Özbekistan bağımsızlığı: Sonuçlar ve Sorunlar

Bağımsızlık Özbekistan'a neler kazandırdı?

Özbek muhalefetinin önemli isimlerinden, Türkistan-Der Genel Başkan yardımcısı Dr. Namaz Nurmumin Muhammed ile Özbekistan’ın bağımsızlığının neler getirdiğini konuştuk

Özbekistan 1 Eylül’de bağımsızlığının 23 yılını kutlayacak. Sovyetlerin dağılması ile bağımsızlığını kazanan Özbekistan günümüzde de sadece Orta Asya’nın ya da gerçek adıyla Türkistan’ın değil bütün Merkezi Asya bölgesinin en önemli devletlerinden biri. Tarihte de böyle bir rol üstlenen ülkeden önemli şahsiyetler çıktı. Hadis ilminin en büyük temsilcilerinden İmam Buhari ve İmam Tirmizi bu ülkeden…

Özbekistan bağımsızlığının getirdiklerini Özbek muhalefetinin önemli isimlerinden, Türkistan-Der Genel Başkan yardımcısı Dr. Namaz Nurmumin Muhammed (Özbekçe: Dr. Namoz Normumin Muhammad) ile görüştük.

Dünya Bülteni: Ülkenizin bağımsızlık günü dolayısıyla neler hissediyorsunuz?

Namaz Nurmumin: Hem sevinçli, hem hüzünlüyüm. Sevinçliyim, çünkü şeklini kabullenmesem de bizim de bir devletimiz var. Örneğin, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin şimdilik devletleri yok. Bundan dolayı Çin tarafından asimilasyon ve büyük zulme maruz kalıyorlar. Özbekistan rejimi kendi halkına zulmediyor. Çin hükümeti ile yarışmakta olsa da, en azından biz Rus asimilasyon politikasından kurtulduk. Yani bağımsızlık bize kendimizin kim olduğunuzu pratik hayatta hatırlattı. Hüzünlüyüm çünkü Özbekistan’ın yakın geleceği belirsizliğini koruyor. Bugün halkımız ve devletimizin yeni tarihinde korkunç iz kaldıracak olan İslam Kerimov rejimi son bulmaktadır. Ancak yarın ne olacağını bırakın bilmeyi, tahmin etmek bile imkansızdır.

Siz Özbekistan bağımsızlığını nasıl kazandığının tanıklarındansınız. O günleri özetler misiniz?

Hepsi Gorbaçov’un “Perestroyka ve Glasnost”, yani “Yeniden oluşum ve şeffaflık” adındaki politikasının uygulanmasıyla başlamıştı. Bu siyasi süreç Sovyet Komünist rejiminin özellikle şeffaflığı kaldıramayacağını gösterdi. O zaman toplum ve devlet hayatındaki her şey altüst olmuştu. “Perestroyka”nın nasıl olacağı belli değildi, ancak “Şeffaflık” kendi işini yapmaktaydı. Önce Baltık Cumhuriyetleri bağımsızlık talep ettiler. Gorbaçov oraya tankları gönderdi, ama sonuç alamadı. Sonra tarihten silinmekte olduğunu anlayan Komünist Parti liderleri Gorbaçov’u devirmeye kalkıştılar. Bir cunta rejimi ortaya çıktı ve “Perestroyka”nın babası Gorbaçov’u Kırım’da hapsetti. Bu defa da kalan halklar bağımsızlık için harekete geçtiler. Ancak Orta Asya’nın Komünist liderleri, örneğin İslam Kerimov bağımsızlık fikrine katiyen karşı idi. Durum çok komikti. Sovyet Meclisi dağılmasına rağmen Orta Asya milletvekilleri meclis salonundan ayrılmak istemiyorlardı. Ne zaman ki, Boris Yeltsin tanka çıkarak Gorbaçov’u cuntanın elinden kurtardı, o zaman cuntadan yana olan Orta Asya liderleri memleketlerinin bağımsızlıklarını ilan etmeye mecbur oldular. Onlar bunu iktidara geri dönen Gorbaçov’un kendilerini cezalandıracağı korkusundan yaptılar, bağımsızlık istedikleri için değil.

Bağımsızlık Özbekistan’a ne getirdi size göre?

