Mısırımızı bu diktatörlüğün elinden kurtaracağız

17.07.2015

Mısır’ın darbeyle görevinden uzaklaştırılan seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, Mısırlılara askeri darbeyle yarım kalan devrimi tamamlamaları çağrısı yaptı.

Mursi’nin resmi Facebook sayfasında yayımlanan Ramazan Bayramı mesajında, “Büyük Mısır halkı bayramınız mübarek olsun, devrimci ve özgürlükçü duruşunuz kutlu olsun. Bu zindanlarda geçen her gün hepimizin sırtlandığı adalet davasına inancım artıyor. Devrim başladı ve sonuna kadar tamamlayacağız. Her geçen gece zalimlerin zayıflığı ve zavallılığını daha derinden idrak ediyorum. Gözümde küçülüyorlar” ifadesi kullanıldı.

Mısır devriminin, pragmatistlerle ilkeli duruş benimseyenler arasında süre gelen devrimler tarihinde hassas bir aşamadan geçtiği ve bundan sonra medeniyetler tarihinde layık olduğu yeri elde edeceği kaydedilen mesajda, “Ben, vatanımızı yakıp küle çeviren, erdemli insanların kanına giren, halkını yoksullaştıran, yüce vatanın onurunu ve makamını alçaltanların hükümleri ve darağaçlarını, yönetimlerinin son ölüm çırpınışları olarak görüyorum” değerlendirmesinde bulunuldu.

“Mısırımızı bu diktatörlüğün elinden kurtaracağız”-

”Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi” ibaresiyle sonlanan bayram mesajında, ayrıca şu ifadelere yer verildi:

“Biz vatanımızı omuzlarımızda taşıyacağız. Devrimimizi zaferle sonuçlandıracağız. Devrimin değerlerini ve hedeflerini yücelteceğiz ve Mısırımızı bu diktatörlüğün elinden kurtaracağız. Azmim ve iştiyakım zayıflamadı. Zafere olan güvenimin ise sınırı yok. Devriminizi tüm halklar okuyacak. Şu halde vatanınızın kurtuluş yolu devriminizi tamamlayın. Birlik olun tefrikadan kaçının. Çekişmeyin. Sonra sahip olduğunuz güç elinizden gider. Bayramınız mübarek olsun. Muzaffer devriminiz kutlu olsun”

Mursi döneminin Yatırım Bakanı Yahya Hamid kısa bir süre önce Mursi’nin bayram mesajı yayımlayacağını açıklamıştı.

Hapishaneler baskını” davasında, Mursi’nin yanı sıra birçok İhvan yöneticisinin de aralarında bulunduğu 100 kişiye idam, 21’ine müebbet, 8 kişiye ise 2 yıl hapis cezası veren mahkeme, “casusluk” davasında 16 kişi hakkında idam hükmü vermişti. Bu davada Mursi dahil 17 kişi ise müebbet hapis cezası almıştı.

Daha önce yargılandığı ve kamuoyunda “İttihadiyye Olayları” adıyla bilinen davada 20 yıl hapse mahkum edilen Mursi hakkında “Katar adına casusluk” ve “yargıya hakaret” suçlamasıyla açılan davalar ise henüz sonuçlanmadı.

Yeni Şafak

Devami

Tayland’daki Uygur Mültecilerin İlk Duruşması Yapıldı

Yaklaşık bir yıldır, Tayland’da tutuklu bulunan ve 24 Mart’ta hakim karşısına çıkarılan bir kısmı Türk vatandaşı Uygur mültecilerin mahkemesi ve ifadelerinin ayrıntılarına ulaşıldı.

Hür Asya Radyosu internet sitesinde yer alan bilgilere göre, duruşmaya tutuklu Uygurlar, avukatları, insan Hakları örgütlerinin müdahil olan temsilcilerinin katıldıkları açıklandı. Türkiye ve Çin Büyükelçiliklerinden de görevlilerin katıldığı belirtildi.

