AFGANİSTAN’DA TALİBAN ZAFERİ ÜZERİNE SORULAR- CEVAPLAR

*ABD yenildi mi, yenilmedi mi?

*Taliban’ın ‘kolay’ zaferinin sebepleri: İşgal yönetiminin iflası, Mazlumiyet, Halkın huzur ve asayiş arayışı

*Uyuşturucu meselesi

*Halk Taliban’dan mı kaçıyor? 

*Göç olayı ve yalan haberler

*Taliban’ın iktidarla imtihanı

BURHAN KAVUNCU  Türkistander Başkanı

20 yıllık savaş sürecini yakından izlemeyenler Taliban’ın Afganistan’ı 10 gün gibi kısa bir süre içinde nasıl tümüyle ele geçirdiğini düşünerek şaşırıyor. Her zamanki komplo teorileri de eklenince 15 Ağustos 2021 Kâbil zaferi oldukça karmaşık görünebilir. Halbuki hiçbir savaşın 10 günde kazanılmayacağı, sadece öncesindeki yüzlerce cephe savaşı ve 20 yıl boyunca devam eden olaylar düşünülünce bu işin sanıldığı kadar kolay olmadığı görülür. Son on günde 34 vilayetin büyük çoğunluğunun savaşmadan teslim olması, Taliban’ın ezici bir üstünlük kurmuş olmasının bir neticesi.  Peki Taliban bu üstünlüğü hangi dinamiklerle sağladı, bunun için 20 yılda yaşananlara kısaca bir göz atmamız gerekiyor.

Taliban’ın kesin zaferi ve NATO müttefiklerinin yenilgisinin sebepleri üzerinde durmadan önce, ABD gerçekten yenildi mi sorusunun cevabını arayalım.

1.ABD YENİLDİ Mİ YENİ BİR OYUN MU KURUYOR?

(Son dakika: 30-31 Ağustos 2021 Kâbil görüntüleri, ABD yenilgisinin tam bir hezimet olduğunu net olarak ortaya koydu. Biden’ın 11 Eylül tarihine rağmen Taliban’ın 31 Ağustos ültimatomuna boyun eğerek 15 günde telaş içinde bütün elemanlarını çıkarma çabaları ve havaalanı hangarlarındaki uçak, helikopter dahil bütün askeri malzemeyi imha etme görüntüleri, hezimetin belgesi olarak tarihe geçmiştir.)

ABD’yi ‘kadir-i mutlak’ bir güç olarak görenlerin söylediği  “Amerika aslında yenilmedi” tezleri aslında emperyalistlerin farklı alanlardaki üstünlüğüne bakılarak galibiyeti önemsiz  görme psikolojisidir. Elbette Afganistan halkının kayıpları çok büyük. Batılı kaynaklara göre savaş sırasında öldürülen Afgan sivil sayısı 47425, Taliban mensubu 52 bin (toplam 100 binden fazla) iken 66 bin de işbirlikçi Afganistan ordusu askerinin öldüğü kayıtlara geçmiş. Buna karşılık ABD’nin kaybı 2500, diğer NATO ülkeleri 1150, ABD’ye çalışan Afgan 3900 olmak üzere ölen toplam 173 bin kişiden 166 bini Afganistan halkından 7500’ü de işgal kuvvetlerinden olarak açıklanmış.  (1) Ülkenin yerle bir edilmesi, kaynaklarının talan edilmesi sonucu oluşan ekonomik kayıplar zaten malûm. Bundan önceki ABD’nin Vietnam (1975), İngiltere’nin Hindistan (1947), Fransa’nın Cezayir (1962) yenilgilerinde de insan kaybı, ekonomik kayıplar bakımından emperyalistlerin daha avantajlı olduğu, bağımsızlığına kavuşan ülkelerin büyük kayıplar verdikleri, ayrıca daha sonraki krizlerle başa çıkamadıkları gibi yorumlar yapılabilir. Rusya’nın 1989 Afganistan yenilgisinde de durum farklı değildi.  Ama bütün bunlar mazlum milletlerin emperyalist işgalciler karşısında şartları yerine getirdiklerinde zafere ulaşabilecekleri gerçeğini değiştirmiyor.

Afganistan’da Amerika gerçekten yenildi mi, yoksa planlı bir hamle ile bölgede yeni oyunlar mı kuruyor? Bu konuda, ABD’li yetkililerin 15 Ağustos öncesinde yaptıkları açıklamalara bakmamız yeterince bir fikir verebilir.

8 Temmuz 2021 günü Başkan Joe Biden, Beyaz Saray’da yaptığı basın toplantısında Taliban’ın Afganistan’da kontrolü ele geçirebileceğini beklemiyoruz. Dünya standartlarında donatılmış 300 bin Afganistan askeri 75 bin Taliban üyesine yenilmeyecekdedi. Bir gazetecinin itiraz ederek “İstihbaratınızın değerlendirmesine göre Afgan Hükümeti çökecek…” dediğinde ise “Hayır, bu doğru değil. Böyle bir sonuca ulaşmadılar. Taliban’ın önüne çıkanları ezerek ülkede kontrolü ele geçirmesi ihtimaller dışında” cevabını veriyordu. Bu diyaloglar aslında Taliban zaferinin aylar öncesinden kapıya dayandığını gösteriyor. (2)Sahayı takip edenler ülkenin yarıdan fazlasının Taliban’ın kontrolüne girdiğinden haberdardı. ABD yönetiminin Taliban zaferini kabullendiğini, sadece sürecin daha uzun süreceğini tahmin ettiğini söyleyebiliriz.

Aynı gün (8 Temmuz 2021) Beyaz Saray sözcüsü Jen Psaki yaptığı açıklamada “Bu, 20 yıllık askeri olarak kazanılamamış bir savaş” ifadelerini kullandı. Psaki, Afganistan savaşı için bir zafer ilanı yapmayacaklarını vurguladı. (3)

ABD’nin Afganistan maslahatgüzarı (ABD’nin Kâbil Büyükelçisi konumunda) Ross Wilson yine 8 Temmuz günü Taliban’a “Harekatı derhal durdurması ve ateşkes” çağrısı yaptı. (4)

2020 Şubat ayında Katar’da (Doha) yapılan anlaşmaya göre ABD ve müttefiklerinin Mayıs 2021’e kadar Afganistan’ı terk etmesi gerekiyordu. 2021’de ABD Başkanlığını devralan Joe Biden  14 Nisan 2021’de, geri çekilmeyi 11 Eylül 2021 tarihine ertelediğini açıkladı. ABD’nin tek taraflı olarak anlaşmayı bozması, geri çekilme takvimini değiştirmesi ve hava saldırılarını artırması üzerine, Taliban da Mayıs 2021’den itibaren işgal kuvvetlerine saldıracağını açıkladı. Kâbil hükümeti güçlerine karşı da 14 aydır yavaşlattığı operasyonlarını yeniden şiddetlendirdi. Ross Wilson, ABD B-52 bombardıman uçaklarının durduramadığı Taliban’ı bu sözlerle tehdit ediyordu.

