İşgalci Çin ünlü ilim adamı Alim Ahat’ı tutukladı

 

Doğu Türkistan’da keyfi tutuklamalarına ara vermeden devam eden Çin yönetimi, din adamları ve ünlü sanatçıların yanı sıra bilim adamlarınıda tutukladığı herkesçe biliniyor.

TÜRKÇEYİ BİLGİSAYARA TAŞIMIŞTI

Son gelen bilgilere göre Uygur Soft’ın kurucusu ünlü matematikçi ve Doğu Türkistan (Xinjiang-Sincan) Üniversitesinin oğretim üyesi profesör Alim Ahat’ın Çin polisleri tarafından gözaltına alındığı öğrenildi.
Ünlü profesör master eğitimini Japonya da tamamladıktan sonra vatanı Doğu Türkistan’a donmuş ve 90 lı yılların sonlarından itibaren Uygur , Kazak, Kırgız Türkçelerinin bilgisayar ortamına taşınmasına imza atarak önemli gelişmeler kaydetmişti.
Halı hazırda dünya çapında kullanıla gelen windows sistemindeki Uygur Türkçesi onun eseri. Profesörün neden tutuklandığı bilinmezken nerede ve ne durumda olduğu da bilinmiyor.

MUHAMMED ALİ ATAYURT

turkistanpress

Devami

DOĞU TÜRKİSTAN’DA BİR ALİM DAHA HAPİSHANEDE ÖLDÜRÜLDÜ!

 

3 Aralık 2018

Doğu Türkistan’ın tanınmış alimlerinden Abdülkerim Abdülveli (Kirem Qari) de Çin hapishanesinde şehid düştü. Abdülkerim Abdulveli‘nin ölüm haberinin İsveç’te yaşayan kardeşi tarafından da doğrulandığını, DT Maarif Derneği Başkanı Hidayet Oğuzhan açıkladı. 1990’da işgalci Çin rejimi tarafından tutuklanarak bölücülük suçlamasıyla hapis cezası verilen Abdulkerim Abdulveli, 28 yıldan beri hapishanedeydi.

Bundan önce de Doğu Türkistan İslam alimlerinden Abdulhamid Damolla, Abdulahad Mahdum, Muhammed Salih Damolla ve Abdurreşid Hacim çeşitli Çin hapishanelerinde şehid edilmişti. Abdulkerim Abdulveli, son iki yıl içinde Çin devleti tarafından hapishanede öldürülen beşinci alim oldu.

Doğu Türkistan Maarif Derneği Başkanı Hidayet Oğuzhan’ın konuyla ilgili açıklaması şöyle:

Bir yıldızı daha kaybettik. Abdülkerim ABDULVELİ (Kirem Kari) hapiste Şehit Edildi.

1990 yılı mesnetsiz suçlamalarla tutuklanıp bölücülükten 12 senelik hapis cezasına çarptırılan büyük aydın, dini alim Kerem Kari (Abdulkerim ABDULVELİ) 12 sene sonrası da cezası hukuksuzca uzatılıp tek kişilik karanlık koğuşta tutuluyordu. 28 sene sonra Çin zindanlarında şehit olduğu haberi İsveç’te ikamet eden kardeşi Mehmet Emin ABDULVELİ tarafından teyit edilmiştir. Milletimizin ve ailesinin başı sağ olsun. Alim öldü alem öldü. Camiamız derin üzüntü ve yas içindedir. İnna Lillah ve inna ileyhi Raciun.
Abdulveli, Doğu Türkistan’da büyük din âlimi ve aydın bir kimse olarak sevilip sayılan bir mümtaz şahsiyettir. 1990 yıllarında gençler arasında ve ana vatanımızın genelinde maddi ve manevi değerlerimize sahip çıkma konusunda ciddi bir uyanış hareketi başlatmıştı. Yaptığı eğitim ve terbiye çalışmaları kısa bir zamanda halkın her kesiminden kabul ve takdir toplamıştı. Büyük alim Abdulkerim ABDULVELİ‘nin halk arasında yükselen saygı ve sevgisi, özellikle gençlerde üstada ve fikirlerine karşı artan teveccüh Çin yönetimini rahatsız etti.
Yaptığı çalışmalarının tamamen barışcı ve ilmi yönde olmasına rağmen işgalci Çin yönetimi 16 Mayıs 1990 yılında tutuklanıp bölücülükle suçlayarak kendisine 12 yıl hapis cezası verdi. Ancak bu 12 yıllık ceza bitmesine rağmen hukuksuz bir şekilde sürekli uzatılıp günümüze kadar esir tutulmuştur. Doğu Türkistan diasporası Abdülkerim Abdulveli Hocanın Çin esaretinden kurtulması için BM’de çalışmalar yürüttü. Kerem Abdulveli’nin (Kirem Kari) durumu hakkında İnsan Hakları İzleme Örgütü ve BM İnsan Hakları Komisyonu’nun toplantılarında, İslam işbirliği Teşkilatı gibi platformlarda gündeme getirilmişti. Ayrıca Uluslararası Af Örgütü 2014 yılının Nisan ayını  “Abdülkerim Abdulveli ayı” olarak ilan etmiştir.
Geçen bir sene içerisinde bir çok büyük dini alim, akademisyen, bilim adamlarımız, ünlü iş adamları ve sanatçılarımız Çinliler tarafından zindanlarda şehit edildi. İslam aleminin suskunluğu Çin’in Doğu Türkistan’da sürdürmekte olduğu cinayet ve devlet teröründe daha da cesaret vermektedir. Milletimiz tamamen derdest edilmiş ve beka tehlikesinin kenarına gelmiştir ve bu durumda yüce Allah’tan Türkistan halkını muhafaza eylemesini niyaz ederiz.
Hidayet OĞUZHAN (Doğu Türkistan Maarif Derneği ve Doğu Türkistan STK’lar Birliği Başkanı)

 

TÜRKİSTANDER HABER MERKEZİ

Devami

Kırgızlar Çin’de kaybolan akrabaları için komite kurdu

1916 Rus çarlığına karşı yapılan Ürkün ayaklanması sonrası Çin’e kaçan Kırgız nüfus, şimdilerde Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yeniden eğitim kamplarında kaybolan ailelerini aramak için hükümetten yardım istedi

Kırgızistan‘da, Çin‘deki Kırgızları desteklemek için bir komite kuruldu. Komite Cumhurbaşkanı Sooronbay Jeenbekov’a, yeniden eğitim kamplarında gözaltında tutulan yakınlarının ve akrabalarının serbest bırakılmasına yardımcı olma talebinde bulundu.

