlardan yuzi va ko‘zi ko‘karsa ham u “nokdaun va nokaut” bo‘lmay (gangimay va hushidan ketmay), kurash maydonida tik turishda davom etdi…

2001 yili 11 Sentyabrda xalqaro siyosat “ringiga” hech kim tanimaydigan, soqolli va sallali Usoma bin Ladin kirib kelganligi e’lon qilindi. Bu odam Usomaning o‘zi edimi yoki uning maketi (soxta Usoma) edimi, hozirgacha noma’lum bo‘lib qolmoqda. Nima bo‘lganda ham bu soqolli va sallali kishi xalqaro siyosat “ringiga” ikki katta bomba otdi yoki uning shunday qilgani iddoa etildi. Bu bombalardan “ring” larzaga keldi, har tomon to‘s to‘polon bo‘lib ketdi, maydondagilar va tomoshabinlar “shok”ga tushdilar…

Oradan biroz vaqt o‘tib, siyosat boksining ikki asosiy raqibi, ya’ni Amerikalik o‘g‘il Bush va Ruslarning pakana “boksyori” Putin va ularga xushomadgo‘ylik qiladigan g‘arblik siyosiy “boksyorlar” o‘zaro kelishdilar va butun kuchlari bilan bin Ladin tug‘ilgan hududlarga va u yashirinib yurgan tog‘larga hujum boshladilar. Shu tarzda G‘arb demokratiyasi Islom dunyosini “nokaut” qilish uchun katta jangga kirishdi. Karimov bu jangda “ring”ning eng markaz nuqtalarida Amerikalik o‘g‘il Bush va Rusiya lideri Putin bilan birga o‘rin oldi. Chunki u to‘nini soxta demokratiyaning choponiga almashtirgan eski kommunist edi. Ammo Karimov uchun endi o‘zining musulmonlarga qarshi kurashchi ekanligini yashirib o‘tirishga hojat qolmagandi. Axir Bush va Putin bu kurash masalasida o‘zaro kelishishgandan keyin Karimov undan chetda qolarmidi…

Shu tarzda Islom Karimov g‘arbning sharqqa qarshi kurashiga chinakamiga ishtirok eta boshladi, bu kurashda Putin va o‘g‘il Jorj Bushlar bilan hamkorlik qilish bilan birga, o‘z vatanidagi millionlarcha musulmonlarga turli xil zarbalar berdi, ularning minglarchasini esa o‘zi bilgan usullar bilan “nokaut” (yo‘q) qildi…

Shu bilan birga O‘zbekistonning bosh “boksyori” xalqaro siyosat “ringida” to‘satdan o‘zining yaqin safdoshlari bo‘lgan Eduard Shvernadzening 2003 yilda, Viktor Yanukovichning 2004 yilda va Asqar Akayevning 2005 yilda “nokaut” bo‘lganliklarini ko‘rdi. Ularni nokaut qilayotgan g‘arblik bosh siyosiy “boksyor” o‘g‘il Bush va uning hamtovoqlari ekanligi ham ma’lum bo‘lib qoldi. O‘lim tarsakisi o‘ziga ham yaqinlashayotgani sezgan Islom Karimov 2005 yilda Andijondagi tinch namoyishchilarni o‘qqa tutib, minglarcha kishining yostig‘ini quritdi. Kutilmaganda o‘g‘il Bush “hoy Islom Karimov, biz faqat siyosiy boks bilan shug‘ullanamiz, ringda o‘q otish bo‘lmaydi. Sizning bu qatliomingizni biz betaraf hakamlarimizning tekshirishiga beramiz”, deb qoldi. Bushning bu munofiqano so‘zlari Islom Karimovni nihoyatda qattiq g‘azablantirdi. Chunki u amerikaliklarning Afg‘oniston va Iroqda millionlarcha musulmonlarni vahshiylarcha yo‘q qilayotganiga nafaqat guvoh, balki bu ishda ularga yordam ham berayotgan edi. Karimov o‘zidan ham zolim bo‘lgan amekrikalik siyosiy “boksyorning” bu gaplariga chiday olmadimi yoki o‘zi ishonmaydigan Xudoga tavakkul qildimi, nima bo‘lganda ham butun kuchini to‘plab o‘g‘il Bushning basharisiga bir musht urdi. Ammo Karimov o‘ta yengil vaznli, Bush esa juda og‘ir vaznli bo‘lgani uchun, bu zarba Bushga qattiq ta’sir ko‘rsatmadi. Bu zarbaning ta’siri Bush uchun unga Bog‘dodda Iroqli jurnalist otgan botinkaning ta’siricha ham emasdi. Faqat o‘g‘il Bush Karimovdan musht yegandan keyin O‘zbekistondagi harbiy bazasini yopishga majbur bo‘ldi…

Oradan ko‘p o‘tmay xalqaro siyosat “ringida” Amerika tarafidan yarim qora tanli Barak Obama paydo bo‘ldi. Bu bo‘yi va qo‘llari uzun yangi siyosiy boksyorning “ringga” chiqishi uning tarafdorlarini va raqiblarini ancha cho‘chitib qo‘ydi. Chunki boksning eng mashhur namoyondalari aynan qora tanli amerikaliklar edi: Muhammad Ali, Mayk Tayson, Lennoks Levis va boshqalar…

Haqiqatan ham Barak Obama siyosat “ringiga” chiqqach o‘ziga raqib deb bilganlarga qarshi turli zarbalar berishni boshladi. Afg‘onistondan va Iroqdan askarlarimizni olib chiqamiz, deb va’da berishiga qaramay, avval bu mamlakatlardagi Amerika askarlari sonini anchagina oshirdi…

Bu orada 5 yil siyosat “ringidan” dam olishga chiqqan Rus lider Putin 2012 yilda qaytadan maydonga otildi. Ana shundan keyin Barak Obama va Vladimir Putin boshqa majoralarni yig‘ishtirib qo‘yib, o‘zaro do‘pposlashishga kirishib ketdilar. Rus siyosiy “bokschidan” bo‘yi va qo‘li anchagina uzun bo‘lgan Obama raqibiga Ukraina orqali shunday zarba berdiki, bechora Putin nokdaun bo‘ldi va ringning burchagida yonboshlab qoldi. Buni ko‘rgan Islom Karimov chopib kelib, Putinning yuziga suv sepdi va “Vladimir Vladirimirovich, nima bo‘layapti o‘zi, bizga ham ayting basharngizga urilgan bu zarbaning sirrini, biz ham bunga qarshi chora tadbirlar olaylik”, dedi. Putin bunga javoban “Bu xalqaro siyosat boks maydonining Bosh Hakami bo‘lgan Birlashgan Millatlar tashkiloti juda katta munofiqdir. U hech qachon adolat tarafdori bo‘la olmaydi. U e’lon qilgan Umumjahon Inson Huquqlari Bayonnomasi ham bir tiyinga qimmat. Amerikaliklar va g‘arbliklar bizning tarixiy dushmanimiz. Yaqinda ular sizni ham nokaut qilishlari mumkin”, deya Islom Karimovni ogohlantirgan bo‘ldi…

Islom Karimov Putinning bu gaplarini hazm qilishga ulgurmasdan, yuziga shunday musht yediki, endi o‘zi Putinning yoniga nokdaun bo‘lgan holda quladi. Zarbani bergan yana Obada edi. Putinni nokaut qilganidan keyin buning ta’sirida iqtisodiy bo‘hron to‘lqiniga bo‘g‘ilgan Islom Karimovning katta qizi Gulnoraga oid 300 million dollarni Obama o‘z cho‘ntagiga urgandi. Islom Karimov bu nokdaundan jismonan va ruhan qattiq zarbaga uchradi. Ammo u o‘ziga kelmasdan Barak Obama uzun qo‘llari bilan unga yana bir musht urdi va shunday dedi:

“Ey Karimov, Afg‘onistondagi notinchlik bizga ham tahdid solmoqda, deya sen 20 yildir hammani aldab kelmoqdasan. Holbuki, Afg‘onistondagi vaziyat hech qachon senga ham, davlatingga ham tahdid bo‘lgan emas…”

Aytish kerakki, mushtumzo‘rlik haqiqiy ma’noda Karimovning ichki va xalqaro siyosat maydonidagi kurash usulidir. Mustaqillikning ilk yillarida uning Oliy Kengash Raisi Shavkat Yo‘ldoshev, Bosh Vazir Shukrullo Mirsaidov, o‘ziga yaqin olib, maslahatchi tayinlagan Mavlon Umurzaqov, ijodkorlar Omon Matjon, Dadaxon Nuriylarni va ba’zi muxolifatchilarni shaxsan o‘zi “nokaut” qilganini O‘zbekistonliklar juda yaxshi biladilar. U buni hech qachon yashiirmagan va “kerak bo‘lsa bundaylarning yuztasining boshini yorishga ham tayyorman”, deya siyosatchilarga emas, haqiqiy bokschilarga xos bayonotlar ham bergandi…

O‘zbekiston mustaqil bo‘lgandan keyin o‘tgan deyarli chorak asr vaqt davomida O‘zbekiston davlat va hukumat organlarida yuqori lavozimlarda ishlagan barcha vazirlar, davlat qo‘mitalarining raislari va viloyat hokimlari Islom Karimovning zarbalari natijasi shu tarzda yo “nokdaun yoki nokaut” bo‘ldilar. Ya’ni, ulardan hech biri o‘zlari egallab turgan lavozimlarga qayta kela olmadilar…

Karimovdan mushtumzo‘rlikni o‘rgangan vazirlar va hokimlar ham o‘z qo‘l ostidagi minglarcha mansabdorlarni “nokdaun yoki nokaut” qildilar. Shu tarzda, bugun O‘zbekistonda boshiga musht tegmagan kimsa qolmadi. O‘zbekiston xalqning vujudi esa bu zolim mushtumzo‘rlarning zo‘rovonliklaridan qon talash bo‘lib ketdi…

Buning yonida Karimovning qo‘shni davlatlar, ayniqsa Qirg‘iziston va Tojikiston rahbarlarini qishda gaz va elektrni kesib qo‘yish, yo‘l va yuk poyezdlarining yo‘lini to‘sish bilan qayta qayta “nokautga” uchratdi.

Yuqorida aytilgani kabi Islom Karimovning o‘zi ham xalqaro maydonda yegan zarbalaridan bir necha marta “nakout” bo‘ldi. Ichki maydonda esa unga eng ko‘p zarbani qizi Gulnora Karimova berdi. Karimov bu qizidan shunday kuchli zarbalar oldiki, oxiri bu shakkok va hayosiz qizini uy qamog‘iga tashlab, undan vaqtinchalik qutuldi.

O‘zbek muxoliflar ham o‘zlaricha chiranib, “Karimov qattiq kasal ekan, ertaga o‘lar ekan”, deb unga zarba berishga urindilar. Ammo o‘g‘il Bush Karimovdan olgan zarbasiga parvo qilmagani kabi, Karimov ham muxoliflarining bu musht ko‘tarishlariga aslo parvo qilmadi…

Aytishlaricha Islom Karimov hozirda Barak Obamadan so‘nggi vaqtlarda olgan ketma ket zarbalaridan og‘ir nokdaun holida qolayotgan ekan. Ba’zilariga ko‘ra, u bu zarbalardan hatto nakoutga ham tushgan bo‘lishi mumkin. Oxirgi kelgan xabarlarga ko‘ra esa o‘zi ham Obamaning kaltagidan chala jon bo‘lib qolgan Vladimir Putin Islom Karimovni Moskvaga da’vat qilgan emish…

Bizningcha ichki va xulqaro siyosat maydonidagi mushtlashish usullarini juda yaxshi biladigan Karimov Putinga rad javobi bermay yo‘lga chiqishi, ammo samolyotini Ostanada to‘xtatishi kerak. Chunki Qozog‘iston poytaxtida Obama va Putinning zarbalaridan qanday qo‘rinishni juda yaxshi biladigan Nursulton Nazarboyev bor. Hozirgi “nokaut” vaziyatda Karimovning joniga aro kiradigan yagona siyosiy “bokser” ham o‘zimizning Qozoq bovurimiz Nursulton og‘adir…

Namoz NORMO‘MIN

27.07.2015

www.namoznormumin.blogspot.com

СИЁСАТ “РИНГИДАГИ” УЧОВЛОН: ОБАМА, ПУТИН ВА КАРИМОВ

Халқаро сиёсат майдонидаги жангларнинг бокс рингидаги жанглардан асло фарқи йўқ: Ҳар икки рингда ҳам рақиблар бир бирларига қаттиқ зарбалар бериб, “накоут” қилишга шайланадилар. Чунки ўртага обрў ва унданда муҳим катта пул қўйилган бўлади…

Бокс рингида уч киши иштирок этади: бир бири билан аёвсиз муштлашадиган рақиблар ва уларни муштлашиш қоидасига чақириб турадиган бир ҳакам…

Таъбир жоиз бўлса, Ўзбекистон давлати ҳам ўз мустақиллигидан кейин халқаро сиёсат майдонининг, яъни геополитиканинг кураш “рингига” тушиб қолди. Дастлабки йилларда тажрибаси бўлмаган ва умуман бу майдонга нотаниш бўлган ёш мустақил давлатимиз аёвсиз жанглар саҳнаси бўлган бу кураш майдонида ким билан курашишини ва қандай курашишини билмай қолган ёш “боксер” ҳолида эди..

Вақт ўтиши билан халқаро кураш майдонида бир икки тарсаки еган Ўзбекистон раҳбарияти накоут бўлмасдан, жанг усулларини ўргана бошлади. Ислом Каримов аввало пиёниста “боксчи” Борис Елтциннинг орқасига яшириниб, бошқа муштумзўрларнинг ҳужумларидан ўзини қўришга ҳаракат қилди. Шу тарзда дастлабки 10 йилда керакли тажриба ортирилди. Аммо вақти вақти билан ғарблик сиёсий “боксёрлар” сўздагина бўлса ҳам, Каримовга инсон ҳуқуқлари масалада жиддий зарбалар беришарди. Ўзбекистон раҳбарининг бу муштлардан юзи ва кўзи кўкарса ҳам у “нокдаун ва нокаут” бўлмай (гангимай ва ҳушидан кетмай), кураш майдонида тик туришда давом этди…

2001 йили 11 Сентябрда халқаро сиёсат “рингига” ҳеч ким танимайдиган, соқолли ва саллали Усома бин Ладин кириб келганлиги эълон қилинди. Бу одам Усоманинг ўзи эдими ёки унинг макети (сохта Усома) эдими, ҳозиргача номаълум бўлиб қолмоқда. Нима бўлганда ҳам бу соқолли ва саллали киши халқаро сиёсат “рингига” икки катта бомба отди ёки унинг шундай қилгани иддоа этилди. Бу бомбалардан “ринг” ларзага келди, ҳар томон тўс тўполон бўлиб кетди, майдондагилар ва томошабинлар “шок”га тушдилар…

Орадан бироз вақт ўтиб, сиёсат боксининг икки асосий рақиби, яъни Америкалик ўғил Буш ва Русларнинг пакана “боксёри” Путин ва уларга хушомадгўйлик қиладиган ғарблик сиёсий “боксёрлар” ўзаро келишдилар ва бутун кучлари билан бин Ладин туғилган ҳудудларга ва у яшириниб юрган тоғларга ҳужум бошладилар. Шу тарзда Ғарб демократияси Ислом дунёсини “нокаут” қилиш учун катта жангга киришди.  Каримов бу жангда “ринг”нинг энг марказ нуқталарида Америкалик ўғил Буш ва Русия лидери Путин билан бирга ўрин олди. Чунки у тўнини сохта демократиянинг чопонига алмаштирган эски коммунист эди. Аммо Каримов учун энди ўзининг мусулмонларга қарши курашчи эканлигини яшириб ўтиришга ҳожат қолмаганди. Ахир Буш ва Путин бу кураш масаласида ўзаро келишишгандан кейин Каримов ундан четда қолармиди…