ABD Afganistan’dan geri çekilme kararını (2014)almadan önceki yıllarda ve sonraki 7 yılda, kurdukları kukla hükümete ve orduya büyük bir yatırım yapmıştı. Her türlü teçhizatını sağladığı 300 bin kişilik bu ordunun Taliban’ı uzun süre durdurmaya gücünün yeteceğini hesaplıyordu. Afganistan’ın Yeniden İnşası Özel Teftiş Heyeti (SIGAR),  Temmuz 2021 raporunda Afganistan ordusu için bu tarihe kadar 88 milyar $ harcandığını kaydetmiş. Raporda “yolsuzluğun yıpratıcı etkileri hakkında endişeler ve gerçek askeri güce ilişkin verilerin doğruluğunun kuşkulu olduğu” da belirtiliyor. (5)

Daha önce vilayet merkezlerine saldırmayacağını açıklayan Taliban, ABD hava saldırılarının sürmesi üzerine stratejisini değiştirerek 5 Ağustos’ta Kuzey vilayetlerini ele geçirmeye başladı. Sekiz vilayet merkezinin düşmesini müteakip Beyaz Saray sözcüsü Jen Psaki Taliban’ın Afganistan’daki hızlı ilerleyişinin farkında olduklarını, ancak burada asıl sorumluluğun Afgan güvenlik güçlerinde olduğunu ifade ederek, “Bizim görüşümüz şu ki Afgan ulusal güvenlik güçleri (Taliban’a karşı) savaşabilecek yeterli ekipman ve eğitime sahiptir ve bu durum onların masada elini güçlendirebilecek bir unsurdur. Afganistan’a istikrar ve barışı getirebilecek tek çözümün siyasi süreç olduğuna inanıyoruz.” dedi. Taliban’a karşı Afgan güvenlik güçlerine ve Kabil yönetimine her türlü desteği vermeye devam edeceklerini vurgulayan Psaki, “Fakat günün sonunda kendi geleceklerinin nasıl olacağına Afganlılar karar verecekler” diyerek durumdan pek de umutlu olmadığını ima ediyordu. ABD’nin bugüne kadar Afgan yönetimine ve güvenlik güçlerine hem silah ve eğitim hem de ekonomik destek anlamında ciddi katkı yaptığını anlatan Psaki, 2022 savunma bütçesinde de Afgan ordusuna 3,3 milyar dolar ayrıldığını söyledi. (6) Demek ki, bu ‘ordu’nun 2022’de de var olacağını öngörmüşler. ABD ‘aklı’ bu kadar parayı sokağa atmıştı.

ABD’nin Merkez Komutanlığı (Ortadoğu ve Afganistan operasyonları için kuruldu, 1983), Taliban’a karşı hava saldırılarını son güne kadar devam ettirdi.  Merkez Kuvvetleri Komutanı Org.Kenneth Mc Kenzie ABD, Afgan güçlerini desteklemek için son günlerde hava saldırılarını artırdı ve Taliban’ın saldırılarını sürdürmesi halinde bu düzeyi artırılmış desteği gelecek haftalarda da sürdürmeye hazırız” dedi. Mc Kenzie’ye göre “Taliban’ın zaferi önlenemez değil” di . (7)

İlk ele geçirilen (6 Ağustos 2021) şehirlerden Şibirgan’a yapılan B-52 bombardımanında 200 civarında Taliban savaşçısı hayatını kaybetti. (8)  7 Ağustos günü Taliban kontrolüne geçen Kunduz şehrinin bombalanması sonucu büyük bir yangın çıktı. Bu saldırılarla Taliban’ı durdurmanın yanı sıra kukla hükümete de “arkandayız” mesajını canlı tutmayı amaçladılar. (9)- (10). Nitekim Taliban, savaşı sona erdirecek operasyonlarına hız verirken, “ABD’nin hava saldırılarını, Kâbil hükümetinin saldırılarını ve çok sayıda sivilin bu saldırılarda hayatını kaybetmesini” gerekçe olarak gösteriyordu.(11)  Doha anlaşmasına (Şubat 2020) aykırı olarak düzenlenen hava saldırılarında çok sayıda kayıp veren Taliban, bunun intikamını alacağını açıkladı. (12)

ABD’nin 2009’dan itibaren bu savaşın çıkmaz sokak olduğunu gördüğü ama 2010’dan sonra asker sayısını artırıp savaşı şiddetlendirerek son bir kere şansını denediği, daha sonra da bu işi (işgali) Afganistanlı ortakları üzerinden sürdürebilme ihtimali üzerinde çalıştığı anlaşılıyor. 2009’da İşgal kuvvetleri komutanı David McKiernan’ın  “durumun kötü olduğu ve ilave 30 bin askere ihtiyaç duyulduğunu” bildirmesi üzerine, Obama’nın Afganistan politikasını gözden geçirmeden önce, acilen 17 bin asker daha yolladığını hatırlayalım.(13)

2008-2016 arasında ABD başkanı olan Barack Obama Afganistan’daki asker sayısını önce (2010’da) 100 bine çıkardı (14) , sonra 2014’te “savaş misyonunun sona erdirileceği” iddiasıyla 10 bin civarına indirdi. (15)

Aslında ABD’nin Afganistan’da işgali sürdüremeyeceğini yani yenilgiyi fiilen kabul ettiği tarih, Obama’nın “savaş misyonu sona erdi” dediği 2014 yılıdır. Bu aynı zamanda Taliban’ın zaferinin başlangıcıdır. Nitekim bu tarihten itibaren ABD Taliban’la müzakere masasına oturmuş, Kabil’deki kuklalarının rahatsızlığına rağmen ‘Afganistan bataklığından kurtulmanın’ çarelerini aramaya başlamıştı. İşin en zor tarafı ‘başı eğik olarak çıkmamak’ ve ‘müttefiklerini ortada bırakan güvenilmez güç’ durumuna düşmemekti. Neticede ikisi de oldu.

Etnik ve mezhebî  fay hatları (Tacik, Özbek ve Hazaralar arasındaki düşmanlık) yeteri kadar derin olsaydı, 2021’den sonra Kuzey İttifakı kendisinden beklenen savaşı sürdürebilirdi.  2001 öncesinde aslında bu fay hatları çok keskindi ve geçmişte bir vahdete asla imkân vermemişti. Ama ABD işgal yönetimi mevcut bölünmüşlüğü etkisiz hale getirerek Afganistan halkını birleştirmeyi ‘başardı’.

Sovyet Rusya, on yıl işgal altında tuttuktan sonra 1989’da Afganistan’ı terk ettiğinde arkasında komünist Necibullah yönetimini bırakmıştı. Necibullah da 3 sene dayandı ve sonunda Taliban tarafından idam edilerek (1996) cezasını buldu.

