Türkistan’dan büyük göç devam ediyor!

 

 

5.MTS_20140506_155800.002

Dernek Başkanı Burhan Kavuncu’nun Kurultay açış konuşması :

Elhamdu li-llahi rabb-il-alemîn.

Es-Salatu ve’s-selamu alâ rasulina Muhammed ve

Alâ âlihi ve ashabihi ecmaîn.

Dünya’nın ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinden davetimize icabet eden kıymetli misafirlerimiz. Hepinize hoş geldiniz diyor, selamların en güzeli olan Allah’ın selamı ile selamlıyorum Burada bulunan Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur, Tatar konuşmacı misafirlerimize ve her kavimden, kabileden katılan mihmanlarımıza teşekkür ediyorum, hoş kelipsiz..

Sözlerime başlamadan önce geçtiğimiz günlerde, Dernek olarak T.C. devlet yetkililerine yazdığımız bir dilekçeyi dikkatlerinize sunacağım:

“Derneğimiz tarafından verilen dilekçe ekindeki listelerde isimleri bulunan Türkistanlı hemşehirlerimizin ihtiyaç ve talepleri, tavassutlarınız sayesinde büyük ölçüde karşılanmıştır. Bu kişilere ikamet belgesi verilmiş, ayrıca Türkiye’de muhacerette bulunan Türkistanlıların çocuklarının eğitimleri için Milli Eğitim Bakanlığı düzenleme yapmış ve sağlık ve sosyal güvenlik problemleri geçtiğimiz günlerde yürürlüğe giren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile büyük ölçüde giderilmiştir. Yapılan değerli çalışmalar ve sarfedilen emekler için Türkiye’deki bütün Türkistanlılar adına şükranlarımızı arz ediyoruz.

İçişleri Bakanlığı’nın yazılı emirleri ile ikamet tezkeresine sahip olan hemşehrilerimizin hayır dualarını iletmekten kıvanç duyar, muhacir kardeşlerine fedakarca hizmet eden kıymetli yönetici ve personele teşekkürlerimizi sunarız. Esasında bin yıldır ayrı coğrafyalarda yaşamamıza rağmen, aynı ataların çocukları olan Türkistanlıların Türkiye Cumhuriyeti devleti ve halkı tarafından ‘Yabancı’ olarak görülmediklerini, her vesile ile bizleri bağrına basan kardeşlerimizin sıcak ve kardeşçe uygulamalarından yakinen bilmekte ve yaşamaktayız. Elbette mevcut sınırlar ve yasal prosedürler bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır. Yabancılar Yasası ve benzeri mevzuat ile muhatap olmak bizlere acı vermektedir. Ama bu mevzuat soydaş ve dindaş halkları birbirinden ayırmayacak, bilakis bağlarımız daha da kuvvetlenecektir ümidindeyiz.

Mevcut durumda Türkiye’de bulunan Türkistanlı muhacirlerin (ekseriyeti Özbekistan, Çin, Tacikistan, Kırgızistan, az miktarda da Türkmenistan, Afganistan, İran ve Rusya vatandaşı olan Müslümanların) çözüm bekleyen en önemli problemleri ve talepleri özetle şöyledir:

1- Daha önce Birleşmiş Milletler’e iltica başvurusunda bulunmuş olan Türkistanlılar, kendilerine verilmiş olan geçici Sığınmacı Kimlikleri ile, gösterilen yerleşim merkezlerinde ikamete devam ederken haklarında BM tarafından verilecek olan kararı kaygı ile beklemektedirler. BM müspet karar verse 3. bir ülkeye, genellikle bir Batı ülkesine gönderilmek veya iltica başvurusunun reddi halinde geldikleri ülkelere iade edilmek endişesi içindedirler. Bu konu, Türkiye’de bulunan Türkistanlılar’ın en hayati problemi, en büyük endişe kaynağıdır. Çünkü bu insanlar sadece Türk ve Müslüman oldukları, ya da ülkelerinde özgür ve müslümanca yaşamak istedikleri için, herhangi bir olayla, eylemle ilgileri bulunmadığı halde, maruz kaldıkları siyasi/ dini baskılar sebebiyle göç etmek zorunda kalmışlardır. Ekteki (1) numaralı listede isimleri bulunan aileler sığınmacı kimliği ile yıllardan beri Türkiye’de hayatını devam ettirmektedir. Bu kişiler BM’ye bağımlı statüden kurtarılarak doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’nin himayesinde (uluslar arası koruma altında), mümkünse vatandaşlık kazanma sürecinde normal ikamet ve yaşama şartlarının sağlanmasını istemektedirler. Yetkili makamların BM sığınmacısı olanTürkistanlıların bu durumdan kurtulma isteğine ciddiyetle eğileceklerini ümit ediyoruz.

2-Ekteki (2.) listede isimleri bulunan Uygur, Özbek ve Kırgız aileler, herhangi bir belgeye (kimlik, pasaport, vs) sahip değildir. Bu kişilerin beyanları veya tanıyan, kefil olanların şehadetleri sonucunda yasal prosedür kazanmaları gerekmektedir. Bu konuyu da emir ve tavassutlarınıza arz ederiz.

