TÜRKİSTAN KURULTAYI İSTANBUL’DA TOPLANDI

 

Orta Asya’daki Cumhuriyetler, Türkistan Cumhuriyetleri olarak zikredilmelidir”

IMG_1906

Uluslararası Türkistanlılar Dayanışma Derneği tarafından organize edilen Uluslararası Türkistan Kurultayı, 27 Nisan Pazar günü İstanbul Üsküdar’daki Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde toplandı. Dahilden ve taşqardan büyük katılımın olduğu Kurultay sabah 9.30’da başladı.

Kurultaya katılanlar arasında Türkiyelik Özbeklerden Prof.Orhan Kavuncu, Prof.Salih Aynural, Abid Okuyan, Türkiyelik Kazaklardan Yrd.Doç.İbrahim Kalkan, Türkiyelik Tatarlardan Dr.Ataalp Pınarer, Ürdün Buharalılar Cemaati Başkanı Dr.Abdullah Bukhari, Türkiyelik Türklerden Prof.Coşkun Çakır, Prof.Fethi Gedikli, Doğu Türkistan Maarif Derneği Y.K. Üyesi Abdulahad Abdurrahman, Genç Türkistanlılar Hareketi Başkanı Ferhat Aynural, Doğu Türkistan Vakfı Genel Sekreteri Doç.Ömer Kul, Hoca Ahmet Yesevi Vakfı Başkanı İlyas Saka, Özgürder Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Fransa’dan Özbekistanlı siyasi analist Kemaleddin Rabbim, İsveç’ten Türkistan’ın ziyalı alim kişilerinden Muhammed Salih Abutov, Özbekistan’dan eski milletvekili, yazar Abdulkerim Bahruddin, Kırgızistan’dan gazeteci Mıktıbek Arstanbekov, insan hakları savunucusu Ravshanbek Gapirov, Kırgızistan’ın önemli alimlerinden Reşat Kari Kemalov, Doğu Türkistan Uygur alimlerden Abdulhakim Makhdum da bulunuyordu .

 

3.MTS_20140506_155428.919

Kur’an-ı Kerîm okuyan Azerbaycanlı  kardeşimiz

Önceden duyurulduğu gibi Kur’an-ı Kerim tilaveti ve sinevizyon gösteriminden sonra, UTD-DER başkanı Burhan Kavuncu açış konuşmasını yaptı. Burhan Kavuncu kısaca,

“Türkistan’dan Türkiye ve diğer ülkelere yönelik büyük göç dalgasının devam ettiğini, bunun sebeplerini ve herkesin bir şeyler yapması gerektiğini” söyledi. Türkistan’dan göçün sebeplerini özetlediği konuşmasında Kavuncu üç ana başlık saydı: Türkistan ülkelerindeki despotik yönetimler, eski rejim kalıntılarının yeni İslam düşmanlığıyla birleşmesi ve ekonomik çöküntü. İstiklal için gereken ‘kendi ayakları üzerinde durabilme’ yeterliliğinin müstakilleşme döneminde Türkistan ülkelerinde bulunmadığını belirten Kavuncu, Rus ve Çin zulmüne karşı ABD ve Batı’yı kurtarıcı olarak gören zihniyeti de eleştirdi. BM Güvenlik Konseyi’nin dünyayı zalim bir şekilde yönettiğini, aralarında problemler olsa da Dünya halklarına karşı tek bir emperyalist sistemin yürürlükte olduğunu, müslüman halkların kendi aralarında fitnelere düşüp vuruşmaktan vazgeçmeleri gerektiğini söyledi. Konuşmasının sonunda Burhan Kavuncu Türkistan’daki istiklal mücadelelerinde adını tarihe yazdıran kahraman atalarımızdan bazılarını zikrederek “sizlerin torunları olmaktan ve sizin yolunuzu takip etmekten iftihar ediyoruz” dedi.

 

1. oturum

Öğleden önce yapılan birinci oturumun başlığı “Dünden Bugüne Türkistan”dı. Oturumda Prof.Orhan Kavuncu, Yrd.Doç.İbrahim Kalkan, Dr.Ataalp Pınarer, Prof.Fethi Gedikli, Ürdün Buharalılar Cemaati Başkanı Dr.Abdullah Bukhari konuşmacı olarak, Türkiyeli Türklerden Prof.Coşkun Çakır oturum başkanı olarak yer aldı. Konuşmacıların hepsi de ayrı ayrı “aslında hepimizin Türkistanlı” olduğumuza vurgu yaptılar. Oturum başkanı Prof.Coşkun Çakır, kendisinin aslında Tokatlı olduğunu ama Türkistan muhabbetiyle dolu olduğunu ve atalarımızın Türkistan’dan gelmeleri hasebiyle kendisini Türkistanlı olarak hissettiğini söyledi.