ABD’nin Afganistan’ı işgali sırasında ve geri çekilirken açıkladığı hedeflerinin başında, Taliban’ı etkisizleştirmek ve güvenilir/ güçlü bir Afgan hükümeti bırakmak olduğunu biliyoruz. Askeri operasyonlarla Taliban’ı yenemedi, etkisizleştirmeyi başaramadı. Arkasında bırakmayı düşündüğü “güvenilir/ güçlü” Afgan hükümeti ise geri çekilme tarihi olan 11 Eylül’den bir ay önce ortadan kalktı. Yani ABD, Rusya kadar bile başarılı olamadı. Vietnam’da bile bu kadar büyük bir bozgun havası yoktu. Bugün (31.Ağustos 2012) itibariyle askerlerini ülkeden çıkarmak için zamanla yarışması, 11 Eylül demesine rağmen Taliban’ın 31 Ağustos ültimatomuna boyun eğmesi, havaalanında bekleyen işbirlikçilerini bırakarak kaçması ile ilgili görüntüler hafızalardan silinmeyecektir.

                                                                                    Kâbil havaalanı hangarında, kaçan ABD’lilerin tahrip ettiği askeri helikopterler

29 Şubat 2020’de Doha anlaşmasını yaparken, 2021’den sonra da kukla hükümetin işbaşında kalacağını öngörüyordu. Ama muhatabını yok sayan kibiri yüzünden anlaşmayı bozdu ve saldırılara devam etti. Hem kuklasını kaybetti, hem de Taliban’ın tartışmasız zaferine boyun eğmek zorunda kaldı. Müzakere sürecinde Eşref Gani’nin Geçiş Hükümeti modeline yanaşmaması, savaş ağalarıyla birlikte katliam, işkence ve soygunlara devam etmesi ve ABD’nin de hava saldırılarının sürmesi önemlidir. Barış süreci böylece tıkandı ve Taliban savaşarak zafere yürüdü. Allah Taliban Müslümanlarına kutlu bir zafer ihsan etti.

ABD fırsatçılığı, yenilgi ve geri çekilme durumlarında bile fırsatlar yaratmayı gerektirir. Elbette bu yenilgi sonrasında da gelişmeleri lehine çevirmek isteyecek ve fırsatlardan yararlanmaya çalışacaktır.

 

2.Taliban zaferinin, halkın Talibanı İstemesinin Sebepleri:

a-BATILILARIN İŞGALİ ALTINDA GEÇEN YİRMİ YIL

Taliban’ın zaferini kolaylaştıran, hatta neticeyi tayin eden dersek mübalağa etmiş olmayız, 20 yıllık işgal yönetimidir.

ABD’nin Irak işgali bütün olumsuzluklarına rağmen başarılıdır. Çünkü Irak artık 2003 öncesine dönemeyecek şekilde parçalandı.  Irak’ta mezhebi ve etnik fay hatları (Kürt, Arap, Türkmen, Şii, Sünni unsurlar arası düşmanlık) ABD ve İngiltere tarafından başarılı bir şekilde derinleştirildi. Afganistan’da ise tam tersi oldu. Asla uzlaşamayan kabile ve mezheplerden oluşan halk (Peştun, Tacik, Hazara, Özbek, Türkmen, vd) 20 yıl boyunca devam eden olaylardan dolayı işgalcilerden ve kukla yönetimden nefret etmekte birleşti. Afganistan, tarihinin hiçbir döneminde birlik olmaya bu kadar yakın olmamıştı. Bunu başaran da ABD aptallığı “US stupidity”dir.

Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, 2001 yılında başlayan Afganistan işgal operasyonun baş sorumlusu ABD olmakla birlikte buna meşruiyet sağlayan BM GK (Çin ve Rusya dahil) kararıdır. Operasyona katılan diğer 35 ülke yani tüm Batı dünyası ve uluslararası emperyalist sistem,  Afganistan işgalinin sorumluluğunu birlikte paylaşmaktadır.

İşgalden kısa bir süre sonra, ABD’den getirilen Hamid Karzai başkanlığında kukla bir Afgan hükümeti kuruldu. Kukla yönetimi, devşirilmiş Peştun bireyler ile Kuzey İttifakı olarak adlandırılan Taliban karşıtı gruplar oluşturuyordu. Bu yönetimle birlikte Afganistan halkı, Batılılar- Avrupalılar tarafından yönetilmenin nasıl bir şey olduğunu yakından görmüş oldu. 20 yıllık yönetim süresince halkın hayatını iyileştirecek, refahını sağlayacak hiçbir gelişme olmadı. Ülkede son derece ilkel olan ulaşım, su, kanalizasyon, sağlık, iletişim ve üretim faaliyetlerinde bir iyileşme görülmedi. Ama kötü muamele, haksızlık, rüşvet ve yolsuzluklar, açlık, işsizlik ve sefalet aynen devam etti. Hatta durum daha da kötüleşti. ABD ve işbirlikçileri Afganistan’a bir çivi bile çakmadı denilse yanlış olmaz. Sadece askeri operasyonlar için gerektiği kadar yollar yapıldı. Küçük bir işbirlikçi zümreye belli bir miktar refah sağlandı. TV ve kuaförler açıldı. Kadın modernleşmesini adı altında bazı kurs, yarışma ve showlar düzenlendi. Batılıların Afganistan’daki 20 yıllık yönetimi sadece kokuşmuş bir düzen ile çürümüş bir işbirlikçi sınıf yarattı.

ABD ve müttefikleri sık sık ‘yanlışlık’ operasyonları da yaptılar. 20 yıl boyunca hastaneler, okullar, düğün evleri, konvoylar ‘yanlışlıkla’ bombalandı, binlerce sivil öldürüldü. Örnek olarak Eylül 2009’da Kunduz’da iki petrol tankerinden mazot alan siviller Alman komutanın talebi üzerine ABD uçakları tarafından bombalandı, 200’den fazla sivil öldü. Açılan soruşturmada Almanya Savunma Bakanı istifa etti, ama kimse ceza almadı. Mart 2012’de Kandehar’da üç evi basan ABD askerleri 9’u çocuk 3’ü kadın 16 kişiyi öldürdü. (16) (https://www.setav.org/afganistanda-bir-sivil-oldurmek-kac-dolar/ ) Avustralyalı askerlerin karıştığı 57 olayın soruşturmasında “savaş kültürünün utanç verici kaydı” Genel Kurmay Başkanı tarafından açıklandı. Rapora göre 39 sivil, atış eğitimi olarak keyfi biçimde öldürülmüştü (17) (https://www.aa.com.tr/tr/dunya/avustralya-askerlerinin-afganistan-da-39-sivili-oldurdugu-ortaya-cikti/2048646). Ekim 2015’te Kunduz’daki hastane bombalanmasında 42 sivil (18)- (19), Eylül 2019’da Helmend’de düğün salonu bombalanmasında en az 40 sivil, Eylül 2019’da Nangarhar’da tarlada çalışan 30 işçi (20), Nisan 2018’de Kunduz’da diploma töreni yapılan bir okulun bombalamasında en az 100 çocuk (21), Ekim 2018’de Kandehar’da düğün konvoyunun vurulmasında en az 5 sivil (22) hayatını kaybetti.  ABD’nin dünyanın başka işgal bölgelerinde de bu tür yanlışlıkları bol bol yaptığını hatırlayınca bunun geleneksel Amerikan aptallığı veya Batılı vurdumduymazlığı olabileceği düşünülebilir.(23) (https://www.mepanews.com/ingiltere-afganistanda-yaptiklarimizla-gurur-duyuyoruz-46452h.htm ).