Шу тарзда Ислом Каримов ғарбнинг шарққа қарши курашига чинакамига иштирок эта бошлади, бу курашда Путин ва ўғил Жорж Бушлар билан ҳамкорлик қилиш билан бирга, ўз ватанидаги миллионларча мусулмонларга турли хил зарбалар берди, уларнинг мингларчасини эса ўзи билган усуллар билан “нокаут” (йўқ) қилди…

Шу билан бирга Ўзбекистоннинг бош “боксёри”  халқаро сиёсат “рингида” тўсатдан ўзининг яқин сафдошлари бўлган Эдуард Швернадзенинг 2003 йилда, Виктор Януковичнинг 2004 йилда ва Асқар Акаевнинг 2005 йилда “нокаут” бўлганликларини кўрди. Уларни нокаут қилаётган ғарблик бош сиёсий “боксёр” ўғил Буш ва унинг ҳамтовоқлари эканлиги ҳам маълум бўлиб қолди. Ўлим тарсакиси ўзига ҳам яқинлашаётгани сезган Ислом Каримов 2005 йилда Андижондаги тинч намойишчиларни ўққа тутиб, мингларча кишининг ёстиғини қуритди. Кутилмаганда ўғил Буш “ҳой Ислом Каримов, биз фақат сиёсий бокс билан шуғулланамиз, рингда ўқ отиш бўлмайди. Сизнинг бу қатлиомингизни биз бетараф ҳакамларимизнинг текширишига берамиз”, деб қолди. Бушнинг бу мунофиқано сўзлари Ислом Каримовни ниҳоятда қаттиқ ғазаблантирди. Чунки у америкаликларнинг Афғонистон ва Ироқда миллионларча мусулмонларни ваҳшийларча йўқ қилаётганига нафақат гувоҳ, балки бу ишда уларга ёрдам ҳам бераётган эди. Каримов ўзидан ҳам золим бўлган амекрикалик сиёсий “боксёрнинг” бу гапларига чидай олмадими ёки ўзи ишонмайдиган Худога таваккул қилдими, нима бўлганда ҳам бутун кучини тўплаб ўғил Бушнинг башарисига бир мушт урди. Аммо Каримов ўта енгил вазнли, Буш эса жуда оғир вазнли бўлгани учун, бу зарба Бушга қаттиқ таъсир кўрсатмади. Бу зарбанинг таъсири Буш учун унга Боғдодда Ироқли журналист отган ботинканинг таъсирича ҳам эмасди. Фақат ўғил Буш Каримовдан мушт егандан кейин Ўзбекистондаги ҳарбий базасини ёпишга мажбур бўлди…

Орадан кўп ўтмай халқаро сиёсат “рингида” Америка тарафидан ярим қора танли Барак Обама пайдо бўлди. Бу бўйи ва қўллари узун янги сиёсий боксёрнинг “рингга” чиқиши унинг тарафдорларини ва рақибларини анча чўчитиб қўйди. Чунки бокснинг энг машҳур намоёндалари айнан қора танли америкаликлар эди: Муҳаммад Али, Майк Тайсон, Леннокс Левис ва бошқалар…

Ҳақиқатан ҳам  Барак Обама сиёсат “рингига” чиққач ўзига рақиб деб билганларга қарши турли зарбалар беришни бошлади. Афғонистондан ва Ироқдан аскарларимизни олиб чиқамиз, деб ваъда беришига қарамай, аввал бу мамлакатлардаги Америка аскарлари сонини анчагина оширди…

Бу орада 5 йил сиёсат “рингидан” дам олишга чиққан Рус лидер Путин 2012 йилда қайтадан майдонга отилди. Ана шундан кейин Барак Обама ва Владимир Путин бошқа мажораларни йиғиштириб қўйиб, ўзаро дўппослашишга киришиб кетдилар. Рус сиёсий “боксчидан” бўйи ва қўли анчагина узун бўлган Обама рақибига Украина орқали шундай зарба бердики, бечора Путин нокдаун бўлди ва рингнинг бурчагида ёнбошлаб қолди. Буни кўрган Ислом Каримов чопиб келиб, Путиннинг юзига сув сепди ва “Владимир Владиримирович, нима бўлаяпти ўзи, бизга ҳам айтинг башарнгизга урилган бу зарбанинг сиррини, биз ҳам бунга қарши чора тадбирлар олайлик”, деди. Путин бунга жавобан “Бу халқаро сиёсат бокс майдонининг Бош Ҳаками бўлган Бирлашган Миллатлар ташкилоти жуда катта мунофиқдир. У ҳеч қачон адолат тарафдори бўла олмайди. У эълон қилган Умумжаҳон Инсон Ҳуқуқлари Баённомаси ҳам бир тийинга қиммат. Америкаликлар ва ғарбликлар бизнинг тарихий душманимиз. Яқинда улар сизни ҳам нокаут қилишлари мумкин”, дея Ислом Каримовни огоҳлантирган бўлди…

Ислом Каримов Путиннинг бу гапларини ҳазм қилишга улгурмасдан, юзига шундай мушт едики, энди ўзи Путиннинг ёнига нокдаун бўлган ҳолда қулади. Зарбани берган яна Обада эди. Путинни нокаут қилганидан кейин бунинг таъсирида иқтисодий бўҳрон тўлқинига бўғилган Ислом Каримовнинг катта қизи Гулнорага оид 300 миллион долларни Обама ўз чўнтагига урганди. Ислом Каримов бу нокдаундан жисмонан ва руҳан қаттиқ зарбага учради. Аммо у ўзига келмасдан Барак Обама узун қўллари билан унга яна бир мушт урди ва шундай деди:

“Эй Каримов, Афғонистондаги нотинчлик бизга ҳам таҳдид солмоқда, дея сен 20 йилдир ҳаммани алдаб келмоқдасан. Ҳолбуки, Афғонистондаги вазият ҳеч қачон сенга ҳам, давлатингга ҳам таҳдид бўлган эмас…”

Айтиш керакки, муштумзўрлик ҳақиқий маънода Каримовнинг ички ва халқаро сиёсат майдонидаги кураш усулидир. Мустақилликнинг илк йилларида унинг Олий Кенгаш Раиси Шавкат Йўлдошев, Бош Вазир Шукрулло Мирсаидов, ўзига яқин олиб, маслаҳатчи тайинлаган Мавлон Умурзақов, ижодкорлар Омон Матжон, Дадахон Нурийларни ва баъзи мухолифатчиларни шахсан ўзи “нокаут” қилганини Ўзбекистонликлар жуда яхши биладилар. У буни ҳеч қачон яшиирмаган ва “керак бўлса бундайларнинг юзтасининг бошини ёришга ҳам тайёрман”, дея сиёсатчиларга эмас, ҳақиқий боксчиларга хос баёнотлар ҳам берганди…

Ўзбекистон мустақил бўлгандан кейин ўтган деярли чорак аср вақт давомида Ўзбекистон давлат ва ҳукумат органларида юқори лавозимларда ишлаган барча вазирлар, давлат қўмиталарининг раислари ва вилоят ҳокимлари Ислом Каримовнинг зарбалари натижаси шу тарзда ё “нокдаун ёки нокаут” бўлдилар. Яъни, улардан ҳеч бири ўзлари эгаллаб турган лавозимларга қайта кела олмадилар…

Каримовдан муштумзўрликни ўрганган вазирлар ва ҳокимлар ҳам ўз қўл остидаги мингларча мансабдорларни “нокдаун ёки нокаут” қилдилар. Шу тарзда, бугун Ўзбекистонда бошига мушт тегмаган кимса қолмади. Ўзбекистон халқнинг вужуди эса бу золим муштумзўрларнинг зўровонликларидан қон талаш бўлиб кетди…

Бунинг ёнида Каримовнинг қўшни давлатлар, айниқса Қирғизистон ва Тожикистон раҳбарларини қишда газ ва электрни кесиб қўйиш, йўл ва юк поездларининг йўлини тўсиш билан қайта қайта “нокаутга” учратди.

Юқорида айтилгани каби Ислом Каримовнинг ўзи ҳам халқаро майдонда еган зарбаларидан бир неча марта “накоут” бўлди. Ички майдонда эса унга энг кўп зарбани қизи Гулнора Каримова берди. Каримов бу қизидан шундай кучли зарбалар олдики, охири бу шаккок ва ҳаёсиз қизини уй қамоғига ташлаб, ундан вақтинчалик қутулди.

Ўзбек мухолифлар ҳам ўзларича чираниб, “Каримов қаттиқ касал экан, эртага ўлар экан”, деб унга зарба беришга уриндилар. Аммо ўғил Буш Каримовдан олган зарбасига парво қилмагани каби, Каримов ҳам мухолифларининг бу мушт кўтаришларига асло парво қилмади…

Айтишларича Ислом Каримов ҳозирда Барак Обамадан сўнгги вақтларда олган кетма кет зарбаларидан оғир нокдаун ҳолида қолаётган экан. Баъзиларига кўра, у бу зарбалардан ҳатто накоутга ҳам тушган бўлиши мумкин. Охирги келган хабарларга кўра эса ўзи ҳам Обаманинг калтагидан чала жон бўлиб қолган Владимир Путин Ислом Каримовни Москвага даъват қилган эмиш…

Бизнингча ички ва хулқаро сиёсат майдонидаги муштлашиш усулларини жуда яхши биладиган Каримов Путинга рад жавоби бермай йўлга чиқиши, аммо самолётини Останада тўхтатиши керак. Чунки Қозоғистон пойтахтида Обама ва Путиннинг зарбаларидан қандай қўринишни жуда яхши биладиган Нурсултон Назарбоев бор. Ҳозирги “нокаут” вазиятда Каримовнинг жонига аро кирадиган ягона сиёсий “боксер” ҳам ўзимизнинг Қозоқ бовуримиз Нурсултон оғадир…

Намоз НОРМЎМИН

27.07.2015

www.namoznormumin.blogspot.com

Devami

Gunoh kimda, halkdami, shoirdami? (Özbekçe)

25.07.2015

NOT: Özbeklerin en sevilen şairlerinden Abdulla Oripov son zamanlarda kendi hayatını anlatan şiirler bitmeye başladı. Örneğin, o bir şiirinde ben ömrümü hep yalan içinde yaşadım, artık siz gençler doğruluk üzerinde yaşayın, dedi. Ozodlik radyosuna verdiği sohbetinde ise adete kendi halkını suçlayarak, “Şair Meşrebi dara asan halktan, ben değer beklemem ” dedi. Şairin bu ve buna benzer çıkışları yurt içinde ve dışında yaşayan Özbek aydınlar tarafından geniş şekilde tartışılmaktadır. Bu yazı da önce Sovyetleri öven ve sonrada 15 devamında Kerimov rejiminin Yazarlar Birliği Başkanı olan şairin hayatı ve icadının bir değerlendirilmesidir…

 

GUNOH KIMDA, XALQDAMI, ShOIRDAMI?

So‘zga ta’rifdan boshlaylik: Xalq kimu, shoir kim? Albatta, bu savolning mutlaq javobi yo‘q. Ikkalasini ham ta’riflash va tushuntirish nihoyatda mushkul ish…

Xalq, el, millat, aholi, fuqarolar, olomon, ulus, elat…Ya’ni, insonlar jamoasi, insonlar jamiyatidir xalq. Go‘yo aniq va mukammal kimlikka o‘xshaydi bu ta’rif. Aslida shundaymi? O‘zbek xalqi, tojik xalqi, arab xalqi, rus xalqi…Masala aniqday, muammo yo‘qday go‘yo…Ammo xalqni tanish va tanitish masalasida asl muammo mana shunday muammo yo‘q deyish bilan boshlanadi…

Xalq yaratilgan deganidir lug‘atda. Ya’ni, xalqning Yaratgani bor. Xalqdan ustun, xalqni xalq qilgan, unga rizqini bergan, uning ikki dunyoda taqdirini belgilaydigan Yaratgani bor xalqning…

Ammo xalq har doim ham e’tirof qilavermaydi o‘zining Yaratganini.Chunki Yaratgan xalqqa yaratishga o‘xshagan ba’zi sifatlar bergan. Bu sifatlar xalqning o‘zidan o‘zi ko‘payishi, ijodi, ilhomi, ixtirosi, kashfiyotlaridir…Mana shu sifatlarni Yaratgandan olgan xalq o‘z o‘zidan mag‘rurlana boshlaydi…Va bu mag‘rurlanish ba’zan kibrga, keyin esa kufrga qarab ketadi…Va bu shaklda xalq haqiqiy ma’noda xalq bo‘lishdan, ya’ni Yaratganini va o‘ziningyaratilganini tan olishdan chiqadi..

Xalqni insonlar jamiyati dedik…Inson va xalq orasida ham turli pog‘onalar mavjud..Shaxs, oila, qabila, jamoat, firqa…Ya’ni, tabiatan xalqning bag‘ri tilka poradir, to‘liq, jipslashgan, beton devor kabi mustahkam emas xalqning fitrati va tabiati…

Odam (as)ning Hobil va Qobil ismli ikki o‘g‘li bor edi. Ikkalasi xalq edilar, ammo oraga nizo kirdi, Qobil Hobilni o‘ldirdi. Keyin nima qilishini bilmay garang bo‘lib qoldi. Alloh bir qarg‘a yubordi va qarg‘a tumshug‘i bilan yerni qaziy boshladi…

“Afsuslar bo‘lsin menga dedi qotil…Shu qarg‘acha bo‘la olmadim…”. Shu tarzda inson yerni kovlab, o‘likni yerga ko‘mishni o‘rgandi…Xalq shumi? Ha, xalq shu! Ba’zan qarg‘adanda nodon, ba’zan esa qarg‘acha qadri yo‘q…

Nega xalq har doim ham jipslashavermaydi, nega bir yurak bo‘lib otmaydi xalq doimo…Nega quvvatli musht bo‘lmaydi xalq shoirlar istagani kabi do‘stu dushman qarshisida…Chunki xalqning tabiati, ya’ni yaratilish fitrati shunaqada…Xalq turli darajadagi dildan (e’tiqoddan), tildan, tafakkurdan, qabilalardan, jamoalardan iborat. Bu xalqning tabiiy bo‘linishi. Ya’ni, xalq doimo shunday bo‘ladi, bo‘lingan bo‘ladi o‘z o‘zidan..Nega? Chunki Yaratgan insonlarni imon, aql, mol mulk, iste’dod, jismoniy kuch, qobiliyat jihatidan daraja daraja qilib yaratgan…Bir inson quyosh va oyga qarab, unda Yaratganning borligining ishoratlarini ko‘rishi mumkin, boshqa inson esa faqat ularning nurini ko‘radi, faqat ko‘zi qamashadi…

Xalq mana shunday turli tuman tushuncha va qobiliyatlardagi shaxslardan tashkil topgan. Bu shaxslar oilaviy iplar bilan qabilalarni, fikriy iplar bilan turli jamoalarni (firqalarni), mulkiy iplar bilan turli boyu kambag‘al toifalarni (sinflarni) tashkil qiladi…Mana sizga bag‘ri tilka pora bo‘lgan xalq…Va shoir yig‘lay boshlaydi bu holatdan:

Qarshingda hasratli o‘yga tolaman,

Qachon xalq bo‘lasan, sen ey, olomon?!

Holbuki, olomonlik, ya’ni tarqoqlik xalqning asl sifatidir. O‘zbek xalqining, rus xalqining, tojik xalqining va boshqa xalqlarning…U holda xalq nomidan gapirish qanchalik to‘g‘ri?