 

IMG_1897

Birinci oturumun ilk konuşmacısı Prof.Orhan Kavuncu “Türkistan kavramının kültürel, coğrafi, tarihi ve demografik çerçevesi” başlıklı tebliğinde Türkistan kavramının yer aldığı tarihi metinlerden örnekler sundu. Orhan Kavuncu Türkistan kavramıyla karşılaştığı durumlara dair hatıralarını anlatarak başladığı konuşmasında “Kiçi Türkistan- Uluğ Türkistan” tartışmasına değindi. Firdevsi’nin Şehmnamesinde, Ebu Bekr Muhammed bin Cafer en-Narşahi’nin Tarih-i Buhara isimli kitabında, Hazreti Türkistani Hoca Ahmet Yesevi’nin hayatı ve tesirlerinde, Ali Emiri Efendi’nin tercüme ettiği Küçükçelebi-zade İsmail Asım Efendi’nin (ölümü 1173 Hicri/ 1759-60) Acaibü’l letâif (Hıtay – Türkistan Seyahatnamesi) kitabında Türkistan kavramının kullanımına dair delilleri zikretti. Türkistan kavramının coğrafi olarak Orta Asya’da 6 milyon km2’lik bir alanı oluşturduğunu, bugün 110 milyonluk müslüman bir nüfusu kapsadığını ifade ettikten sonra “Batı Türkistan’daki kardeş cumhuriyetlere Türkistan Cumhuriyetleri denilmesini teklif etti.

 

8.MTS_20140506_160041.432 (1)

 

1.Oturumda konuşan Prof.Fethi Gedikli’nin tebliğinin konusu ise İslam hukukuna büyük katkısı olan Türkistanlı hukukçular”dı. İslam Hukuku bünyesinde “Buhara Hukuk Okulu” diye bir geleneğin varlığına işaret eden Prof. Gedikli şu hususlara da değindi : “Burada sunulan liste elbette bu bölgede yetişen hukukçuların tamamını ihtiva etmemektedir. Gözden kaçan, burada yetiştiği halde başka yerlere göçüp oralarda eser veren isimler de çoktur. Böyle bir liste yapılırken Ahmet Özel’in Hanefi Hukuk Alimleri kitabı önemli bir kaynak olabilir. Ancak bu kadarı bile bu bölgede ne muazzam bir miras teşekkül ettiğinin göstergesi sayılmaya yeterlidir. Sonraki dönemlerde bu mirasın nasıl tevarüs edildiği, bölgedeki ulemanın özellikleri, ele aldığımız dönemdeki gibi daha sonra neden büyük alimler yetiştirmediği ayrıca tahlil edilmelidir. Son cümle olarak şunu söyleyebilirim ki, geçmişte bölgede gördüğümüz bu muazzam ilmi zenginlik gelecekte de aynı gelişmenin tekrarlanabileceğine olan inancımızı kuvvetlendirmektedir. Bir kez böyle büyük alimler yetiştirmiş bir muhitte bunu tekrarlama kabiliyeti vardır; bunun harekete geçirilmesi gerekmektedir”.

1.Oturumun bir diğer konuşmacısı Yrd.Doç.İbrahim Kalkan tebliğinde, Uluslararası İlişkiler açısından Türkistan kavramını ele aldı. 20. asrın başında sahnelenen ‘Büyük oyun’ ile sonundaki ‘Yeni Büyük oyun’a değinen Kalkan uluslararası ilişkiler açısından Türkistan’la ilgili en büyük meselenin “Türkistan adının uluslararası ilişkilerde resmi olarak yer almaması” olduğunu ifade etti. “Dış politikada ya da resmi uluslararası ilişkiler metinlerinde Türkistan’a yer vermek bir yana insanlar Türkistan adını telaffuz etmekten bile kaçınmaktadır” dedi. Günümüzde Türkistan’ın daha çok kültürel bir kavram haline geldiğini söyleyen Kalkan, bunun nedenini şöyle açıkladı: “Bu soruyu tek bir sözcükle cevaplamak mümkündür: Sömürgecilik”.

