Kerimov Andican’ın hesabını verecek!

article-2172106-1404CF96000005DC-222_964x607

13 Mayıs 2005 yılında Özbekistan’ın üçüncü büyük şehri olan Andican’da Kerimov yönetiminin yaptığı ve en az 3 bin kişinin hayatını kaybettiği katliamın 10. yıl dönümünde, Türkistan-Der öncülüğünde bir basın toplantısı yapıldı. Mazlumder İstanbul Şubesi’nde yapılan basın toplantısına Mazlumder adına Şube Başkanı Ramazan Beyhan, Doğu Türkistan Maarif Derneği adına Genel Başkan Hidayet Oğuzhan, Türkistan-Der Başkanı Burhan Kavuncu, Mazlumder İstanbul Şubesi Hukuk Koordinatörü Av.Ömer Yüzgül, Türkistanlı yazar/ siyasetçi Dr.Namaz Normumin ile derneklerin üye ve yöneticileri katıldı.

Basın toplantısı açış konuşmasını Mazlumder İstanbul Şube Başkanı Ramazan Beyhan yaptı. Beyhan Mazlumder’in “Kim Olursa Olsun Mazlumdan yana ve Zalime karşı” olmak ilesinin gereği olarak, 2005 Andican katliamı’nın faili Özbekistan yönetimini ve sessiz kalan Uluslararası kamuoyu’nu kınadığını belirtti. “İmana giden Yol” kitabının ve yazarının yargılanmasının bir insan hakları ihlali olduğunu, bu suçu işleyen Kerimov rejiminin kendi halkına karşı otomatik silah kullanıp binlerce kişiyi öldürerek 21. yy’ın en büyük katliamlarından birinin suçlusu olduğunu belirtti. Beyhan “İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik düşünmesi ve ifade etmesidir. Andican katliamı, düşünme ve ifade etme hakkının kullanılmasının bedelidir.” dedi. Türkiye yönetimini ve kamuoyunu Türkistan’daki olaylara karşı daha hassas davranmaya davet etti.

Toplantının ikinci konuşmasını Doğu Türkistan Maarif Derneği Başkanı Hidayet Oğuzhan yaptı. Oğuzhan özetle Türkistan’ın bir bütün olduğunu ve Doğusu Batısıyla benzer zulümlere maruz kaldığını söyleyerek şu hususların altını çizdi: “Bizim Türkistan coğrafyası evlatları olarak kaderimiz aynıdır. Doğu Türkistan’da da katliamlar sürüyor. Özbekistan’da da zulümler had safhada. Müslüman kanının çok ucuz olduğu, ırzlarının, namuslarının çiğnendiği, dinlerini yaşama özgürlüklerinin elinden alındığı bu bölgedeki sorunların ortadan kalkması için İslam dünyasına, ümmete büyük bir görev düşmektedir. Bugün Doğu Türkistan’da halkın en ufak bir dini hürriyeti kalmamıştır. Art arda her gün yeni katliamlar yaşanmaktadır. İbadetler bile kanun zoruyla yasaklanmıştır. Özbekistan’daki yönetimin yaptığı zulümlerin,  işgalci Çin’in Doğu Türkistan’da yaptıklarından bir farkı yoktur. Orta Asya’nın kalbi olan Özbekistan erkin olması bütün Türkistan’ın kurtulması için önemlidir”.

Türkistan-Der Yönetim Kurulu Üyesi Özbek Siyasetçi Dr. Namaz Nur Mümin de bir konuşma yaparak şunları söyledi: “Bugün bizim için çok acı bir gün. Özbekistan bağımsızlıktan bu yana halkın beklediği özgürlüğe, insan hak ve hürriyetlerine, kendi itikadi ve insani değerlerine bir türlü kavuşmamıştır. Bugün Özbekistan’da 30 milyon insan bir diktatörlük rejimi altında ezilmekte, zulüm görmektedir. Kerimov rejimi bu zulümleri gerçekleştirirken yalnız da değildir, Rusya yönetimi ile ilişkilerini hiçbir zaman koparmamıştır, 11 Eylül saldırısından sonra da Batı emperyalistleri ile işbirliği içine girmiştir. Geçtiğimiz Mart ayında yapılan başkanlık seçimlerinde ise, Özbekistan anayasasında 2 dönem şartı olmasına rağmen Kerimov, hiçbir seçim yapılmadan kendisini %92 oyla 6. defa başkan seçtirmiştir. Özbekistan halkı orada zulmeden diktatöre karşı hiçbir zaman teslim olmamıştır, olmayacaktır da. Hiç bir hukuk ve ölçü tanımayan yönetim, bütün baskı ve katliamlara rağmen Özbekistan’daki İslami uyanışı durduramamıştır. 1991’de 80 camide varken, bugün 10 bin mescitte milyonlarca kişi namaz okumaktadır”.