Hukmlar o‘qilur sening nomingdan,

Tarixlar to‘qilur sening nomingdan.

O‘rtaga bir zolimning chiqib, mirshablariga xalqni kaltaklatib, so‘ngra tayoq zarbidan yuzi ko‘zi qonga bo‘yalgan xalq nomidan bu xalq amal qilishi kerak bo‘lgan Konstitutsiyani (Davlat Nizomini) e’lon qilishidan ham kattaroq fojea bo‘lishi mumkinmi hech?

Hukmlar o‘qilur sening nomingdan…Ey Xalq! Holbuki, bir zolim rahbarning ham yoki devonasifat shoirning sening nomingdan hukm o‘qishga haqqi yo‘q. Aslida sening o‘zingning ham hukm o‘qishga haqqing yo‘q, ey Xalq! Chunki sening vazifang hukm o‘qish yoki to‘qish emas, Yaratuvchining senga nozil qilgan hukmiga ergashishdan iboratdir..

Ammo xalq har doimo ham Ilohimy hukmlarga bosh egib, ergashib ketavermaydi. Hatto oralarida Payg‘ambarlar bo‘lganda ham xalq Haqni qabul qilishni istamagan ba’zan…Muso (as) xalqini qancha qiyinchiliklardan keyin, va’da qilingan tuproqlarga boshlab keladi. Ammo u yerni begona bir qavm egallab olgandi. Muso (as) xalqiga kelinglar shu begonalar bilan kurashaylik deydi. Xalqi esa “Ey, Muso, bor, o‘zing va Robbing ular bilan urushinglar, biz esa mana shu yerla qimirlamay o‘tiramiz”, deb javob beradi…

Demak, xalq hech qachon shoirlar istaganidek yaxlit bo‘la olmaydi. Begonalarni qo‘ying, xalqning ichida dushmanliklar oilalarga va hatto ota bolalar orasiga qadar o‘rmalab kirishi mumkin..Xuddi, Nuh (as) o‘g‘li, Ibrohim (as) esa otasi bilan o‘zaro dushman bo‘lganliklari kabi…

U holda xalqning asl haqiqati nimadan iborat? Xalq hozirgi tushunchada bir poyezdga o‘xshaydi. Poyezdning bir ikki lokomotivi va o‘nlarcha vagonlari bo‘ladi. Fitriylikda (tabiiylikda) lokomotiv (lar) poyezdning bosh qismida bo‘ladi va vagonlarni olg‘a yetaklaydi. Ammo ba’zan xalq ichidan chiqqan aqlsiz va zolim “lokomotiv (lar)” bu “poyezdning”dumiga yopishib olib, uni orqaga torta boshlaydi…

Bu bilan aslo xalq jonsiz, faqat temir va taxtadan iborat “vagonlar”dir demoqchi emasman. Chunki xalq “vagonlar” o‘z bag‘rida dilni (e’tiqodni), tilni, tarixni, adabiyotni, san’atni tashiydi…

Yaratgan mehribondir, U xalqqa orangizdan “imon keltirgan, yaxshilikni yoyadigan, yomonlikni ta’qiqlaydigan” bir jamoa (“lokomotiv”) bo‘lsin, deydi. Demak, xalqning ichida mana shunday imonlilar jamoasi bo‘lish shart, u holda xalq orqaga emas, faqat olg‘a ketadi.

Yaratgan yanada ko‘proq mehribondir, chunki “poyezd” shaklini olgan xalqning “lokomotivlari va vagonlarini” bir biridan ajratmaydi, ularni bir biridan ustun ko‘rmaydi, faqat qay biringizda taqvo bo‘lsa, o‘sha Menga yaqindir, deydi…

Shoirlarga esa faqat aqlsizlar, nodonlar ergashadi, deyilgan Ilohiy haqiqatda. Nega? Chunki aksar shoirlar mutlaq ma’noda xalqqa umid ko‘zini tikadilar, xalqdan madad kutadilar, xalqni madh qiladilar, “xalqim, xalqim”, deya umrlarini tugatadilar…

Shoirlarning ko‘pi shunaqa o‘zi..Xalqni tanimaydilar, ularning nazarida xalq hamma narsaga qodirdir. Holbuki, har narsaga qodir Zot xalqni xalq qilgan uning Yaratuvchisidir.

Aksar shoirlar o‘zlariga berilgan ilhomning ma’nosini ham bilmaydilar. Ilhom esa ilohiy haqiqatning, ya’ni vahiyning bandasidir. Insonni Robbi yaratgan, ilhomni esa vahiy…Ammo insonlarning ko‘pi Roblariga nonko‘rlik qilganlari kabi, shoirlarning ko‘pi ham o‘zlariga berilgan ilhomni vahimaga aylantirib yuboradilar. Vahimadan esa vasvasa tug‘iladi…

Shunday boshlanadi shoirning so‘z vodiysida daydishi…Daydiydi shoir bu vodiylarda xalq sevgisini Haq sevgisidan ustun ko‘rib..Boshlaydi shu tarzda ishqu hijron misrlarini tizishga shoir Haq sevgisini unutib…Bu o‘tkinchi va bevafo sevgi yo‘lida malikalarning og‘ushini istaydi Shoir, o‘zicha hijronda kuyib.. Ba’zan uyg‘onganday bo‘ladi u bu g‘aflatdan:

Dildagi ohim mening birinchi muhabbatim,

Yolg‘iz Allohim mening birinchi muhabbatim…

Ammo g‘aflat to‘lqinlari shoirni osonlikcha o‘z quchog‘idan qo‘yib yubormaydi. Endi sharob to‘qinlariga g‘arq bo‘ladi shoir najot istab. Zulm qasrlari ko‘ziga najot qal’asi bo‘lib ko‘rinadi shu shaklda…

Oxirida bu sarxo‘shlik va daydishdan charchaydi va shunday deydi Shoir:

Qasamxo‘r dunyoda kun ko‘rmoq uchun,

Aytmagan yolg‘onim qolmadi biror…

Bu misrlarni yozgan shoirning aslo va aslo “Mashrabni osgan eldan men qadr tilarmidim?”, deyishga haqqi yo‘q menimcha…Aksincha, agar Mashrab menday shior bo‘lgan bo‘lsa, u ham men kabi butun umrini yolg‘on bilan o‘tkazgan bo‘lsa, so‘z vodiysida daydib o‘tgan bo‘lsa, xalq uni osib to‘g‘ri qilgan ekanda, deyishi kerak edi…Faqat bu bilan baribir haqiqat tanta’na qilgan bo‘larmidi? Chunki bir tomondan xalqning o‘z nomidan hukm qo‘yish haqqi yo‘q, Hukm qo‘yish ikki olam Parvardigorining haqqidir… Ikkinchi tomondan esa shoirning o‘zi e’tirof qilganidek xalq doimo tomoshaga o‘ch:

Nimasan? Qandayin sehrli kuchsan?

Nechun tomoshaga bunchalar o‘chsan?

Ilohiy haqiqat insonlardan va ular ichida bir ajib toifa bo‘lgan shoirlardan Haq tarafida turishni talab qiladi.. Ammo xalqdan juda ozchilik, shoirlardan esa undanda ozchilik Haq tarafini oladilar va Haq tarafida turadilar. Ammo bu hol Haqiqatning, Haqning tugaganini ham bildirmaydi. Chunki xalqning e’tiqodli bir qismi doimo xalqni Haqqa da’vat qiladi, bu bilan unga “lokomotivlik” qiladi…”Ichingizdan bir guruh doimo xalqni yaxshilikka chaqirsin, yomonlikdan qaytarsin”, deydi bu haqda Ilohiy haqiqat…

Allohning imtihoni tufayli xalq doimo o‘z ichida mo‘minlar, mushriklar, ahli kufrlar va munofiqlar, degan guruhlarga ajraladi. Ammo ilhomini vahimaga aylantirgan shoirlar ba’zan bu haqiqatni payqamay qoladilar. Bu shaklda ular xalqni pishirish uchun boshlaydilar nazm va nasr qozonini qaynatishga…Bu maqsadda she’rlar, dostonlar, hikoyalar, romanlar yoziladi…Va nihoyat o‘z ishidan mamnun bo‘lgan va hatto ko‘kragiga Xalq nishonini taqib olgan shoir mamnuniyat bilan o‘zi bir umr qaynatgan “qozonni”ochib qaraydi. Ammo bu maqsad uchun shoir umrini sarflagan bo‘lsada xalq hali ham shu to‘rt toifaga ajralganicha turgan bo‘ladi…Bu manzaradan shoshib qolgan shoir:

Qalbimning o‘tida yoqdim insonni,

Pishira olmadim ammo nodonni.

Senga sarf etildi umrim va xaqqim,

Nadomatlar bo‘lsin, senga ey, xalqim,

qabilida misralar yozadi…

Aslida esa shoir bu bilan o‘zining xomligini, gumrohligini, nodonligini yashirishni istaydi. Ammo bu bilan haqiqat o‘zgarib ham qolmaydi…

Bayt:

Bir umr bong urdi shoir Xalqidan,

Koshki bong ursaydi bir bor Haqlidan…

Haqiqat Xalqda emas, Haqdadir…Halqdan ozchilik, shoirlardan esa undandan ozchiligi Haqqa ergashadilar..Demak, so‘z boshiga qaytadigan bo‘lsak, gunoh Xalqda ham bor, shoirda ham bor. Faqat bu fojea emas, nihoiy hukm ham emas. Chunki Xalqning va uning navkari bo‘lgan shoirlarning tavba va tazkiya imkonlari bor…Ularni Haq rizosiga qaytaradigan yolg‘iz imkon va yo‘ldir bu yo‘l…

Namoz NORMO‘MIN

22.07.2015

http://namoznormumin.blogspot.com

ГУНОҲ КИМДА, ХАЛҚДАМИ, ШОИРДАМИ?

Сўзга таърифдан бошлайлик: Халқ киму, шоир ким? Албатта, бу саволнинг мутлақ жавоби йўқ. Иккаласини ҳам таърифлаш ва тушунтириш ниҳоятда мушкул иш…

Халқ, эл, миллат, аҳоли, фуқаролар, оломон, улус, элат…Яъни, инсонлар жамоаси, инсонлар жамиятидир халқ. Гўё аниқ ва мукаммал кимликка ўхшайди бу таъриф. Аслида шундайми? Ўзбек халқи, тожик халқи, араб халқи, рус халқи…Масала аниқдай, муаммо йўқдай гўё…Аммо халқни таниш ва танитиш масаласида асл муаммо мана шундай муаммо йўқ дейиш билан бошланади…

Халқ яратилган деганидир луғатда. Яъни, халқнинг Яратгани бор. Халқдан устун, халқни халқ қилган, унга ризқини берган, унинг икки дунёда тақдирини белгилайдиган Яратгани бор халқнинг…

Аммо халқ ҳар доим ҳам эътироф қилавермайди ўзининг Яратганини.Чунки Яратган халққа яратишга ўхшаган баъзи сифатлар берган. Бу сифатлар халқнинг ўзидан ўзи кўпайиши, ижоди, илҳоми, ихтироси, кашфиётларидир…Мана шу сифатларни Яратгандан олган халқ ўз ўзидан мағрурлана бошлайди…Ва бу мағрурланиш баъзан кибрга, кейин эса куфрга қараб кетади…Ва бу шаклда халқ ҳақиқий маънода халқ бўлишдан, яъни Яратганини ва ўзинингяратилганини тан олишдан чиқади..

Халқни инсонлар жамияти дедик…Инсон ва халқ орасида ҳам турли поғоналар мавжуд..Шахс, оила, қабила, жамоат, фирқа…Яъни, табиатан халқнинг бағри тилка порадир, тўлиқ, жипслашган, бетон девор каби мустаҳкам эмас халқнинг фитрати ва табиати…

Одам (ас)нинг Ҳобил ва Қобил исмли икки ўғли бор эди. Иккаласи халқ эдилар, аммо орага низо кирди, Қобил Ҳобилни ўлдирди. Кейин нима қилишини билмай гаранг бўлиб қолди. Аллоҳ бир қарға юборди ва қарға тумшуғи билан ерни қазий бошлади…

“Афсуслар бўлсин менга деди қотил…Шу қарғача бўла олмадим…”. Шу тарзда инсон ерни ковлаб, ўликни ерга кўмишни ўрганди…Халқ шуми? Ҳа, халқ шу! Баъзан қарғаданда нодон, баъзан эса қарғача қадри йўқ…

Нега халқ ҳар доим ҳам жипслашавермайди, нега бир юрак бўлиб отмайди халқ доимо…Нега қувватли мушт бўлмайди халқ шоирлар истагани каби дўсту душман қаршисида…Чунки халқнинг табиати, яъни яратилиш фитрати шунақада…Халқ турли даражадаги дилдан (эътиқоддан), тилдан, тафаккурдан, қабилалардан, жамоалардан иборат. Бу халқнинг табиий бўлиниши. Яъни, халқ доимо шундай бўлади, бўлинган бўлади ўз ўзидан..Нега? Чунки Яратган инсонларни имон, ақл, мол мулк, истеъдод, жисмоний куч, қобилият жиҳатидан даража даража қилиб яратган…Бир инсон қуёш ва ойга қараб, унда Яратганнинг борлигининг ишоратларини кўриши мумкин, бошқа инсон эса фақат уларнинг нурини кўради, фақат кўзи қамашади…

Халқ мана шундай турли туман тушунча ва қобилиятлардаги шахслардан ташкил топган. Бу шахслар оилавий иплар билан қабилаларни, фикрий иплар билан турли жамоаларни (фирқаларни), мулкий иплар билан турли бойу камбағал тоифаларни (синфларни) ташкил қилади…Мана сизга бағри тилка пора бўлган халқ…Ва шоир йиғлай бошлайди бу ҳолатдан:

Қаршингда ҳасратли ўйга толаман,

Қачон халқ бўласан, сен эй, оломон?!

Ҳолбуки, оломонлик, яъни тарқоқлик халқнинг асл сифатидир. Ўзбек халқининг, рус халқининг, тожик халқининг ва бошқа халқларнинг…У ҳолда халқ номидан гапириш қанчалик тўғри?

Ҳукмлар ўқилур сенинг номингдан,

Тарихлар тўқилур сенинг номингдан.

Ўртага бир золимнинг чиқиб, миршабларига халқни калтаклатиб, сўнгра таёқ зарбидан юзи кўзи қонга бўялган халқ номидан бу халқ амал қилиши керак бўлган Конституцияни (Давлат Низомини) эълон қилишидан ҳам каттароқ фожеа бўлиши мумкинми ҳеч?

Ҳукмлар ўқилур сенинг номингдан…Эй Халқ! Ҳолбуки, бир золим раҳбарнинг ҳам ёки девонасифат шоирнинг сенинг номингдан ҳукм ўқишга ҳаққи йўқ. Аслида сенинг ўзингнинг ҳам ҳукм ўқишга ҳаққинг йўқ, эй Халқ! Чунки сенинг вазифанг ҳукм ўқиш ёки тўқиш эмас, Яратувчининг сенга нозил қилган ҳукмига эргашишдан иборатдир..