Türkistanlı kıymetli ilim adamının altını çizdiği hususlar gerçekten önemliydi: “Rusya, Çin ve İngiltere’nin 18, 19 ve 20. yüzyıllar boyunca Avrasya’da yürüttükleri sömürge politikaları sonucunda Türkistan bölgesi sömürgeci güçlerin mücadele alanı haline geldi. Bu ‘Büyük Oyun’ denilen tarihi sürece ‘Türkistan’ın Paylaşılması’ da denebilir pek ala”.

İngiliz stratejist Mackinder‘in “Dünya Adasının en önemli bölgesi ise Volga-Doğu Sibirya, Kuzey Buz Denizi-İran-Afganistan arasında kalan merkez bölgedir. Bu bölgeye egemen olan güç Dünya Adasına egemen olur. Dünya Adasına egemen olan ise Dünya’ya hâkim olur” sözlerini nakletti. “Yeni Büyük Oyun”da İngiltere’nin yerini ABD’nin aldığına işaret eden Kalkan,

yapılması gereken en önemli ve en kolay işin Türkistan kelimesini yaymak olduğunu belirtti.

 

 

8.MTS_20140506_160239.415

İstanbul Kırım Türkleri adına yaptığı konuşmada Kırım’da yaşanan son gelişmeleri ele alan Dr.Ataalp Kadir Pınarer, özetle : Kırım’ın 1883’ten sonra 2. kez Rusya tarafından ilhak edildiğini, Kırım Tatar Türklerinin mücadelesinin Türkistan’daki mücadeleden ayrılamayacağını, jeostratejik açıdan ne kadar önemli olduğunu, 15 asırdır bir Türk yurdu olan Kırım’da Rusya’nın sistematik politikaları sonucu Kırım Tatar Türklerinin nüfusa oranının % 14’e düştüğünü, en yoğun göçün Anadolu’ya olduğunu, 1917 Vatan Cemiyeti ve Kırım Tatar Cumhuriyeti’nin ortadan kaldırılışını, 18 Mayıs 1944’te yapılan tehcir ve soykırımı anlattıktan sonra günümüzde yaşanan olaylara da değindi:

Kırım’ı ilhak eden Rusya, Tatarların desteğini alabilmek için görünüşte bazı haklar tanısa da, Kırım Tatarları Ruslara güvenmemektedir. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun geri dönüşünün engellenmesi ve Tatar azınlığa yöneltilen tehditler, bu güvensizliğin ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. Rus işgalinin uzun süreceği anlaşılmakla beraber Kırım’daki Tatar Türk nüfusu daha da azalmaya başlamıştır.

Oturum’un son konuşmacısı, Ürdün Buhari Cemaati Başkanı Dr.Abdullah Bukhari idi. dr.Bukhari konuşmasında Ürdün’deki Türkistanlıların durumlarını ve karşı karşıya bulundıkları meseleleri anlattı. Türkistanlıların Ürdün’de, kuruluşundan itibaren asli bir unsuru olduğunu ifade etti. Kültür ve geleneklerini yaşatan Türkistanlıların, Türkistan ismine sahip çıktıklarını ifade etti.

IMG_1926  Abdulahad Abdurrahman

Öğleden sonraki programın yoğunluğu sebebiyle son oturumdaki serbest konuşmaların bir kısmı, 1.oturumun hemen arkasına alındı. Bu bölümde Doğu Türkistan Maarif Derneği adına Yönetim Kurulu Üyesi Abdülahad Abdurrahman, Özgürder Genel Başkanı Rıdvan Kaya ve Belçika’dan gelen eski Türkistanlı muhacirlerden Muhammed Abid Okuyan konuşmalarını yaptılar.

10.MTS_20140506_160312.238  Rıdvan Kaya

 

10.MTS_20140506_160341.582  Muhammed Abid Okuyan

 

Öğle namazı ve yemek için verilen arada, Türkistanlıların ve Türkiye’li kardeşlerinin kaynaşmaları görülmeğe değer idi. Yenilen nefis Türkistan pilavına çevrede oturan halkın da geniş iştiraki oldu. Dağıtılan kımız ve kazilar yetmedi. Öğle namazından sonra, diğer oturumlara geçildi.