Bağımsızlığın kesin sonucu 150 senelik Rus istilasından sonra bizim kendi devletimize sahip olmamızdır. Ben bir muhalif siyasetçi olarak bağımsız devletin ne manaya geldiğinin farkındayım. Devlet kutsal değildir, baş değildir, esas değildir, ama her millet için kendi varlığını koruma vasıtasıdır. Biz ne zaman ki kendi devletimizi kaybettik, benliğimizi, milli kimliğimizi, tarihimizi, yazımızı ve hatta dinimizi bile kaybettik. Şimdi bağımsız devlet olmakla bunları geri kazanmaya çalışıyoruz.

Özbeklerin millet olarak ana özellikleri nelerdir?

Özbekler sabırlı, çevrede olup bitenlere, özellikle sosyal ve siyasi gelişmelere biraz kayıtsız, duyarsız, ama kendi derdine ve ailesine çok düşkün, çalışmayı seven insanlardır. Biz son yüz senede Rusların etkisinde kaldık. Ruslar bize “biz sizin için büyük ağabeyiz, sizin fazla düşünmenize gerek yok, onu biz yaparız, yeter ki siz dediklerimizi yapın” diye öğrettiler. Bizi kolhoz denilen devlet çiftliklerine kapattılar. O zamanlar bırakın Türkiye gibi kardeş devleti, komşu ilde olup bitenlerden haberimiz yoktu. Ama şimdi durum değişiyor. Kerimov rejiminin dehşetli baskılarına rağmen insanlarımız gerçek kimliği olan İslam dini ile buluşmakta, yani İslami kimliğe bürünmektedirler.

23 yıllık bağımsızlık döneminde Özbekler arasından dünya çapında insanlar ve dini ya da siyasi kurumlar meydana çıktı mı?

Bireyler olarak üç ismi söyleyebilirim: İslam Kerimov dünyanın en acımasız diktatörlerinden biridir. Ravshan Ermatov FİFA kökenli dünyanın en iyi futbol hakemlerinden biridir. Alişer Usmanov, ünlü “Arsenal” futbol kulübünün sahiplerinden, yaklaşık 25 milyar dolar serveti ile eski Sovyetler Birliği hududunda en zengin adamdır. Kurum olarak ise en meşhur “teşkilatlar” Amerikanın Guantanamo ya da Ebu Garib toplama kamplarına benzeyen Özbekistan’ın kuzeyinde kurulan “Jaslik” toplama kampıdır. Burada özellikle dini muhaliflere dehşetli işkenceler yapılmaktadır. Onlardan bazıları haşlanarak ya da buna benzer işkencelerle öldürülmektedir. Yine dünyaca ünlü bir “kurum” Afganistan ve Pakistan’da savaşan Özbekistan İslami Hareketidir.

Özbekistan’daki rejimi diktatörlük olarak nitelendirdiniz. Bağımsızlık döneminin şimdiye kadar değişmeyen Cumhurbaşkanı İslam Kerimov nasıl bir kişiliğe sahiptir?

İslam Kerimov öncelikle ateisttir, komünisttir. Anormal derecede iktidar heveslisi, kibirli aynı zamanda acımasız, şefkatsiz bunun yanında kurnaz bir kişiliğe sahiptir. Bunu onun özel hayatında da, Müslümanlara karşı şiddetli baskı siyasetinde de görmekteyiz. Kerimov’a göre ondan başka kimse Özbekistan’ı yönetemez, yönetmesi bile düşünülemez. O bu görüşünü herkese karşı çok acımasız ve şefkatsiz siyaseti ile kanıtlamaya çalışmaktadır. Öncelikle onun bu özelliğini kendi aile içi ilişkilerinde gördük. Yakınlarda büyük kızı Gülnara “Babam bize köpek muamelesi yapmaktadır” dedi. Daha önce bu kız, babasını Sovyet diktatörü Josef Stalin’e benzetmişti. Sonra Kerimov iş çevresindekilere, yani bakanlara, valilere karşı şefkatsiz davranıyor. İsterse onları dövüyor, isterse hapse atıyor ya da makamından ediyor. Bundan dolayı hükümette çalışanlar Cumhurbaşkanının kendilerine daha az sövmesini, daha az cezalandırmasını bir nimet, bir şefkat olarak kabul ediyorlar. Ne acı durum değil mi? Bununla Kerimov hükümettekilere gözdağı vermek istiyor. Dolaysıyla kimse de ona itaatsızlığı aklından bile geçiremiyor. Bunun yanında Kerimov siyasi ve dini muhaliflere karşı son derece acımasızdır. Muhaliflerden binlercesi öldürüldü ya da hapse atıldı ya da sürgüne gönderildi. Bununla kendi ailesinden başlayarak hükümet çevrelerinde ve genel olarak toplumda korku atmosferini oluşturdu. Bundan dolayı bugün Özbekistan’da bırakın muhalif sesi, hiçbir ses çıkmıyor. Herkes kendi köşesine çekilmiş ve kendi canını kurtarmak derdindedir.