Komitede, Çin’in gözaltı merkezlerinden anavatanına geri dönen 70 Kırgız bulunuyor. Ülkelerine dönen Kırgızlar ortak açıklama yaparak Çin’deki akrabalarının ve arkadaşlarının ortadan kaybolduğunu söylediler.

Üniversite üçüncü sınıf öğrencisi çocuğu Aaly Suyunaly uulu, Mart 2017’de Çin polisinin gerekçe göstermeksizin alıkoyduğu günden beri babası Zhusupmemet Suyunaly’ı aramaya devam ediyor. Aaly, “Gözaltı nedenini sormaya bile hakkımız yok, yetkililere soru soramıyoruz. Hatta sormak için gittiğimizde “Bu haklara sahip değilsiniz” diyerek geri gönderiyorlar.” diyor.

Aaly, Sincan Uygur Özerkliği’nin Kyzyl-Tuu Özerk Bölgesi Akçiy İlçesi’nin Yldy-Kush köyünde okulu bitirdi. 2014 yılında Kırgızistan’da okudu, 2016’da vatandaşlık almıştı. Çin’de annesini ve 19 yaşındaki kız kardeşini bıraktı.

Aaly Suyunaly uulu “İlk başta babamızın parti okuluna götürüldüğünü düşündük. Çin’de, son yıllarda bu okullar yetişkinler için ortaya çıkmış, burada Komünist Parti çizgileri 2-3 ay boyunca öğretilmiştir. Babanın böyle bir okulda olduğunu ve yakında eve döneceğini düşündük. Üstelik ilk üç ayda evi aradı. Annem onu ​​birkaç kez ziyaret etti. Sonra ortadan kayboldu. Şimdi nerede olduğunu ve onunla neler olduğunu bilmiyoruz, ”diyor.

Gözaltına alınan bütün aileler

2016 sonunda Kırgızistan vatandaşlığı alan Adilet Turdakun 2017 yılında babasının kampa gönderildiğini öğrenmiş. Adilet’in arkadaşı Müslüman Salimov, “Çin’deki akrabalar ona bir mesaj verdi. Kırgızistan vatandaşı olan oğullarının Kırgızistan’dan Çin’e geri dö8nmesi halinde yetkililerin babaları serbest bırakmaya hazır olduklarını söylüyorlar. Çinli yetkililerin sözüne inanarak arkadaşım oraya gitti. Sınırda gözaltına alındı. Kardeşi bunu söyledi, ”diyor.

Sincan Uygur Özerk Bölgesi (Doğu Türkistan) Akçiy ilçesi Karaçay köyünde ailesinden 20 kişinin yeniden eğitim kamplarında olduğunu gözyaşları içinde anlatan genç çocuk Seyitbek Isa uulu, Kırgızistan’ın yetkililerinden ailesi hakkında bilgi almasını istedi. “Verilerime göre annem hapisteki kız ve erkek kardeş Marzhan Zhaasyn’ın yanında. Kampta amcalarım ve teyzelerim de var. Onlarla temas kuramıyorum ve neler olduğunu anlayamıyorum, ”dedi.

Sadece bir ilçeden 22 bin Kırgız yeniden eğitim kampında

Hiç kimse, yeniden eğitim kamplarında bulunabilecek Kırgız sayısı hakkında kesin bir veriye sahip değil. Bazı haberlere göre, sadece 40 bin nüfuslu Akçiy ilçesinde 22 bin Kırgız gözaltına alındı.

Çin’deki Kırgızlarla iletişim kısa kesildi. 2018’in başından beri, çağrılara cevap vermeyi bıraktılar. Konuşmayı kabul ederlerse, gözaltındakiler ve kamptakiler hakkında konuşmamak şartı ile kısaca ve fazla açıklama yapmadan konuşuyorlar.

Aaly Suyunaly “Wechat (telefon mesajlajma uygulaması) üzerinden iletişim kurduk. Çin’deki akrabalarımız konuşmaktan korkuyor. Bunun için kampa gönderilebilirler. Onların güvenliğinden korkuyoruz ve zarar vermemek için tekrar tekrar aramadık ”diyor.

Diğer komite temsilcileri “Çeşitli bilgilere göre, Urumçi ve Kaşgar’da büyük kamplar bulunuyor, bunların hepsi XUAR (Sincan Uygur Özerk Bölgesi)’ın her alanında var. Çin’e yayılabileceğine dair bilgi var. Kamplarda cezalandırıcı yöntemler ve sıkı şartlar var ” açıklaması yaptı.

Kültürel soykırım mı yoksa parti eğitimi mi?

1916 Orta Asya Ayaklanması veya Ürkün Ayaklanması olarak bilinen Temmuz 1916-Şubat 1917 tarihleri arasında Rus Türkistanı’nda Çarlık yönetimine karşı meydana gelen ayaklanmalar sonrası binlerce Kırgız Çin’e kaçmıştı. Bugün Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi olarak adlandırıldığı Doğu Türkistan bölgesine yerleşti. En son verilere göre, 200 bin etnik Kırgız Çin Halk Cumhuriyeti’nde yaşıyor.