 

14.MTS_20140506_160601.468   Prof.Dr.Salih Aynural

2.Oturumun konusu “Türkistan ülkelerinde İnsan Hakları İhlalleri ve Türkiye-Türkistan İlişkileri” idi. Oturumu yöneten Prof.Salih Aynural, Türkiye ve Türkistan münasebetlerinin tabii olarak tarihte var olduğunu, Anadolu ve Ortaasya arasındaki bağların kuvvetini ve nüfusunun %98’i Türkçe konuşan bu halklar aarasındaki birliğin ne kadar gerekli olduğunu vurguladı.

 

11.MTS_20140506_160444.357

2.Oturumda ilk olarak konuşan Doç.Ömer Kul, Doğu Türkistan Diasporası‘nın 1949 sonrasında nasıl bir gelişme izlediğini anlattı: 1960’larda İsa Yusuf Alptekin öncülüğünde başlayan çalışmalar, Türkiye’de Uygur ve Kazak Türkleri tarafından birlikte yürütüldü. 1998’de hükümetin gizli bir genelgeyle faaliyetlerinin yasaklamasıyla Türkiye dışına taşınan Doğu Türkistan davası, 2003 yılında gizli tamimin yürürlükten kaldırılmasıyla hızlı bir ivme kazandı ve bir çok dernek ve vakıf kuruldu. 98’den sonra Avrupa’da başlayan teşkilatlanma çabaları, Kanada ve Japonya’ya kadar yayılmış, 2004’te Almanya’da kurulan Dünya Uygur Kurultayı’nın ardından ABD’nin el atmasıyla Washington’da da Doğu Türkistan Sürgün Hükûmeti kurulmuştur. Gelinen nokta itibariyle DUK, Doğu Türkistan meselesini Batı normlarında (insan hakları ve demokrasi bağlamında) savunan ve buna taraftar bulabilen, başta ABD, Kanada, AB ve Japonya tarafından desteklenen bir teşkilat hüviyetini kazanmıştır.

Sonuç olarak denilebilir ki; hariçte Doğu Türkistan davası güden teşkilatlar tam bir diaspora oluşturamamıştır. Meselenin stratejik planı çıkartılmamış ve buna uygun faaliyetlerde bulunulmamıştır.Doğu Türkistan meselesinde raporlar hazırlayacak, yol haritaları çıkarabilecek, yeri geldiğinde devletin ilgili birimlerini bilgilendirebilecek bir “beyin takımı” ve bir araştırma merkezi oluşturulmalıdır.

İkinci oturumda daha sonra söz alan söz alan Ravşanbek Gapirov,Türkistan’da insan hakları ihlalallerinin ortadan kalkması için öncelikle müslümanların güçlü olması gerektiğini söyledi.Gapirov “ Müslüman şahsiyet oluşmadan bu gerçekleşemez. Müslüman şahsiyet oluşturmak için ailede bunun yaşanması ve gerçekleşmesi gerekmektedir. Ailede İslam yaşanmazsa toplumda da yaşanmaz. Bu manada İslamın birey ve ailede yaşanırlığı artırılmalıdır. Bugün kendi ailesinde İslamın sözünü geçiremeyenler, toplumda nasıl başarılı olabilir?” dedi

Bundan sonra Fransa’dan kurultayımıza katılan siyasi analist Kemaleddin Rabbimov, globalleşme sürecinde küresel güçlere karşı müslümanların karşı durabilmesinin, ittifak etmeleriyle mümkün olduğunu söyledi. Rabbimov, ”Müslümanların ihtilafları görünüşte büyük gibi olsa da aslında yüzey üzerindeki çatlaklar gibidir. Çekirdek sağlamdır. Kitabımız, peygamberimiz, Kabe’miz birdir. Bunun için müslümanların birleşmesi muhakkak gerçekleşecektir. Türkistan cumhuriyetlerinde “müsaade edildiği kadar İslam” a izin verilmektedir. Bunun üstündeki İslam anlayışlarına baskı uygulanmaktadır. Bugün Özbekistan’ da bunun sıkı bir şekilde yaşanıyor olması rejimin güçlü olması sebebiyledir. Kazakistan ve Tacikistan da da rejim güçlendikçe bu baskılar artacaktır. Kırgızistan da göreceli olarak müslümanların rahatlığı rejimin zayıf olmasındandır. Rejim güçlendiğinde müslümanlar üzerinde baskı artacaktır. Global anlamda Müslümanların hareket etmesi gereklidir.” dedi

Üçüncü Oturum:

Üçüncü oturumda ilk sözü Özbekistan’dan eski milletvekili ve yazar Abdulkerim Bahriddin aldı. Bahridin,”Şimdilerde Türkistan devletlerinin ve halklarının kendi aralarındaki ilişkileri Sovyet zamanındakiden bile kötüdür. Devletlerimiz arasında siyiasi birlik yok, ekonomiler kendi başlarina mücadele veriyor, kültür birliğimiz bile istenen derecede değil. Örneğin, meşhur yazarımız Çingiz Aytmatov vefat ettiğinde defin merasimine katılan Özbek aydınlar kendi vatanlarında sorgulandılar. “ dedi

Bundan sonraki konuşmacı, İsveç’ten katılan İmam ve Şair Muhammed Salih Abutov, şunları söyledi:

“Tarih’te Türkistan hiç bir zaman gerçek manada İslam dünyasinin bir parçası olamamıştı. Bağımsızlıktan sonra Türkistan Cumhuriyetlerinde İslam dini hızla gelişmeya başladı. Ancak eski Sovyet terbiyesini alan yöneticilerden buna karşı çıkmayı bildiler,özellikle Özbekistan’da Müslümanlara yönelik baskı ve zülum siyaseti devam ettirilmektedir. Bir yandan da Müslümanlar kendi aralarında çeşitli gruplara ayrılarak, birlik ve beraberliği yola koyamamaktadırdar. Bu gruplar arasında “Hizbut-tahrir”, Tebliğçiler, Selefiler ve Sufiler vardır. “

Son olarak Kırgızistan’dan Miktibek Arstanbekoğlu söz aldı.Mıktıbek,” Kırgızistan’da az olsa bile düşünce ve dini özgürlükler vardır. Örneğin, bağımsızlığın ilk yıllarıda Cuma namazında cemaat bir-iki safı geçmezken, bügünlerde cemaat camilere sığmamaktdır. Geçen bayramlardan birinde başkent Bişkek’te 200 000 Müslüman bayram namazı kılmıştır. TV, radio ve gazeteler İslamı topluma tanıtmada önemli görevler üstlenmiştir.” dedi

Serbest Konuşmalar kısmında son olarak Dünya Genç Türkistanlılar Derneği Başkanı Ferhat Aynural söz aldı.

Kurultayın sonunda kapanış bildirgesi okundu ve katılımcılar tarafından oylanarak kabul edildi. Kapanış bildirisi:

Uluslararası Türkistanlılar Yardımlaşma Derneği tarafından 2014 yılının 27 Nisan’da gerçekleştirilen ULUSLARARASI TÜRKİSTAN KURULTAYI sizlere acil bir çağrıda bulunmaktadır. Bu çağrının Türkistan halklarının tarihi gerçeklerine, bugünkü jeopolitik şartlara ve devletlerimizin mevcut durumuna da uygun olduğu kanaatindeyiz.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağıldıktan sonra maalesef devletlerimiz kendi aralarında işbirliği ve uluslararası dayanışma oluşturamamıştır. Özellikle son gelişmeler, özellikle Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin Rusya tarafından ilhak edilmesi ayrıca Ukrayna’daki olayların hızlıca iç çatışmaya sürüklenmesi bu olayların Orta Asya’ya yani Türkistan hudutlarına taşınabileceğine işaret etmektedir. Bu durum halklarımızın yüz yıllar beklediği gerçek bağımsızlıklarını ve kendi aralarında tarihi köklere dayalı işbirliğini tehlikeye sokmaktadır.

Bundan dolayı ULUSLARARASI TÜRKİSTAN KURULTAYI sizleri tarihi bir göreve davet etmektedir. Bu da hiç vakit kaybetmeden “Orta Asya Devletleri İşbirliği Teşkilatı”nın kurulması ve ilan edilmesidir.

[youtube width=”300px” height=”200px”]dNp-pyWi2ag[/youtube]

Alakalı yazılar

2 Thoughts to “TÜRKİSTAN KURULTAYI İSTANBUL’DA TOPLANDI”

  1. ABU MAHDIYA

    ışilarga ALLOH rivoj va barokot bersin duodamiz……hayrlik kadamlar durma yök yöla devam..

  2. m. ali

    Mashallah Allah hayirna etsin ve TURKISTANLILARA toplanypda birlikde islami ulke yapmagi muyesser kilsin …………………………………

Yorum yazın