Аммо халқ ҳар доимо ҳам Илоҳимй ҳукмларга бош эгиб, эргашиб кетавермайди. Ҳатто ораларида Пайғамбарлар бўлганда ҳам халқ Ҳақни қабул қилишни истамаган баъзан…Мусо (ас) халқини қанча қийинчиликлардан кейин, ваъда қилинган тупроқларга бошлаб келади. Аммо у ерни бегона бир қавм эгаллаб олганди. Мусо (ас) халқига келинглар шу бегоналар билан курашайлик дейди. Халқи эса “Эй, Мусо, бор, ўзинг ва Роббинг улар билан урушинглар, биз эса мана шу ерла қимирламай ўтирамиз”, деб жавоб беради…

Демак, халқ ҳеч қачон шоирлар истаганидек яхлит бўла олмайди. Бегоналарни қўйинг, халқнинг ичида душманликлар оилаларга ва ҳатто ота болалар орасига қадар ўрмалаб кириши мумкин..Худди, Нуҳ (ас) ўғли, Иброҳим (ас) эса отаси билан ўзаро душман бўлганликлари каби…

У ҳолда халқнинг асл ҳақиқати нимадан иборат? Халқ ҳозирги тушунчада бир поездга ўхшайди. Поезднинг бир икки локомотиви ва ўнларча вагонлари бўлади. Фитрийликда (табиийликда) локомотив (лар) поезднинг бош қисмида бўлади ва вагонларни олға етаклайди. Аммо баъзан халқ ичидан чиққан ақлсиз ва золим “локомотив (лар)” бу “поезднинг”думига ёпишиб олиб, уни орқага торта бошлайди…

Бу билан асло халқ жонсиз, фақат темир ва тахтадан иборат “вагонлар”дир демоқчи эмасман. Чунки халқ “вагонлар” ўз бағрида дилни (эътиқодни), тилни, тарихни, адабиётни, санъатни ташийди…

Яратган меҳрибондир, У халққа орангиздан “имон келтирган, яхшиликни ёядиган, ёмонликни таъқиқлайдиган” бир жамоа (“локомотив”) бўлсин, дейди. Демак, халқнинг ичида мана шундай имонлилар жамоаси бўлиш шарт, у ҳолда халқ орқага эмас, фақат олға кетади.

Яратган янада кўпроқ меҳрибондир, чунки “поезд” шаклини олган халқнинг “локомотивлари ва вагонларини” бир биридан ажратмайди, уларни бир биридан устун кўрмайди, фақат қай бирингизда тақво бўлса, ўша Менга яқиндир, дейди…

Шоирларга эса фақат ақлсизлар, нодонлар эргашади, дейилган Илоҳий ҳақиқатда. Нега? Чунки аксар шоирлар мутлақ маънода халққа умид кўзини тикадилар, халқдан мадад кутадилар, халқни мадҳ қиладилар, “халқим, халқим”, дея умрларини тугатадилар…

Шоирларнинг кўпи шунақа ўзи..Халқни танимайдилар, уларнинг назарида халқ ҳамма нарсага қодирдир. Ҳолбуки, ҳар нарсага қодир Зот халқни халқ қилган унинг Яратувчисидир.

Аксар шоирлар ўзларига берилган илҳомнинг маъносини ҳам билмайдилар. Илҳом эса илоҳий ҳақиқатнинг, яъни ваҳийнинг бандасидир. Инсонни Робби яратган, илҳомни эса ваҳий…Аммо инсонларнинг кўпи Робларига нонкўрлик қилганлари каби, шоирларнинг кўпи ҳам  ўзларига берилган илҳомни ваҳимага айлантириб юборадилар. Ваҳимадан эса васваса туғилади…

Шундай бошланади шоирнинг сўз водийсида дайдиши…Дайдийди шоир бу водийларда халқ севгисини Ҳақ севгисидан устун кўриб..Бошлайди шу тарзда ишқу ҳижрон мисрларини тизишга шоир Ҳақ севгисини унутиб…Бу ўткинчи ва бевафо севги йўлида маликаларнинг оғушини истайди Шоир, ўзича ҳижронда куйиб.. Баъзан уйғонгандай бўлади у бу ғафлатдан:

Дилдаги оҳим менинг биринчи муҳаббатим,

Ёлғиз Аллоҳим менинг биринчи муҳаббатим…

Аммо ғафлат тўлқинлари шоирни осонликча ўз қучоғидан қўйиб юбормайди. Энди  шароб тўқинларига ғарқ бўлади шоир нажот истаб. Зулм қасрлари кўзига нажот қалъаси бўлиб кўринади шу шаклда…

Охирида бу сархўшлик ва дайдишдан чарчайди ва шундай дейди Шоир:

Қасамхўр дунёда кун кўрмоқ учун,

Айтмаган ёлғоним қолмади бирор…

Бу мисрларни ёзган шоирнинг асло ва асло “Машрабни осган элдан мен қадр тилармидим?”, дейишга ҳаққи йўқ менимча…Аксинча, агар Машраб мендай шиор бўлган бўлса, у ҳам мен каби бутун умрини ёлғон билан ўтказган бўлса, сўз водийсида дайдиб ўтган бўлса, халқ уни осиб тўғри қилган эканда, дейиши керак эди…Фақат бу билан барибир ҳақиқат тантаъна қилган бўлармиди?  Чунки бир томондан халқнинг ўз номидан ҳукм қўйиш ҳаққи йўқ, Ҳукм қўйиш икки олам Парвардигорининг ҳаққидир… Иккинчи томондан эса шоирнинг ўзи эътироф қилганидек халқ доимо томошага ўч:

Нимасан? Қандайин сеҳрли кучсан?

Нечун томошага бунчалар ўчсан?

Илоҳий ҳақиқат инсонлардан ва улар ичида бир ажиб тоифа бўлган шоирлардан Ҳақ тарафида туришни талаб қилади.. Аммо халқдан жуда озчилик, шоирлардан эса унданда озчилик Ҳақ тарафини оладилар ва Ҳақ тарафида турадилар. Аммо бу ҳол Ҳақиқатнинг, Ҳақнинг тугаганини ҳам билдирмайди. Чунки халқнинг эътиқодли бир қисми доимо халқни Ҳаққа даъват қилади, бу билан унга “локомотивлик” қилади…”Ичингиздан бир гуруҳ доимо халқни яхшиликка чақирсин, ёмонликдан қайтарсин”, дейди бу ҳақда Илоҳий ҳақиқат…

Аллоҳнинг имтиҳони туфайли халқ доимо ўз ичида мўминлар, мушриклар, аҳли куфрлар ва мунофиқлар, деган гуруҳларга ажралади. Аммо илҳомини ваҳимага айлантирган шоирлар баъзан бу ҳақиқатни пайқамай қоладилар. Бу шаклда улар халқни пишириш учун бошлайдилар назм ва наср қозонини қайнатишга…Бу мақсадда шеърлар, достонлар, ҳикоялар, романлар ёзилади…Ва ниҳоят ўз ишидан мамнун бўлган ва ҳатто кўкрагига Халқ нишонини тақиб олган шоир мамнуният билан ўзи бир умр қайнатган “қозонни”очиб қарайди. Аммо бу мақсад учун шоир умрини сарфлаган бўлсада халқ ҳали ҳам шу тўрт тоифага ажралганича турган бўлади…Бу манзарадан шошиб қолган шоир:

Қалбимнинг ўтида ёқдим инсонни,

Пишира олмадим аммо нодонни.

Сенга сарф этилди умрим ва хаққим,

Надоматлар бўлсин, сенга эй, халқим,

қабилида мисралар ёзади…

Аслида эса шоир бу билан ўзининг хомлигини, гумроҳлигини, нодонлигини яширишни истайди. Аммо бу билан ҳақиқат ўзгариб ҳам қолмайди…

Байт:

Бир умр бонг урди шоир Халқидан,

Кошки бонг урсайди бир бор Ҳақлидан…

Ҳақиқат Халқда эмас, Ҳақдадир…Ҳалқдан озчилик, шоирлардан эса ундандан озчилиги Ҳаққа эргашадилар..Демак, сўз бошига қайтадиган бўлсак, гуноҳ Халқда ҳам бор, шоирда ҳам бор. Фақат бу фожеа эмас, ниҳоий ҳукм ҳам эмас. Чунки Халқнинг ва унинг навкари бўлган шоирларнинг тавба ва тазкия имконлари бор…Уларни Ҳақ ризосига қайтарадиган ёлғиз имкон ва йўлдир бу йўл…

Намоз НОРМЎМИН

22.07.2015

http://namoznormumin.blogspot.com

Devami

Kerimov’dan İslam dini hakkında açıklama

15.07.2015

Not: Özbekistan’ı 25 yıldır dikte rejime ile yöneten ve özellikle Müslümanlara karşı ağır baskı ve zulüm politikası uygulayan İslam Kerimov ŞİÖ liderleri son toplantısında “İslam dinin küresel din olduğu ve İslam’la mücadelenin abes, yanı manasız olduğunu söyledi. Kerimov bunun yanında terörist denildiğinde sadece Müslümanları işaret etmek yanlış olduğunu, Avrupa insanları arasında da terör eylemleri yapanlar bulunduğunu bildirdi. O  BM’i geleneksel İslam’ı desteklemeye, ancak fanatik İslam yanlıları ile mücadele etmeye davet etti. Bu yazıda Kermov’un bu açıklamaları yorumlanmaktadır…

 

ИСЛОМ КАРИМОВНИНГ ИСЛОМ ДИНИ ҲАҚИДАГИ БАЁНОТИГА МУНОСАБАТ 

Бисмиллаҳир Роҳманир Роҳим

Оммавий ахборот воситлари хабарига кўра Ислом Каримов Уфа шаҳридаги Шанхай Ҳамкорлик Ташкилотининг йиғилишида қуйидаги маънодаги гапларни айтган:

“Ислом дунё миқёсидаги Диндир, у билан курашиш маъносиздир”. (Каримов: Ислам – это мировая религия, бороться с исламом – это нонсенс. http://dunyouzbeklari.com/archives/107899)

Ўзбекистон Президенти бу сўзларни дунёнинг энг катта диктаторларидан ёки Ислом динига кўра Фиръавнларидан учтасининг юзига қарата айтган: Булар Русия Президенти Владимир Путин, Хитой Давлат Раиси Си Цзиньпин ва Ҳиндистон Бош Вазири Наренда Моди…Каримовнинг ўзи ҳам диктаторликда улардан қолишмасада, аммо бу уч давлат раҳбарлари ҳар бир ҳаракатлари билан бутун дунёни гоҳ ўтирғизиб, гоҳ оёққа турғизаётгани ҳам бир ҳақиқатдир…

Қолаверса, Путин, Си Цзиньпин ва Наренда Модининг Ислом динини дунё миқёсидаги дин сифатида қабул қилмасликлари ҳам бир ҳақиқатдир. Путин ва Цзиньпин ашаддий даҳрий, яъни атеист, Моди эса Ислом динига кўра ширк ҳисобланадиган ҳинду дини ва миллатчилигининг вакилидир. Яъни, кичкина диктатор Ислом Каримовнинг дунёнинг энг катта 5 беш диктаторидан 3 тасига (қолган икки диктатура АҚШ ва Оврупо Иттифоқидир) қарата айтган бу сўзларини ўзига хос Исломий “даъват” ҳам дейиш мумкин. Қизиғи шундаки, Уфа шаҳрида ўтказилган ШҲТ ва БРИКС халқаро ташкилотлари раҳбарлари учрашувида Ислом дунёсининг энг муҳим давлатларидан Эрон ва Покистон раҳбарлари қатнашган эдилар. Эрон шиаликни ҳақиқий Ислом деб билади (бу аслида Исломий ҳақиқатга зиддир), Покистон эса ҳозирча дунёда ядро қуролига эга бўлган номигагина бўлса ҳам Исломий давлатдир. Аммо бу учрашувларда Эрон давлат раҳбари Ҳасан Руҳоний ёки Покистон Бош Вазири Навоз Шарифнинг Ислом Каримовнинг гапига ўхшаш гапни айтгани ҳақида дунё оммавий ахборот воситаларида хабар берилмади. Улар бундай гапни айтишганда албатта дунё матбуоти бундай хабарга ўрин берган ва ҳатто уни сенсацияга айлантирган бўларди…

Айтиш керакки, Ислом Каримовнинг ШҲТ давлат раҳбарлари ҳузурида айтган бу гапи шунчаки сўзлар  эмас, бу юқори даражали давлат раҳбарларининг учрашув протоколига киритилган бир баёнот сифатида ҳам қабул қилинди. Яъни, Путин, Си Цзиньпин ва Наренда Моди ўрни келганда бу гаплари учун Каримовнинг қулоғини тортиб қўйиш ҳаққига ҳам эга бўлдилар…

Каримов шу йил Май ойида ўтказилган МДҲ давлат раҳбарлари учрашувида ҳам яна бир “сенсация” гапни айтганди. У бу учрашувда БМТнинг беш давлатдан иборат Хавфсизлик Кенгашининг адолатли билан иш юритмаётганини таъкидлаганди. У билан аслида дунё тизимининг ёки Дунё Илонининг бошини фош қилганди ҳам. Чунки биз севмасакда, бугун дунёда содир бўлаётган воқеаларни баҳоловчи ва муҳимроғи бу воқеаларнинг қайси тарафга қараб ривожланишини белгилаб берадиган асосий ташкилот АҚШ, Хитой, Русия, Франция ва Буюк Британиядан иборат бўлган БМТнинг Хавфсизлик Кенгашидир. Агар бу беш давлатдан бири дунё сиёсатига оид бирор муҳим қарорга имзо қўймаса, бу қарор қабул қилинмай қолаверади. Кечагина шундай бўлди ҳам: БМТнинг Хавфсизлик Кенгашида Серб жаллодларининг бундан 20 йил олдин Боснияда 8 минг мусулмонни қирғин қилиш расман қатлиом, дея баҳоланиши керак эди. Аммо Русия бу қарорни вето қилди (унга қарши чиқди) ва Серебриница қирғини афсуски расман “қатлиом”, дея тан олинмади.

Айтиш керакки, Ўзбекистон Президенти Ислом Каримовнинг БМТ Хавфсизлик Кенгашини адолатсизликда айблаши Туркия Президенти Тойиб Эрдўғоннинг деярли ҳар куни такрорлайдиган баёнотларидан биридир. Эрдўғон бу баёнотини “дунё 5 давлатдан иборат эмасдир” дея таърифлайди…

Мен Ислом Каримов “Ислом дунё миқёсидаги Диндир, у билан курашиш маъносиздир” ёки “БМТнинг Хавфсизлик Кенгашининг адолатли билан иш юритмаётир”, дейиш билан дунёнинг энг яхши мусулмонига айланиб қолди, демоқчи эмасман. Каримов ҳақиқий маънода бир диктатордир, унинг асосан мусулмонлардан иборат бўлган Ўзбекистон халқига деярли чорак асрдир қилаётган зулми эса “тиллардан достондир”.

