OSMANLI-TÜRKİSTAN İLİŞKİLERİ -2-

Osmanlı-Türkistan İlişkileri

(16. yüzyıl ile 19. yüzyıl arası Rus işgali öncesi)

-Kanuniden III. Selim’e kadar-

II. Selim’in İran seferini anlatan minyatür

Şunu bilmekte fayda vardır : 16. yy. başında İran’da Şah İsmail’in çıkması ve 16. yy. ortalarında Kazan ve Astrahan’ın  Rusya tarafından işgal edilmesi,Osmanlı devleti ve Türkistan arasındaki coğrafi irtibatın kesilmesine neden olmuştur. Bu sebeple tarihi İpek Yolu’nun fiziken ortadan kalktığını söyleyebiliriz. Osmanlı ve Türkistan arasındaki bu irtibatın kesilmesi, Osmanlı’nın duraklama devrine girmesinin, Türkistan’da ise medeni ve ilmi gerilemenin başlamasının en önemli sebeplerindendir. Coğrafi keşiflerin, İpek Yolu’nun önemini yitirmesinin tek sebebi olduğu anlayışı eksik bir anlayıştır çünkü İpek Yolu sadece transit bir güzergah değildir. İpek Yolu,  şehirler, kasabalar, ülkeler arasında ticaret, medeniyet ve ilim intikaline imkan veren bir ulaşım ağıdır. Türkistan bölgesinin hac güzergahıdır. Bunun sonucu Anadolu topraklarının, Türkistan’ın ilim, irfan ve fütuhat anlayışından mahrum kaldığı  söylenebilir. Türkistan açısından bu irtibatın kesilmesi, asırlar boyu sürecek yalnızlığının başlamasına sebep olacaktır.

1500 ‘lü yıllardan itibaren 150 yıl boyunca Osmanlı -Türkistan ilişkilerinde, her iki tarafı tedirgin eden İran’ın büyük rolü vardır. Osmanlı İran ile anlaşma yaptığı zamanlarda bu alaka azalmış, Osmanlı, Türkistan hanlıklarını himayeyi unutmuştur. Buna rağmen Hanlar Osmanlıya her zaman bağlı kalmış, onların her ricasını emir telakki etmişlerdir.

Türkistan’daki  Hanlıklar,  16. yy. boyunca Safevilere karşı, Osmanlı ile birlikte hareket etmişlerdir. Bu işbirliği  Yavuz Sultan Selim(1512-1520), Kanuni Sultan Süleyman(1520-1566), II.Selim(1566-1574), III. Murat(1574-1595) dönemleri boyunca da sürüp gitmiştir. Kanuni zamanına kadar olan kısmı ilk yazımızda özet olarak bahsettik. Kanuni sonrası en önemli ittifak, Özbek Hanı II.Abdullah ile Osmanlı Sultanı III. Mehmet arasında İran-Safevi devletine karşı gerçekleşmiştir.

III. Murat

 

Burada Türkistan’daki Özbek hanı II. Abdullah’tan kısaca bahsetmek gerekmektedir. Muhammed Şeybani Han’ın torunu olan II. Abdullah Han (1560-1598) Hanlıklar döneminin en dirayetli hanı olarak kabul edilebilir. Siyasi olarak bölünmüş ve birbirleriyle sürekli çatışan Hanlığı, siyasi birliğe kavuşturarak başkenti Buhara olarak ilan etmiştir. (1583) Osmanlı Devleti’nin dostu ve müttefikidir.En önemli hedefi Türkistan’da siyasi birliği sağlamak, Şii İran’ı ortadan kaldırarak Osmanlı ile dostluğu ve ticareti artırmaktır.Hac ve ticaret yolunun açılması için iç karışıklık yaşayan İran’a hücum etmenin tam zamanı olduğunu Osmanlı’ya bildirmiştir. İşte tam bu zamanda 12 yıl sürecek Osmanlı-İran savaşları başlayacaktır. (1578-1590)

Padişah III.Murat ile II.Abdullah Han zamanında, Şii-Safevi Devletine karşı gerçekleştirilen, Osmanlı-Türkistan dayanışması etkili olmuştur. III. Murad İran’ı kıskaca almak amacı ile arkadan vurması için, II.Abdullah Han’ın Horasan tarafından harekete geçmesini istemiştir. II. Abdullah Han Horasanı İran’dan almıştır.Bu sebeple yüz yirmi top ve beş yüz kadar yeniçeri (Askeri Rumi) ile Bakü’den deniz yolu ile Hanlık’a göndermiştir ancak bu silah ve askerler II. Abdullah’a isyan edenlerin eline geçtiği için heba olup gitmiştir.