Afganistan’da yaşayan farklı etnisitelerden bütün halkın Batılılar ve işbirlikçilerinden nefret etmesinin sebebini sadece bu “yanlışlık” operasyonları ile izah etmek doğru olmaz. Kötü, hatta çirkin ve zalimane yönetimin 20 yıl devam etmesinin doğurduğu nefret, bence “yanlışlık” katliamlarından daha etkili olmuştur. Kukla hükümetin önde gelenlerinin lüks yaşantıları, yurt dışına kaçırıldığı söylenen paralar, işgal yönetiminin kokuşmuşluğunun halktan gizlenemeyen boyutları küçümsenmemeli.

Yirmi yıl önce Taliban’a karşı olan ve Kuzey İttifakı’nı destekleyen Tacik, Özbek ve Hazaralar artık kendi liderlerinden ve işgalcilerden nefret ediyordu. Taliban’ın hiçbir zaman ele geçiremediği Tacik ağırlıklı Badahşan vilayet merkezi Fayzabad’ın, 2021’de savaşmadan nasıl teslim olduğunu görmek gerekir. Özbek nüfusun yoğun olduğu Kunduz, Meymene, Şibirgan şehirleri benzer şekilde kolayca Taliban’a geçti. Hemen hemen bütün il ve ilçe merkezlerinde vali ve komutanlar, “aksakallıların Taliban’a karşı savaşılmamasını istediğini” söyleyerek teslim oldular. Kuzey bölgelerde yaşayan Özbek ve Tacikler, hatta Şii Hazaralar bile Taliban tarafından yönetilmeyi tercih etti.

b-TALİBAN’IN MAZLUMİYETİ

Taliban’ın 1996’da Kâbil’i almasından 2001’de ABD tarafından şehir merkezlerinden çıkarılmasına kadar geçen beş yıllık dönem, dünyada birçok ülkede “dinî taassubun sert uygulaması” olarak görülse de, Afganistan halkının algısı farklıydı. 1992’de sona eren komünist yönetim sonrasında İslâmî hizipler arasındaki çatışmalar ve çözümsüzlük durumu öylesine bir kaos yarattı ki, halk “Ruslar- komünistler olaydı daha iyiydi” demeye başlamıştı. Otorite boşluğu nedeniyle artan hırsızlık, gasp, tecavüz olaylarına kendine mücahid diyen tiplerin de dahil olduğu görülüyordu. Farklı etnik grupları temsil eden hizipler halkı canından bezdirmişti. Böyle bir ortamda ortaya çıkan Taliban hareketi, kısa zamanda kabilecilik-hizipçilik ve asayişsizliğin alternatifi oldu. İlk olarak Kandehar’da huzurun sağlandığını duyan halk, diğer şehirlerden gelerek Taliban’ın kendilerini de yönetmesini istedi. Buna rağmen etnik kutuplaşmalar da etkisini sürdürdü ve özellikle Kuzey bölgelerde Taliban kontrolü tümüyle sağlayamadı. Bunda Taliban’ın “Peştun karakterli bir hareket” olmasının rol oynadığı söylenebilir. Peştun bölgelerde ortaya çıkması, kabileciliğe tepki olmasına rağmen mensupları arasında etnik ayrım yapanların da bulunabilmesi, medrese talebe ve hocalarından oluşan Taliban hareketinin bir kısım Tacik- Özbek ve Hazaralar tarafından “Peştun milliyetçisi” olarak algılanmasına sebep oldu.

2001 Ekim ayında ABD işgal hareketi başladığında Afganistan’ın %70’ten fazlasını yöneten Taliban, genel olarak halktan sempati görüyordu. Ama, ABD ordusunun yüksek askeri teknolojisi karşısında fazla direnemedi.  Aralık ayında Kabil ve büyük şehirlerden çekildi. Kendine “İslamî” diyen Kuzey İttifakı grupları ABD işgalini sevinçle karşıladılar. Çekilme sırasında işgalciler ve işbirlikçi gruplar tarafından esir alınan Taliban üyeleri, uzun sakalları çekiştirilerek hakarete uğratıldı. Taliban mensupları ve taraftarları her yerde gözaltı merkezleri,  toplama kampları ve hapishanelerde kötü muamelelere maruz kaldı. Özbek Cümbüş-ü Milliyi İslamî lideri Reşid Dostum yakaladığı 10 bin civarında Taliban, Özbekistan İslami Hareketi, Türkistan İslam Partisi üyesini Kunduz bölgesinde Tır konteynırlarında boğarak ve Kale-i Ceng’de topluca kurşuna dizerek öldürdü. (Leyli çölünde 7 bin, Cenk kalesinde 3 bin kişi). Dostum’un işlediği savaş suçu Deşt-i Leyli Katliamı olarak tarihe geçti. (Dostum son kez Afganistan’dan kaçmadan önce bu katliama atıfta bulunuyor. (24)https://www.mepanews.com/rasid-dostum-binlerce-kisiyi-oldurdugu-katliami-savundu-yine-aynisini-yapacagim-46397h.htm )

Taliban ve diğer örgüt mensuplarının bu şekilde katledilmeleri bir savaş suçu oluşturuyordu. ABD’li yetkililer Dostum hakkında bir soruşturma başlattıklarını açıklayarak kendilerini savundular. Soruşturma sonucunda bu kişinin cezalandırılmak bir yana CB yardımcısı, Savunma Bakanı ve Mareşal gibi rütbelerle ödüllendirildiği görüldü.

Batılı işgalciler ve işbirlikçi Kuzey İttifakı tarafından yapılan zulümler, kötü muamele  ve katliamlar 20 yıl boyunca devam etti. Taliban çevresindeki Müslümanların uğradığı bu zulümler, halk arasında bir “mazlumiyet” anlatısı oluşturdu.