Менинг мақсадим Каримовнинг МДҲ ва ШҲТ давлат раҳбарлари йиғилишларида айтган юқоридаги гапларининг маъносиз гаплар эмаслигини таъкидлашдан иборат. Чунки Русия ҳам, Хитой ҳам, Ҳиндистон ҳам дунёни бошқаришни, яъни ўзларича дунё тузуми қуриб, инсониятни ўзларига итоат қилдиришни истайдиган давлатлардир. Бу давлатларнинг раҳбарларига қарата расмий мажлисда“Ислом дунё миқёсидаги Диндир, у билан курашиш маъносиздир” дейиш, сизлар хомхаёллик қилмангизлар, чунки дунёни бошқарадиган ягона куч ва инсониятнинг фитратига (табиатига) ярашадиган ҳақиқий дунё тузуми Ислом дини тузумидир, дейишни билдиради…

Балки Ислом Каримов ўзи айтган гапнинг негизида бу маъно ётганини билмас ёки у бу гапни бу маънода айтмаган бўлиши ҳам мумкин. Чунки у гапининг давомида билиб билмай “қовун туширган”. У бу қисқа нутқида террорчи дейилгандан фақат мусулмонлар тушунилмаслиги керак. Чунки Оврупода ҳам терорчилар борлигини кўряпмиз”, дея қисман мусулмонларнинг ёнини олиш билан бирга “БМТ анъанавий Ислом тарафдорларини қўллаб қувватлаши, фанатик Ислом тарафдорларига қарши эса кураш эълон қилиши кераклигини” айтади. (қаранг: http://dunyouzbeklari.com/archives/107899)

Каримов тушунчасидаги “Анъанавий Ислом дини”нинг асосий хусусиятлари шундан иборат:  Ислом дини деган бир дин бор, бу дин мансублари бўлган мусулмонлар Аллоҳга ишонадилар, намоз ўқийдилар, рамазон рўзасини тутадилар ва шунга ўхшаш ибодатларни адо қиладилар. Аммо Ислом дини ижтимоий сиёсий ҳаётга аралашмаслиги лозим. Бу қоидага ғарбда секуларизм қоидаси ҳам дейилади. Бошчақа айтганда дин бошқа давлат бошқа, Ислом дини ва унинг вакиллари ижтимоий ва сиёсий жараёнларга, яъни жамият ва давлат бошқарувига, дунё бошқарувига аралашмаслиги керак…

Бундай “Анъанавий Ислом” Қуръони Карим олиб келган ҳақиқий Исломга мос эмаслигини динимизни озми кўпми биладиганлар жуда яхши тушунадилар. Қолаверса “Анъанавий Ислом”, “фанатик Ислом” ва шунга ўхшаш атамалар ё Ислом динининг ҳақиқатини тўлиқ тушумайдиганлар ёки бўлмаса, тушунса ҳам унинг ҳақиқатини қабул қилишни истамайдиганлар тарафидан ўртага отилган.

Қуръони Карим Ислом динини “Ҳақиқий Ислом”, дея таърифлайди:

“Аллоҳнинг ҳузурида ҳақиқий дин Исломдир” (Оли Имрон сураси 19 оят).

У ҳолда “Ҳақиқий Ислом” дейилганда қандай дин тушунилади?

“Ҳақиқий Ислом “ дини аввало Тавҳидий имон, яъни Аллоҳнинг таолонинг Роб ва Илоҳ сифатида бирлигини Ширкдан, яъни кўпхудоликдан ажратишдир. Яъни, мусулмон кишининг Робби ва Илоҳи Аллоҳ таолодир. Кўпхудоликка эргашганлар эса ўзларига турли сохта Роблар ва Илоҳлар ясаб, уларга бандалик қиладилар. Бундай сохта Илоҳлар (санамлар, бутлар) турли шаклда бўлиши мумкин. Тарихда инсонлар ўзларига ўхшаган тирик ёки ўлган инсонларнининг ҳайкалларини ясаб, уларни бут қилиб олганлари каби, қуёшни, юлдузларни, ҳайвонларни (масалан, Ҳиндистонда сигирни), қабрларни ва ҳакозларни муқаддас санаб, бутлар ўрнида кўриб, уларга сиғинишган ва бу шаклда мушрик бўлишган. Ҳақиқий Ислом аввало мана шундай кўпҳудоликни (ширкни) рад қилади. Бу Ислом динидаги имоний масаланинг илдизир. Бу илдизнинг энг муҳим нуқтаси эса ўзларини Роб, дея эълон қилган Фиръавн ва Фиръавнзодаларни ва уларнинг тузумларини рад қилишдир.

“Ва (Фиръавн) мен сиз учун энг олий Робман (Парвардигорман), деди” (Нозиат сураси 24 оят)

Қуръони Каримнинг бу оятига кўра Ислом Каримовнинг ўзи ҳам, Русия Президенти Владимир Путин, Хитой Давлат Раиси Си Цзиньпин ва Ҳиндистон Бош Вазири Наренда Модилар ҳам, АҚШ раҳбари Обама, Оврупо Иттифоқи раҳбарлари ҳам, хуллас Аллоҳ таолонинг ҳукмларига амал қилмай, халқларни ўз ҳавойи нафслари билан бошқараётган бутун диктатор ва золимлар Фиръавнзодалардир.

“Ҳақиқий Ислом “ динининг Тавҳидий имондан кейинги хусусияти унинг мукаммал ибодатларидир. Яъни, ихлос ва садоқат билан намоз ўқиш, рамазон рўзасини тутиш, мол мулкидан закот бериш, имкони бўлса ҳажга бориш, Аллоҳ таоло ҳаром қилган нарсалардан ҳазар қилишдир.

Тавҳидий имон ва мукаммал ибодатлардан кейин “Ҳақиқий Ислом “ дини инсониятга сиёсатда Исломий дунёвийлик тузумини таклиф қилади. Яъни, бугунги ваҳший капитализм ва терорчи материализмга асосланган дунё тузумининг сохта ва мунофиқано секуляр демократик  сиёсий тузуми “Ҳақиқий Ислом “нинг дунёвий тузумига мос эмас. Бундай сохта ва мунофиқано секуляр демократик  сиёсий тузум хусусан Мисрда диктатор Сисийни қўллаб қувватлаётган ғарб дунёсининг маҳсулотидир ва у инсоният учун кони зарардир…

У ҳолда  “Ҳақиқий Ислом “ дини сиёсатда таклиф қиладиган дунёвийлик тузуми Эронда мусулмонлиги салла ва соқолдан иборат бўлган шиа руҳонийларининг, яъни ўзларига оятуллоҳ исмини берганларнинг тузуми ми? Ёки бу сиёсий тузум салтанат отадан болага ўтадиган золим араб қиролликларининг диктаторлик режимларими? Ҳаша ва Калла! Асло ва Асло бундай эмас!

“Ҳақиқий Ислом “ дини сиёсатда таклиф қиладиган дунёвийлик тузумида зотан подишоҳлик ва диктаторликка ўрин бўлмайди. Бу тузум саҳиҳ имонга, фойдали илмга, ҳам дунё ҳамда охират қадриятларининг, яъни моддий ва маънавий қадриятларнинг мутаносиблигига, ишларни Шуро асосида амалга оширишга, мусулмон халқнинг ўз раҳбарини ўзи сайлашига (бундай сайлов ғарбнинг сохта ва мунофиқано секуляр демократик тузуми сайловларидан албатта фарқ қилади), нафақат мусулмонларга, балки ғайримуслимларга ҳам ҳақиқий маънода ва адолатли ҳуқуқларни таъминлашга асосланади…

“Ҳақиқий Ислом “ динининг энг муҳим қоидаларидан бири иқтисодда фойизхўрликни (судхўрликни) таъқиқлашидир. Ислом дини бу соҳада ҳалол меҳнатга ва ҳалол фойдага, шахсий мулкчиликка, ҳалол тижоратга ўрин беради. Аммо фойизхўрликни (судхўрликни), порахўрликни, шахс ва жамоатчилик мулкининг талон тарон қилишини ҳаром, деб эълон қилади ва буларни қатъиян таъқиқлайди. Бугунги дунё тузумининг асоси бўлган ваҳший капитализм ёки терорчи материализм тузуми айнан Исломнинг мана шу иқтисодий қоидаларига тиш тирноғи билан қаршидир. Бу анормал дунё тузуми аввало унга эргашган шахсларнинг Аллоҳга имонни тарк қилиб, Шайтонга эргашиши ва ўз ҳавойи нафси йўлида яшашаши билан бошланади.  Шу тарзда моддапараст (ҳамда модапараст), худбин, фақат ўз қорнини ўйлайдиган, бу йўлда ёлғон, кибир, порахуўрлик ва бошқаларга зулм қилишдан тап тормайдиган ваҳший капитализмнинг шахслари ўртага чиқадилар. Бундай номи инсон ўзи илон бандалардан иборат жамиятлар ва давлатлар эса дунёда манфаатпарастлик курашини ва урушларини олиб борадилар. Бугунги ваҳший капитализм ёки терорчи материализм тузуми мана шундай қорни тўйса ҳам кўзи тўймайдиган бандалар ва улар тузган сирти ялтироқ (гўё демократия ва инсон ҳақларини шиор қилган) аммо ичи қалтироқ (аслида эса моддапараст диктатуралар) бўлган давлатларнинг тузумидир. Инсон ва дунё фитратига зид бўлган бу вахший тузумнинг энг ошкор қисмлари дунё иқтисодини бошқараётган катта банклар ва капитализмнинг дунёнинг ҳамма томонига тарқалган халқаро иқтисодий ширкатлар (компаниялар)дир. Ҳозир инсоният шундай бир даҳшатли вазиятга келдики, инсонлар орасида  фойизхўрлик (судхўрлик)сиз ёки бўлмаса банклардан креди (қарз) олмасдан яшашни тасаввур қиладиганлар мутлақ озчиликни ташкил қиладиган бўлиб қолди. Инсоният орасида мутлақ кўпчилик эса фойизхўрлик (судхўрлик)ни ва банклардан креди (қарз) олишни нормал ҳол деб, билади ва буларсиз ҳаётни тасаввур ҳам қила олмайди.  Бундай ҳолни мисол билан тушунтирилганда инсоннинг ўз ота онасини танимай қолишига қиёслаш мумкин. Нормалда инсонлар мусулмон бўладими, ғайримуслим бўладаими ўз ота оналарини албатта танийдилар. Аммо инсоннинг фойизхўрлик (судхўрлик)ни ва банклардан креди (қарз) олишни нормал ҳол деб  билиши ва буларсиз ҳаётни тасаввур қила олмаслиги ўз ота онасини танимаслиги, демак уларни истаса уриши, истаса сўкиши, истаса ўлдириши мумкинлигини билдиради. Бу бугун дунёни ва унда яшаётган 7 миллиардан ортиқ инсониятни бошқараётган ваҳший капитализм ёки терорчи материализм тузумининг энг жирканч натижаси ҳамдир…

Ислом Каримовнинг “Ислом дунё миқёсидаги Диндир, у билан курашиш маъносиздир” деган гапи аслида Ислом тузуми бутун дунё тузумидир ва аввал ҳам, ҳозирда ҳам лаънати Шайтонга эргашишнинг маҳсули бўлган ваҳший капитализм ёки терорчи материализм тузумини дунёда ва инсоният орасида йўқ қиладиган ягона адолатли тузумдир, деган маънони билдиради…

Ҳақиқий Исломнинг яна бир хусусияти таълим тарбияда, яъни бошланғич, ўрта ва олий тизим мактабларида фойдали дунё илмлари (фанлари) ва диний илмларни биргаликда ўргатишга асослангандир. Аслида Ислом динида соҳалар диний ёки дунёвий, деб ажратилмайди. Чунки Исломга кўра бутун соҳалар динийдир. Бунинг маъноси Ислом динининг бу дунё ҳаётига оид илмий ва бошқа қадриятларни ҳам ўз ичига олишини билдиради. Бундай таълимдан мақсад эса янги авлодларнинг ҳам фойдали илм соҳиби мутахассислар ҳамда имонли ва ахлоқли шахслар бўлиб етишишини таъминлашдан иборат. Бу билан айни пайтда шахс, жамият ва давлатларнинг ўнг томон оғмачилиги бўлган таркидунёчиликка (Ватикан давлати каби) ва сўл томон оғмачилиги бўлган моддапарастлик томонга (радикал материализм томонга) оғиб кетишининг олди ҳам олинган бўлади. Яъни, бундай таълим тарбия инсонни унинг фитратига мос, моддий ва маънавий қадриятлардан худбинларча эмас, меъёрида инсоф билан фойдаланадиган шахслар даражасига олиб чиқади…

Ҳақиқий Исломнинг асосий хусусиятларидан яна бири унинг ҳуқуқ тузумидир. Ҳуқуқ инсоннинг ҳаётини, ақлини, мол мулкини, наслини ва обрў эътиборини қўрийдиган қонунлар (ҳукмлар) мажмуасидир. Инсоннинг аввало мана шу беш ҳуқуққа эҳтиёжи бор. Яъни, инсон ҳаёти, ақли, мол мулки, наслини ва обрў эътиборининг хавфсизлиги таъминланган адолатли қонуний заминда (сиёсатда Конституция, яъни Давлат Низоми асосида) нормал фаолият олиб бора олади. Шунинг учун ҳам жамият ва давлат бошқарувининг асосий вазифаси энг аввало шахсларга мана шу ҳуқуқларни таъминлашдан иборат бўлади ки, буни тарихда ҳам, ҳар замон ҳам фақат Ислом динининг ҳуқуқий қонунлари (ҳукмлари) билангина амалга ошириш мумкиндир. Ҳозирги ваҳший капитализм ёки терорчи материализм дунё тузуми бу ҳуқуқларни таъминлаш у ёқда турсин, аввало уларни рад этади ва ўзининг зулм моҳиятини яшириш учун сохта инсон ҳуқуқлари ва эркинликларини шиор қилиб олгандир…

Ҳақиқий Исломнинг яна бир муҳим хусусияти инсон ва жамиятга фақат зоҳирий (ташқи) жиҳатдан эмас, ботиний (ички) жиҳатдан баҳо беришидир. Ҳозирги дунё тузуми инсонни вужуд ва ақлдан иборат мавжудот ўрнида кўраркан, Ислом дини эса инсонни вужуд, руҳ, қалб, ақл ва нафсдан иборат мукаммал мавжудот сифатида таърифлайди. Шунинг учун Ислом дини инсонни қоринини тўйдирадиган ва ақлни шаҳват ва манфаат ўйинларига қурбон қиладиган ўйинчоқликдан чиқариб, руҳи мусаффо, қалби кибир ва риёдан тозаланган ва имонга тўлган, ақли яхшилик ва ёмонликни бир биридан ажратадиган, нафси тазкияланган (покланган) ҳолда фақат яхши истакларга ошино бўлган Аллоҳ таолонинг ҳақиқий бандасига айланишини истайди…

Ислом динидан хабари бўлмаганлар, ажабо бундай мутлақ адолатли тузум қаерда ўзи, тарихда бўлганми ёки фақат хомхаёлликми, деган фикрга боришлари мумкин. Чунки бундай кишиларнинг тасаввурида Ислом дейилганда қолоқлик, хурофот, жоҳиллик, золим султонлар ва уларнинг саройларидаги айшу ишратлар пайдо бўлади. Ҳолбуки, улар Қуръони Каримни ва саҳих ҳадисларни, Ислом дини ва мусулмонларнинг тарихидаги адолат тўла саҳифаларни яхшироқ ўргансалар ҳақиқий Исломнинг адолатли тузумининг аниқ воқеалик эканлигига ўзлари гувоҳ бўладилар.