Bir de Kerimov kurnaz birisi dediniz…

Şunu demek istiyorum: Özbekistan Cumhurbaşkanı bazı diktatör meslektaşları gibi aptal birisi değildir. İslam Kerimov’un memleket içinde ve dışında olup bitenleri çok iyi takip ettiği ve okuduğu kanaatindeyim. Örneğin, bir Amerikalı üst yetkili Özbekistan’a geldiğinde ‘ABD demokratik devlet’ diye övünüyor. Kerimov onun gözüne bakarak ‘Özbekistan da Anayasaya göre demokratik devlettir’ diyor. Amerikalı misafir Kerimov’un bakışlarına dayanamıyor ve bakışını başka yana çeviriyor… Yani İslam Kerimov şimdiki dünya düzeninde özgürlükler değil, güçlü devletlerin kendi aralarında vahşi rekabeti üstün olduğunu çok iyi biliyor. O Amerikalılara sizin dünyaya nasıl demokrasi teklif ettiğinizin farkındayım demek istiyor… Onun için 2005 yılında Özbekistan’daki ADB askeri üssü kapatıldı. Doğu Avrupa ve eski Sovyetler hududunda renkli inkılaplar organize eden (bunlar aslında Amerikanın menfaatine uygun darbelerdir) ünlü George Soros fonu ve şimdilerde Türkiye’de paralel devlet olarak görülen Gülen okulları kapatıldı. Aynı zamanda Kerimov ABD, Rusya ve Çin’in Orta Asya politik oyunlarında en ünlü oyunculardan biridir. Hani televizyon belgesellerinde aslanlar avını kendi aralarında paylaşırken etrafta dolaşan çakal ya da tilki bir dilim eti alır da kaçar ya… İşte Kerimov’un bu büyük devletlere karşı politikası bundan ibarettir. Yani, Kerimov dünyanın lider devlerine şöyle diyor: Siz benim iç işlerime karışmayın, ama ben sizden kendi hakkımı almayı da bilirim..

Yani İslam Kerimov dış politikada memleketinin menfaatlerini savunmaktadır dememiz mümkün mü?

Dışarıdan bakıldığında öyle gözüküyor. Ancak Özbekistan Cumhurbaşkanı devlet, millet, halk denildiğinde önce kendi iktidarını düşünüyor. İşte onun “kurnazlığının” esas yanı da buradadır. Bundan dolayı Özbekistan ekonomik ve sosyal yönden imkanları oranında gelişme gösteremiyor. Siz inanmıyorsunuz, ama yine de inanın. Biz 23 senedir bağımsız devletiz, ama bu devletin bütçesi nedir, ne kadardır kimse bilmiyor. Yani devlet nereden ve nasıl para kazanıyor ve bu paraları nereye harcıyor, bu Özbekistan’da devlet sırrıdır ve Cumhurbaşkanı ve yakın çevresinden başka kimse bu sırra dahil edilmiyor. Özbekistan büyük doğal kaynaklarına, verimli toprağa ve yeterli işçi gücüne sahip ülkedir. Ancak kişi başına düşen milli gelir bin 700 dolar civarındadır. Örneğin, vatandaşlarına en azından kısıtlı olsa da ekonomik özgürlükler sağlayan Kazakistan’da bu gösterge 10 bin doları aşmıştır. Özbekistan ise zülüm ve yolsuzluk batağına batmış, ekonomisi çökmüş vaziyettedir. İşte bundan dolayı Kerimov’a göre toplumsal barış ve siyasi istikrar korunan ülkeden en az 5 milyon vatandaş yurt dışına kaçmak mecburiyetinde kalmıştır.

Devletin ekonomik ve sanayi yatırımları ne durumdadır?