c-ASAYİŞSİZLİK: SAVAŞ AĞALARI- ARBAKİLER

İşgalciler ülke yönetiminde, Kuzey İttifakı’nı oluşturan Özbek-Tacik-Hazara gruplarla ve zamanla aşiretlerden ayrışarak müstakil güçlere dönüşen savaş ağalarıyla birlikte hareket etti. Peştunlar içinde ise aşiret yapısının alt örgütlenmesi olan ama yapının dışında gelişen Arbakileri destekledi. Arbakiler hakkında gazeteci Levent Kemal Acta Fabula’da şunları yazıyor: Bu güç temelde klasik dönemde aşiretlerin töresel meclisinin hükümlerini uygulamak için özel bir milis (arobaki-arabaki-arbaki) yapılanmasına dayanıyordu. Arobaki ya da arbakiler, meclisin koyduğu cezayı ihlal edenlerin cezalandırılmasından sorumluydu. Ancak bu durum daha sonra genel olarak yerleşik ve kentli, zengin ve tanınmış kişilerin geleneksel meclisten (jirgadan) farklı örgütlenmelerinin askeri gücüne dönüştü. (…) Tüm bu güçler Taliban’ın da bel kemiğini oluşturan Peştun aşiret sistemine bağlı sosyal, siyasal, askeri gelişmelerdi ve ABD Afganistan’ı işgalinden yaklaşık dokuz yıl sonra, 2010’da Peştun arbakileri Taliban’a karşı kullanmayı tercih etti. Bu girişim bir anlamda Peştun kökenli Taliban’a karşı aşiret hareketini tetiklemeyi hedefliyordu. Oldukça riskli bu planın arbakiler üzerinden uygulamaya konması ABD’nin beklediği sonuçları getirmedi. Arbaki milisleri yağma, tecavüz, işkence, hırsızlık, keyfi infazlar gibi pek çok suç işledi ve Taliban’a karşı hedeflenen yerel güvenlik sağlanamadığı gibi hiçbir kurumla resmi bağı bulunmayan arbakilerin liderleri konumundaki kişiler savaş ağaları olarak güçlendiler. Savaş ağalarına bağlı milis güçlerin kurumsallaştırma çalışmaları kapsamında Afgan Yerel Polis Gücü olarak tanımlandılar. Genel planda amaçlanan Peştunların, Peştunlara karşı olması idi. Ancak bu plan günün sonunda ABD desteğini yitirmesi ile güçlerinin büyük bir çöküş yaşadığı Kabil hükümetine bağlı çok sayıda Arbaki’nin görev aldıkları yerleşimlere yaklaşan Taliban karşısında dağılması ile sonuçlandı”. (25)

 

Bu çetelerin işlediği hırsızlık, soygun, tecavüz, cinayet gibi her türden suçlar NATO- ABD tarafından himayesinde yapılıyordu. Buna işgalci askerler,  işbirlikçi yetkililer ve yakınlarının yaptığı yargısız infaz, gasp, el koyma filleri de eklenince Afganistan yaşanması imkânsız bir ülke haline geldi.

Türkiye ve Batılı medyanın iddialarının aksine, Afganistan’dan göç olayının sebebi Taliban değil işgalcilerin oluşturduğu kaos, işsizlik ve korku iklimidir. İşgal yönetiminin yol açtığı fakirlik ve asayişsizlikten bıkan insanlar çareyi, ülkeyi terk etmekte buluyor.

İddia edilenlerin tam aksine, Taliban’ın güçlenmesine paralel olarak göç miktarında önemli miktarda azalma olmuştur. Taliban’ın kontrol altına aldığı bölgelerde suç oranının neredeyse sıfıra yaklaştığı, halkın kendini daha güvende hissettiği bilinmektedir. 2021’e yaklaşırken, 2001 öncesinden farklı olarak Özbek, Tacik ve Hazaralar da kendileri için Taliban yönetimini daha güvenli görmeye başladılar.

Taliban zaferinde arbakilerin, savaş ağalarının, resmi yetkililerin, işgal güçlerinin oluşturduğu güvensizlik ortamı büyük ölçüde etkili olmuştur.

4.UYUŞTURUCU MESELESİ

Taliban döneminde önce konrol altına alınmaya çalışılan, 2001’de de tümüyle yasaklanan haşhaş üretimi 2001’den sonra işgalciler tarafından tümüyle serbest bırakıldı. ABD- NATO işgali süresince uyuşturucu üretiminin onlarca kat arttığı BM kayıtlarında mevcut. (26)

Taliban’ın yasaklama kararı aldığı 2001 yılı (yeşil renk sıfır)  okla gösterilmiş

BM ve batılı medya 2001 sonrasında işgal yönetimi dönemindeki artışın daha çok Taliban kontrolündeki bölgelerde meydana geldiği iddia etmektedir. İşgalcilerin çok büyük miktarda uyuşturucu ticareti yaptığı iddialarına karşı bundan da Taliban’ı sorumlu tutma çabası komiktir.

Afgan halkı arasındaki uyuşturucu bağımlılığının rekor seviyelere yükselmesi de, işgalcilerin “sömürge ülkelerde halkı uyuşturma” genel politikasıdır.

 

5.GÖÇ OLAYI- YALAN HABERLER- HALK TALİBAN’DAN MI KAÇIYOR?

Uzun süredir Türkiye medyasında “Afgan göçmenlerin Taliban’dan kaçtığı” algısı oluşturuldu. Bunun arkasında iktidara yakın gazetecilerin “Kabil havaalanı muhafızlığı için gerekçe” bulma gayreti olduğu görülüyor. Tam tersine Türkiye’ye gelen Afganların büyük çoğunluğunun 2018 ve 2019’da giriş yaptığı, 2020 Doha anlaşmasından sonra göçün yavaşladığı tespiti, göçün Taliban’dan kaçışla ilgili olmadığını gösteriyor.

15 Ağustos günü Kabil Havaalanı’ndaki korkunç görüntüler de, halkın Taliban korkusuyla kaçtığı propagandalarına malzeme olarak kullanıldı. Havaalanına koşanlar içinde işbirlikçiler, işkenceciler, savaş suçlularının yanısıra, ekmek parası için işgal yönetiminde çalışan sıradan insanlar da vardı. Yirmi yıllık dönemde çok sayıda insanın ekmek parası için yönetimin hizmetinde çalışması tabiidir. Türkiye diplomatik temsilciliklerinde tercüman olarak çalışanlardan, diğer elçiliklere iaşe sağlayanlara kadar herkesi işbirlikçi olarak değerlendirmek doğru değil. Taliban bu nedenle “genel af” ilan etti. Ama yüzbinleri bulan bu insanların ‘hangilerinin işbirlikçi, hangilerinin ekmeğinin peşinde koştuğunun ayırt edilemeyeceği ve hesap sorulacağı’ korkusunun yan ısıra, gelişmiş bir ülkeye kapağı atmayı amaçlayanların da bulunduğunu düşünmek gerekir. 40 milyona yakın bir nüfus içinde ülkeden kaçmaya çalışan bir grubu, “halk Taliban’dan kaçıyor” diye göstermek, bir medya ahlaksızlığı idi.

FoxNews’un yalan haberini Hürriyet, Sözcü, Posta, HaberSOL, İndependent Türkçe olduğu gibi kullandı                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                     Nitekim 2015’te Suriye’de meydana gelen bir infaz görüntüsünü “Burka giymeyen kadını infaz ettiler” diye yayınlayanlarınki de aynı ahlaki durumun sonucu. ABD’den FoxNews’un uydurduğu haberi Hürriyet’ten GazeteSOL’a, Haber Global’den Sözcü’ye ve İndependent Türk’e kadar bütün Türkçe medya aynı başlıkla verdi. Habere konu olan videonun çekildiği olay yerindeki bir duvarda, Arapça olarak “Tanzim-i el Kaide, Cephet-ün-Nusra” yazısı okunuyordu. Yani video el Nusra’nın bulunduğu Suriye’de, Nusra’nın el-Kaide’den ayrıldığı 2016 öncesinde çekilmişti. Afganistan veya Taliban’la bir ilgisi yoktu. Ayrıca videodaki konuşmalardan infaz edilen kadının “burka giymediği için” değil “fuhuş yaptırdığı” için cezalandırıldığı anlaşılıyordu. Bundan önce de Taliban imzalı “12- 45 yaş arası kadınların isim listelerinin istendiği, bu kadınların mücahitlerle evlendirilmek üzere götürüleceği”  yazılı metinler sosyal medyada paylaşılmış, bu iğrenç iddianın da düzmece olduğu daha sonra ortaya çıkmıştı.