Kırgızistan vatandaşı Almanbet Osmon uulu, “Bu bir kültürel soykırım. Kırgız entelijensiyanını gözaltına almak. Kardeşi gazeteci, şair Nurmanbet Osmon uulu, 2016 yılında gözaltına alındı. Ardından, 13 yıl hapis cezası suçundan mahkum edildiğini öğrenmeyi başardı. Ne tür bir terörist? Bir millet olarak küçük milletlerin yıkımı sadece ”dedi.

Dünya Bülteni

Devami

ÖZBEK AYDINLARDAN MİZİYAYEV’E ÇAĞRI:

DOĞU TÜRKİSTAN’DA KAMPLARDA İŞKENCE GÖREN ÖZBEKLERE SAHİP ÇIKIN!

Doğu Türkistan’da Çin hükümeti tarafından kurulan “siyasi eğitim merkezleri”nde 5 milyon Uygur, Kazak, Kırgız ve Özbek işkence altında. Kazakistan’ın bir süreden beri, kamplardaki Kazaklar için temaslarda bulunduğu biliniyor. Bu girişimler sonucunda bazı Kazaklar serbest bırakılmıştı. Özbek aydınların yazdığı açık mektuptan anlaşıldığına göre Kıgızistan hükümeti de Kırgızlar için girişimde bulunmuş. Doğu Türkistan’da 30 milyon Uygur’un yanısıra 5 milyondan fazla da Kazak, Kırgız ve Özbek bulunuyor. Çin dışında ‘devleti’ olan etnik gruplar için devletleri çalışmalar yürütülürken, zulüm görenlerin %90’dan fazlasını teşkil eden Uygurlara Dünya’da sahip çıkan bir ülke yok. Müslüman devletler veya Türkçe konuşan ülkeler Çin vahşeti karşısında Uygur müslümanları tamamen yalnız bırakmış durumda. Özbek aydınların devlet başkanı Mirziyayev’e yazdıkları müracaatname:

Özbekistan Cumhuriyeti Başkanı yüksek başkomutan Şevket Mirziyayev’e müracaat:

Bir grup Özbek gazetecileri ve Özbeklerin kaderine kayıtsız kalmayan activist olarak bu müracaatı yazmaya karar verdik. Hepimizce malumdur ki, dünyadaki Özbeklerin sayısı 60 milyonu geçmektedir, çeşitli siyasi olaylar sebebiyle bugün her tarafa dağılmış bir millet haline geldik. Özbekistan dışındakiler, özellikle Çin’deki Özbekler bugün bizlerin yardım ve desteğimize ihtiyaç duymaktadır.

Bilinmektedir ki, Özbekistan’la işbirliği ve ticari ortaklığı olan Çin Halk Cumhuriyeti’nde “eğitim kampları” kutuldu. Güvenilir kaynaklara göre, kamplarda milyonlarca müslüman tutulmaktadır. Alınan haberlere göre kamplarda Uygur, Kazak ve Kırgızlarla birlikte Çin vatandaşı etnik Özbekler de var.

Zikredilen kamplardaki faaliyetle ilgili olarak Kazakistan ve Kırgızistan hükümetleri tutumlarını bildirdiler ve Çin hükümetinden kendi soydaşlarına yapılmakta olan baskıların durdurulmasını talep etmelerinden sonra kamplardaki Kazak ve Kırgız soydaşlarımızın durumları iyileşti, bir çokları serbest bırakıldı.

Bize ulaşan haberlere göre, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde kurulan kamplarda binlerce etnik Özbek de tutulmakta ve durumları çok kötü.

Biz Özbekistan hükümetinin bu konudaki tutumunu açıklamasını, Çin hükümetinden etnik Özbeklerin durumunun iyileştirilmesini talep için başvurmasını rica ediyoruz. Saygılarımızla.

Hasiyat Sabirova-O’zbekiston.

Abdulbasir Ilg’or-Afg’oniston.

Muhammad Ashraf Sherzod-Afg’oniston.

Rafael Sattorov-O’zbekiston.

Rashid To’xtarov-O’zbekiston.

Javlon Anvar o’g’li-Qirg’izston.

Jonuzoq Halil-O’zbekiston.

Otabek Umar-O’zbekiston.

Bahrom Rahmon-Qirg’izston.

Qutfiddin Muhiddin-O’zekiston.

Oydinniso Aliyeva-O’zbekiston.

Vatandaki zulmü ifşa eden birisi çıktı diyen bir söz. Ama bir tek Uygur yalnız, yenilebilir…

TÜRKİSTANDER HABER MERKEZI

Devami

Çin helal ürünlere karşı mücadele başlattı

11.10.2018

Çin hükumetinin Sincan Uygur Özerk Bölgesi adını verdiği Doğu Türkistan’da İslam dininde helal sayılan ürünlere karşı mücadelede başlattığı bildirildi.

Çin hükumeti helal ürünlere karşı mücadelenin, nüfusu Uygurlar, Kazaklar, Kırgızlar ve Dunganlardan oluşan Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde “aşırılıkçılığı” yok etmeyi amaçladığını söyledi.

Uluslararası örgütlere göre ise bu girişim Çin’de Müslümanlara yönelik zulmün yalnızca bir görünüşüdür.

Ozodlik

Devami

Doğu Türkistan Bağımsızlık Meclisi kuruluyor

Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Seyyit Tümtürk, 20 ülkeden 15 teşkilat ve 210 delegenin katılımıyla Doğu Türkistan Meclisi’ni kuracaklarını açıkladı

Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Seyyit Tümtürk, yaklaşık 20 ülkeden 15 teşkilat ve 210 delegenin katılımıyla Paris’te Doğu Türkistan Meclisi’ni kuracaklarını söyledi.

Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneğince, 20 ülkeden 15 teşkilatın temsilcilerinin bir araya geldiği “Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketi Uluslararası 1. Toplantısı” etkinliği Fransa’nın başkenti Paris’te düzenledi.

Etkinliğe Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici ve Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadir de katıldı.  Etkinlikte Doğu Türkistanlılar hakkında video gösterimi yapıldı.

Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Seyyit Tümtürk, yaptığı konuşmada, Doğu Türkistanlıların çok büyük zulüm altında olduğunu belirtti.