3-Ekteki (3.) listede bulunan ailelere mensup kişiler, sığınmacı ve benzeri durumları bulunmamakla beraber, ülkelerine geri döndüklerinde hayati tehdit altında kalacaklarını beyan etmekte fakat normal ikamet tezkeresi istemektedirler.

Ekteki listelerde isimleri bulunan kişiler ve aileleri, derneğimiz üyeleri tarafından titizlikle araştırılarak herhangi bir kriminal durumlarının olmadığı konusu kefil ve şahitlerce teyit edilmiştir. Türkistanlı muhacirler genel olarak yasalara saygılı, dini inanç ve ibadetlerini yaşama hususunda titiz, çalışkan ve dürüst insanlardır. Ülkemizde bulundukları sürece, genel ahlaka, kardeşlik münasebetlerine ve ülke menfaatlerine faydalı olacakları inancındayız. Bu taleplerin karşılanmasının, Ortaasya’dan gelmek zorunda kalmış insanlarımızın hayatlarını bir nebze de olsa kolaylaştıracağı ümidiyle saygılarımızı sunarız.”

Okuduğum bu dilekçedende anlaşılacağı gibi yüzbinlerce Türkistanlı kardeşimiz, bu topraklara sığınmış durumdadır. Tıpkı bizim ata babalarımız gibi onlar da hayatlarını sürdürebilmek için bir vatan olarak gördükleri Türkiye’ye koşup gelmiş, tutunmaya çalışmaktadırlar.

TÜRKİSTAN ÜLKELERİ’NDEN KAÇIŞ DEVAM EDİYOR

Peki ne oldu ki bu insanlar öz vatanlarını ana ata yurtlarını bırakıp geliyorlar? Türkiye’de yüzbinlerle ifade edilen Türkistanlı mülteci sayısı, dünya genelinde milyonları bulmaktadır. Çin işgali altındaki Doğu Türkistanlıları anlamak kolay da, yaklaşık 23 sene önce istiklalini kazanmış olan Batı Türkistan’dan insanlar bugün niye kaçmaya çalışıyorlar?

Türkistan’dan kaçışın başlıca üç sebebi var. Ayrıntılara girmeden başlıklar halinde bu sebepleri şöyle sıralayabiliriz:

1-Türkistan ülkelerindeki mevcut rejimler veya yöneticiler, Sovyet Rus rejiminin varisidir. Bu yönetimler eski dönemde kurulmuş veya işbaşına getirilmiş olup, halkların gerçek özgürlük ve istiklal taleplerini, diktatörlüklere mahsus yollarla bastırıyorlar. Siyasi örgütlenme, fikir ve ifade hürriyeti olmadığı için bir çok insan, rejim muhalifi, kaçak duruma düşmekten kurtulamıyor. 2-Türkistan halklarının İslam’ı yaşama arzu ve talepleri, komünist kalıntısı yöneticiler tarafından irtica veya terör olarak adlandırılmaktadır. İslama uygun kılık kıyafet, dini eğitim ve diğer zaruretler yasaklandığı için insanlar hicret etmek zorunda kalıyorlar. 3-İktisadi sebepler. Özellikle Özbekistan’da ekonomi çökmüş durumdadır. Çalışan erkek nüfusun neredeyse yarısı ülke dışındadır. Tacikistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’da da durum iyi değildir. Ekonomik sebeplerle göç vermeyen Kazakistan nispeten daha iyi durumdadır.Yöneticiler sadece kendilerinin ve çevrelerinin menfaatlerini düşündüğünden, sürekli yolsuzluk olayları gündemdedir. İş başındaki hırsızlar ailesi kendi aralarında bile çekişmekten, yağmaladıkları milli serveti ülke dışına kaçırmaktan utanmamakta, birbirlerini deşifre etmektedirler. Benzer durumlar Türkistan dışında eski Sovyet cumhuriyetlerinin çoğunda geçerlidir.

Sovyet döneminde sömürge olan ülkelerimiz, siyasi ve ekonomik olarak ayakta duramayacak bir şekilde İstiklal sahibi olmuşlardır. Bugünkü durumumuz Sovyet döneminde gerçekten sömürge olduğumuzun da bir ispatıdır. Kazakistan, Rus nüfusu, teknoloji ve eğitimden almış olduğu payla farklılık göstermektedir.

Öncelikle şunu ifade etmeliyim; demek ki, bizi Rusların idare etmesinden kurtulmamız yetmiyormuş. İstiklal, aynı zamanda zihinlerin de işgalden kurtarılmasını ve kendi ayakları üzerinde durabilecek bir irade ve yeteneğe sahip olmayı da gerektirmektedir.