 

“Afganistan İslam Emirliği” imzalı yazının Takhar’da dağıtıldığı, 12- 45 yaş arası Özbek kadın- kızların isimlerinin istendiği, mücahidlerle evlendirileceği, … gibi çirkin ifadeler içerdiği gibi i,ddialar Türkiye’de milliyetçi çevrelerde yayıldı.

 

 

 

 

 

 

6.TALİBAN BAŞARILI OLACAK MI?

Dünya Müslümanları Filistin’den Türkistan’a kadar Taliban’ın zaferini kutlarken, Türkiye ve bazı Arap ülkelerinde komplo teorileriyle malûl zihniyetler “ABD’nin aslında yenilmediği, Taliban’ın danışıklı olarak iktidara getirildiği” tezlerine sarıldılar. ABD’li yetkililer ve gazeteciler bile askeri mağlubiyeti kabul ederek yeni Vietnam sendromunu dillendirirken, ‘bizden’ bazılarının Afganistan müslümanlarının zaferine kara çalmaya yeltenmeleri, bizdeki problemin sonucu.

Bundan sonraki soru Taliban’ın kurduğu “Afganistan İslam Emirliği’nin” neler yapacağı? Elbette bu başarının da sonunda fiyaskoya dönüşmesi için her şey yapılacak. Önemli olan Afganistan Müslümanlarının basiret ve dirayeti.  Ama önce iyi niyet, sonra gerekli şartların yerine getirilmesi halinde Allah’ın yardımının muhakkak olduğuna iman ediyoruz.

Özellikle farklı etnik unsurlardan oluşan Afganistan toplumunda Özbek- Tacik- Hazara ve daha küçük toplulukların kavmî kimlikleri, ana dilleri toplumsal mutabakat metni olan anayasada, yasalarda yer almalı, sosyal ve kamusal alanlarda hiçbir engelle karşılaşmamalı, hatta mili birliğin güçlenmesi için farklı kültürlerin daha da geliştirilmesi sağlanmalıdır.

Üretim biçimi ve buna bağlı yaşama tarzı 100 yıl öncesinde olan bir ülkenin işi kolay değil. Teknoloji transferi, sınai üretim ve yatırımlarda gerekli sermaye birikimi için dışarıya ihtiyaç duyulacaktır. Emperyalist devletlerin bunu kullanması, ambargo veya ekonomik baskılar, bağımsız İslâmî Afganistan’ı zorlayacaktır. Dünyadaki diğer örnekler, Müslümanların iktidarla imtihanının pek başarılı olmadığını gösterdi.

Türkistanlı Müslümanların duaları, doğru hareket eden Müslümanlarla birliktedir.

 

 

  1. https://tr.euronews.com/2021/08/17/afganistan-da-20-y-ll-k-abd-isgali-doneminde-kac-kisi-oldu
  2. https://www.trthaber.com/haber/gundem/abd-istihbaratinin-kabil-sinavi-taktik-mi-fiyasko-mu-602628.html
  3. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/beyaz-saray-sozcusu-jen-psakiden-afganistan-isgali-itirafi/2298713
  4. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abdnin-afganistan-maslahatguzarindan-talibana-ilerleyisini-durdurmasi-cagrisi/2297592).
  5. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58199039
  6. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/beyaz-saray-sozcusu-psakiye-gore-afgan-yonetimi-talibana-karsi-koyacak-guce-sahip/2330436
  7. https://www.dw.com/tr/abd-taliban%C4%B1n-zaferi-%C3%B6nlenemez-de%C4%9Fil/a-58638761
  8. https://www.milliyet.com.tr/dunya/afgan-kentleri-tek-tek-dusuyor-6569985
  9. https://tr.euronews.com/2021/08/04/abd-ucaklar-afganistan-da-taliban-n-silah-ve-muhimmat-deposunu-bombalad
  10. https://www.ntv.com.tr/dunya/abd-giderayak-talibani-bombaladi,3oHrd3gDEUG0Y3tbCzIepA
  11. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abdnin-afganistandaki-taliban-hedeflerine-21-22-temmuzda-4-hava-saldirisi-duzenledigi-one-suruldu/2312597
  12. https://www.mepanews.com/abd-katar-ve-pakistan-uzerinden-afganistani-bombaliyor-46313h.htm)
  13. https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/afganistana-ek-abd-askeri-42786)
  14. https://www.amerikaninsesi.com/a/abd-afganistan-dan-cekilmeyi-erteliyor/3008866.html)
  15. https://tr.euronews.com/2016/07/06/obama-afganistan-da-8-bin-400-abd-askerinin-kalacagini-acikladi
  16. https://www.setav.org/afganistanda-bir-sivil-oldurmek-kac-dolar/
  17. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/avustralya-askerlerinin-afganistan-da-39-sivili-oldurdugu-ortaya-cikti/2048646
  18. https://tr.sputniknews.com/20160428/afganistan-kunduz-abd-hastane-bombalama-1022446501.html
  19. https://www.amerikaninsesi.com/a/nato-afganistan-da-hastane-bombaladi/2990233.html
  20. https://www.cnnturk.com/video/dunya/taliban-yerine-dugunu-vurdular
  21. https://www.yenisafak.com/dunya/medresede-vahsi-katliam-3192642
  22. https://www.mepanews.com/kabil-hukumeti-kandaharda-dugun-konvoyunu-vurdu-20426h.htm
  23. https://www.mepanews.com/ingiltere-afganistanda-yaptiklarimizla-gurur-duyuyoruz-46452h.htm
  24. https://www.mepanews.com/rasid-dostum-binlerce-kisiyi-oldurdugu-katliami-savundu-yine-aynisini-yapacagim-46397h.htm
  25. https://actafabula.net/afganistan-ve-talibana-dair-4-soru-4-cevap/
  26. https://www.bbc.com/news/world-asia-58308494

 

Devami

“Türkistan-Der” den hüzünlü iftar geçesi

04.07.2015

 

Doğu Türkistan’daki Müslümanlara karşı Çin vahşeti ve zulmü bütün dünya kamuoyunun gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Buradaki Müslümanlara Ramazan ayında oruç tutmak bile yasaklandı…

Böyle görülmemiş Çin baskısı ve zulmü Türkiye’de yaşayan Türkistanlıları de derin bir şekilde etkiliyor. Onlar Doğu Türkistan’daki Müslüman kardeşlerinin kaderlerini paylaştıklarını her fırsatta ortaya koymaya çalışıyorlar.

03 Temmuz Cuma günü İstanbul’da yapılan “Türkistan-Der” iftarında da genellikle Türkistan bölgesinde, özellikle Doğu Türkistan’da Müslümanlara karşı yapılmakta olan akıl almaz baskı ve işkenceler gündemde idi.

Tam olarak adı “Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği” olan “Türkistan-Der” iftar geçesi bütün Türkistanlı Müslümanların kardeşliği ve işbirliği ruhunda gerçekleşti.