Tümtürk, Çin’in, 35 milyon Doğu Türkistanlıyı asimile etmek ve katletmek için politika uyguladığını söyledi.

Avrupa’nın çeşitli kentlerinde daha önce yaptıkları çalışmalardan bir sonuç alamadıklarını, bu yüzden yeni bir metot ve söylem ile hareket etmeye karar verdiklerini belirten Tümtürk, “Burada Doğu Türkistan Meclisi kurulacak. Yaklaşık 20 ülkeden 15 teşkilat ve 210 delegenin katılımıyla Doğu Türkistan Meclisi’ni kuracağız. Buradaki amaç, bütün Doğu Türkistanlıları kucaklayan, teşkilatları içine alan, Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı yolunda reel politika üreterek bu konuyu uluslararası ve dünya kamuoyuna anlatacak bir siyasi hareket oluşturmak. Meclisin merkezi Paris olacak.” diye konuştu.

Tümtürk, Fransa’nın kendilerine destek verebileceğini düşündükleri için Meclisi Paris’te kurmaya karar verdiklerini kaydetti.

Destici de, Doğu Türkistan’daki zulümlerin gündeme gelmediğini ve bunun kendilerini üzdüğünü ifade etti. Uluslararası kuruluşların Doğu Türkistanlıların maruz kaldığı zulüm için harekete geçmesi gerektiğini belirten Destici, Doğu Türkistanlıların bir gün hak ettikleri bağımsızlığı elde edeceklerini söyledi.

Dünya Bültenı

29.09.2018

Devami

AF Örgütü’nden Doğu Türkistan raporu: Baskılar intihara sürüklüyor

Uluslararası Af Örgütü’nün son raporu Çin’in esir kampına dönüştürdüğü Doğu Türkistan’daki zulmü gözler önüne serdi: Kamplarda tutulan Müslümanların sayısı hızla artıyor… Başörtüsü, sakal, dini kitap ‘aşırılık’ olarak değerlendiriliyor. Bu emareler toplama kampına göndermek için yeterli… Yurtdışına gönderilen bir mesaj bile hapis ve aylarca sürecek işkence nedeni… ‘Dönüşüm kampları’ndaki baskı intihara sürükleyecek boyuta ulaştı…

Uluslararası Af Örgütü’nün bugün yayımlanan “Çin: Neredeler? Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki toplu gözaltılar hakkında cevap verme zamanı” başlıklı raporu Doğu Türkistan’daki baskı ve işkencenin geldiği boyutu çarpıcı örneklerle ortaya koydu.

YÜZ YÜZE GÖRÜŞÜLEREK HAZIRLANDI

Yakınlarının akıbetinden haber almaya çalışan yaklaşık 100 kişiyle görüşülerek hazırlanan rapor, Sincan bölgesindeki Uygurlara, Kazaklara ve çoğunluğu Müslüman diğer etnik gruplara yönelik toplu gözaltı, izinsiz gözetim, siyasi telkin ve zorunlu kültürel asimilasyon politikalarına bir son verilmesi çağrısında bulunuyor.

18-09/24/in-dogu-turkistan-3.jpg

Rapora göre Aşırılıkla Mücadele Düzenlemesi’nin kabul edildiği Mart 2017’den bu yana, Sincan bölgesinde kamplara kapatılan ve çoğunluğu Müslüman olan etnik grupların sayısı hızla artıyor. Düzenlemeye göre “normal” olmayan sakal bırakmak, peçe veya başörtüsü takmak, namaz kılmak, oruç tutmak, alkol almamak ya da İslam veya Uygur kültürüyle ilgili kitaplar veya yazılar bulundurmak da dahil olmak üzere, dini veya kültürel aidiyetin açık veya hatta özel alanda sergilenmesi “aşırılık” olarak değerlendiriliyor.

Çalışma veya eğitim amacıyla özellikle Müslüman nüfusun ağırlıklı olduğu ülkelere gitmek ya da Çin dışında yaşayan insanlarla iletişim kurmak da insanları şüpheli konumuna düşüren temel sebepler arasında bulunuyor.

18-09/24/in-dogu-turkistan-9.jpg

AYLARCA SÜREN GÖZALTI

Yetkililer kampları “eğitim yoluyla dönüştürme” merkezleri olarak adlandırsa da, birçok kişi bu merkezlere “siyasi eğitim kampları” diyor. Gözaltı merkezlerine gönderilen kişiler yargılanmıyor ve bu kişilerin avukatlara erişimleri veya haklarında verilen karara itiraz hakları bulunmuyor. İnsanlar aylar boyunca gözaltında tutulabiliyor çünkü bir kişinin ne zaman “dönüştüğüne” yalnızca yetkililer karar verebiliyor.

18-09/24/in-dogu-turkistan-7.jpg
Çin’in ‘dönüşüm eğitimi’ adı altında açtığı esir kamplarında 1 Milyon Müslüman tutuluyor.

YÜZ BİNLERCE AİLE PARÇALANDI

UAÖ Doğu Asya Direktörü Nicholas Bequelin konuya ilişkin yaptığı açıklamada  “Kitlesel gözaltı kampları, beyin yıkama, işkence ve cezalandırma mekanlarıdır. Yurt dışında yaşayan ailenizle mesajlaşmak gibi son derece basit bir eylemin bile gözaltına alınmanıza yol açması, Çin yetkililerinin yaptıklarının ne kadar saçma, haksız ve tamamıyla keyfi olduğunun altını çiziyor” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yüz binlerce aile, şiddetli baskılar nedeniyle parçalandı. Sevdiklerinin başına ne geldiğini bilememenin çaresizliğini yaşıyorlar. Çin yetkilileri artık bu ailelere cevap vermeli.”

Daha önce kampta tutulan Kairat Samarkan gözaltına alındığında başına bir başlık geçirilmiş. Kollarına ve bacaklarına kelepçe takılan Samarkan, 12 saat boyunca sabit bir pozisyonda durmaya zorlandığını söyledi.

