ABDULLAH BİN MÜBAREK

Bu metin Alim O. Çatkal tarafından, 12 Ocak 2014 tarihinde Derneğimizin mûtad pilavlı sohbet toplantısında sunulmuştur.

 

ABDULLAH BİN MÜBAREK

 Türkistan’da doğmuş (118 h. 736 m. Merv), ilk tahsiline Merv’de yapmış ve İslam coğrafyasını gezerek ilmini itmam etmiş, daha sonra Merv’de uzun zaman kalarak talebe yetiştirmiş, kitaplar telif etmiş alim, mücahit, zahid ve hâkim bir zattır Abdullah bin Mübarek

O, medresede müderris, hoca, şehirde tüccâr; harbde büyük bir kahramandı. Kılıç ve kalem sâhibi idi. Kalemiyle cihâda dâir ilk eseri o yazdı, kılıcıyla da dillere destan olan kahramanlıklar gösterdi. Gündüz Bizansla harbeder, akşam talebelerini hilal şeklinde dizerek ilim tahsil ederdi, hadis okutur ve yazdırırdı.

İslam aleminde o kadar sevildi ki, onun hakkında sonradan söylenmiş menkıbelerin sayısı çoktur. Onun ilmî ve imanî şahsiyeti maalesef bu menkıbelerin gölgesinde kalmıştır.

Hadis tedvin eden ilk Türkistanlı alimdir.

Hadis râvilerini çok iyi bildiği ve Fıkhül Hadis’in önde gelen alimlerinden olduğu için rivayet ettiği hadisler ayrı bir önem taşır. Dolayısıyla ondan rivayet edilen hadislerin delil olarak kullanılması konusunda âlimler ittifak etmiştir. Ahmet bin Hanbel’in: “O devirde ilme ondan daha meraklı ve hadis sahasında ondan daha büyük bir âlimin bulunmadığını” söylemesi onun ne denli bir ilmî kariyere sahip olduğunu göstermektedir. Kitaplarında 20 bin hadis olduğunu söyleyen meşhur muhaddis Yahya bin Main, bir hadis hakkında ihtilafa düştüğümüzde “gelin bunu ilmin tabibine götürelim” derdi. Böylece İbni Mübarek’in hadis ilmi konusundaki otoritesini belirtmektedir. Bilinen hadis ve sünnet ile ilgili kitapları, el-Müsned, es-Sünen fi’l-fıkh, el-Erba’un dur, ayrıca hadis ravilerinin hayatlarını anlatan Kitabu-Tarih adlı eseri vardır. Hadis rivayet edenleri çok iyi tanırdı.

Ehli olmayandan hadis almaz, ehli olmayana da hadis rivayet etmezdi.

Hadis konusunda otorite olması yanında  İmam-ı Azam’ın talebesi ve arkadaşı olan, onun metodunu takip eden İbni Mübarek’in fıkıh ilminde de çok ciddi bir yeri vardır. Ayrıca Hanefî ve Malikî mezheplerini birleştiren bir usûl ortaya koymuştur. Es-Sünen fi’l-fıkh adlı eserinde Ebu Hanife‘nin metodunu benimsemiştir. Genellikle Hanefilerden sayılmasına rağmen Maliki tabakâtında da kendisine yer verilmektedir.

Fıkhî bir konuda “Ebu Hanife’nin görüşü”demek yerine “Ebu Hanife’nin hadis açıklaması ve anlayışı”demeyi tercih etmiştir.

İlk hocası Merv’de Rebi’ b. Enes el-Horasanî‘dir. 23 yaşında Merv’den ayrılarak ilim tahsili için Basra, Hicaz, Mısır, Şam ve Irak’a seyahatler yaptı. İmam Ebu Hanife, İmam Malik b. Enes dahil pekçok alimden ders aldı. Ahmed bin Hanbel ,Süfyân bin Uyeyne, Fudayl bin Iyâd, Ebû Bekr bin lyâş , Velîd bin Müslim ve bir çok talebesi oldu.
İlim için yaptığı yolculuklardan sonra  uzun süre Merv’e yerleşti. Merv’de iken, bir yıl ticâretle uğraşır, kazancının hepsini fakirlere dağıtırdı. İkinci yıl İslâmiyet’i yaymak için cihâda, düşmanla harbe giderdi. Abdullah bin Mübarek (rahmetullahi aleyh), hudut boylarında at koşturur ve Ribât denilen gözetleme karakollarında bulunurdu. Cihâd için Tarsus’a kadar geldi. Misis denilen yerde de ikâmet etti. Tarsus’da, hadîs-i şerîf rivayetinde bulundu. İlim, ibâdet ve cihâddan geri durmadı. Muhammed bin Abdurrahmân bin Sehm’den rivayet edildiğine göre; Abdullah bin Mübarek, Misis nahiyesinde on yedi bin hadîs-i şerîf rivayet etti.

Gaza arkadaşı Muhammed bin Âyun şöyle anlatır: “Seferde bir gece, Abdullah bin Mübarek (rahmetullahi aleyh) istirâhate çekilmişti. Ben de mızrağıma dayanmış oturuyordum. Benim uyuduğumu zannedip kalktı ve fecr vaktine kadar namaz kıldı. Sonra beni namaza kaldırmağa geldi. Uyumadığımı, kendisinin durumunu gördüğümü anlayınca, hayasından yüzü kızardı. Sefer boyunca böyle devam etti.

