“İşkence ve ölümler semptomdur. Asıl sorun sistemde”
Özbekistan’ın önemli haber sitelerinden kun.uz‘da gazeteci İlyas Seferov, geçtiğimiz Kasım ayında işkence ve ölüm olaylarıyla ilgili bir söyleşi (sohbetleş) gerçekleştirdi. Konuşmacılar, İnsan Hakları “Ezgulik” (İyilik) Derneği Başkanı Abdurrahman Taşanov ile Âli Meclis Yasama Bölümü milletvekili Rasul Kuşerbaev. Röportajın kun.uz’de yayımlanan özetini Özbek Türkçesinden Türkiye Türkçesine tercümesini ederek olduğu gibi veriyoruz. (İnsan Hakları Ezgulik/ İyilik Derneği, Özbekistan’da yarı resmi olarak kurulup faaliyet gösteren bir kuruluş. Herhangi birisinin bir başka dernek kurup faaliyet yapması veya Ezgulik’te aday olup yönetime gelmesi söz konusu olamıyor. Buna rağmen Taşanov’un hak ihlallerine karşı eleştiriler yöneltmesi önemli).
Kun.uz muhabiri, Özbekistan’daki soruşturma ve geçici gözaltı merkezlerinde meydana gelen işkenceler, işkencenin nedenlerinin analizi üzerine bir röportaj gerçekleştirdi. Sohbetdaşlarımız İnsan Hakları “Ezgulik” Derneği Başkanı Abdurahmon Tashanov, Âli Meclis Yasama Meclisi Milletvekili Rasul Kusherbaev’di.
Daha önce Semerkant’ta 15 gün tutuklu bulunan bir gencin cezaevinden sağ çıkmadığını haber almıştık, ancak birkaç gün sonra Fergana vilayetindeki İçişleri kurumlarında 2 vatandaşın daha ölü bulunduğunu haber aldık.
Ancak şu ana kadar bu vakalarla alakalı olarak ne İçişleri Bakanı ne de teşkilatın bölgedeki başkanı ilgili bir açıklama ya da yorum yapmadı. Sanki bu gibi durumlar, insan ölümleri rutindir ve sık sık tekrarlanması gereken hallerdir.
Sorguda, nezarethanede adam ölüyor, yakınları merhumun işkence gördüğünü, vücudundaki yara izlerinin açık seçik görülebildiğini söyleyip şikayetçi oluyor, sosyal medya bunu haber yapıyor, kamuoyu endişelerini dile getiriyor ama hiçbir sorumlu bu feryatlara cevap vermiyor. Tam aksine ölenlerin hangi hastalıktan öldüğüne dair sadece iki- üç satırlık malumatlar okuyoruz.
Kun.uz:
— Önceki iki hafta içinde Özbekistan İçişleri idarelerinin “geçici gözaltı merkezlerinden” üç ceset çıktı. İçişleri Bakanlığı, merhumların ölümlerine çeşitli hastalıkların sebep olduğunu bildirdi, ancak ölenlerin vücutlarındaki izler ve yakınlarının verdiği ifadeler, merhumların hastalıktan değil, ağır işkence ve darbelerin etkisiyle öldüğünü gösteriyor gibi.
Bu üç olay hakkında sizin liderliğini yaptığınız İnsan Hakları “Ezgulik” Cemiyeti tarafından bağımsız araştırmalar yapma imkanı oldu mu?
Abdurrahman Taşanov:
— Ben konu üzerinde biraz daha geniş durmak isterdim. Mesela, işkence nedir ve nasıl meydana gelmektedir? Bizde ne zamandan beri var? Bu konuda uluslararası sözleşmelerde neler söyleniyor, milli kanunlarımız ne diyor?
Özbekistan Cumhuriyeti İdari Sorumluluk ve Ceza Kanunu’nda işkence fiili hakkında ayrı maddeler bulunmaktadır. Bunlar, usul işlemleri sırasında hükümlülere, şüphelilere veya ceza alan kişilere yapılan işkencelerle ilgilidir.
Genel olarak dünyanın her yerinde bir işkence kavramı var. İnsanlık cemiyeti başladığından beri bunu önlemek için çaba sarf edilmiştir.
Özbekistan 1995 yılında “İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Ceza ve Muamelelere Karşı Sözleşme”ye katıldı. Biz bu onaya dayanarak her dört yılda bir BM İşkenceye Karşı Mücadele Komitesi’ne dönemsel raporlar sunuyoruz.
Sorunuzu yanıtlamak gerekirse, henüz bu gibi meselelerde bağımsız soruşturma yapma yetkimiz ve imkânımız mevcut değildir, buna izin de verilmemektedir.
KERİMOV DÖNEMİNDE YÜZLERCE KİŞİ İŞKENCEDE ÖLDÜ
Burada belirtmemiz gereken şu ki, biz otuz yıllık dönemde işkencelere alıştık. Meselâ, bu yıllarda birkaç yüz kişi öldü. Ancak ikinci idari dönemde (Kerimov’un öldüğü 2016 sonrası- çvrn) bu vakalar oldukça azaldı. Bunu da kabul etmemiz lazım.
Meselâ önceki dönemde hükümet işkencelerin varlığını kabul etmiyordu. Varlığını kabul etmedikten sonra onunla mücadele edilemez. Ölen insanlar ise hastalıktan, kalp yetmezliğinden ölmüş olurdu.
Şevket Mirziyaev ise bu işkence olayları meselesinde çok sert konuştu. Bu dönemde çok sayıda savcılar, içişleri memurları, işkenceye karışan başkaca çalışanlar işten çıkarıldı.