Daha sonra konuşan MAZLUMDER İstanbul Şubesi Hukuk Koordinatörü Ömer Yüzgül ise, dünyanın birçok yerinde gerçekleştirilen katliamlara tepki gösteren Batının, Kerimov’un terörle mücadele adı altında gerçekleştirdiği katliamlarına seyirci kaldığını belirtti.  Av.Ömer Yüzgül, özellikle Türkiye’deki muhacir/ mültecilerin sorunlarına değindi. Özbekistan’daki Müslümanların yaşadıkları sıkıntılardan dolayı hicret etmek zorunda kaldığını ve Türkiye’ye de gelen pek çok Özbek mülteci olduğunu ifade eden Yüzgül, “Ancak muhacirler burada da bazı problemler yaşamaya devam ediyorlar. Burada olan Özbeklerin pasaport süreleri dolduktan sonra pasaportlarını yenileme imkanları yok. Dolayısıyla pasaport süreleri dolduktan sonra Yabancılar Şubesi’nde uzun süre hapsedilmektedirler. Türk vatandaşları ile evlenme imkanları da yok. Bu sebeple ikamet alamıyorlar ve çocuklarını okula da gönderemiyorlar, resmi bir işte çalışamıyorlar. Merdiven altı işlerde çalışmak zorunda kalan muhacirler ciddi anlamda geçim sıkıntısı çekmekte. Türkiye’ye hicret eden Türkistanlı kardeşlerimiz çok zor şartlar altında bulunmaktadır. Pasaportunun süresi geçen kardeşlerimiz, ikamet için gittiğinde Yabancılar Şubesi tarafından yakalanmakta ve aylarca gözaltında tutulmaktadır. Aynı şekilde hastaneye tedavi için giden, doğum yapan Özbekistan vatandaşı muhacirler, pasaportunun süresi geçtiği için gözaltına alınmaktadır”.

Son olarak ortak Basın Açıklaması metnini okuyan Türkistan-Der Başkanı Burhan Kavuncu, şunları söyledi: “Basın açıklamasını okumadan önce, geçtiğimiz yıl yine bir 13 Mayıs günü, yani Andican Katliamı ile aynı tarihte Soma maden faciası yaşanmıştı. Bu olayda hayatını kaybeden 301 maden işçisine Allah’tan rahmet diliyorum. Türkistanlılar camiası olarak Türkiye halkının, Soma’da yakınlarını kaybeden ailelerin bu büyük acısını paylaşıyoruz. Acıları birbiri ile karşılaştırmak asla doğru bir davranış değildir. Ama Özbekistan’da da 13 Mayıs 2005’te binlerce kardeşinizin öldürüldüğünü unutmamalıyız, 21. yy’ın en büyük facialarında birisi olan bu olayda şehid olanların ve yakınlarının acılarına ilgisiz kalmamalıyız”.

Burhan Kavuncu tarafından okunan Basın Açıklaması metni:

 

ANDİCAN KATLİAMINI UNUTMAYACAĞIZ !

 

Bundan tam 10 sene önce 2005 yılının 13 Mayıs günü, Orta Asya’nın yani Türkistan’ın karanlık tarihine “Kanlı Cuma” olarak eklendi. Özbekistan’ın üçüncü büyük şehri olan Andican’da sivil halkın Kerimov rejimini protestosu, binlerce kişinin can verdiği büyük bir katliamla bastırıldı.

2005 Andican katliamında resmi kayıtlara göre 189 kişi öldü. Ama Andican halkı ve muhalif kaynaklar en az 3 bin kişinin hayatını kaybettiğini savunuyor. Çünkü rejimin kabul ettiği 189 kişinin dışında yüzlerce ceset kamyonlarla taşınarak büyük çukurlara doldurulmuş. Bir çok aile de kendi cenazelerini kaçırarak kendisi defnetmiş.