Tutuklu olan ve Türk Vatandaşı olduğu bildirilen Hasan- Rukiye Teklimekan, mahkemede söz alarak konuştu. Rukiye Teklimekan Tayland’a niçin kaçmak zorunda kaldıkları hakkında ayrıntılı bilgiler verdi ve şöyle konuştu:

“Benim iki çocuğum var ve bunlardan biri hapishanede dünyaya geldi. Çocuklarımın da diğer ülke vatandaşı çocuklar gibi kendi ülkesinde yaşama, eğitim alma ve oynama hakkı bulunmaktadır. Bizler her insan gibi çocuklarımız ile birlikte kendi ülkemizde yaşamak istiyoruz. Bu nedenle serbest bırakılmamızı talep ediyoruz.”

Anadolu Ajansı’nda yer alan habere göre ise mahkemede söz alan savunma Avukatı Vrasıt Priyaviyon, müvekkillerini şöyle savundu:

“Tayland yasalarına göre bu şekilde sınır ihlali yapan kişiler azami 48 saat süre ile gözaltında tutulabilir. Özel durumlarda ise bu süre, en çok 7 gün olarak belirlenmiştir. Bu kişiler yaklaşık bir yıldır Tayland yasalarına aykırı olarak hapiste tutulmaktadır. Bir an önce serbest bırakılmalarını talep ediyorum. Türk vatandaşı olan bu Uygurlar Türk pasaportu taşımaktadırlar. Müvekkillerimin, Tayland ve uluslararası yasalar ve anlaşmalara uygun olarak bir an önce serbest bırakılmasını talep ediyorum.”

Mahkeme’ye müdahil olarak katılan Tayland İnsan Hakları Örgütü Temsilcisi Dantung Yırın de mahkemede söz aldı ve şunları ifade etti:

“Bu mağdur insanlar bir an önce serbest bırakılmalıdır. Bunların tutuklanması Tayland yönetiminin bizzat imza koyduğu uluslararası anlaşmalara tamamen aykırıdır. Hiçbir insan kendi ülkesine dönmek ve orada yaşamak hakkından mahrum edilmemelidir. Bu nedenle biz Tayland İnsan Hakları Teşkilatı olarak, bu tutuklu Uygurların bir an önce serbest bırakılmasını talep ediyoruz.”

Anadolu Ajansına konuşan Taylan’daki Türkiye Büyükelçisi Ahmet İldem Akay ise, ”Biz bu tutuklu Uygur Türklerinin Türk Vatandaşı olduklarını sürekli dile getiriyoruz. Bugünkü duruşmada da ifade ettik. Bu insanlar Türk vatandaşıdırlar. Bunlar Türkiye’ye gitmek istiyorlar. Biz de onları ülkemize kabul etmeye hazırız. Bu konuda bütün sorumluluk ve yetki Tayland yönetiminin elindedir. Mahkemenin kararını bekliyoruz.”

Çin’in ise mahkemeye bir görevli göndererek yargı safhasını takip ettiği belirtildi.

Çin Dış İşleri Bakanlığı Sözcüsü Pekin’de düzenlediği olağan basın toplantısında bir gazetecinin “Tayland’daki tutuklu Uygurların yargı sürecini takip edip etmedikleri yolundaki bir soruyu “İnsan kaçakçılığı ve sınırı aşan yasadışı göç sorunu bütün ülkeleri ilgilendiren uluslararası bir sorundur. Bu sorun her ülkenin güvenliğini tehdit eden bir meseledir. Biz yönetim olarak diğer ülkelerle bu sorunun çözümü için işbirliğine her zaman açığız” şeklinde kaçamak sözlerle geçiştirmeye çalıştı.

Bangkok Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşma Tayland basını ve uluslararası medyanın da yoğun ilgi gösterdiği, bu suretle Doğu Türkistan ve Uygur meselesinin de geniş şekilde ele alındığı ve gündeme geldiği bildiriliyor.