Хулоса қиладиган бўлсак, Ислом Каримовнинг “Ислом дунё миқёсидаги Диндир, у билан курашиш маъносиздир” деган гапи инсоннинг шахс сифатида ҳам, жамиятлар ва давлатларнинг ҳам Исломий имон асосида ислоҳ қилинишини ва бу асосда янги дунё тузумига асос солинишини билдиради. Дунёни ва инсониятни ҳозирда жаҳаннам азобларига ва зулмларига дучор қилаётган,  дунёнинг бутун давлатларидаги маҳаллалар бошқарувидан бошлаб, давлатлар бошқарувидан то дунё бошқарувигача Фиръавнлашган (диктутурага асосланган, тоғутлашган) дунё тузумига ҳам Ҳақиқий Ислом динининг қонунларига (ҳукмларига) асосланган мана шу Исломий Дунё Тузуми барҳам бериши мумкин ва беради инша Аллоҳ…

Бу мақолани ўқиганларда унда дунё диктаторларининг энг “олий” намоёндалардан бири бўлган Ислом Каримовга катта баҳо берилиб юборлимадимикин, деган савол ҳам туғилиши мумкин. Мен Ислом Каримовнинг Мауммар Каддафий ёки Садддам Ҳусайн каби телба тескари диктатор эмас, давлат бошқарувини ва айниқса дунё сиёсатини яхши тушунадиган ақлли айни пайтда маккор диктатор эканлигини аввалги мақолаларимда ҳам айтганман. Каримов бугунги геополитикада (дунё сиёсатида)  тарозу қаёққа оғаётганини ёки тошлар қаёққа отилиши мумкинлигини жуда яхши тушунади. Масалан, Каримов ШҲТ нинг Уфа йиғилишида бу ташкилотга ядро қуролига эга бўлган Покистон ва Ҳиндистоннинг аъзо бўлишига ҳақли равишда эътироз қилди. Чунки бу давлатларнинг  ШҲТ га аъзо бўлиши бу ташкилотдаги кучлар мувозанатини ўзгартириши мумкин…

Аммо Ислом Каримовнинг фожеаси унинг давлат ва дунё сиёсатининг ўйинларини тушумаслигида эмас, унинг фожеаси билган нарсаларига амал қилмаслиги, айниқса бир нарсани айтадиган, ваъда берадиган бўлса, албатта унинг тескарисини қилишидадир. Унинг Ўзбекистон Президенти сифатидаги деярли 25 йиллик тажрибаси айнан мана шундай ёлғон сиёсат сафсаталари ва зулмлари билан тўлиб тошган…

Қолаверса, Ислом Каримовнинг “Ислом дунё миқёсидаги Диндир, у билан курашиш маъносиздир” гаплари унинг Ислом динини дунёда устун қилиш нияти борлигини ҳам билдирмайди. Дунё у ёқда турсин, у ўзи бошқараётган Ўзбекистонда ҳам Ҳақиқий Ислом динининг тараққиётига йўл очмоқчи эмас. Кейинги пайтда ватанимизда мусулмонларни қама қамашларнинг қайта авж олиши ва бозорларда, кўчларда милиция ходимлари тарафидан мусулмон қизларнинг ҳижобларини ечишга мажбурланиши Каримовнинг давлат бошқарувида диктатура усулидан воз кечишни истамаётганига далилдир…

Ислом Каримов агар истаса ҳозирги вазиятда дунё миқёсида эмас, Ўрта Осиё минтақасида бир мусбат қадам қўя олиши мумкин. Чунки бу сиёсий қадам унинг диктатурасига бевосита хавф туғдирмайди. Бу сиёсий қадам ШҲТ га аъзо бўлган Ўзбекистон, Қозоғистон, Қирғизистон, Тожикистон ва бу ташкилотга аъзо бўлмаган Туркманистон давлатлари орасида Ўрта Осиё иқтисодий ва маъданий ҳамкорлик ташкилотининг тузилишидир. Минтақамизда айни миллат ва айни дин, яъни Ислом дини мансублари бўлган Ўрта Осиё халқлари ва давлатлари орасида бундай ҳамкорлик ташкилотининг тузилиши бугунги геополитик шартларда жуда муҳим эканлиги бир ҳақиқатдир. Буни бошқалар тушунмаса ҳам Ислом Каримов жуда яхши тушунса керак. Чунки Путин бошқарувидаги Русия биринчи имкон туғилиши биланоқ Ўрта Осиёда иккинчи “Украина сценариясини”, Хитойнинг эса имкон туғилиши билан Ғарбий Туркистонда (Ўрта Осиёда) ҳозирда Шарқий Туркистон халқига қилаётган қатлиом сиёсатини амалга ошириши кун каби ошкор. Бу ҳақиқатни Ислом Каримов тушунмаслиги мумкин эмас. Албатта, Хитой ва Русия Ўрта Осиё давлатлари орасида бундай ҳамкорлик ташкилотининг тузулишини исташмайди. Аммо Ислом Каримов истаса бу масалада Нурсултон Назарбоев билан жуда осон тил топишади, Алмазбек Атамбаев билан бу орқали ярашади, Имомали Раҳмонов билан биродароно қучоқлашади, Қурбонгули Бердимуҳамедов билан эса янада иноқлашади.  Чунки мавжуд геополитик шартларда, Ўзбекистон ёки Ўрта Осиё давлатлардан ҳар бири якка ҳолида келажакда буюк давлат бўлиш у ёқда турсин, аксинча давлат сифатида йўқ бўлиб кетиш арафасида турибди…

Ислом Каримов учун Ўрта Осиё давлатлари ҳамкорлик ташкилотини тузиш масаласи тарихда давлат раҳбари сифатида озгина бўлса ҳам яхши ном қолдириши учун сўнгги имкониятдир. Ва имкониятнинг муддати жуда қисқа, нари борса бир неча йилдир…

Намоз НОРМЎМИН

15.07.2015

Илова: Барча мусулмон мўмин биродарларни яқинлашиб келаётган Рамазон байрами билан табриклайман. Бу кунлар Ислом умматининг уйғониш кунларидир. Қуръони Каримда айтилгани каби золимлар истамаса ҳам Аллоҳ ўз нурини тамомлайди ва Ҳақ динини, Ислом динини дунёда устун қилади. Шу кунларга етишиш умиди ва нияти билан ийидингиз муборак бўлсин азизлар! Омин.

 

ISLOM KARIMOVNING ISLOM DINI HAQIDAGI BAYoNOTIGA MUNOSABAT 

Bismillahir Rohmanir Rohim

Ommaviy axborot vositlari xabariga ko‘ra Islom Karimov Ufa shahridagi Shanxay Hamkorlik Tashkilotining yig‘ilishida quyidagi ma’nodagi gaplarni aytgan:

“Islom dunyo miqyosidagi Dindir, u bilan kurashish ma’nosizdir”. (Karimov: Islam – eto mirovaya religiya, borotsya s islamom – eto nonsens. http://dunyouzbeklari.com/archives/107899)

O‘zbekiston Prezidenti bu so‘zlarni dunyoning eng katta diktatorlaridan yoki Islom diniga ko‘ra Fir’avnlaridan uchtasining yuziga qarata aytgan: Bular Rusiya Prezidenti Vladimir Putin, Xitoy Davlat Raisi Si Szinpin va Hindiston Bosh Vaziri Narenda Modi…Karimovning o‘zi ham diktatorlikda ulardan qolishmasada, ammo bu uch davlat rahbarlari har bir harakatlari bilan butun dunyoni goh o‘tirg‘izib, goh oyoqqa turg‘izayotgani ham bir haqiqatdir…

Qolaversa, Putin, Si Szinpin va Narenda Modining Islom dinini dunyo miqyosidagi din sifatida qabul qilmasliklari ham bir haqiqatdir. Putin va Szinpin ashaddiy dahriy, ya’ni ateist, Modi esa Islom diniga ko‘ra shirk hisoblanadigan hindu dini va millatchiligining vakilidir. Ya’ni, kichkina diktator Islom Karimovning dunyoning eng katta 5 besh diktatoridan 3 tasiga (qolgan ikki diktatura AQSh va Ovrupo Ittifoqidir) qarata aytgan bu so‘zlarini o‘ziga xos Islomiy “da’vat” ham deyish mumkin. Qizig‘i shundaki, Ufa shahrida o‘tkazilgan ShHT va BRIKS xalqaro tashkilotlari rahbarlari uchrashuvida Islom dunyosining eng muhim davlatlaridan Eron va Pokiston rahbarlari qatnashgan edilar. Eron shialikni haqiqiy Islom deb biladi (bu aslida Islomiy haqiqatga ziddir), Pokiston esa hozircha dunyoda yadro quroliga ega bo‘lgan nomigagina bo‘lsa ham Islomiy davlatdir. Ammo bu uchrashuvlarda Eron davlat rahbari Hasan Ruhoniy yoki Pokiston Bosh Vaziri Navoz Sharifning Islom Karimovning gapiga o‘xshash gapni aytgani haqida dunyo ommaviy axborot vositalarida xabar berilmadi. Ular bunday gapni aytishganda albatta dunyo matbuoti bunday xabarga o‘rin bergan va hatto uni sensatsiyaga aylantirgan bo‘lardi…

Aytish kerakki, Islom Karimovning ShHT davlat rahbarlari huzurida aytgan bu gapi shunchaki so‘zlar emas, bu yuqori darajali davlat rahbarlarining uchrashuv protokoliga kiritilgan bir bayonot sifatida ham qabul qilindi. Ya’ni, Putin, Si Szinpin va Narenda Modi o‘rni kelganda bu gaplari uchun Karimovning qulog‘ini tortib qo‘yish haqqiga ham ega bo‘ldilar…

Karimov shu yil May oyida o‘tkazilgan MDH davlat rahbarlari uchrashuvida ham yana bir “sensatsiya” gapni aytgandi. U bu uchrashuvda BMTning besh davlatdan iborat Xavfsizlik Kengashining adolatli bilan ish yuritmayotganini ta’kidlagandi. U bilan aslida dunyo tizimining yoki Dunyo Ilonining boshini fosh qilgandi ham. Chunki biz sevmasakda, bugun dunyoda sodir bo‘layotgan voqealarni baholovchi va muhimrog‘i bu voqealarning qaysi tarafga qarab rivojlanishini belgilab beradigan asosiy tashkilot AQSh, Xitoy, Rusiya, Fransiya va Buyuk Britaniyadan iborat bo‘lgan BMTning Xavfsizlik Kengashidir. Agar bu besh davlatdan biri dunyo siyosatiga oid biror muhim qarorga imzo qo‘ymasa, bu qaror qabul qilinmay qolaveradi. Kechagina shunday bo‘ldi ham: BMTning Xavfsizlik Kengashida Serb jallodlarining bundan 20 yil oldin Bosniyada 8 ming musulmonni qirg‘in qilish rasman qatliom, deya baholanishi kerak edi. Ammo Rusiya bu qarorni veto qildi (unga qarshi chiqdi) va Serebrinitsa qirg‘ini afsuski rasman “qatliom”, deya tan olinmadi.

Aytish kerakki, O‘zbekiston Prezidenti Islom Karimovning BMT Xavfsizlik Kengashini adolatsizlikda ayblashi Turkiya Prezidenti Toyib Erdo‘g‘onning deyarli har kuni takrorlaydigan bayonotlaridan biridir. Erdo‘g‘on bu bayonotini “dunyo 5 davlatdan iborat emasdir” deya ta’riflaydi…

Men Islom Karimov “Islom dunyo miqyosidagi Dindir, u bilan kurashish ma’nosizdir” yoki “BMTning Xavfsizlik Kengashining adolatli bilan ish yuritmayotir”, deyish bilan dunyoning eng yaxshi musulmoniga aylanib qoldi, demoqchi emasman. Karimov haqiqiy ma’noda bir diktatordir, uning asosan musulmonlardan iborat bo‘lgan O‘zbekiston xalqiga deyarli chorak asrdir qilayotgan zulmi esa “tillardan dostondir”.

Mening maqsadim Karimovning MDH va ShHT davlat rahbarlari yig‘ilishlarida aytgan yuqoridagi gaplarining ma’nosiz gaplar emasligini ta’kidlashdan iborat. Chunki Rusiya ham, Xitoy ham, Hindiston ham dunyoni boshqarishni, ya’ni o‘zlaricha dunyo tuzumi qurib, insoniyatni o‘zlariga itoat qildirishni istaydigan davlatlardir. Bu davlatlarning rahbarlariga qarata rasmiy majlisda“Islom dunyo miqyosidagi Dindir, u bilan kurashish ma’nosizdir” deyish, sizlar xomxayollik qilmangizlar, chunki dunyoni boshqaradigan yagona kuch va insoniyatning fitratiga (tabiatiga) yarashadigan haqiqiy dunyo tuzumi Islom dini tuzumidir, deyishni bildiradi…

Balki Islom Karimov o‘zi aytgan gapning negizida bu ma’no yotganini bilmas yoki u bu gapni bu ma’noda aytmagan bo‘lishi ham mumkin. Chunki u gapining davomida bilib bilmay “qovun tushirgan”. U bu qisqa nutqida terrorchi deyilgandan faqat musulmonlar tushunilmasligi kerak. Chunki Ovrupoda ham terorchilar borligini ko‘ryapmiz”, deya qisman musulmonlarning yonini olish bilan birga “BMT an’anaviy Islom tarafdorlarini qo‘llab quvvatlashi, fanatik Islom tarafdorlariga qarshi esa kurash e’lon qilishi kerakligini” aytadi. (qarang: http://dunyouzbeklari.com/archives/107899)

Karimov tushunchasidagi “An’anaviy Islom dini”ning asosiy xususiyatlari shundan iborat: Islom dini degan bir din bor, bu din mansublari bo‘lgan musulmonlar Allohga ishonadilar, namoz o‘qiydilar, ramazon ro‘zasini tutadilar va shunga o‘xshash ibodatlarni ado qiladilar. Ammo Islom dini ijtimoiy siyosiy hayotga aralashmasligi lozim. Bu qoidaga g‘arbda sekularizm qoidasi ham deyiladi. Boshchaqa aytganda din boshqa davlat boshqa, Islom dini va uning vakillari ijtimoiy va siyosiy jarayonlarga, ya’ni jamiyat va davlat boshqaruviga, dunyo boshqaruviga aralashmasligi kerak…

Bunday “An’anaviy Islom” Qur’oni Karim olib kelgan haqiqiy Islomga mos emasligini dinimizni ozmi ko‘pmi biladiganlar juda yaxshi tushunadilar. Qolaversa “An’anaviy Islom”, “fanatik Islom” va shunga o‘xshash atamalar yo Islom dinining haqiqatini to‘liq tushumaydiganlar yoki bo‘lmasa, tushunsa ham uning haqiqatini qabul qilishni istamaydiganlar tarafidan o‘rtaga otilgan.

Qur’oni Karim Islom dinini “Haqiqiy Islom”, deya ta’riflaydi:

“Allohning huzurida haqiqiy din Islomdir” (Oli Imron surasi 19 oyat).

U holda “Haqiqiy Islom” deyilganda qanday din tushuniladi?

“Haqiqiy Islom “ dini avvalo Tavhidiy imon, ya’ni Allohning taoloning Rob va Iloh sifatida birligini Shirkdan, ya’ni ko‘pxudolikdan ajratishdir. Ya’ni, musulmon kishining Robbi va Ilohi Alloh taolodir. Ko‘pxudolikka ergashganlar esa o‘zlariga turli soxta Roblar va Ilohlar yasab, ularga bandalik qiladilar. Bunday soxta Ilohlar (sanamlar, butlar) turli shaklda bo‘lishi mumkin. Tarixda insonlar o‘zlariga o‘xshagan tirik yoki o‘lgan insonlarnining haykallarini yasab, ularni but qilib olganlari kabi, quyoshni, yulduzlarni, hayvonlarni (masalan, Hindistonda sigirni), qabrlarni va hakozlarni muqaddas sanab, butlar o‘rnida ko‘rib, ularga sig‘inishgan va bu shaklda mushrik bo‘lishgan. Haqiqiy Islom avvalo mana shunday ko‘phudolikni (shirkni) rad qiladi. Bu Islom dinidagi imoniy masalaning ildizir. Bu ildizning eng muhim nuqtasi esa o‘zlarini Rob, deya e’lon qilgan Fir’avn va Fir’avnzodalarni va ularning tuzumlarini rad qilishdir.

“Va (Fir’avn) men siz uchun eng oliy Robman (Parvardigorman), dedi” (Noziat surasi 24 oyat)

Qur’oni Karimning bu oyatiga ko‘ra Islom Karimovning o‘zi ham, Rusiya Prezidenti Vladimir Putin, Xitoy Davlat Raisi Si Szinpin va Hindiston Bosh Vaziri Narenda Modilar ham, AQSh rahbari Obama, Ovrupo Ittifoqi rahbarlari ham, xullas Alloh taoloning hukmlariga amal qilmay, xalqlarni o‘z havoyi nafslari bilan boshqarayotgan butun diktator va zolimlar Fir’avnzodalardir.