18-09/24/in-dogu-turkistan-4.jpg

İNTİHARA SÜRÜKLEYEN BASKI

Aynı kampta yaklaşık 6.000 kişinin olduğunu söyleyen Kairat, “Siyasi marşlar söylemeye ve Çin Komünist Partisi’nin söylevleri hakkında çalışmaya zorlandık. Buna göre, kampta kalanlar birbirleriyle konuşamıyorlar, yemeklerden önce ‘Çok Yaşa Şi Cinping’ diye bağırmaya zorlanıyorlardı” dedi ve serbest bırakılmadan kısa bir süre önce intihar girişiminde bulunduğunu söyledi.

ZULÜM ‘STRIKE HARD’ KAMPANYALARIYLA BAŞLADI

Doğu Türkistan’ın batısında bulunan kamplarda 1 milyon civarında Müslüman hapis tutuluyor.

1990 yılının ortalarında Çin hükümeti tarafından başlatılan “Strike Hard” (sert vuruş) kampanyaları, Sincan bölgesinde yaşayan insanlara zulmedilmesine yasal bir zemin hazırlamıştı. 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırı sonrasında da Çin hükümeti, ‘terörizme karşı küresel mücadele’ye destek bahanesiyle, Uygurların ülkede faaliyet gösteren insan hakları örgütlerini ‘terörist gruplar’ olarak yaftalamıştı.

Sonuç olarak Çin hükümeti, Müslümanlara (özellikle Uygurlara) haksız yere, terörist muamelesi yapıyor. Bölgeden, her türlü yayın organına yapılan şiddetli sansüre rağmen, gelen haberler bu zulmün ne boyutlara ulaştığını kanıtlar nitelikte.

18-09/24/in-dogu-turkistan-5.jpg

HER ADIM TUTUKLAMA BAHANESİ

Sakal uzatmak ve farklı ülkedeki insanlarla konuşmak gibi bahanelerle insanları tutsak eden Çin hükümetinin asimilasyon uygulamaları dünya kamuoyu tarafından maalesef görmezden geliniyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) raporlarına göre, insanları hapse atmak için sudan sebeplere başvuran Çin hükümetinin en çok kullandığı bahaneler:

1- SAAT AYARI BİLE..

Bir Doğu Türkistanlı, saatini Pekin’in iki saat gerisinde bir zaman dilimi olan “Urumçi zamanına” göre ayarladığı için terörist şüphelisi olarak tutuklandı. Çin’de, başkent Pekin’in bulunduğu meridyene göre ayarlanmış olan ve tüm ülkeyi kapsayan tek bir resmi saat dilimi kullanılır. Fakat ülkenin sınırları geniş olduğu için, Pekin’in bulunduğu meridyenin epey batısında yer alan Sincan’da saat, gün ışığına göre, iki saat geride.

18-09/24/in-dogu-turkistan-7-1537796100.jpg

Saatleri, Doğu Türkistan’ın (Sincan) başkenti olan Urumçi’ye göre ayarlamak, Çin Komünist Partisine karşı bir direniş biçimi olarak görülür. Bu yüzden Çin’de, saatleri resmi olmayan bir saat dilimine göre ayarlamak suç sayılıyor.

2- ÖDEV YAPMAK İÇİN VPN (SANAL ÖZEL AĞ) KULLANMAK

Takma ismiyle tanınan Sofia adlı bir kadın, kızının Sincan’a yaptığı bir ziyaret sırasında VPN kullandığı için tutuklandı.

18-09/24/in-dogu-turkistan-6.jpg

Çin’in dışında üniversite öğrencisi olarak okuyan kızın annesi, “Sincan’daki akrabalarını ziyaret ediyordu ve ödevi için okulunun internet sitesine erişmesi gerekiyordu … ve bunun için VPN kullandı” dedi.
Sofia, kızının neden gözaltında tutulduğunu kendisine söylemediklerini ve eski kocasının soruşturmasından sonra bunun sebebinin VPN kullanmak olduğunu öğrendiğini belirtti.

3- SAKAL UZATMAK

Çin hükümetinin, İslam geleneklerine göre sakal uzatmayı ve halk arasında peçe takmayı vb. unsurları yasakladığı en azından 2017’den beri biliniyor.

Daha önce siyasal eğitim kampında yer almış bir Uygur Türkü olan Erkin, bu gibi kurallara uymamanın tutuklanmaya sebep olduğunu İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne anlatarak doğruladı.

Erkin, “(Toplama kampında) liderimiz olan bir Uygur Türkü, sakalı olduğu için tutuklanmıştı” dedi.

Guli takma adıyla tanınan 23 yaşındaki Müslüman bir Uygur kadını da, the Guardian’a, başörtüsü takıp namaz kıldığı raporlarda yer aldığı için yerel makamlar tarafından nasıl sorguya çekildiğini anlattı. Kadın, suçu belli olmadığı halde, Çin polisi tarafından 8 gün boyunca cezaevinde alıkonuldu.

18-09/24/99518315-fc7a-47d6-9a76-c668261d2122.jpg

4- RESTORANLARDA ALKOL SERVİSİ YAPMAMAK

Yine eski bir tutuklu olan Erkin’in İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne anlattığına göre, ‘İslami restoran’ sahibi 3 kişi, kendi restoranlarında sigara ve alkol içilmesine izin vermedikleri için gözaltına alındı.
Nur takma adıyla bilinen bir başka Uygurlu (erkek) ise, komşusuna “sigara içmemelisin çünkü sen Müslümansın” dediği için hapse atılan biriyle tanıştığını anlattı.

Nur, adamın yakalanmasına ve ardından tutuklanmasına sebep olan olayın bölge yetkililerine rapor edildiğini, ancak tutanağın kim tarafından hazırlandığının belli olmadığını söyledi.

The New York Times’ın bildirdiğine göre, Çin hükümeti köylülerden akrabalarını, arkadaşlarını ve komşularını soruşturmalarını istiyor ve köylülerin, hükümete onlar hakkında bilgilendirme yapması için baskılarda bulunuyor.