***

İlmi çalışmalarını sürdürdüğü esnada çoğu zaman evinden dışarı çıkmazdı. Kendisine: “Yalnızlıktan sıkılmıyor musun?” diyenlere:“Hz. Peygamber ve ashabıyla birlikte iken niye yalnızlık duyayım ki!” derdi.

Kendisinden hadis rivayet edenlere: “Arap gramerini iyi bilen birine gösterin” derdi. Bu ilimdeki mütevaziliğini gösterir. Oysa Arapçayı mükemmel bilirdi. Devrinin önde gelen şairlerindendir. Bu şiirlerinin önemli bir kısmının kaybolduğu bilinmektedir. Şiirlerinin bir kısmı Mecelletül Mahtutatil Arabiyye’de (XXVII/I, 9-72, II, 455 -501) Mücahit Mustafa Behcet tarafından yayınlanmıştır.

Meşhur altı kitap (Kütüb-i Sitte) müellifleri onun rivayetlerini hiç tereddüt etmeden eserlerine almışlardır.

İlim ve zühd konusunda oldukça mütevazı olmasına rağmen, zenginlere karşı kibirli davranmanın tevazuun gereği olduğunu söylerdi. Bu anlayışı zenginliğe karşı olduğundan değil, onların karşısında ezik durulmaması gerektiği anlayışındandır. Kendisi zaten oldukça zengindi ticaretle uğraşırdı. Meselâ, yılda yüzbin dinar dağıtmaya çalışırdı. Merv’li dostlarını hacca götürür, alimlere, hadis talebelerine, fakirlere yardım ederdi.

Sufyân ibn Uyeyne: “Sahabe ile Abdullah bin  Mübarek’i karşılaştırdım. Sahabenin, Hz. Peygamber’le arkadaşlıkları ve onunla beraber gazaya çıkmış olmaları dışında, İbnu’l-Mübarek’e üstün bir taraflarını görmedim.” demiştir. Bu örnek tebe-i tabiinden olan Abdullah ibni Mübarek’i sahabi düzeyinde görmek değil belki onun yaşamını sahabelerin yaşamlarına ne kadar benzediğini ifade etmek için kullanılmıştır.

Yukarda da örneğini verdiğim gibi aslında Sufyân ibn. Uyeyne bu hayranlığında yalnız değil. Bir başka muhaddis ve fakih, İmam Sufyân-ı Sevrî ise (ö. 161/778), bu örnek Müslüman’ın zühd (takvâ) derecesini şu şekilde anlatmaya çalışmıştır: “İbni Mubarek’in sene boyu yaşadığı hayatı ben üç gün olsun yaşamaya kalksam beceremem.”

Bilindiği üzere, İbn-i Mübarek, kendi devri âlimlerini de hayran bırakan bir ilim ve ahlaka sahip birisidir. O aynı zamanda Anadolu cihadına katılmış, pehlivan yapılı bir muharip ve büyük servet sahibi bir tüccardı. Kazancını ilim adamı yetiştirmek ve onların geçimine yardımcı olma yolunda harcamıştır.

İbn-ül Mübarek, 797 (H.181) senesi bir gazâ dönüşü, 63 yaşında Bağdâd yakınlarında Fırat nehri kıyısındaki Hît adlı yerde vefât etmiştir ve oraya defnedilmiştir. Allah rahmet etsin!

KİTAPLARI:

1-Kitab’ül-Cihat: Cihadın önemini ve faziletlerini anlatan hadislerin toplandığı bu kitap bu konuda yazılan ilk eserdir. Tek nüshası Leipzig (Almanya)’dedir ve 1971’de Beyrut’ta yayınlanmıştır. Türkçe  olarak da basılmıştır.

2-el-Müsned:  Hadis kitabıdır. Tek nüshası Zahiriyye (Şam) kütüphanesindedir. Beyrut baskısı vardır,Türkçe  olarak da basılmıştır.

3-Es-Sünen fi’l-fıkh: Günümüze ulaşamamıştır. Bu kitapta Hadisler, fıkh bablarına göre tasnif edilmiştir.

4-Kitab’üt-Tarih :  Hadis ricalinden bahseden biyografik bir eser olduğu tahmin edilmektedir. Günümüze ulaşamamıştır.

5-El-erba’ûn: Kırk hadis kitabı. Günümüze ulaşamamıştır.

6-Kitab’üz-zühd ve’r-Reka’ik: Resulullah, ashap ve tabiinin ibadet, ihlas, doğruluk, tevazu ve kanaat gibi ahlaki faziletlerini anlatan kitap. (Hindistan 1966- Beyrut ….) “Zühd” adıyla Türkçe olarak basılmıştır.

7-Kitab’ül-Bir ve’s-Sıla: Bilinen tek nüshası Zahiriyye Kütüphanesindedir.

8-Kitab’üt-Tefsir: Rivayet tefsiri olduğu tahmin edilen bu eserin  nüsnası günümüze ulaşamamıştır.

9-Kitabü’l İsti’zan ve Kitab’ül Menasik de günümüze ulaşamamıştır.

Alakalı yazılar

Yorum yazın