Devami

Muhalif avının jeopolitiği: Türkiye’de Orta Asyalı ve Kafkasyalı Muhalifler Niçin Öldürülmekte?

Bilmem farkında mısınız, Türkiye’de son dönemde peş peşe suikasta kurban giden yabancıların sayısında gözle görülür bir artış var.  Hemen hepsinin ortak özelliği Orta Asya ve Kafkas kökenli olmaları,  bir tür diktaya dönüşen tek adam yönetimlerine karşı siyasi muhalefet yürütmeleri.

Akif EMRE

Sovyet sonrası Türk Cumhuriyetlerinde siyasal anlamda en büyük mağduriyeti İslami kimliklerini öne çıkaran muhalefet grupları yaşadı. Birçoğunda bu hareketler kanlı bastırıldı. Bir kısmında ise yasal şartlar altında siyaset yapmak isteyen akımlar takibata uğradı, eski Sovyet usulü provokasyonlarla hareketler terörize edildi. Baskılar o kadar şiddetli idi ki, yeni bağımsız ülkeler koca bir hapishaneye döndü.. .ve istenen oldu; muhalefet şiddete itildi yer yer.  “Radikal dini terör”ü bastırmak kadar meşru bir iş olamazdı! Kanlı devlet şiddeti, özgürlük havarisi dünyada kınanmaya bile değer görülmedi.

Ülkelerini terk etmek zorunda kalanlar sadece siyasi muhalefet liderleriyle sınırlı değil. Toplumsal ve dini alanda etkinliği olan din alimleri, entelektüeller, akademisyenler, gazeteciler soluğu yurt dışında aldılar. Bunların bir kısmı Batı Avrupa’da siyasi sığınma talebinde bulundular. Önemli bir kısmı da Müslümanca yaşama imkanı bulmak için Türkiye’yi seçti. Bu tercihte hem Türkiye’nin konumu hem de dini kültürel kaygılar belirleyici oldu. Tacikistan’dan Özbekistan’a, Afganistan’dan Kafkaslara uzanan tarihi Türkistan coğrafyasından, daha geniş anlamda eski Sovyet yönetiminden çıkan ulus devletlerden ve Rusya’dan akın ettiler.

Listeye rastgele göz attığımızda ilk akla gelenler: Umarali Kuvatov, Tacik, 6 mart 2015; Abdullah Buhari, Özbek muhalif, 10 Aralık 2014; Ali Usayev, Çeçen, 26 Şubat 2009; Zaurbek Amirev, Rüstem Altemirov ve Berg-Khazh Musaev, Çeçen, 2011; Medet Ünlü, Çeçenistan İçkerya fahri konsolosu, 22 mayıs 2013… Ve bu listeye eklenebilecek çok sayıda Çeçen suikastı…

Can korkusuyla ölümle3 hayat arasında yaşamaya çalışan, toplumlarının en dinamik ve yetişmiş insan birikimi, baskılardan kaçıp gelen çok sayıda muhalif ve mağdurların listesi hayli uzun. Suriye’den, Irak’tan, hatta Mısır’dan ve Kuzey Afrika’dan gelip Türkiye’ye sığınan, farklı siyasal eğilimlere sahip muhalifler bu tablonun dışında.

Bu yönüyle bakınca Türkiye’nin bir zamanlar Batı Avrupa’nın çok farklı muhalife kapı açması gibi bir işlev görmeye başladığı söylenebilir. Üstelik bu gelenlerin Türkiye’ye adapte olması kolay olduğu gibi her birinin küçük de olsa kendi taraftarlarından bir halka oluşturdukları söylenebilir. Diğer tarafta bu insanların can güvenliğinin sağlanamaması, özelllikle Çin ve Rusya’nın siyasi baskısıyla bir kısmına kapıların kapanması hatta iade edilmeleri Türkiye için yüz kızartıcı…

İç savaş pahasına kanlı yöntemlerle dağıtılan, yıldırılan muhalif seslerin yurtdışında ve Türkiye’de bile baskıcı rejimleri tarafından adım adım takip edilmeleri sıradanlaştı. Artık kimse bu diktatörlerin yönetimini, ne evrensel olduğu söylenen kriterler açısından ne özgürlük ve insan haysiyeti bakımından sorguluyor.

