Türkiye Dışişleri Bakanı’nın Özbekistan Ziyareti (öncesi ve sonrası)

 

ozbekistan-800x533-tile

 

Son yirmi yılın kısa bir değerlendirmesi:

1991‘de bağımsızlığını kazanmaları sonrası 1993 yılına kadar Türkistan’daki 5 cumhuriyetin Türkiye ile ilişkileri çok samimi ve canlıydı. Özal’ın bu süreçteki etkin politikası dönemin başbakanı Demirel tarafından siyasi rekabet sebebi olsa da Özal’ın ölümüne kadar bu sıcak ilişkiler devam etti.

Türkiye’nin bölgedeağabey” olmaya soyunması, 28 Şubat’ın Özbekistan’a ihraç edilmeye çalışılması ve beraberinde Taliban’ın Afganistan’a hakim olması, bölge rejimlerinin İslami faaliyetlere karşı tutumları daha da sertleştirdi. Türkiye’de 1993’ten sonra başlayan, faili meçhul cinayetlerinde aralarında olduğu karanlık süreç , 28 şubat ile zirveye ulaştı, geriye ekonomik buhranlar yaşayan ve içine kapanan bir Türkiye bıraktı. Bu esnada Türkistan cumhuriyetleri ile ilişkiler de en kötü dönemini yaşamaktaydı. 28 Şubatın iç ve dış mimarları, Türkistan’da da ince oyunlarını tezgahlamaktaydı. Bu oyunların Türkiye aktörlerinin bir kısmının Orta Asya coğrafyasında da etkin olmaları dikkat çekici bir husustur.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ekonomik kriz içine düşen Rusya’nın, Türkistan bölgesindeki etkisi azalmıştı. Türkiye’nin soğuk savaş refleksi ile Türk Cumhuriyetleri’ndeki milliyetçi muhalefete destek vermesi ve fakat stratejik bir politika oluşturamaması, ikili ilişkilerde küresel güçlerin hakim olmasına neden olmuştur. Netice olarak Türkiye ile Türkistan Cumhuriyetleri arasında ilişkiler minimum düzeye inmiştir.

28 şubat sürecinin Türkistan’a ihraç edilmesi sürecinde özellikle Özbekistan, Refah Partisi’ne mesafeli durmuştur. Refah -Yol hükümetinde Devlet Bakanı olan Abdullah Gül, Türk Cumhuriyetleri gezisinde Özbekistan’a uçakla inmesine rağmen kabul edilmemiş, bir süre havaalanında bekledikten sonra geri dönmüştür. Minimum düzeyde olan ilişkiler özellikle Özbekistan’ın “Milli Görüş” ve bundan neşet eden “Ak Parti” ye mesafeli olması sebebiyle değişik bir boyut kazanmıştır.

Bu zaman zarfında Özbekistan’da İslami faaliyetlerin yasaklanması, ekonomik durumun her geçen gün kötüye gitmesi ve her görüşten muhalif politikacının da baskı altına alınması sonucu Özbekistan’dan çok boyutlu bir göç dalgası başlamıştır. Bu durum Türkiye’nin tek parti dönemindeki uygulamaları anımsatmaktadır. Buradan göç edenlerin büyük çoğunluğu Rusya’ya gitmiştir. Bir kısmı Amerika ve Avrupa ülkelerine göç etmiştir. İslami faaliyet yapan kişilerin bir kısmı çeşitli İslam ülkelerine hicret etmiştir. Türkiye’ye ise bu üç gruptan özellikle Türkiye’yi seven ve kendi dünya görüşüne yakın gören Özbekler göç etmiştir.

Türkiye her zaman olduğu gibi hicret eden Türkistanlıları kabul etmiştir. Türkiye açısından bu muhacirler, hangi görüş ve meşrepten olurlarsa olsunlar, kardeş coğrafyadan gelen soydaşlar ve dindaşlardır ve her durumda onlara kucak açmıştır. Türkiye’nin bu muhacirlere kucak açması özellikle Özbekistan hükümeti tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Ne gariptir ki, Rusya, ABD, AB ve diğer ülkeler siyasi muhalifleri himaye etmekle suçlanmamışlar, ikili ilişkiler bu sebeple dondurulmamıştır. Bu hususta Türkiye her zaman suçlanmış ve bu bahane edilerek devletler arası münasebetler neredeyse durma noktasına gelmiştir. Son yıllarda bu tavrın, Türkistan Cumhuriyetleri’ndeki bazı liderlerin “İslamcı” Ak Parti’ye  karşı geliştirdikleri refleksleriyle açıklanması da mümkündür.

Gelecek için neler yapılabilir?

2000’li yıllarda 20 dolar civarında olan Petrol fiyatı, Irak’ın işgali süreciyle 2012 yılında 130 dolar seviyesine ulaşmıştır. Petrol ve doğalgaz ihracatçısı olan Rusya 90′ lardaki ekonomik sıkıntılarını bu sebeple atlatmıştır. Yeraltı zenginlikleri ve jeostratejik öneminden dolayı Türkistan bölgesine ilgisini artırmıştır. Güçlenen Rusya, Türkistan’daki etkinliğini artırmıştır. Bunun yanında 11 Eylül olayını bahane ederek Afganistan’ı işgal eden ABD, Türkistan’ın sınır komşusu oluştur. Bir yanda canlanan Rusya bir yanda ABD arasında kalan Türkistan Cumhuriyetleri yeni politikalar geliştirmeye başlamıştır. Yoğun Rus nüfusu barındıran Kazakistan Kırım’ın ilhakı sonrası Rusya’nın hışmından yine Rusya’ya yakınlaşarak emin olmak istemiştir. Kazakistan’ın  Belarus ve Rusya ile beraber Avrasya Ekonomik Birliğini kurmuş olması buna bir örnektir. Türkistan’ın diğer önemli parçası olan Özbekistan ise ABD’nin Afganistan’dan çekilme sürecinde üs olmayı kabul etmiştir. Son aylarda ABD ile yakınlaşma artmış, NATO Özbekistan’da bir büro açmıştır.

İşte tam bu süreçte Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 13 yıl aradan sonra Özbekistan’a resmi ziyaret gerçekleştirdi.Türkiye geçtiğimiz 13 yıl boyunca Özbekistan ‘a her zaman elini uzatan taraf olmuştur. Özbekistan ise bahsettiğimiz sebeplerden dolayı, her zaman bir bahane bularak bu eli havada bırakmıştır. 13 yıl sonra Dışişleri Bakanı düzeyinde gerçekleşen ziyaretin “adalet, hukuk ve insani değerler” çerçevesinde daha da ileriye götürülmesi gerekmektedir.

Türkistan’ın ABD-Rusya-Çin kıskacından kurtulması ancak köklü medeniyet değerlerine yönelmesi ve bu değerler etrafında birleşmesi ile mümkündür. Türkiye’nin küresel güce sahip devletler karşısındaki en büyük gücü medeniyet değerlerimizdir. Türkiye, Türkistan ile siyasi, ekonomik, sosyal bir ortaklık kurmak istiyorsa başka bir seçeneği bulunmamaktadır.

 

Alim Oktay ÇATKAL

 

 

 

 

 

 

 

Alim Oktay Çatkal

Alakalı yazılar

Yorum yazın