5- MEVLÜT OKUTMAK

Sincan’ın güneyinde yaşayan Hoshur ismindeki Uygurlu bir adamın İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne anlattığına göre, annesi ve diğer yaşlı kadınlar beş yıl önce mevlüt okumasına katılmaktan gözaltına alınmış.

Hoshur, “Annem Mart 2018’de tutuklandı. Ailemden aldığım bilgiye göre, annem bir cezaevinde ve komşumuzda yapılan dini anma törenine (mevlüt) katılmak ile suçlanmış” dedi. 2013’te gerçekleşen mevlüt programının ölen komşuları için yapılmış olduğunu belirten Hoshur, “60 yaşlarındaki yaklaşık 20 kadın yetkililer tarafından tutuklandı” diye ekledi.

6- İSLAMİ ÖĞRETİLERİ DİJİTAL ORTAMDA PAYLAŞMAK

Alim takma adıyla bilinen eski bir mahkum, 60 yaşındaki bir adamın ve onun kızının İslami öğretileri diğer insanlarla paylaştıkları için nasıl hapse çarptırıldıklarını anlattı.

HRW’ye konuşan mahkum, 60 yaşındaki adamın kızına sesli tebliğ yolladığını, ardından kızının da o gönderiyi başka bir arkadaşına ilettiğini söyledi.

Alim, “60 yaşındaki adam 6 yıl, kızı da 3 yıllık cezaya çarptırıldı” dedi.

7- BİLGİSAYARDA İSLAMLA İLGİLİ VEYA UYGUR DİLİNDE DOSYALAR BULUNDURMAK

Alim HRW’ye, ayrıca, “8 yıla mahkum edilmiş bir adam vardı. Anlattığına göre, Uygur dilinde e-kitapları olduğunu tespit eden polis bunları birer dini materyal olarak kabul etmiş.”
Ayrıca ‘The Associated Press’in bildirdiği bir habere göre Çin hükümeti, ülkede herkesin ateist Komünist Partiye sadık kalmasını sağlamak amacıyla İncilleri yakıyor ve kiliseleri kapatıyor.

8- BÖLGEDEN UZAKLAŞMAK

Medina takma adıyla bilinen 42 yaşındaki bir Uygur kadını HRW’ye, kocasının yurt dışına seyahat etmesi üzerine siyasal eğitim kampına gönderildiğini anlattı. Kadın kocasının hangi ülkeye gittiğini belirtmedi.
Mayıs ayında HRW’ye konuşan kadın, “Eşim yanlış bir şey yapmış olup da ceza alsaydı bunu anlayışla karşılardım, ancak o hiçbir şey yapmadı” dedi.

Medina, ayrıca, “Kocamın kuzeninin kardeşi de Malezya’ya turist olarak gittiği için gözaltına alındı. Sırf oraya gittiği için” diye ekledi.

Bazı Uygurlular da, seyahat için, resmi onay almak zorunda olduklarını söylediler.
Sincan bölgesinden ayrılabilmek için muhtarlığa gitmeleri gerektiğini belirten Omerjan takma isimli Uygurlu bir genç ise “Herhangi bir dini etkinliğe katılmayacağımıza dair çeşitli belgeleri imzalamak için muhtarlığa gitmemiz gerekti ve daha sonra ülkeden 10 günlüğüne çıkış izni aldık” dedi.
Çin hükümeti aynı zamanda, Hacca giden Çinli Müslümanların boynuna GPS takip sistemi yerleştiriyor. Çin’deki İslam Derneği ise bu takip cihazlarının hac yolcuları güvenliği için gerekli olduğunu savunuyor.

9- DİĞER ÜLKELERDEKİ İNSANLARLA TANIŞMAK

Yine Nur ismiyle tanınan mahkum bir adam HRW’ye “Avustralya’ya, Türkiye’ye ya da Çin’in dışındaki yerlere giden ve (bu yüzden mahkum olan) insanlarla tanıştım. (Onların) yurt dışında yakın akrabaları bile yok. Gözaltına alınmak için yurt dışında giden arkadaş ya da komşularının olması yeterli” dedi.

10- ÜLKE DIŞINDAKİ İNSANLARLA WHATSAPP İLETİŞİMİ

Geçen yıl Sincan’dan ayrılan Omerjan isimli genç, babasına Whatsapp yoluyla selam yolladığı için babasının sorgulandığını söyledi.

HRW’ye konuşan Omerjan, “Babamın telefonuna, o yanımdayken (farklı bir ülkedeyken), WhatsApp yüklemiştim. Daha sonra babam, (Sincan’a döndüğünde), WhatsApp’i oradayken kullanabilir mi diye denemek istedim. Bu yüzden ona bir mesaj yolladım. Babam mesajımı aldıktan sonra (yetkililer tarafından) götürülmüştü” dedi.

“Bir şey bile söylemedim, yalnızca selam gönderdim” diyen Omerjan, babasının bir günlüğüne götürüldüğünü ve ona Whatsapp hakkında her türlü sorunun sorulduğunu anlattı.
Sadece yabancı bir mesajlaşma servisi olan Whatsapp’i kullanmak bile (Çin hükümeti tarafından) suç olarak algılanmakta.

Eşinin yurt dışına çıkması üzerine gözaltına alındığını söyleyen Medina ise, yetkililerin “eşinin telefonunda Whatsapp bulunduğunu ve onun yabancı bir ülkedeki biriyle Whatsapp üzerinden konuşmakla suçladıklarını” söyledi.

Çin’de en çok kullanılan mesajlaşma programı WeChat. Çinli yetkililer, bu uygulama üzerinden gönderilen özel mesajları izin almadan takip edebiliyorlar.

11- GÖÇ ETME PLANLARI YAPMAK

Eşi ve üç çocuğu siyasal kamplara gönderilen bir kadın, yetkililerin, eşinin telefon mesajlarını kontrol ettiğini ve ülkeden ayrılma planları yapma ihtimaline karşı tutukladıklarını söyledi.