Ancak pek çoğu hayatta kalma, canlarını kurtarma pahasına sürgünde yaşamaya çalışan aydınların, siyasal liderlerin, alimlerin teker teker katledilmeleri kanıksanmış durumda. Mevcut rejimleri eleştirmekten öte etkinliği olmayan, pek çoğu sembolik düzeydeki bu isim ve oluşumların hayatlarının korunması önemli bir sorumluluk yüklüyor Türkiye’ye de.

Ancak adresi çok açık olarak belli olan bu cinayetlerin arkasındaki siyasi iradeye hiç bir baskının uygulanmaması, adeta onaylarcasına sessiz kalınması her şeyden önce dikta rejimlerini daha da cesaretlendiriyor.

Stratejik kaygılar, ekonomik çıkarlar Sovyet sonrası Türk Cumhuriyetlerinde statükonun olduğu gibi korunması, adeta Sovyet sonrası dönemin dondurulmasıyla sonuçlandı. Ukrayna krizinin temel nedeni, tarafların yaptığı anlaşmaya uymamaları olduğu gibi, bizatihi anlaşmanın sürdürülebilir olmamasıydı.

Benzer durum Türk Cumhuriyetleri için de geçerli. Jeo-stratejik konumları gereği, askeri önemleri, enerji kaynakları nedeniyle ekonomik anlamda vazgeçilmezlikleri şimdilik statükoyu sürdürecek gibi görünüyor. Oysa  soğuk savaş sonrası kurulamayan denge arayışı, her türlü adaletsiz yönetimi meşrulaştırmak için gerekçe üretmeye zorladı statükoyu.

Benzer cinayetlerin arkasının kesilmeyeceğinden korkulur. Zira bunu meşrulaştıracak, en azından dünyanın tepkisini engelleyecek iki senaryo sahneye kondu. Biri Batı’daki İslamofobinin yükselişe geçmesi ve buna gerekçe üreten bireysel eylemleri İslam ve Müslümanlıkla ilişkilendiren propaganda. Diğeri jeo-stratejik gerekçelerle üretilen, her tür uluslararası operasyonu haklılaştırmaya yönelik Ortadoğu’da icat edilen şiddet.
Rakip küresel güçler ile bunların gölgesinde kendi iktidarlarını sürdürmeye çalışan bölgesel tiranların yollarının kesiştiği yer burası.. Biri evrensel değerler adına terörle mücadele terörü, diğeri evrensel maddi beklentiler adına göz yumulan devlet terörü… Her ikisi de aslında çıkar savaşının faturasını Müslümanlara ve İslam coğrafyasına kesen bir şebekeden ibaret.

http://www.yenisafak.com.tr/

Devami

Abid Qari Nazarov’a yapılan silahlı saldırının yıldönümünde, İsveç Konsolosluğu önündeyiz

 

????????

Kerimov rejiminin seri cinayetlerine protesto!

2012’de İsveç’te Abid Qari Nazarov’a yapılan silahlı saldırının yıldönümünde, 20 Şubat’ta İsveç Konsolosluğu önündeyiz

TÜRKİSTAN-DER, İHH, MAZLUMDER ve Doğu Türkistan MAARİF DERNEĞİ, 20 Şubat 2015 Cuma, Cuma namazını Ağa Camii’nde kıldıktan sonra, Saat 13.00’te Taksim’deki İsveç Konsolosluğu önünde;

Özbekistan ve Rusya’nın organize ettiği siyasi cinayetlere dur demek için”

basın açıklaması yapacaktır. İstanbul Pendik, Fatih, Kayaşehir ve Zeytinburnu’nda oturan Türkistanlı göçmenler etkinliğe katılacaklar.