II. Abdullah Han

II. Abdullah Han

 

İran, hem doğudan hem de batıdan sıkışınca, büyük tavizler vererek 1590’da İstanbul Anlaşması’nı imzalamak zorunda kalmıştır. Hammer  bu hususta, Osmanlı-Safevi barışının; Osmanlılardan ziyade Özbeklerin gayreti üzerine yapılmış olduğunu söylemektedir. Osmanlı Devleti, İstanbul Anlaşması’nda İran’ın Özbek Hanlığı’na yapılacak saldırıyı kendisine yapılmış sayacağı bildirmiştir ancak Safeviler anlaşmayı bozup Türkistan’a saldırdığında Osmanlı buna karşı duramamıştır. Osmanlı, Avusturya cephesindeki meşguliyetinden dolayı Türkistan’a yardım edememiştir. 1598’de II. Abdullah Han vefat etmiştir. İran Şahı Abbas, önce Özbeklere iki defa saldırarak Horasan’ı almıştır sonra da 1603’te Anadolu’ya hücum etmiştir.

 

kaş medrese

II. Abdullah Han tarafından yapılan Kaş Medreseleri (Buhara)

 

Osmanlı, ancak İran ile mücadelesinde Türkistan Hanlıklarını hatırlamıştır. Türkistan Hanlıkları her zaman Osmanlıya sadık kalmıştır. Osmanlı,  İran ile anlaşma yaptığı zamanlarda ise Türkistan Hanlıkları yalnız bırakılmıştır.Osmanlı, İran ile yaptığı anlaşmalarda Türkistan Hanlıklarına dokunulmayacağını akdedilmiş olsa da bu hiçbir zaman gerçekleşmemiş, Osmanlı, İran’ın Türkistan Hanlıklarına saldırılarına müdahale edememiştir. Bu durum III. Selim’den sonra Rusya ile yapılan mücadelelerde de aynı şekilde devam etmiştir.

Burada Türkistan Hanlıklarının birlik oluşturamamaları ve sürekli birbirleriyle savaşmaları da Osmanlının ilgisinin azalmasının en önemli sebebidir.

İran ise l8.yy.a kadar her fırsatta Türkistan’a saldırmıştır.

Dirayetli bir han olan II. Abdullah’ın ölümünden sonra yerine kendisine başkaldıran oğlu Abdülmümin geçmiş ancak o da 6 ay sonra öldürülmüştür. Abdülmümin’den sonra Şeybani hanedanlığı son bulmuştur. Bu dönemden sonra Türkistan’da hanlık içi ve hanlıklar arası iç çekişmeler dönemi başlamıştır. Şunu ifade etmek gerekir;  hanlıkların iç çekişmeleri ve diğer hanlıklarla birlik oluşturamamaları zayıflamalarına ve uzun vadede Rus ve Çin işgaline zemin hazırlamıştır.

IV. Murad (1623-1640) Revan ve Bağdat seferine çıkarken, Özbek Hükümdarı İmam Kulu Han (1608-1640)’a mektup yazarak, iki devlet arasındaki Şii İran’ı ortadan kaldırmak için birlikte hareket etmeyi teklif ettiyse de, Han’ın nasıl cevap verdiği bilinmemektedir.

18.yy başlarından itibaren Türkistan hanlıklarıyla Osmanlı arasında yazışmaların arttığı görülmektedir.  1710 da Hokand, ayrı bir hanlık olarak Buhara hanlığından ayrılmıştı. Her iki Hanlık Osmanlı’ya karşı ittifak etmede rekabete girişmiştir.Hatta Kokand Hanlığı’nın Osmanlı ile temasa geçmesine kızan Buhara Hanlığı Kokand’a savaş açmış, binlerce Türkistanlı bu savaşta ölmüştür.Buhara Hanlığı bununla da yetinmeyip Osmanlı sarayına mektup göndererek Hokand Hanlığının gayrimeşru bir hanlık olduğunu şikayet etmiştir.

Harezm Hanlığı ile münasebetler 18 yy başından itibaren gelişme göstermiştir. Hive hanı İran dan şikayetçi olmuş ve bunu bir mektupla Osmanlı’ya bildirmiştir ancak o zamanlar Osmanlı ve İran barış halinde olduğu için bu istek kibarca reddedilmiştir.

Alim Oktay ÇATKAL

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Alakalı yazılar

Yorum yazın