Andican Katliamı”, “Andican olayları” veya Özbek halkı arasında ”Kanlı Cuma” olarak adlandırılan olaylar “İmana Giden Yol” isimli kitabın yazarı Ekrem Yoldaşev ve 23 arkadaşının yargılanması üzerine başladı. Uzun süredir devam eden baskılardan bunalan halk büyük bir kalabalık halinde, mahkemeyi izlemek için toplandı. Mahkeme binasının önündeki kitlenin zorla dağıtılmak istenmesi ve ardından silahla taranması sırasında 20 kişinin ölmesi üzerine olaylar büyüdü. On binlerce kişi hükümet binasının önündeki alanı ve çevre caddeleri doldurdu. Burada da halka ateş açılması üzerine, kalabalık önce hükümet binasını işgal etti. Ardından cezaevini basarak buradaki mahkumları serbest bıraktı. Olayları kontrol edemeyen Özbekistan yönetiminin çağrısı üzerine Rus Özel Güvenlik birlikleri de Andican’a gelerek müdahaleye katıldı.

Meydana gelen olaylar sırasında hayatını kaybeden yüzlerce kişiye ait cesetler caddelerde kaldı. Cesetler arasında yakınlarını arayan ailelere de ateş açılmasıyla ölü sayısı binleri buldu. Onbinlerce kişi komşu ülke Kırgızistan’a sığındı.

Özbekistan’ın sözde bağımsız olduğu 1991 yılından beri despotik bir rejim kuran İslam Kerimov, ülkede her türlü örgütlenmeyi, siyasi faaliyeti, basın-yayını, toplantı ve gösteri yapmayı yasakladığı gibi halkın dini hayatına da bir çok kısıtlamalar getirmiştir. Başörtülü ve sakallıların sokaklarda yürümesi bile yasaklanmış, 20 yaşından küçüklerin camiye gitmesi, işyerlerinde seccade bulundurulması suç sayılmıştır. Cezaevlerinde 30 binden fazla siyasi/ dini mahkum bulunmakta, özellikle, işkenceleriyle ünlü Jaslık hapishanesinde sürekli ölüm olayları meydana gelmektedir.

Geçtiğimiz Mart ayında yapılan başkanlık seçimlerinde, Özbekistan anayasasında 2 dönem şartı olmasına rağmen, Kerimov, kendisini %92 oyla 6. defa başkan seçtirmekten utanmamıştır. Eski Sovyet kalıntısı bu diktatörün zulmünden kaçan milyonlarca Özbek Rusya, Türkiye ve Arap ülkelerine sığınmış durumdadır. Türkiye’ye sığınan siyasi mülteciler bir çok zorluklarla karşı karşıyadır. Özbek istihbaratının Rusya, Kırgızistan, İsveç’ten sonra Türkiye’de de düzenlediği suikastlarda, rejim muhalifleri teker teker öldürülmektedir.

Biz Türkiyeli göçmen, mülteci ve insan hakları savunucusu STK’lar olarak, Andican katliamının sorumlusu olan Özbekistan’daki Kerimov rejimini ve bu büyük katliama sessiz kalan dünya devletlerini, Uluslar arası kuruluşları kınıyoruz. Bu kadar insanın öldürülmesi üzerine nasıl bir yasal işlem yapılmıştır, hangi yaptırım uygulanmıştır? Nasıl bir yargılama yapılmış, hangi sorumlu yakalanmış veya cezalandırılmıştır? Hiçbir şey olmamış gibi diplomatik ilişkiler devam etmekte, ziyaretler yapılmaktadır. Bu sessizlik ve suça ortaklık, dünyanın her yerinde vahşi katliamların 21. asırda da yaygın olarak devam etmesinin de sorumlusudur.

Bütün insanlığı, uluslararası kurumları ve özellikle Türkiye halkını ve yetkililerini, Özbekistan halkıyla dayanışmaya çağırıyoruz.

TÜRKİSTAN-DER

DOĞU TÜRKİSTAN MAARİF DERNEĞİ

MAZLUMDER

 

20150513_113538 20150513_112744 20150513_112731

 

 

 

 

Alakalı yazılar

Yorum yazın