İftar gecesine Türkiye’de muhacerette bulunan Batı ve Doğu Türkistanlı Müslümanların yanında İstanbul’daki başta İMH, İHH, Mazlum-Der, Maarif Derneği, Kuzey Haber Ajansı, AKDAV, Kudüs Der, Fatih Gençlik Merkezi  ve başka sivil kuruluşların vekilleri katıldılar.

Gecede bir konuşma yapan  “Türkistan-Der” Genel Başkanı Burhan Kavuncu katılımcılara Türkistan’daki genel durum ve dernek olarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Sayın Kavuncu Türkiyeli ve dünya Müslümanlarını Türkistan Müslümanlarının yaşamakta olduğu zulüm günlerinde onları yalnız bırakmamaya davet etti.

İftarda ehli ilimlerden Sadikcan Domla (Özbek dilinde) ve Şeyh Nurullah (Tacik dilinde) birer konuşma yaptılar.

“Türkistan-Der” iftar gecesinde bir konuşma yapan İMH Genel Sekreteri Mehmet Bulayir de Türkiye Müslümanların her zaman Türkistanlı kardeşlerinin yanında olduğunu vurguladı.

20150703_212635

20150703_212746

 

“Türkistan-Der” Haber merkezi 

Devami

Ramazan Ayınız Mübarek Olsun

Bismillahir Rahmanir Rahim

Essalamu alaykum ve Rahmatullah!

“Türkistan-Der” olarak İslam Ümmetinin Ramazan ayının hayırlı olmasını dileriz.

Allah (cc) tutacağımız oruçlarımızı kabul buyursun, günahlarımızı mağfiret etsin, tövbelerimizi kabul etsin. İslam ümmetindeki zulüm ve göz yaşları en kısa sürede sona ersin, inşa Allah!

“Türkistan-Der” Yönetim Kurulu

18.06.2015

Devami

Sovyet rejimi Hive Hanlığı’nı 95 yıl önce yıkmıştı

95 yıl önce Timur devletinin uzantısı olan Hive hanlığı Sovyet yönetimi tarafından ortadan kaldırıldı

Hive Hanlığı, Timur devletinin parçalanmasından sonra 16.Yüzyılın başlarında Türkistan’ın kuzeyinde ortaya çıktı. Lenin yönetimindeki Sovyet rejiminin yerli uzantıları tarafından 1920 yılında bitirildi.

1917 yılında Ekim devriminden sonra Lenin yönetimi Türkistan’daki halklara özgürlük sözü verdi. Ancak kısa sürede yeni sömürge politikası oluşturan Bolşevik rejimi Türkistan’a kendi adamlarını gönderdi ve burada sözde Halk Cumhuriyeti kurma teşebbüsleri başlattı.

Bu dönemde Türkistan’da Buhara Emirliği, Kokand ve Hive hanlığı olmak üzere üç mahalli devlet vardı.

1918 yılında Kokand’da Ruslardan bağımsız olarak kurulan Kokand Cumhuriyeti Lenin yönetimi tarafından kanlı şekilde ortadan kaldırıldı.

Hive hanlığının yerine Harezm Halk Cumhuriyeti kurulması planlandı. Bunun için Moskova’daki Sovyet rejiminin uzantıları Harezm’de “Genç Hiveliler” adında bir araya geldi ve Hive hanına kaşı ayaklanmaya önderlik etti. Bu gelişmeler üzerine son Hive Hanı Cüneyd Han Sovyetlere ve onların yerli uzantılarına karşı koymaya çalıştı, ama başarılı olamadı. Tahtından vazgeçmek mecburiyetinde bırakıldı.

Sovyetlerin etnik kimlik politikasını yöneten Stalin, Harezm Halk Cumhuriyeti topraklarını yeni oluşacak Özbekistan ve Türkmenistan Sovyet Sosyalistik cumhuriyetleri arasında paylaştırdı. Böylece Türkistan halklarına verilen özgürlük vaatleri tamamen unutularak Orta Asya’da SSSR birliğine bağlı beş Komünist Özerk Cumhuriyet kurulmuş oldu.

Dünya Bülteni

Devami

Pakistan’da ‘Babürname ders kitabı olsun’ önerisi

05.06.2015

Pakistanlı yazar Amir, Babür’ün Pakistan tarihinde çok önemli bir yeri olduğunu belirterek Babürname kitabının okullarda okutulmasını önerdi

Pakistan’da Babür Şah tarafından kaleme alınan Babürname kitabının ders kitabı olarak okutulması gündeme geldi.

Pakistanlı tanınmış gazeteci Ayaz Amir “Babürname” eserinden yola çıkarak “Bizim Müslümanlığımız nereye dayanıyor?” adında bir yazı yayınladı.

Yazar makalesinde “Timurlar doğrudan bizim ecdadımız sayılır. Ancak ülkemizdeki siyasiler bu gerçeği ne kadar kabul ediyorlar. Onlar atalarımızın miraslarına ne kadar sahip çıkmaktadırlar” diye sordu.

Ayaz Amir BBC BBC’nin Özbek hizmetine verdiği demeçte ise şunları söyledi:

“Tabii ki, Babürler Pakistan’da çok meşhurdur. Ancak nedense biz Babürler yerine Moğollar demeyi tercih ediyoruz. Yani Hindistan’da Babür hanedanının kuruluşundan bu yana onlar bu ad ile tanındı. Babürlerin mimari, sanat ve kültür eserlerinin canlı örnekleri sadece Pakistan’da değil Hindistan’da çok meşhurdur. Delhi’ye seyahat eden herkes Babür’ün orada çok popüler olduğunu görür.”

Bu görüşlerinden yola çıkarak Ayaz Amir yazısında Babür’ün en önemli eseri olan “Babürname”yi Pakistan’daki okullarda eğitim programına dahil edilmesini teklif ediyor.

Amir’in yazısındaki ilgili kısım şöyle:

“Hindistan ve Pakistan tarihinde en büyük etki Babür ve oğullarına aittir. Babür çok derin bir kişiliğe sahip olduğu için onun eseri de çok ciddi şekilde öğrenilmesi lazım. Pakistan devlet olarak İslam dini temelinde ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bizim Babürname’yi öğrenmemiz yeni nesillerin ruhuna olumlu etki yapar diye düşünüyorum.”

Dünya Bülteni

Devami

Türkmenistan – Afganistan sınırında askeri hareketlilik

Türkmenistan – Afganistan sınır bölgesinde Özbek askerlerinin yanı sıra Rus askeri uzmanların yerleştirildiği bildirildi

Türkmenistan – Afganistan sınırında Özbekistan’dan sınır birlikleri ve Rus askeri uzmanların konuşlandığı öne sürülürken Türkmenistan’ın da bölgeye asker gönderdiği açıklandı.

Türkmenistan Gündemi gazetesinde yer alan haberde Afganistan’ın sınır köylerinde yaşayan halkın da Özbek askerlerin Türkmen topraklarında varlığını gözlemlediklerini belirttiği bilgisine yer verildi.