1992’den itibaren kaçırılan, göz altında kaybolan veya suikaste uğrayarak öldürülen Özbek insan hakları savunucusu, din adamı, siyasetçi, gazetecilerin bazıları:

Abdulla Utaev(1992Özbekistan),Abdulvali Kari (1995 Özbekistan), Muhammad Rafiq Kamalov (2006 Kırgızistan), Alişir Saipov (2007 Kırgızistan),Isomiddin Akbarov(2010Rusya),Fuat Şakiri (2011 Rusya), Abid Qari Nazarov (2012 İsveç), MuxtorjonAka(Rusya), Abdullah Buhari (2014 TÜRKİYE)

 

Özbekistan’da gayrimeşru Kerimov rejimine dur diyoruz !

 

Türkistan-Der (Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği)

Basın Bürosu

Devami

Merkel Telefonda Nazarbayev’e Ukrayna görüşmeleri Konusunda Bilgi Verdi

Geçtiğimiz hafta Ukrayna, Rusya, Fransa ve Almanya arasında geçen ve Ukrayna’da ateşkesi öngören anlaşmayla sonuçlanan müzakereler hususunda Almanya Başbakanı Angela Merkel Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’i arayarak bilgi verdi. Akorda’dan yapılan açıklamada, Merkel, Nazarbayev’in sürece olumlu katkısından bahsedip, buönemli göreve devam edip etmeyeceğini sordu ve bundan sonraki Normandiya Dörtlüsü toplantısının Astana’da yapılabileceğini söyledi. İki lider Kazak-Alman yüksek düzeyli işbirliğinden memnuniyetlerini de ifade ettiler. Bilindiği üzere bundan önce Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Ukrayna krizi barışçıl çözüm sürecine katkıda  bulunmak üzere bir sonraki görüşmenin Kazakistan başkenti Astana’da  düzenlenmesini teklif etmişti.

Turkkazak

Devami

Kırım Tatarları’ndan Türkiye ve BM’ye çağrı

Kırım Tatar halkı tarafından düzenlenen konferansta Türkiye, BM ve Ukrayna’ya yönelik çağrılarda bulunuldu. Konferansta, Rusya-Ukrayna arasındaki problemlerde Kırım’ın üçüncü taraf olarak tanınması talep edildi.

Kırım Akmescit’te iki gün önce ikinci Kırım Tatar Halkının Hakları Konferansı düzenlendi. Konferansta sonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko, Ukrayna Meclisi ile Ukrayna halkına yönelik çağrıların yer aldığı bildiriler yayınlandı.

Erdoğan’a yönelik bildiride, Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesinin ardından Kırım Tatarlarının bulunduğu hukuki durum anlatıldı. Kırım Vakfı ve Kırım Vakfı Başkanı, Kırım Tatar Milli Meclisi üyesi Riza Şevkiyev’e karşı açılan davalardan bahsedildi. Ayrıca, 3 Mayıs tarihinde Ermeni Pazar’da Kırım Tatar halkının milli lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu karşılama davasındaki gelişmelerden söz edildi. Konferans katılımcıları, bildiride, Türkiye Cumhuriyeti’nden Kırım Tatarlarının yoğun olarak yaşadığı Ukrayna’nın Geniçesk bölgesinde Rusya tarafından ilhak edilen Kırım’daki liselerden mezun olan Kırım Tatarları için yüksek eğitim kurumlarını açma girişiminde bulunması ricasında bulundu. Organizatörler, ilgili eğitim kurumlarının, Kırım’ın köklü halkının milli eğitim ve bilim sisteminin yakın zamanda yeniden dirilmesine yardımcı olabileceği fikrini paylaştı.