İşkence bir semptomdur. Yani görülen durum ateştir, vücuttan çıkan yaradır. Onun asıl sebebi ise bedende, yani sistemdedir. Ve sistem ise kendini zaman zaman bu şekilde ortaya çıkarıyor.
— Geçtiğimiz hafta haberini aldığımız üç ölüm vakasıyla ilgili gerçek soruşturmaların yapılıp, davaların açılacağına inanıyor musunuz?
— Emniyet kuvvetlerinin eylemlerine bakıldığında buna inanmıyorum. Şimdi sosyal medya aracılığıyla açıklamalar yapıyoruz ve bu açıklamalar en üst kademedeki yöneticilere ulaşırsa ve de onlar güçlü bir talepte bulunursa bu mesele farklı şekilde ele alınacaktır. O zaman bile asıl mesele kişilerle ilgili değil, belki sistemdedir. Bunlar bizim bildiklerimiz. Ama bilmediğimiz daha kaç vaka var.
— Qoqan’daki olayın suçunu orada tutulan iki çocuğa yıkmak istediklerini duyuyoruz. Böyle olması mümkün mü?
— Evet, bu dünya deneyiminde var olan bir durum. Filmlerde gördüğünüz gibi, birisi suçu üstlenip hapsi boyluyor. Birileri haksızlık kurbanı olacak. Duyduğuma göre, o gün Qoqan’daki rehabilitasyon merkezi müdürünün eniştesi nöbetteymiş. Şimdi ise üst kuruluşlardan görevlilerin orada olduğu, herkesin işten çıkarıldığı söyleniyor.
Ümid ediyoruz ki, bu meselenin aslı ortaya çıkarılır. Bununla ilgili birkaç film yapıldı. İnsanı utandıracak bazı sahneler var. İki gün boyunca cenazeleri sahiplerine bile vermediler. Bu olaylara kamuoyu nasıl kayıtsız kalabilir? Düşünüyorum ki, bu meselelerin sonuna gelinecek. Eğer gelinmezse, utanç verici bir durumda kalırız.
— Neden Özbekistan’da işkence olayları durmuyor: Neden bizimkiler şüpheliyi öldürmeden soruşturma yapamıyor, sistemde işe giren kişi şahıs sıfatında insanlığını tamamen kaybediyor mu, sorgucular yeteneksiz mi, baştakiler sisteme hakim olamayıp, dizginleri elinden çıkarıp öylece oturuyor mu?
Sebebi ne?
Rasul Kuşerbaev:
Rasul Кuşerbaev (milletvekili)
İŞKENCEYE KARŞI MÜCADELE GERÇEKTEN İSTENİYOR MU?
— Bir şeyin kabul edilmesi gerekir? Bizdeki güvenlik birimleri sahasının modeli nereden alındı? Bu, Sovyetler Birliği’nden miras kalmıştır ve biz hâlâ bu kalıbın dışına çıkamadık. Sovyetler Birliği döneminde devlet kavramı esastı. Sistem buna göre tasarlanmıştı. Acımasız baskılar kullanılması, aydınların kaybı, quloq kılınışı (Sovyetler Birliği’nde zengin köylüleri ifade etmek için kullanılan, Gulak toplama kamplarıyla özdeşleşen deyim-çvr). Mevcut sistem, işte bu devirden şekillenip geliyor. Biz müstakillik döneminde de aynı şablonu alıp kendi sistemimize uyguladık. Neredeyse hiçbir değişiklik olmadı. Araştırmalar yapılıyor, lakin araştırma sonucunda sistemin itibarının zedelenmesini ve değiştirilmesini, sistemin içinde bulunanlar istemiyor. Bu sebeple mevcut süreçler devam etmektedir. Biz açıklamalarımızda işkenceye karşı mücadele ettiğimizi sık sık tekrarlıyoruz. Peki işkenceyle kim mücadele ediyor, hangi kurum bundan sorumlu olarak belirlendi? Onu kim denetliyor? Bu organizasyonlar konusuna geri döneceğiz. İşkencelere karşı mücadele ile birlikte, bunu denetleyecek özel yetkili bir organ olmazsa netice almak zordur.
Güvenlik sisteminin işkenceye karşı mücadeleyi gerçekten isteyip istemediği sorusundan başlamak gerekiyor. Son zamanlarda meydana gelen olaylara bakınca, istemediği düşüncesi çıkıyor. Yanılmıyorsam 2019 veya 2020 yılındaki Ombudsman raporlarında bir şey dikkatimi çekmişti. Orada söylendiğine göre, 11 ay boyunca 139 mahpustan işkence olayları nedeniyle şikayet geldi ancak hiçbiri de doğrulanmadı. Burada 139 vatandaşa hakaret suçlaması yapılıyor. Sonra ben merak ettim, hakaretten dolayı herhangi bir kişi yargılandı mı diye sordum. Onlar bu konuyla ilgilenmediklerini söylediler. Daha sonra ben merak ederek bu sualin peşine düştüm.
İşkence yapıldığını belgeleyen ilk faktör, işkence kullanıldığını doğrulayan tıbbi muayene sonucudur. Ancak muayeneyi gerçekleştirecek kuruluş aynı teşkilata bağlı. Neden Sağlık Bakanlığı veya bir başkasına bağlı değil? Buradan, tüm soruların cevabı kendi kendine çıkmaktadır. Hangi idare özünün suçunu açığa çıkaracak bir uygulamayı kabul eder?
Söyleşinin tamamını, youtube üzerinden izleyebilirsiniz.
Devami