Daha önce yerel medya Türkmenistan ve Özbekistan cumhurbaşkanları arasında bir telefon görüşmesi yapıldığını duyurmuştu. Özbek lider İslam Kerimov ve Gurbanguli Berdimuhamedov iki tarafı ilgilendiren bölgesel ve uluslararası konular hakkında görüş alışverişinde bulunmuşlardı.

Yaklaşık bir ay önce ise Rus askeri eğitmenlerin de Türkmen-Afgan sınırında göreve başladıkları bildirildi. Türkmenistan Gündemi Gazetesi, Rusya’nın Türkmenistan’a Afganistan sınırını korumak için yardım ettiğini öne sürdü.

Bu ayın başında ise Tahtabazar sınır bölgesine Türkmen yedek askerlerinin yerleştirildiği ortaya çıkmıştı.

Dünya Bülteni

Devami

Doğu Türkistan’da 1 milyon insan susuz

Doğu Türkistan’ın Hoten şehrinde Çin’in su vermemesi sebebiyle 1 milyon insan hastalık tehlikesiyle karşı karşıya…

Doğu Türkistan’ın Hoten bölgesinde Çin işgal yönetiminin iki sene önce uygulamaya koyduğu tasarruf projesi sonucu 1 milyondan fazla insan temiz sudan mahrum şekilde yaşıyor.

Şehir sakinlerinden alınan bilgiye göre 2 milyon nüfusa sahip şehirde sadece 750 binlik bir nüfus suya sahip olabilirken susuzluk sebebiyle salgın hastalıklar da artıyor. Şehre suyun 1995’teki nüfus rakamlarına göre verildiği ve bu sebeple su sıkıntısının her geçen gün arttığı belirtiliyor.

Çin yönetimi ise iki yıldır üzerinde çalıştığını iddia ettiği temiz su projesi ile şehrin suya kavuştuğunu iddia ediyor ancak Uygur yöneticiler bu ifadeleri yalanlıyor ve halkın temiz suya ulaşmasında ciddi sıkıntılar çektiklerini, uzak bölgelerdeki kaynaklardan eve su taşımak zorunda kaldıklarını belirtiyor. Şehir halkı, kış şartları sebebiyle donan kaynaklardan evlerine su taşıyor.

Uygurlar, şehre sınırlı miktarda verilen suyun da dezenfekte edilmediğini ve temiz olmadığını ifade ediyor. Bu sebeple şebeke suyunu içenlerde de çeşitli hastalıklara rastlandığı kaydediliyor.

Dünya Uygur Kongresi’nden yapılan açıklamada da Hoten şehrinde susuzluk sorununun ciddi boyutlara ulaştığı ve işgalci Çin yönetiminin bu konuda gerekli adımları atmayarak şehir halkını cezalandırdığı ifade edildi.

Dünya Bülteni

Devami

Çin, Afganistan Talibanı ile görüşmüş

Çin’in önceki ay Afganistan Talibanı’ndan bir heyeti ülkede ağırladığı ve görüşmeler yaptığı öne sürülüyor. Görüşme Taliban tarafından da doğrulandı

Afganistan’daki Taliban Hareketinin Katar’daki siyasi büro şefi Kariddin Muhammed başkanlığındaki bir heyetin 2014 yılının Kasım ayı sonunda Çin’de temaslarda bulunduğu bildirildi.

Taliban’a göre heyet Çin yönetimine “Afganistan İslami Emirliği’nin konumunu ve önemini” anlattı. Ancak tarafların Pekin’de yaptıkları görüşmenin detayları basına açıklanmadı.

Kasım ayında Çin yönetiminin Taliban’la görüşme niyetinde olduğu ve Afganistan’da 100 Milyar dolarlık yatırıma hazırlandığı duyurulmuştu. Afganistan’ın yeni seçilen Cumhurbaşkanı Eşref Gani de Çin’i ziyaret ederek ülkenin lideri ile görüşmeler yapmıştı. Çin yönetimi ekonomik ve askeri yönden yeterli güce sahip olmasına rağmen yakın komşusu Afganistan’daki istikrarsız durumdan tedirgin olduğunu gizlemiyor. Bu tedirginliğin temelinde Afganistan’daki uyuşturucu ticareti ve Taliban saflarında savaşan Uygurlar olduğu ifade ediliyor.

Çin’in Afganistan hükümeti ve Taliban hareketi arasında nasıl arabuluculuk yapacağı belirsizliğini koruyor.

Bölge uzmanı Ahmet Reşit BBC için yazdığı makalede Çin’in bugüne kadar hiçbir yabancı devletteki karışıklıklara aracı olarak katılmadığını belirtti. Başka gözlemciler ise Afganistan’da böyle bir göreve soyunan Japonya, İsviçre, Türkiye ve Katar devletlerinin başarısızlığını vurguluyor.

Afganistan sorununun önemli noktalarından biri de bu ülkedeki krize direkt müdahale etkisine sahip olan Pakistan’ın konumu. Bilindiği gibi bu devletin iç istikrarı sürekli olmadığı gibi, kendi Taliban’ı ile baş etmede de tam başarı sağlayamıyor.

Dünya Bülteni

Devami

Sovyetler’in Afganistan işgalininin 35. yılı

Sovyetler Birliği Komünist Politbüro, 8 Aralık 1979’da Leonid Brejnev’in ofisinde Afganistan’a asker gönderme kararı almıştı

Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a asker gönderme kararı almasının üzerinden 35 yıl geçti. Karar, 8 Aralık 1979’da Komünist Politbüro’nun kritik konularda kararlar için toplandığı Leonid Brejnev’in ofisinde alınmıştı.

10 yıl süren Afganistan’daki savaşta Sovyet hükümetinin arşivlerine göre 15 bin kişi öldürülmüştü. Öldürülen Afganların sayısı ise en az iki milyon olarak ifade ediliyor.

Afganistan’da 27-28 Nisan 1978 Nisan devrimi yaşanmıştı. Devrimin nedeni Cumhurbaşkanı Muhammed Davud rejiminin komünist gazeteci Mir Ekber Hayber’i öldürmesi idi. Muhalifler cenazeyi bahana ederek bir gösteri düzenledi. Ayaklanmayı organize eden Afganistan Demokratik Halk Partisi liderleri Nur Muhammed Taraki ve Babrak Karmal aynı gün tutuklandı. Bu partinin başka bir lideri Hafızullah Amin olaylardan önce ev hapsine alınmıştı.

Bu olayları aslında Sovyet istihbarat yetkilileri örgütlemişti. Olaylara çok geçmeden kan karıştı. Hafızullah Amin taraftarlarına silahlı çatışma emri verdi ve hükümet devrilerek, Cumhurbaşkanı Muhammed Davud ve ailesi kurşuna dizildi.

Nur Muhammed Taraki Devlet Başkanı ve Başbakan, Babrak Karmal ise yardımcısı oldu. Cumhuriyet ilan edildi. Ancak yarı-feodal bir ülkede Sovyet sosyalizmi modelini uygulamak, özellikle tarım ve hayvancılığı kolektif hale getirmek mümkün olmadı.

Halkın yönetime karşı çıkması üzerine Sovyetler Birliği 8 Aralık 1979’da ülkeye asker gönderme kararı aldı.

Dünya Bülteni

Devami