BM’YE ÇAĞRI

BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a yönelik çağrı metninde yardım çağrısında bulunuldu.

UKRAYNA HALKINA VE YÖNETİMEN ÇAĞRI

Konferansta Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko, Ukrayna Meclisi ve Ukrayna halkına da çağrılarda bulunuldu. Bildiride, “Ukrayna’nın geçici olarak ilhak edilen bölgede Kırım serbest ticaret bölgesinin kurulması hakkında utanç verici yasanın” iptal edilmesi, Rusya tarafından kontrol edilen Kırım’da bulunan Ukrayna vatandaşlarının haklarının korunması ve sağlanmasına yönelik mekanizmanın hazırlanması, Ukrayna Dışişleri Bakanlığı’na Birleşmiş Milletler’in himayesi altında 2015 yılının Nisan ayına kadar Kırım Tatar halkının güvenliği ve kaderini tayin etme konferansını düzenleme görevi verilmesi talep edildi.

Bildiride ayrıca Kırım halkının, Ukrayna ve Rusya arasındaki uluslararası problemlerde üçüncü taraf olarak tanınması çağrısında bulunuldu.

PROVOKASYON GİRİŞİMİ

Konferans sırasında ayrıca farklı milliyetlerden temsilcilerden oluşan bir grup genç provokasyon düzenleyerek etkinliği baltalamaya çalıştı.

Dünya Bülteni 

Devami

Rusya’dan Kırım Tatarları’na komik yardım

Rusya, Kırım Tatarları’yla ilgili hazırladığı destek paketinde 8 dolar aylık nakdi yardım yapmayı planlıyor

Rusya tarafından ilhak edilen Kırım’daki çalışma ve sosyal güvenlik kurumlarında, siyasi baskılara uğrayan kişilere indirim sağlayacak belgeleri bu ay vermeye başlayacak.

Qırım Haber Ajansı’nın haberine göre Kırım Etnik İlişkiler ve Sürgünden Dönen Vatandaşlar Komitesi Basın Servisi’nden yapılan açıklamada, “Rehabilite edilen kişiler ve siyasi baskılara uğrayanlar olarak tanınan kişilere, Rusya Federasyonu yasaları uyarınca sosyal güvenlik alanında imtiyazlar sağlanacak” denildi.

Bu kapsamda gerekli şartları taşıyan Kırımlılara aylık 500 ruble (8 dolar) yardım ödenecek. Mağdurlara ayrıca, belediye hizmetleri ödemelerinde ve katı yakıt satın alımında yüzde 50’lik indirim öngörülüyor.

Açıklamada, siyasi baskılara uğrayan insanlara şehiriçi otobüs ve troleybüsler ile Kırım genelinde şehirlerarası seferler için indirim sağlanacağı belirtildi.

Dünya Bülteni

Devami

Afganistan tezkeresi kabul edildi

TSK’nın Afganistan’daki misyonu ve devamı kapsamında yurt dışına gönderilmesine ilişkin tezkere kabul edildi

TSK unsurlarının, NATO’nun Afganistan’daki kararlı destek misyonu ve devamı kapsamında yurt dışına gönderilmesine ilişkin Başbakanlık Tezkeresi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.

TBMM Genel Kurulu’nda, TSK unsurlarının, NATO’nun Afganistan’da icra edeceği kararlı destek misyonu ve devamı kapsamında yurt dışına gönderilmesi, aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin anılan misyona katılmak için Türkiye üzerinden Afganistan’a intikali ile geri intikali kapsamında Türkiye’de bulunması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin Hükümet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için, iki yıl süre istenilmesine ilişkin Başbakanlık Tezkeresi kabul edildi.

Dünya Bülteni 

Devami

Azerbaycan, Radyo Liberty’nin ofisini mühürledi

Özgür Avrupa Radyosu’nun (Radio Free Europe/Radio Liberty RFE/RL) Azerbaycan Ofisi, savcılık kararıyla mühürlendi

Özgür Avrupa Radyosu’nun (Radio Free Europe/Radio Liberty RFE/RL) Azerbaycan Ofisi, savcılık kararıyla mühürlendi.