Bağımsızlıktan sonra Özbekistan’da Guney Kore ile ortak otomobil fabrikası üretime başladı. Şimdilerde otomobil üretimine Amerikanın General Motors (GM) şirketi de ortak oldu. Senede 150 bin otomobil üretilmekte ve bunlar iç ve dış pazarda satılmaktadır. Bunun yanında Taşkent ve Semerkend arasında hızlı tren seferleri başlatıldı. Başka teknolojilik ve sanayi yatırımları da söz konusudur. Ancak baskı rejimi ve onun urunu olan rüşvet ve yolsuzluklar memlekete ekonomik girişimleri ve dışarıdan sermeye gelmesini engellemektedir.

Özbekistan’da sosyal hayat nasıldır? Özbekler günlük hayatta ne ile meşgul oluyorlar?

Sovyet döneminin kendine özel ideolojisi, düzeni ve ahlaki değerleri vardı. Komünist rejiminin çökmesi ile bu şeyler de yok oldu, gitti. Bağımsızlık yıllarının başında bağımsızlığının kendisinden yeni ideoloji oluşturulmaya çalışıldı. “Özbekistan geleceğin büyük devleti” denildi. Ama bunun pratik hayatta karşılığı bulunamadı. Sovyetlerin çökmesi ile beraber Özbekistan’ın ekonomisi de çökmüştü. İnsanlar iş ve ekmek istiyorlardı. Özbekistan Komünist Partisi kendine Halk Demokratik Partisi adını taktı. Ama hükümetin politikası halkın çıkarlarına yönelik değildi. Bu arada memleketimizde piyasa ekonomisinin, yani kapitalist zihniyetin fikirleri ve davranışları görünmeye başladı. Piyasa ekonomisinin Özbek dilindeki karşılığı pazar ekonomisidir. Ben de buna mezar ekonomisi diyorum. Çünkü kapitalist zihniyet gerçekten insani değerleri katlediyor. İşte devlet zulmü, yolsuzluk, ekonomik çöküntü, çaresizlik insanlarımızı çeşitli hayat yollarına sevk etmektedir. Devlette çalışanlar rüşvet almadan iş görmüyorlar. Buna kamuda iş bulmak, hastanede tedavi görmek, yüksek okulda okumak ve hatta hacca kayıt yaptırmak da dahildir. Kalanını siz kendiniz düşünün. Eğitim ve sağlık sektörü kriz içindedir. Herkes iş, aş ve para bulmak derdine düşmüştür. Özgürlükler yok edilen ve her çeşit girişim teşebbüsü engellenen şartlarda insanlar arasında yalan, talan, rüşvet, güçlünün zayıfı ezmesi maalesef bugünkü Özbekistan’da hayat sahnelerini oluşturmaktadır…

Özbek siyasi ve dini muhalefetinin durumu nasıl?

Siyasi muhalefet Kerimov rejimi tarafından tamamen sindirilmiştir. Canını kurtaran birkaç muhalif siyasetçi yabancı devletlerde yaşamaktadır. Ancak onların sesi Özbekistan’a ulaşmamaktadır. İslami muhalefet memleket içinde ve dışarıda daha etkilidir. Özbekistan’da camiler ve imamların faaliyeti rejimin sıkı kontrolü altındadır. Çocukların camilere gitmesi, kamu alanında başörtüsü takılması, dini cemaatlerin özgür eylemleri yasaktır. Son zamanlarda böyle girişimlerde bulunan Müslümanlar hapse atılmaktadır.

Özbeklerin ve Anadolu Müslümanlarının İslam’ı anlamaları ve yaşamaları konusunda farklılıklar var mı?

Anadolu’da tasavvuf ve tarikatlar, Müslümanların siyasi çabaları daha etkindir. Özbekistan’da ise Hizbut-tahrir, Tebliğ cemaati ve Selefi gruplar ön plandadır. Bundan dolayı Anadolu Müslümanları sivil oluşumlara, kendi aralarında müsamahaya, siyasi aktiviteye yatkındır. Bizim cemaatler ise kendi bildiklerini okumakta daha ısrarlıdırlar.

Özbekistan’ın yakın geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz?

Başta dediğim gibi Özbekistan’da İslam Kerimov dönemi sona ermektedir. Ancak yeni dönemin nasıl olacağı hakkında konuşmak nerede ise imkânsızdır. Önce şunu söylemeliyim: Bizde hükümetin devir teslim geleneği yoktur. Görünen gerçek, Kerimov’un ölümünden sonra iktidarın değişmesidir. Ama memleketteki ekonomik sıkıntı ve her alandaki zülüm, bir de özellikle Rusya’nın çabaları neticesinde memleketimizde en korktuğun siyasi senaryo, yani siyasi kriz ve karışıklık ortaya çıkabilir. Rusya Ukrayna’da olduğu gibi eski Sovyet cumhuriyetlerinde önce siyasi kriz, sonra karışıklık çıkararak durumdan kendine vazife çıkarmak ve buraları yeniden kendine bağlamak istemektedir.