Enlik takma ismini kullanan kadın HRW’ye, “Polis geldi ve kocamın telefonunu inceledi. Daha sonra mesajlarda yabancı bir ülkeye göç etme olasılığının tartışılmış olduğunu gördüler” dedi. Polislerin, neden başka bir ülkeye göç etme hakkında konuşuyorsunuz diye sorduğunu belirten kadın, “Eşim bir suçlu değil ama nasıl oluyor da sırf yabancı bir ülke hakkında konuştuğu için tutuklanıyor?” dedi.

18-09/24/in-dogu-turkistan-10.jpg
Çin’in, Doğu Türkistanlılara yasak olan ‘hassas ülkeler’ haritası.

12- HASSAS ÜLKELERDEN BİRİNİ ZİYARET ETMEK

Sincan bölgesindeki insanlarla dini bağı olan 26 ülke, Çin’in ‘hassas ülkeler’ listesinde yer alıyor. Listedeki bazı ülkelerin nüfusunun çoğunluğu Müslümanlardan oluşuyor, bazılarının da büyük bir Müslüman nüfusu var.

Listedeki ülkeler: Afganistan, Cezayir, Azerbaycan, Mısır, Endonezya, İran, Irak, Kazakistan, Kenya, Kırgızistan, Libya, Malezya, Nijerya, Pakistan, Rusya, Suudi Arabistan, Somali, Güney Sudan, Suriye, Tacikistan, Tayland, Türkiye, Türkmenistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Özbekistan ve Yemen.

13- TUTUKLULUK ESNASINDA İNTİHAR GİRİŞİMİNDE BULUNMAK

Ehmet ismiyle tanınan eski bir tutuklu, gözaltına alınırken kendisini öldürmeye çalıştığını ve bu yüzden fazladan 7 yıl hapis cezasına çarptırıldığını söyledi.

HRW’ye konuşan Ehmet, “Kafamı duvara vurdum; güçsüz, çaresiz ve öfkeliydim. Bilincimi kaybetmiştim ve uyandığımda bir doktorun odasındaydım. Daha sonra beni hastaneye götürdüler” dedi.

“… başımın ciddi şekilde yaralandığını söylediler. Gardiyan bana şöyle dedi: ‘İntihar girişiminde bulunduğun için yedi yıl daha hapis cezasına çarptırıldın.”

KARAR

25.09.2018

Devami

İnsan Hakları İzleme Örgütü: Çin Uygur Türklerine insan hakları ihlalleri işliyor

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Çin’in ülkenin kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Müslüman Uygur Türklerine sistematik insan hakları ihlallerinde bulunduğunu bildirdi.

New York merkezli İnsan Hakları İzleme örgütü daha önce Sincan’da yaşamış ve oradan ayrılmış kişiler, gözaltına alınanlar ve onların yakınları ile yaptıkları mülakatlar sonucu hazırladığı 117 sayfalık raporu, Çin hükümetinin, Müslüman Uygur Türklerine karşı toplu keyfi gözaltı, işkence ve kötü muamelesini ortaya koydu.

Hakaret ve kısıtlamalara maruz kalıyorlar

Raporda, “Bölgede yaşayan 13 milyon Müslüman Uygur Türkü siyasi telkine, kolektif cezalandırmaya, hareket, iletişim ve dini kısıtlamalara maruz kalıyor.” ifadesi yer aldı.

HRW Çin Direktörü Sophie Richardson, ”Çin hükümeti, Sincan’da onlarca yıldır görülmemiş bir boyutta insan hakları ihlalleri işliyor.” değerlendirmesinde bulundu.

İhlallere son verilmesi çağrısı

Richardson, Sincan’da Müslüman Uygur Türklerine yönelik baskının Birleşmiş Milletler (BM) ve ilgili devletler için önemli bir sınav olduğunu belirterek, bu ihlallere son verilmesi için Çin’e yaptırım uygulanması çağrısı yaptı.

Çin hükümetinin Uygur Türklerine karşı baskısının 2016 yılından beri ”dramatik şekilde” arttığına dikkat çekilen raporda, Çinli yetkililerin keyfi toplu gözaltıları artırdığı ifade edildi.

Yabancı ülkelerle bağlantılı olduğu ve WhatsApp gibi yabancı iletişim araçlarını kullandıkları gerekçesiyle siyasi eğitim kamplarında tutulduğu tahmin edilen bir milyon Uygur Türkü’nün Mandarin Çincesi öğrenmeye ve Çin Komünist Partisinin propaganda şarkılarını söylemeye zorlandığı ve öğrenemeyenlerin cezalandırıldığı kaydedilen raporda, kamplardaki Uygur Türklerine adil yargılanma hakkı tanınmadığı ve aile ve avukatlarına erişimlerinin olmadığı belirtildi.

Dini uygulamaların emsalsiz şekilde kontrol altında tutulduğu ve yetkililerin bölgede İslam dinini yasakladığına işaret edilen raporda, halkın devamlı gözetim altında tutulduğu ve birbirlerini ”ispiyonlamaya” teşvik edildiği aktarıldı.

Uygur Türklerine yönelik başlatılan kampanyanın aileleri de birbirinden ayırdığına değinilen raporda, sınırdaki sıkı pasaport kontrolleri nedeniyle çocukların ailelerinden ayrı kaldığı ve Çin hükümetinin Türk Müslümanların yurt dışındaki tanıdıkları ile iletişim kurmasını engellediği ifade edildi.

Çin suçlamaları reddediyor

Çin ise suçlamaları kabul etmiyor. Çin Dışişleri Bakanlığı, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki insan hakları ihlalleri gerekçesiyle ABD’li yetkililerin Çin’e yönelik yaptırım talep etmelerine tepki göstermişti.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Çunying, ABD’li yetkililerin Pekin yönetimine Sincan’da insan hakları ihlalleri yaptığı gerekçesiyle yaptırım talep etmelerine ilişkin, Çin’in insan hakları kayıtlarının ABD’den daha iyi durumda olduğunu savunarak, Çin’deki etnik azınlıkların dini özgürlüklerinin kanunlarla korunduğunu savunmuştu.