“Haqiqiy Islom “ dinining Tavhidiy imondan keyingi xususiyati uning mukammal ibodatlaridir. Ya’ni, ixlos va sadoqat bilan namoz o‘qish, ramazon ro‘zasini tutish, mol mulkidan zakot berish, imkoni bo‘lsa hajga borish, Alloh taolo harom qilgan narsalardan hazar qilishdir.

Tavhidiy imon va mukammal ibodatlardan keyin “Haqiqiy Islom “ dini insoniyatga siyosatda Islomiy dunyoviylik tuzumini taklif qiladi. Ya’ni, bugungi vahshiy kapitalizm va terorchi materializmga asoslangan dunyo tuzumining soxta va munofiqano sekulyar demokratik siyosiy tuzumi “Haqiqiy Islom “ning dunyoviy tuzumiga mos emas. Bunday soxta va munofiqano sekulyar demokratik siyosiy tuzum xususan Misrda diktator Sisiyni qo‘llab quvvatlayotgan g‘arb dunyosining mahsulotidir va u insoniyat uchun koni zarardir…

U holda “Haqiqiy Islom “ dini siyosatda taklif qiladigan dunyoviylik tuzumi Eronda musulmonligi salla va soqoldan iborat bo‘lgan shia ruhoniylarining, ya’ni o‘zlariga oyatulloh ismini berganlarning tuzumi mi? Yoki bu siyosiy tuzum saltanat otadan bolaga o‘tadigan zolim arab qirolliklarining diktatorlik rejimlarimi? Hasha va Kalla! Aslo va Aslo bunday emas!

“Haqiqiy Islom “ dini siyosatda taklif qiladigan dunyoviylik tuzumida zotan podishohlik va diktatorlikka o‘rin bo‘lmaydi. Bu tuzum sahih imonga, foydali ilmga, ham dunyo hamda oxirat qadriyatlarining, ya’ni moddiy va ma’naviy qadriyatlarning mutanosibligiga, ishlarni Shuro asosida amalga oshirishga, musulmon xalqning o‘z rahbarini o‘zi saylashiga (bunday saylov g‘arbning soxta va munofiqano sekulyar demokratik tuzumi saylovlaridan albatta farq qiladi), nafaqat musulmonlarga, balki g‘ayrimuslimlarga ham haqiqiy ma’noda va adolatli huquqlarni ta’minlashga asoslanadi…

“Haqiqiy Islom “ dinining eng muhim qoidalaridan biri iqtisodda foyizxo‘rlikni (sudxo‘rlikni) ta’qiqlashidir. Islom dini bu sohada halol mehnatga va halol foydaga, shaxsiy mulkchilikka, halol tijoratga o‘rin beradi. Ammo foyizxo‘rlikni (sudxo‘rlikni), poraxo‘rlikni, shaxs va jamoatchilik mulkining talon taron qilishini harom, deb e’lon qiladi va bularni qat’iyan ta’qiqlaydi. Bugungi dunyo tuzumining asosi bo‘lgan vahshiy kapitalizm yoki terorchi materializm tuzumi aynan Islomning mana shu iqtisodiy qoidalariga tish tirnog‘i bilan qarshidir. Bu anormal dunyo tuzumi avvalo unga ergashgan shaxslarning Allohga imonni tark qilib, Shaytonga ergashishi va o‘z havoyi nafsi yo‘lida yashashashi bilan boshlanadi. Shu tarzda moddaparast (hamda modaparast), xudbin, faqat o‘z qornini o‘ylaydigan, bu yo‘lda yolg‘on, kibir, poraxuo‘rlik va boshqalarga zulm qilishdan tap tormaydigan vahshiy kapitalizmning shaxslari o‘rtaga chiqadilar. Bunday nomi inson o‘zi ilon bandalardan iborat jamiyatlar va davlatlar esa dunyoda manfaatparastlik kurashini va urushlarini olib boradilar. Bugungi vahshiy kapitalizm yoki terorchi materializm tuzumi mana shunday qorni to‘ysa ham ko‘zi to‘ymaydigan bandalar va ular tuzgan sirti yaltiroq (go‘yo demokratiya va inson haqlarini shior qilgan) ammo ichi qaltiroq (aslida esa moddaparast diktaturalar) bo‘lgan davlatlarning tuzumidir. Inson va dunyo fitratiga zid bo‘lgan bu vaxshiy tuzumning eng oshkor qismlari dunyo iqtisodini boshqarayotgan katta banklar va kapitalizmning dunyoning hamma tomoniga tarqalgan xalqaro iqtisodiy shirkatlar (kompaniyalar)dir. Hozir insoniyat shunday bir dahshatli vaziyatga keldiki, insonlar orasida foyizxo‘rlik (sudxo‘rlik)siz yoki bo‘lmasa banklardan kredi (qarz) olmasdan yashashni tasavvur qiladiganlar mutlaq ozchilikni tashkil qiladigan bo‘lib qoldi. Insoniyat orasida mutlaq ko‘pchilik esa foyizxo‘rlik (sudxo‘rlik)ni va banklardan kredi (qarz) olishni normal hol deb, biladi va bularsiz hayotni tasavvur ham qila olmaydi. Bunday holni misol bilan tushuntirilganda insonning o‘z ota onasini tanimay qolishiga qiyoslash mumkin. Normalda insonlar musulmon bo‘ladimi, g‘ayrimuslim bo‘ladaimi o‘z ota onalarini albatta taniydilar. Ammo insonning foyizxo‘rlik (sudxo‘rlik)ni va banklardan kredi (qarz) olishni normal hol deb bilishi va bularsiz hayotni tasavvur qila olmasligi o‘z ota onasini tanimasligi, demak ularni istasa urishi, istasa so‘kishi, istasa o‘ldirishi mumkinligini bildiradi. Bu bugun dunyoni va unda yashayotgan 7 milliardan ortiq insoniyatni boshqarayotgan vahshiy kapitalizm yoki terorchi materializm tuzumining eng jirkanch natijasi hamdir…

Islom Karimovning “Islom dunyo miqyosidagi Dindir, u bilan kurashish ma’nosizdir” degan gapi aslida Islom tuzumi butun dunyo tuzumidir va avval ham, hozirda ham la’nati Shaytonga ergashishning mahsuli bo‘lgan vahshiy kapitalizm yoki terorchi materializm tuzumini dunyoda va insoniyat orasida yo‘q qiladigan yagona adolatli tuzumdir, degan ma’noni bildiradi…

Haqiqiy Islomning yana bir xususiyati ta’lim tarbiyada, ya’ni boshlang‘ich, o‘rta va oliy tizim maktablarida foydali dunyo ilmlari (fanlari) va diniy ilmlarni birgalikda o‘rgatishga asoslangandir. Aslida Islom dinida sohalar diniy yoki dunyoviy, deb ajratilmaydi. Chunki Islomga ko‘ra butun sohalar diniydir. Buning ma’nosi Islom dinining bu dunyo hayotiga oid ilmiy va boshqa qadriyatlarni ham o‘z ichiga olishini bildiradi. Bunday ta’limdan maqsad esa yangi avlodlarning ham foydali ilm sohibi mutaxassislar hamda imonli va axloqli shaxslar bo‘lib yetishishini ta’minlashdan iborat. Bu bilan ayni paytda shaxs, jamiyat va davlatlarning o‘ng tomon og‘machiligi bo‘lgan tarkidunyochilikka (Vatikan davlati kabi) va so‘l tomon og‘machiligi bo‘lgan moddaparastlik tomonga (radikal materializm tomonga) og‘ib ketishining oldi ham olingan bo‘ladi. Ya’ni, bunday ta’lim tarbiya insonni uning fitratiga mos, moddiy va ma’naviy qadriyatlardan xudbinlarcha emas, me’yorida insof bilan foydalanadigan shaxslar darajasiga olib chiqadi…

Haqiqiy Islomning asosiy xususiyatlaridan yana biri uning huquq tuzumidir. Huquq insonning hayotini, aqlini, mol mulkini, naslini va obro‘ e’tiborini qo‘riydigan qonunlar (hukmlar) majmuasidir. Insonning avvalo mana shu besh huquqqa ehtiyoji bor. Ya’ni, inson hayoti, aqli, mol mulki, naslini va obro‘ e’tiborining xavfsizligi ta’minlangan adolatli qonuniy zaminda (siyosatda Konstitutsiya, ya’ni Davlat Nizomi asosida) normal faoliyat olib bora oladi. Shuning uchun ham jamiyat va davlat boshqaruvining asosiy vazifasi eng avvalo shaxslarga mana shu huquqlarni ta’minlashdan iborat bo‘ladi ki, buni tarixda ham, har zamon ham faqat Islom dinining huquqiy qonunlari (hukmlari) bilangina amalga oshirish mumkindir. Hozirgi vahshiy kapitalizm yoki terorchi materializm dunyo tuzumi bu huquqlarni ta’minlash u yoqda tursin, avvalo ularni rad etadi va o‘zining zulm mohiyatini yashirish uchun soxta inson huquqlari va erkinliklarini shior qilib olgandir…

Haqiqiy Islomning yana bir muhim xususiyati inson va jamiyatga faqat zohiriy (tashqi) jihatdan emas, botiniy (ichki) jihatdan baho berishidir. Hozirgi dunyo tuzumi insonni vujud va aqldan iborat mavjudot o‘rnida ko‘rarkan, Islom dini esa insonni vujud, ruh, qalb, aql va nafsdan iborat mukammal mavjudot sifatida ta’riflaydi. Shuning uchun Islom dini insonni qorinini to‘ydiradigan va aqlni shahvat va manfaat o‘yinlariga qurbon qiladigan o‘yinchoqlikdan chiqarib, ruhi musaffo, qalbi kibir va riyodan tozalangan va imonga to‘lgan, aqli yaxshilik va yomonlikni bir biridan ajratadigan, nafsi tazkiyalangan (poklangan) holda faqat yaxshi istaklarga oshino bo‘lgan Alloh taoloning haqiqiy bandasiga aylanishini istaydi…

Islom dinidan xabari bo‘lmaganlar, ajabo bunday mutlaq adolatli tuzum qayerda o‘zi, tarixda bo‘lganmi yoki faqat xomxayollikmi, degan fikrga borishlari mumkin. Chunki bunday kishilarning tasavvurida Islom deyilganda qoloqlik, xurofot, johillik, zolim sultonlar va ularning saroylaridagi ayshu ishratlar paydo bo‘ladi. Holbuki, ular Qur’oni Karimni va sahix hadislarni, Islom dini va musulmonlarning tarixidagi adolat to‘la sahifalarni yaxshiroq o‘rgansalar haqiqiy Islomning adolatli tuzumining aniq voqealik ekanligiga o‘zlari guvoh bo‘ladilar.

Xulosa qiladigan bo‘lsak, Islom Karimovning “Islom dunyo miqyosidagi Dindir, u bilan kurashish ma’nosizdir” degan gapi insonning shaxs sifatida ham, jamiyatlar va davlatlarning ham Islomiy imon asosida isloh qilinishini va bu asosda yangi dunyo tuzumiga asos solinishini bildiradi. Dunyoni va insoniyatni hozirda jahannam azoblariga va zulmlariga duchor qilayotgan, dunyoning butun davlatlaridagi mahallalar boshqaruvidan boshlab, davlatlar boshqaruvidan to dunyo boshqaruvigacha Fir’avnlashgan (diktuturaga asoslangan, tog‘utlashgan) dunyo tuzumiga ham Haqiqiy Islom dinining qonunlariga (hukmlariga) asoslangan mana shu Islomiy Dunyo Tuzumi barham berishi mumkin va beradi insha Alloh…

Bu maqolani o‘qiganlarda unda dunyo diktatorlarining eng “oliy” namoyondalardan biri bo‘lgan Islom Karimovga katta baho berilib yuborlimadimikin, degan savol ham tug‘ilishi mumkin. Men Islom Karimovning Maummar Kaddafiy yoki Sadddam Husayn kabi telba teskari diktator emas, davlat boshqaruvini va ayniqsa dunyo siyosatini yaxshi tushunadigan aqlli ayni paytda makkor diktator ekanligini avvalgi maqolalarimda ham aytganman. Karimov bugungi geopolitikada (dunyo siyosatida) tarozu qayoqqa og‘ayotganini yoki toshlar qayoqqa otilishi mumkinligini juda yaxshi tushunadi. Masalan, Karimov ShHT ning Ufa yig‘ilishida bu tashkilotga yadro quroliga ega bo‘lgan Pokiston va Hindistonning a’zo bo‘lishiga haqli ravishda e’tiroz qildi. Chunki bu davlatlarning ShHT ga a’zo bo‘lishi bu tashkilotdagi kuchlar muvozanatini o‘zgartirishi mumkin…

Ammo Islom Karimovning fojeasi uning davlat va dunyo siyosatining o‘yinlarini tushumasligida emas, uning fojeasi bilgan narsalariga amal qilmasligi, ayniqsa bir narsani aytadigan, va’da beradigan bo‘lsa, albatta uning teskarisini qilishidadir. Uning O‘zbekiston Prezidenti sifatidagi deyarli 25 yillik tajribasi aynan mana shunday yolg‘on siyosat safsatalari va zulmlari bilan to‘lib toshgan…

Qolaversa, Islom Karimovning “Islom dunyo miqyosidagi Dindir, u bilan kurashish ma’nosizdir” gaplari uning Islom dinini dunyoda ustun qilish niyati borligini ham bildirmaydi. Dunyo u yoqda tursin, u o‘zi boshqarayotgan O‘zbekistonda ham Haqiqiy Islom dinining taraqqiyotiga yo‘l ochmoqchi emas. Keyingi paytda vatanimizda musulmonlarni qama qamashlarning qayta avj olishi va bozorlarda, ko‘chlarda militsiya xodimlari tarafidan musulmon qizlarning hijoblarini yechishga majburlanishi Karimovning davlat boshqaruvida diktatura usulidan voz kechishni istamayotganiga dalildir…

Islom Karimov agar istasa hozirgi vaziyatda dunyo miqyosida emas, O‘rta Osiyo mintaqasida bir musbat qadam qo‘ya olishi mumkin. Chunki bu siyosiy qadam uning diktaturasiga bevosita xavf tug‘dirmaydi. Bu siyosiy qadam ShHT ga a’zo bo‘lgan O‘zbekiston, Qozog‘iston, Qirg‘iziston, Tojikiston va bu tashkilotga a’zo bo‘lmagan Turkmaniston davlatlari orasida O‘rta Osiyo iqtisodiy va ma’daniy hamkorlik tashkilotining tuzilishidir. Mintaqamizda ayni millat va ayni din, ya’ni Islom dini mansublari bo‘lgan O‘rta Osiyo xalqlari va davlatlari orasida bunday hamkorlik tashkilotining tuzilishi bugungi geopolitik shartlarda juda muhim ekanligi bir haqiqatdir. Buni boshqalar tushunmasa ham Islom Karimov juda yaxshi tushunsa kerak. Chunki Putin boshqaruvidagi Rusiya birinchi imkon tug‘ilishi bilanoq O‘rta Osiyoda ikkinchi “Ukraina ssenariyasini”, Xitoyning esa imkon tug‘ilishi bilan G‘arbiy Turkistonda (O‘rta Osiyoda) hozirda Sharqiy Turkiston xalqiga qilayotgan qatliom siyosatini amalga oshirishi kun kabi oshkor. Bu haqiqatni Islom Karimov tushunmasligi mumkin emas. Albatta, Xitoy va Rusiya O‘rta Osiyo davlatlari orasida bunday hamkorlik tashkilotining tuzulishini istashmaydi. Ammo Islom Karimov istasa bu masalada Nursulton Nazarboyev bilan juda oson til topishadi, Almazbek Atambayev bilan bu orqali yarashadi, Imomali Rahmonov bilan birodarono quchoqlashadi, Qurbonguli Berdimuhamedov bilan esa yanada inoqlashadi. Chunki mavjud geopolitik shartlarda, O‘zbekiston yoki O‘rta Osiyo davlatlardan har biri yakka holida kelajakda buyuk davlat bo‘lish u yoqda tursin, aksincha davlat sifatida yo‘q bo‘lib ketish arafasida turibdi…

Islom Karimov uchun O‘rta Osiyo davlatlari hamkorlik tashkilotini tuzish masalasi tarixda davlat rahbari sifatida ozgina bo‘lsa ham yaxshi nom qoldirishi uchun so‘nggi imkoniyatdir. Va imkoniyatning muddati juda qisqa, nari borsa bir necha yildir…

Namoz NORMO‘MIN

15.07.2015

Ilova: Barcha musulmon mo‘min birodarlarni yaqinlashib kelayotgan Ramazon bayrami bilan tabriklayman. Bu kunlar Islom ummatining uyg‘onish kunlaridir. Qur’oni Karimda aytilgani kabi zolimlar istamasa ham Alloh o‘z nurini tamomlaydi va Haq dinini, Islom dinini dunyoda ustun qiladi. Shu kunlarga yetishish umidi va niyati bilan iyidingiz muborak bo‘lsin azizlar! Omin.