Bu durumda Özbekistan’da en uygun gelişme nasıl olmalıdır?

Ben Kerimov döneminden sonra rejim içinden iktidara gelen devlet başkanının, kim olursa olsun, siyasi istikrarı korumasından yanayım. Dediğim gibi eğer toplumsal kaos ve siyasi karışıklık ortaya çıkacaksa, artık olayları durdurmanın imkanı olmayacaktır. Böyle bir durumda Özbekistan’da iktidarı yeniden oluşturacak siyasi güçler ve tecrübe yoktur. Bu da etnik ve dini kargaşaların, kavgaların başlaması demektir. Onun için devlet hâkimiyetini ayakta tutmak hayatı önem taşıyacaktır. İşte yeni iktidar halkın beklediği siyasi, ekonomik ve sosyal reformları gerçekleştirmesi gerekir. Stalin’den sonra Hruşev, Brejnev’den sonra Gorbaçov rejimin ılımlılığını sağlamışlardı. Demek istediğim, devlet ve toplum hayatının reformu için kişisel özgürlüklerin yanında siyasi istikrar ve toplumsal barış da gereklidir. İşte Özbekistan’ın Kerimov’da sonraki dönemde ilk olarak merkezi ve mahalli otoritenin korunmasına ve toplumsal hayatta ılımlaşmaya ihtiyacı vardır.

Sizin idealinizdeki toplum düzeni nasıldır?

Bağımsızlığın ilk yıllarında biz özgürlük ve demokrasi tecrübesini bir iki sene yaşadık. Ancak sonra olaylar başka yönlere gitmeye başladı. Tacikistan’da iç savaş, Kırgızistan’da ise etnik çatışmalar yaşandı. Bu karışıklıklarda on binlerce kişi hayatını kaybetti. Bu tecrübeler bizde batıdaki laiklik (sekülerizm) ilkesine göre toplum ve devlet düzenini ortaya çıkarmanın imkansız olduğunu gösterdi. Bir de bu konuda Türkiye’nin acı tecrübesi vardır. Türkiye buralara kadar gelmek için ne zorluklar çekmiş, sayısız darbeler yaşamıştır. Ben bizim bu olumsuz tecrübeleri tekrarlamamızda fayda görmüyorum. Orta Asya ya da Türkistan nüfusunun esas kısmı Müslümanlardır. Dolaysıyla kişisel ve toplumsal özgürlükleri tamamen reddetmeden, bir de İslami değerleri bunlara katarak yeni bir toplum ve devlet düzenini ortaya çıkarmamız lazım diye düşünüyorum. Yani benim idealimdeki toplum ve devlet düzeni Müslümanların kendi değerlerini esas alan özgürlükler, sivil toplum ilkeleri, siyası uzlaşı kültürü ve toplumsal barış üzerine kurulmalıdır.

Dr. Namaz N. Muhammed kimdir?

1957 yılında imam Tirmizi’nin memleketi Tirmiz şehrine yakın bir köyde doğdu. 1980’de Taşkent Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra genel cerrahi uzmanı olarak çalıştı.

1990’lı yıllarda önce Özbekistan’ın bağımsızlığı için sonra ise İslam Kerimov rejimine muhalefet etmek için siyasi hayata katıldı. 1993’te muhalefete karşı uygulanan baskıdan dolayı Türkiye’ye geldi.

Türkiye’de siyasi faaliyetini sürdürmekle beraber, İslam dini ve Türk dünyası tarihi konularında araştırmalarda bulundu. Özbekistan’daki siyasi durum ve toplumsal hayat hakkında kitaplar ve makaleler yayınladı.

Muhaceretteki Türkistan Müslümanlarının sivil kuruluşu olan “Türkistan-Der” kurucu üyesi olan Dr. Namaz N. Muhammed, Özbek dili yanında, Anadolu Türkçesi, Rusça, Norveççe, orta derecede Arapça ve İngilizce bilmektedir.

Evli ve 3 çocuk babasıdır.

http://www.dunyabulteni.net/haber/307875/bagimsizlik-ozbekistana-neler-kazandirdi

 

Alakalı yazılar

Yorum yazın