Türkistan ayrılık pençesinde

Kokand Hnlğda Rus Askerler

Kokand’da Rus askerleri

 

09.01.2014 -Türkistan benim gözümde Muhammed (sav) ümmetinin kuzey vatanıdır. Yani Türkistan ilim, iman ve marifetin vatanıdır. İmam Buharı ve Tirmizi’nin Türkistan evlatları olması sözlerimin kanıtıdır. Ancak tarihte var olan Emevi, Abbasi ve Osmanlı devletlerinin hiç biri Türkistan’a tam manasıyla sahip çıkmadığı gibi, bu vatanın kendisi de tarihte toparlanıp ümmet hazinesinde bir cevher olamamıştır. İşte Türkistan böyle bir garip vatandır…

Günümüzde biz Türkistanlılar İslam ümmetinin merkezdeki (Orta Doğu bölgesindeki) zayıflığı ve dağılmışlığı ile teskin olamayız. Yani bölünen ve ezilen sadece Türkistan değildir diye kendimizi avutamayız. Çünkü bireyler ve topluluklar kendilerini ıslah etmedikçe Allah (cc) ümmetimizi ıslah etmeyecektir…

Sovyetler Birliğinin dağılması biz Türkistanlılar için yeni umutları doğurmuştur. En azından kendimizi tanımak ve durumumuzu değerlendirmek için imkân elde ettik. Zira asırlardır Türkistan hakkında onun evlatları değil, onu istila edenler konuşmuşlardır. Yani Türkistan’in ne olduğunu onun düşmanları tarif ve tayın etmeye çalışmışlardır.

Türkistan hiç şüphesiz İslam’ın vatanıdır. Atalarımız gibi bugün de Türkistanlılar kendilerini Müslüman olarak tanımlarlar. Bağımsızlıktan sonraki dönem de Türkistan’ın yeni devletleri Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan’da İslam dini ciddi gelişme göstermektedir. Örneğin, Sovyetler döneminde sayısı yüzü geçmeyen mescit ve camiler sayısı bugün on bine ulaşmıştır…

Evet, Türkistan tarihte Kokand, Buhara ve Hive hanlıkları tarafından temsil edildiği gibi bugün beş devlete ayrılmıştır. Yani, ayrılık Türkistan’ın ana özelliği olmayı hale devam ettirmektedir. Peki, bu derdin hiç davası yok mudur?

Allah (cc) bir dert vermişse elbette şifasını da verir. Türkistan’ın dertlerinin devası her zaman olduğu gibi bugün de faydalı ilim, sahih iman, Müslüman halk evlatlarının kardeşliği, güçlü ekonomi ve akıllı siyasettir. Globalleşen bugünkü dünyamızda Türkistan kendi kendine yetmeyebilir, ama öncelikli vazifemiz yinede kendi aramızdaki sorunları yukarıda saydığım “ilaçlar” ile çözmektir.

İslam ümmetinin kalan topraklarında olduğu gibi günümüzde Türkistan Müslümanları da çeşitli gruplara ayrılmıştır. Kimi selefi, kimi hizipçi (Hizbüt Tahrir), kimi de tebliğci olmuştur. Üzerinden Sovyet kimliğini atamayan mahalli devlet yöneticileri ise böyle gelişmeden panikleyerek, (birde dünyada moda olan İslam fobisine uyarak) Müslümanlara karşı şiddet politikasını uygulamaktadırlar.

Sovyetlerden sonraki dönemde ekonomisi şoka olan, dünya değişse bile biz değişmeyiz diyen politikacıların zorbalığı devam eden, jeopolitik açıdan birleşmeye mahkûm olsa bile bunu başaramayan Türkistan halkları ve devletleri günümüzde çetin dini, politik, ekonomik ve sosyal sorunlarla boğuşmaktadırlar. Bu vatanın göz bebeği olan Aral gölü Sovyetlerin pamuk politikası neticesinde kurumuş, çöl olmuş, ahali açlık ve sefalet içinde kıvranmakta, milyonlarca insanlarımız çareyi Türkistan’dan kaçmakta bulmuşlardır…

İşte Türkistan günümüzde böyle bir vatandır..

Günümüzde Türkistan bir devlet değildir. Bugünkü jeopolitik ve başka nedenlerden dolayı Türkistan’in bir devlet olması da önemli değildir. Önemli olan Türkistan halkları ve devletlerinin bütün konularda işbirliğini yola koymasıdır. Öncelikle devletlerimiz arasındaki sınırların, halklarımız arasında insani ve ticari yolların açılmasıdır. Devlet yöneticilerinin birbirlerine yakınlık göstermesi, dış siyasette işbirliği yapmaları da çok önemlidir.

Bizi umutlandıran Doğu Türkistan hariç mahalli devletlerimizin günümüzde bağımsız olmalarıdır. Komşularımızın  yeni  Avrasya (eski Sovyetler Birliği) ve Şanghay işbirliği gibi projeleri tarihi geriye çevirme girişimleri gibi görünse bile, artık taş yerinden oynamış ve Türkistan gemisi yüzmeye başlamıştır. Bize düşen yüz yıllardır kapalı olan yolun açıldığını anlamak ve bu yolda emin adımlarla yürümektir…

Dr. Namaz N. Muhammed

UTD-Der Başkan Yardımcısı

 

Alakalı yazılar

Yorum yazın