ULUĞ TÜRKİSTAN DAVASI

Bugün yaklaşık 62 milyonluk nüfusuyla Batı Türkistan, 30 milyonluk Doğu Türkistan, 10 milyonluk Güney Türkistan, 15 milyonu bulan Rusya müslümanları Uluğ Türkistan’ın azadlığını bekliyor. Bazı hemşehrilerimiz, Çin ve Rus işgallerine karşı ABD’yi kurtarıcı olarak görmektedir. Bu hemşehrilerimiz büyük bir yanılgı içindedirler. Geçmişte iki zalimden birini kurtarıcı zannedenler nasıl hüsrana uğradıysa, bugün de Amerika’yı hürriyetin garantörü zannedenler aynı hataya devam ediyorlar. İngiltere, Afganistan ve Hindistan’ı sömürgeleştirdikten sonra nasıl Türkistan üzerinde pazarlıklar yaptıysa, bugün de Amerika benzerini yapıyor.

Çin ve Rusya büyük zalimlerdir amma, İngiltere ve Amerika ehveni şer değildir. İngilizler tarih boyunca insanlığın en büyük düşmanı olduktan sora bugün yerini ABD’ye bırakmış. 1945. yılda Japonya’ya iki atom bombası atarak 400 bin sivil insanı öldüren Amerika, tarihin ve dünyanın en büyük teröristidir. Bugün Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile birlikte ABD, dünyayı en adaletsiz ve zalim bir şekilde yönetmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, dünyadaki emperyalist sistemin patronluğunu yapmaktadır.

Ülkelerimizdeki zalim yöneticiler, bunların kontrol ve himayesinde iktidarlarını sürdürüyor. Rusya, Çin veya ABD arkasında durmasa, silah ve ekonomik destek vermese, hiç bir diktatör ayakta duramaz. 2005’teki Andican olaylarında kulağını çekmiş olması bizi yanıltmamalı. Sistem aynı şekilde işlemeye devam ediyor.

Emperyalist devletler kendi aralarında birlik beraberlik içinde iken, mazlum halkları milliyetçilik, kabilecilik, mezhepçilik veya tekfircilik gibi fitnelerle birbirine düşman ediyor. Bir Özbekle bir Kırgızın düşman olmasının nasıl bir mantığı olabilir? Komşu halklar ve ülkeler arasındaki rekabet ve düşmanlıklar, emperyalistlerin daha çok silah satması, bizim daha yoksul ve zayıf düşmemizden başka bir sonuç vermiyor. Tarihte ve günümüzde bu hataları çok yaptık, ama artık aklımızı başımıza almalıyız.

1730’larda Kazak bozkırlarında başlayan Rus işgali 1865’te Batı Türkistan’ın tamamına yayılmış, 1991’e kadar devam etmiştir. Rus işgalinin en büyük başarısı, Türkistan halklarını birbirinden ayırarak parçalamak olmuştur. Çin’in Doğu Türkistan’daki işgali 1850’lerden beri devam ediyor. 1.5 milyarlık Çin karşısında Doğu Türkistan tek başına nasıl bir varlık ifade edebilir? Türkistan’ın Doğusu ve Batısıyla bir bütün olarak var olabileceğini unutmamalıyız

100 sene evvel bir tek vatan olan Türkistan nasıl bu duruma geldi? Önce, kendi bilinçsizliğimiz yüzünden. Doğu Türkistanlılar Türkistan ismini bırakmadıkları gibi, Türkistan’ın 1000 yıllık alfabesi olan Çağatay yazuğunu da muhafaza ettiler. Batı’da ise ne isim kaldı ne de alfabe. Dilimize, alfabemize ve Türkistan ismine sahip çıkan Doğu Türkistanlı kardeşlerimize huzurlarınızda şükranlarımızı sunuyorum. Mao’nun katliamları Doğu Türkistan’ı yok edemedi. Ama Batı’da Kırgız, Kazak, Özbek milliyetçiliği ve bölücülük fitnesi bizi daha fazla tahrip etti.

Türkistan halklarını tefrikaya karşı Ümmet bilinci içinde kardeşliğe, Allah’ın ipine sımsıkı sarılmaya çağırıyoruz. Türkistan’ın istiklali için verilen mücadelede tarihe adını yazdıran Kokant Muhtar Hükumetine, Kazak Alaş Orda Hükûmetine, Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ne, Uygur mücahidlere, Basmacılara, Korbaşılara, 1986 Jeltoksan olaylarında şehid düşenlere, Mustafa Çokay, Osman Batur, Sabit Damolalara selam veriyoruz. Sizlerin torunları olmaktan ve sizin yolunuzu takip etmekten iftihar ediyoruz. Özellikle, Alaş Orda hükumetinde çalışan şehid şairimiz Abdülhamid Süleyman Çolpan, Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin reisi olan Alihan Töre Sağuni, Özbek- Kazak- Uygur ayrımı olmadan Türkistanlı olmayı bizlere öğrettiler. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum

Uluğ Türkistan, bizim cehaletten, ilimsizlikten, fitneden kurtulup İslam’ın aslına, Kur’ana ve peygamberin sahih sünnetine dönüşümüzle tesis kılınacaktır.

Alakalı yazılar

Yorum yazın