Dünya Bültenı

11.09.2018

Devami

Çin hacca giden müslümanları GPS ile izliyor

Çin yönetiminin, hacca giden Müslümanlara dağıttığı yaka kartlarındaki GPS sistemiyle 24 saat izledikleri iddia edildi.

Çin yönetiminin, hacca giden Müslümanlara dağıttığı yaka kartlarındaki GPS sistemiyle 24 saat izledikleri iddia edildi.

ABD kaynaklı Wall Street gazetesi tarafından, Çin hükümeti tarafından yönetilen Çin İslam Derneği’nin dağıttığı, Pekin havaalanından Mekke’ye Hac vazifesini yerine getirmek için yola çıkan Çinli Müslümanların fotoğraflarını yayınlandı. Çin yönetiminin, hacca giden Müslümanlara dağıttığı yaka kartlarındaki GPS sistemiyle 24 saat izledikleri iddia edildi.

Derneğin ifadesine göre bu akıllı kartlar, kullanıcısının güvenliğini sağlıyor. Kartlarda GPS izleme cihazı ve şahsi veriler bulunuyor. İnsan hakları aktivistleri, söz konusu kartları Çin’in casusluk ve istihbarat faaliyetlerinin bir parçası olarak niteliyor.

Londra King’s College’den Çin insan hakları uzmanı Eva Pils durumun, Çin’in Müslümanların dini pratiğine yönelik zulmünün yeni bir yolu olduğunu ifade etti. Çin’in ülkenin doğusundaki Doğu Türkistan’da Uygurlara yönelik kısıtlama ve asimilasyon faaliyetleri biliniyor. Çin hükümeti bu faaliyetleri bir süredir Hui Müslümanlara da uyguluyor. Çin yönetimi bu kartların hacıların hepsi tarafından taşınmadığını ve Uygur hacılara kartlardan verilmediğini iddia ediyor. Çin’in bu uygulamasının nasıl bir seyir izleyeceği bilinmiyor.

Dünya Bülteni

06.08.2018

Devami

AB’den Çin’e Uygur tepkisi

AB – Çin İnsan Hakları Diyaloğu toplantısında, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki “siyasi eğitim merkezleri”nin endişe kaynağı olduğu ortaya konuldu.

23.07.2018

Çin ile 36’ncısı yapılan İnsan Hakları Diyaloğu toplantısında Sincan Uygur Özerk Bölgesi‘ndeki “siyasi eğitim merkezleri”nin endişe kaynağı olduğunu vurguladı.

AB – Çin İnsan Hakları Diyaloğu’nun 36. turu Pekin’de yapıldı.

Toplantıya ilişkin AB’nin resmi internet sitesinden yapılan açıklamaya göre, iki günlük programda, Çin’deki insan hakları, iş hayatı, engelli ve kadın haklarına ilişkin konular tartışılırken, AB’deki son gelişmelere ilişkin değişimler, özellikle göçmenlerin ve sığınmacıların haklarının korunmasında göç konularına ve temel hakların korunmasına odaklanıldı.

AB heyeti, insan hakları savunucuları, dini inançları nedeniyle zulüm gören kişiler ve ifade özgürlüğü veya temel insan haklarına aykırı şekilde hapsedilen Tibetliler ve Uygurluların serbest bırakılmasını istedi.

Heyet, Çin’in ekonomik ve sosyal haklar konusundaki ilerlemesini tam olarak tanırken, insan haklarının evrenselliğe, bölünmezliğine, insan haklarına bağlılık, siyasi ve sivil haklara eşit ağırlık verme ihtiyacına dikkati çekti. Heyet, Çin’in Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ni imzalamasının üzerinden yirmi yıl geçmesine rağmen hala onaylamadığını hatırlattı.

AB heyeti ayrıca, gözaltına alınan kişilerin seçtikleri bir avukat tarafından temsil edilmelerine izin verilmesi, aile üyeleriyle görüşmesi, gerektiğinde uygun tıbbi yardıma ulaşması, işkence ve kötü muameleye ilişkin iddiaların derhal soruşturulmasına izin verilmesi beklentisini de dile getirdi.

Çin’deki bireysel ve siyasi hakların kötüleşen durumunu ve bunun yanı sıra insan hakları savunucularının önemli bir kısmının tutukluluk ve mahkumiyetini vurgulayan AB heyeti, bu çerçevede, bireysel davaları gündeme getirdi. Heyet, isimlerine tek tek yer verdiği insan hakları savunucuları, dini inançları nedeniyle zulüm gören kişiler ve ifade özgürlüğü veya temel insan haklarına aykırı şekilde hapsedilen Tibetli aktivistlerve Uygurların serbest bırakılmasını istedi.

Çin makamları da yoksulluğun azaltılması, istihdam yaratılması ve sosyal güvenlik ağına yapılan reformlar gibi bir dizi alanda olumlu sonuçlar ortaya koydu.

“Siyasi eğitim merkezleri endişe kaynağı”

Toplantıda din ve inanç özgürlüğünün teşvik edilmesi ve özellikle Tibetliler ve Uygurlar olmak üzere azınlıklara mensup kişilerin hakları da ele alındı. Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki “siyasi eğitim merkezleri” adlı sistemin endişe kaynağı olduğu vurgulandı.

Programda masaya yatırılan diğer konular arasında, ölüm cezası ve keyfi gözaltı, ifade ve dernek kurma özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar ve Çin’in Yabancı Sivil Toplum Örgütü Faaliyet Yönetimi Yasası’nın uygulanmasını da içeren cezai yargı sistemindeki sistematik problemler yer aldı.

Muhabir: Meltem Bulur

Anadolu Ajansı


Devami