Azerbaycan Başsavcılığı yetkilileri, Özgür Avrupa Radyosu’nun ülkede Azadlıg Radyosu diye bilinen Bakü ofisinde gerçekleştirdiği arama sonrasında ofisi mühürledi. Başsavcılıktan APA Haber Ajansı’na yapılan açıklamada, aramanın Başsavcılığın Ağır Suçlar Dairesi Soruşturma Biriminin soruşturduğu bir suç dosyası nedeniyle yapıldığı bildirildi.

Yerel saatle 10.30’da başlayan aramanın akşam saatlerine kadar devam ettiği, yetkililerin ofisin mührüne, hafıza kartlarına ve bazı bilgisayarlar ile belgelere el koydukları daha sonra da ofisi mühürledi.

Radyo çalışanlarından edinilen bilgiye göre, kendilerine bahsi geçen suç dosyasının içeriği ve mühürleme kararıyla ilgili bilgi verilmedi.

ABD TARAFINDAN DESTEKLENİYOR İDDİASI

ABD Kongresi tarafından desteklendiği iddia edilen Özgür Avrupa Radyosu’nun karasal yayım lisansı geçtiğimiz yıllarda Azerbaycan’da iptal edilmişti.

Radyonun Bakü ofisi çalışanı Hatice İsmayıl isimli gazeteci, bir dönem arkadaşlık yaptığı Tural Mustafayev isimli şahsın şikayeti üzerine 5 Aralık’ta “intihara teşvik etmek” suçundan tutuklanmıştı.

İsmayıl’ın tutuklanması üzerine ABD ve AB’den Azerbaycan hükümetine tepkiler gelmiş, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, Azerbaycan hükümetini basın özgürlüğünü kısıtlamakla suçlamıştı.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Basın Sözcüsü Azer Gasımov, eleştirilere, “ABD Dışişleri Bakanlığını, kendi ülkelerinde yaşanan insan hakları ihlallerine, demokratik ilkelerin kabaca ihlal edilmesine bakmaya davet ediyorum” şeklinde yanıt vermişti.

Dünya Bülteni

Devami

Moskova’da Avrasya devletleri Müftüleri 10. Forumu yapılıyor

10 Aralık Çarşamba günü Moskova’da “Çağımız sorunları karşısında dinin misyonu ve din mensuplarının sorumlulukları” adında Avrasya devletleri Müftüleri 10. Forumu iş başladı. Foruma Avrasya bölgesinden 20 dan fazla devletten İslam dini alimleri ve yetkililer katılıyor. 

Forum katılımcıları arasında Rusya Müftüler Konseyi Başkanı Ravil Gaynudin, Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, İran İslam Cumhuriyeti Kültür Devrimi Yüksek Konseyi üyesi Ayetullah Ali Rıza Arefi, Dünya Müslüman Alimler Birliği genel sekreteri Şeyh Ali el-Karadağ gibi isimler var.

Forumda 3 ana oturum yapılıyor: “ Barış ve istikrarı korumada İbrahimi dinlerin ahlaki değerlerinin önemi”, “ Avrasya entegrasyonu ve İslam dünyası: Müslümanların potansiyelleri ve sorumlulukları” ve “Toplumun gelişmesinde devletin ve dini kurumların işbirliği”.

Forumun son günü olan Cuma gününde Moskova’da yeniden inşa edilmekte olan Merkez Cami binası tavanına İslam dininin simgesi olan Hilal yerleştirilecek. 10 bin kişi namaz kılabilecek bu Caminin açılış töreni Rusya ve Türkiye Cumhurbaşkanlarının katılımıyla 2016 yılında gerçekleşecek.

Kaynak: newsru.com

Devami