Devami

Бола-чақа (Çoluk-Çocuk, Özbekçe)

Yazarın Notu: Bazı insanlar çoluk-çocuklarını düşünerek zülme rıza gösterirler. Aslında onlar bununla kendileri ve çoluk-çocuklarını zalimlerin kölesine dönüştürürler. İşte bu yazı bu konudadır..

Ушбу мақолани ёзишга мени шоир Иқбол Мирзонинг мана бу шеъри ундади:

БОЛА—ЧАҚА

“Мен кетдим!” — деди Широқ,
Бу сўнгги қарор эди.
Сен ҳам борардинг, бироқ
Бола-чақанг бор эди.

Туғ кўтарди Эр Тўнга,
Кетди Зарафшон бўйлаб.
Секин қайтдинг ортингга
Бола-чақангни ўйлаб.

Бола-чақа, деб сотдинг
Ёвга Юрт оғасини.
Ичкаридан қулатдинг
Тошканд дарвозасини.

Сен ҳам одамсан наҳот?
Ўрнинг йўғу бордайсан.
Дўппи тор келган заҳот
Бола-чақам бор дейсан.

Қуритардим зотингни,
Ўтирмасдим шеър сўйлаб.
Айтолмайман отингни,
Бола-чақамни ўйлаб…

Бу шеър менимча ҳақиқат ва киноя тўла…Ҳамда биз ўзбекларнинг аҳволини энг ёрқин шаклда ифодаланган шеърлардан бири бу.

Биз ўзбеклар болажонмиз, оилажонмиз, доимо ота-онам, бола-чақам, деймиз. Бу тўғрими аслида? Албатта, тўғри! Фақат, битта шарт билан: Ота-онам, бола-чақам, деб Ҳақдан, ҳақиқатдан воз кечиб юбормаслигимиз керак…Яъни, ота-она, бола-чақа масаласи бизни зулмга рози бўлишликка, золимларга қул бўлишга, бошқача айтганда тирик ўликликка бошламаслиги керак…

Туғ кўтарди Эр Тўнга,
Кетди Зарафшон бўйлаб.
Секин қайтдинг ортингга
Бола-чақангни ўйлаб…

Яъни, ота-она, бола-чақангизни ўйлаб, ҳақиқат ҳимоясига, юрт ҳимоясига чиқмадингиз. Секингина курашдан жуфтакни ростлаб юбордингиз…Натижада эса ўзингиз ҳам, ота-онангиз, бола-чақангиз ҳам душманга қул бўлдингизлар, хор бўлдингизлар,сизни сўкишди, уришди, тепишди..аммо Ҳақ сўзни айта олмадингиз, овозингни чиқара олмадингиз..Нега?  Бола-чақангни ўйладингиз…Аслида эса уларни ўйламадингиз, сизга шундай бўлиб туюлди, гўё уларни ўйладингиз, аммо билиб билмай уларни қулликка бошладингиз, ўз қўлингиз билан, ўз ихтиёрингиз билан қул қилдингиз бола-чақангизни…

Биз бу сўзларни даров “ўзбекона” тушунмайлик. Дарров “нима қилайлик, ота-онамиздан, бола-чақамиздан воз кечайликми бўлмаса”, деган хаёлга бормайлик. Юқорида айтилди қаранг:

”Ота-онам, бола-чақам, деб Ҳақдан, ҳақиқатдан воз кечиб юбормайлик…”.

Яъни, аввал имонни, адолатни, ҳақиқатни, яхшиликни ўйлайлик, улар учун курашайлик, ана шундан кейин ота-онам, бола-чақам, дейлик…

Бутун масалаларда бўлгани каби бу масалада ҳам Пайғамбаримиз Муҳаммад (сав) бизга ўрнак ҳисобланадилар. Қаранг айнан “ота-она, бола-чақа” масаласида Қуръони Карим Пайғамбаримизга қандай ҳукм қилмоқда:

“(Эй Муҳаммад), Сизга Илм (Қуръон, Ислом дини) келганидан кейин, ким сиз билан бу ҳақда тортишса (уларга шундай денг): ”Келинглар, бизнинг болаларимизни ва сизнинг болаларингизни ва бизнинг аёлларимизни ва сизнинг аёлларингизни чақирайлик, биз ҳам сиз ҳам улар билан бирга бўлган ҳолда шундай дуо қилайлик: Ким ёлғончи бўлса, шуларга Аллоҳнинг лаънати бўлсин” (Оли Имрон сураси, 61 оят)

Тафсирларда айтилишича, ўша пайтдаги Насоралар пайғамбаримиз билан Ислом дини ҳақида тортишишган, улар Ийсо ас ни Аллоҳнинг ўғли, Аллоҳ талони уч Худодан учинчиси, деб иддио қилишган. Бу оят шу тортишмага жавобан нозил бўлган

Қуръони Каримнинг бу оятидан шуни ўрганамиз: Ҳақиқат учун кураш бошланганда ота-она, бола-чақани ўйлаб, секингина курашдан жуфтакни ростлаб юбормаслик керак экан. Бундай қочиб қолишнинг ўрнига агар биз ёлғончи бўлсак, нафақат ўзимизга, бутун яқинларимизга ёмонлик бўлсин, дейиш ҳам мумкин экан…Чунки Ҳақ тарафида турганлар Аллоҳ таоло улар тарафида эканлигини яхши билишади, шунинг учун ҳам ҳеч тараддуд этмасдан Аллоҳга таваккул қиладилар…

Сен ҳам одамсан наҳот?
Ўрнинг йўғу бордайсан.
Дўппи тор келган заҳот
Бола-чақам бор дейсан…

Ҳозир, Ўзбекистонда айнан шундай вазият мавжуд: Дўппи тор келган, золим диктатура халқимизга ҳеч қандай ҳуқуқ бермай, инсонларимизни зор қақшатмоқда…Ҳокимлар, милиция, прократура ходимлари халқни эзмоқда, сўкмоқда, бор йўғини тортиб олмоқда, ўз манфаатлари учун истаган пайтида халқни пахта теришга ҳайдамоқда…Кўпчилик инсонларимиз эса бола -чақасини, ота онасини ўйлаб, ўзини ўйлаб зулмга розилик билдириб ўтирибди. Аслида эса бу билан ўзининг ҳам, яқинларининг ҳам золим режимнинг қули бўлишига розилик кўрсатмоқда…

Хўш у ҳолда нима қилишимиз керак? Аввало, ҳар бир киши ўзини тузатсин, яъни имонсизликдан, ёлғондан, ёмон ахлоқдан, ароқхўрликдан, очиқ ва сирли фаҳш ишлардан, исрофдан, зулмдан, золимлар тарафида туришдан воз кечсин..Кейин қолганларни ҳам мана шундай ёмонликлардан воз кечишга, яхшиликларга, яъни, Аллоҳ таолога имонга, тоату ибодатларга, тўғриликка, адолатга даъват этсин…Олдин шу ишларни қилайлик, кейин бола чақа ташвишида бўлайлик. Аслида мана шундай яшасак ҳақиқий маънода ота-онамизни, бола-чақамизни ўйлаган бўламиз. Уларни зулмдан ва ҳар хил ёмонликлардан қўриган бўламиз…

Намоз НОРМЎМИН

05.07.2015

Ushbu maqolani yozishga meni shoir Iqbol Mirzoning mana bu she’ri undadi:

BOLA—CHAQA

“Men ketdim!” — dedi Shiroq,
Bu so‘nggi qaror edi.
Sen ham borarding, biroq
Bola-chaqang bor edi.

Tug‘ ko‘tardi Er To‘nga,
Ketdi Zarafshon bo‘ylab.
Sekin qaytding ortingga
Bola-chaqangni o‘ylab.

Bola-chaqa, deb sotding
Yovga Yurt og‘asini.
Ichkaridan qulatding
Toshkand darvozasini.

Sen ham odamsan nahot?
O‘rning yo‘g‘u bordaysan.
Do‘ppi tor kelgan zahot
Bola-chaqam bor deysan.

Quritardim zotingni,
O‘tirmasdim she’r so‘ylab.
Aytolmayman otingni,
Bola-chaqamni o‘ylab…

Bu she’r menimcha haqiqat va kinoya to‘la…Hamda biz o‘zbeklarning ahvolini eng yorqin shaklda ifodalangan she’rlardan biri bu.

Biz o‘zbeklar bolajonmiz, oilajonmiz, doimo ota-onam, bola-chaqam, deymiz. Bu to‘g‘rimi aslida? Albatta, to‘g‘ri! Faqat, bitta shart bilan: Ota-onam, bola-chaqam, deb Haqdan, haqiqatdan voz kechib yubormasligimiz kerak…Ya’ni, ota-ona, bola-chaqa masalasi bizni zulmga rozi bo‘lishlikka, zolimlarga qul bo‘lishga, boshqacha aytganda tirik o‘liklikka boshlamasligi kerak…

Tug‘ ko‘tardi Er To‘nga,
Ketdi Zarafshon bo‘ylab.
Sekin qaytding ortingga
Bola-chaqangni o‘ylab…

Ya’ni, ota-ona, bola-chaqangizni o‘ylab, haqiqat himoyasiga, yurt himoyasiga chiqmadingiz. Sekingina kurashdan juftakni rostlab yubordingiz…Natijada esa o‘zingiz ham, ota-onangiz, bola-chaqangiz ham dushmanga qul bo‘ldingizlar, xor bo‘ldingizlar,sizni so‘kishdi, urishdi, tepishdi..ammo Haq so‘zni ayta olmadingiz, ovozingni chiqara olmadingiz..Nega? Bola-chaqangni o‘yladingiz…Aslida esa ularni o‘ylamadingiz, sizga shunday bo‘lib tuyuldi, go‘yo ularni o‘yladingiz, ammo bilib bilmay ularni qullikka boshladingiz, o‘z qo‘lingiz bilan, o‘z ixtiyoringiz bilan qul qildingiz bola-chaqangizni…

Biz bu so‘zlarni darov “o‘zbekona” tushunmaylik. Darrov “nima qilaylik, ota-onamizdan, bola-chaqamizdan voz kechaylikmi bo‘lmasa”, degan xayolga bormaylik. Yuqorida aytildi qarang:

”Ota-onam, bola-chaqam, deb Haqdan, haqiqatdan voz kechib yubormaylik…”.

Ya’ni, avval imonni, adolatni, haqiqatni, yaxshilikni o‘ylaylik, ular uchun kurashaylik, ana shundan keyin ota-onam, bola-chaqam, deylik…

Butun masalalarda bo‘lgani kabi bu masalada ham Payg‘ambarimiz Muhammad (sav) bizga o‘rnak hisoblanadilar. Qarang aynan “ota-ona, bola-chaqa” masalasida Qur’oni Karim Payg‘ambarimizga qanday hukm qilmoqda:

“(Ey Muhammad), Sizga Ilm (Qur’on, Islom dini) kelganidan keyin, kim siz bilan bu haqda tortishsa (ularga shunday deng): ”Kelinglar, bizning bolalarimizni va sizning bolalaringizni va bizning ayollarimizni va sizning ayollaringizni chaqiraylik, biz ham siz ham ular bilan birga bo‘lgan holda shunday duo qilaylik: Kim yolg‘onchi bo‘lsa, shularga Allohning la’nati bo‘lsin” (Oli Imron surasi, 61 oyat)

Tafsirlarda aytilishicha, o‘sha paytdagi Nasoralar payg‘ambarimiz bilan Islom dini haqida tortishishgan, ular Iyso as ni Allohning o‘g‘li, Alloh taloni uch Xudodan uchinchisi, deb iddio qilishgan. Bu oyat shu tortishmaga javoban nozil bo‘lgan.

Qur’oni Karimning bu oyatidan shuni o‘rganamiz: Haqiqat uchun kurash boshlanganda ota-ona, bola-chaqani o‘ylab, sekingina kurashdan juftakni rostlab yubormaslik kerak ekan. Bunday qochib qolishning o‘rniga agar biz yolg‘onchi bo‘lsak, nafaqat o‘zimizga, butun yaqinlarimizga yomonlik bo‘lsin, deyish ham mumkin ekan…Chunki Haq tarafida turganlar Alloh taolo ular tarafida ekanligini yaxshi bilishadi, shuning uchun ham hech taraddud etmasdan Allohga tavakkul qiladilar…

Sen ham odamsan nahot?
O‘rning yo‘g‘u bordaysan.
Do‘ppi tor kelgan zahot
Bola-chaqam bor deysan…

Hozir, O‘zbekistonda aynan shunday vaziyat mavjud: Do‘ppi tor kelgan, zolim diktatura xalqimizga hech qanday huquq bermay, insonlarimizni zor qaqshatmoqda…Hokimlar, militsiya, prokratura xodimlari xalqni ezmoqda, so‘kmoqda, bor yo‘g‘ini tortib olmoqda, o‘z manfaatlari uchun istagan paytida xalqni paxta terishga haydamoqda…Ko‘pchilik insonlarimiz esa bola -chaqasini, ota onasini o‘ylab, o‘zini o‘ylab zulmga rozilik bildirib o‘tiribdi. Aslida esa bu bilan o‘zining ham, yaqinlarining ham zolim rejimning quli bo‘lishiga rozilik ko‘rsatmoqda…

Xo‘sh u holda nima qilishimiz kerak? Avvalo, har bir kishi o‘zini tuzatsin, ya’ni imonsizlikdan, yolg‘ondan, yomon axloqdan, aroqxo‘rlikdan, ochiq va sirli fahsh ishlardan, isrofdan, zulmdan, zolimlar tarafida turishdan voz kechsin..Keyin qolganlarni ham mana shunday yomonliklardan voz kechishga, yaxshiliklarga, ya’ni, Alloh taologa imonga, toatu ibodatlarga, to‘g‘rilikka, adolatga da’vat etsin…Oldin shu ishlarni qilaylik, keyin bola chaqa tashvishida bo‘laylik. Aslida mana shunday yashasak haqiqiy ma’noda ota-onamizni, bola-chaqamizni o‘ylagan bo‘lamiz. Ularni zulmdan va har xil yomonliklardan qo‘rigan bo‘lamiz…

Namoz NORMO‘MIN
05.07.2015

 

Devami