ÇÖL OLAN GÖL YA DA ARAL GÖLÜNÜN FACİASI (6)

ARAL GÖLÜNÜN FACİASI

ALTINCI YAZI

RUSYA’NIN ÇIKMAZLARI

YAZININ ÖZETİ

Sovyetler Birliğinin dağılması ile Rus emperyalizminin maskesi da düşmüş oldu. Bu Mikhail Gorboçov’un meşhur Perestroyka (yeniden oluşum) siyasete neticende gerçekleşti. “Gorbi” bu yeni oluşumu fikir özgürlüğü (“Glasnost”) üzerine inşa etmek istemişti. Ancak böyle özgürlüğün köle edilmiş milletleri bağımsızlığa iteceğini elbette ki o tahmin edemezdi. Yani Sovyet rejiminin yeniden oluşumu imkânsızdı. Gorboçov’un fikir özgürlüğünü temel alan bu siyasetini son yüz yıllarda Rusya adına gerçekleştirilen en önemli müspet girişim olarak nitelemek mümkündür. Gerçi “Gorbi” Perestroyka ne anlama geldiğini kendisi bile anlamamış ve kimseye anlatamamıştı. Ancak bu fikir özgürlüğünün mazlum halklar bağımsızlığı ile sonuçlanması gerçekten muhteşemdi.  Bu manada Mikhail Gorboçov meşhur yazar ve aydın Tolstoy’dan sonra Rusların tarihlerinde övünebilecekleri sayılı kişilerden biridir.

Aral gölünün yok olmasının ana nedeni Rusya’nın beğendiği ve başka halklara zorla kabul ettirdiği komünist rejimin getirdikleridir. Rusların böyle insanlık düşmanı rejimi beğenmelerinin nedeni eski zamanlardan bu halkın kendi kimliğini belirlemekte yaşadığı çelişkilerdir. Bilindiği gibi Rusya ayılar ülkesidir. Birileri kurtları remiz, sembol edindiği gibi ayılar da Rusların sembolü haline gelmiştir. Sovyetler dağıldıktan sonra ayı Rusya’nın milli sembolü haline getirilmek istenmiş ancak Rusya Parlamentosu bunu kabul etmemişti. Şu anda memleketi yöneten “Birleşik Rusya” (Edinaya Rasia) partisinin bayrağında iri bir ayının resmi bulunmaktadır. Rusya’da son yıllarda yönetimi elinde bulunduran Vladimir Putin bu partinin temsilcisidir. Ancak ayının sembol olması sadece görünümdedir. Çünkü hakikatte Ruslar millet ve devlet olarak ciddi kimlik sorunu yaşamaktalar. Rusya’da son günlerde etnik milliyetçiliğe, daha doğrusu ırkçılığa dayanan ve insanların ölümü ile sonuçlanan olaylar yaşandı. Çok milletli ve kültürlü olan bu memlekette yaşanan bu tur olaylar yenilik sayılamaz.  Ruslar her zaman olduğu gibi millet ve devlet olarak büyüklük taslamaya devam etmektedirler. Ancak büyük olmanın gururunu yaşayamadıkları gibi, büyülük iddialarının içini de bir turlu dolduramıyorlar. Eski zamanlarda Kafkas bölgesini ele geçirdiklerinde esir aldıkları topraklara Vladıkafkas, yani Kafkas’ı sahiplenenler ismini vermişlerdi. Aynı mantığı Vladıvostok yani doğuyu sahiplen isminde de görmek mümkündür.  Rusların problemi kendi kimlik problemlerini bir tarafa bırakarak başkalarına ait olan yerleri ele geçirmek değil, sahiplendikleri yerlerde ne yapacaklarını şaşırmalarındadır. Daha derinliklere bakıldığında bu milletin kendi bünyesinde yol bulamamak gibi bir problemin varlığını görmek mümkündür. 19 yüz yılda kendilerine Çarlığı, yani krallığı uygun bulmayan Rus halkı, Marks ve Engelsin safsatalarını kural edinerek Bolşevik inkılâbını gerçekleştirdi. Bu inkılâbın şiarı bütün dünya proleterlerini (işçi ve köylüleri )birleştirmekten ibaretti. On milyonlarca insanin canına mal olan bu inkılâbın “bütün dünya proleterleri bizi af edin” şiarı ile sonuçlandığı malumdur.

Böyle yol kaybının dehşetli sonuçlarına eski Sovyetler Birliğini oluşturan bütün milletler katlanmak mecburiyetinde kaldılar. Büyük Rus abi, küçük kardeşleri sayılan Kafkas ve Orta Asıya halklarını maddi ve manevi yönden âdete delirmiş ayı gibi ezdi ve onları her yönden perişan etti. Bu küçük milletlerin dinleri tahrip edildi, kullandıkları harfler Rus (Kiril) alfabesine değiştirildi ya da esas yazı olarak kabul ettirildi. Rus olmayanların tarihi ile Rusya’nın tarihi birleştirildi ve bu şekilde “kardeş” tarih oluşturuldu. Kırım ve Misketi Türkleri, Çeçen ve İnguş halkları kendi topraklarından sürüldüler ve Orta Asya hududuna zorla yerleştirildiler. Sovyetlerin en korkunç uygulaması idare ettikleri insanları Kolhoz ve Sovhoz adını verdikleri devlet çiftliklerinde köle olarak çalıştırmaktan ibaretti. Bunu kendi din ve kültürlerini kaybeden milletleri top yekûn esir alma politikasının korkunç sonucu diye değerlendirmek mümkündür. Böyle esirlik neticesinde mesela Özbekistan Sovyetlerin pamuk üretim merkezine dönüştü. Neticede Orta Asya’ya doğallık sağlayan Aral gölü suları geri çekildi ve bu göl tarihte emseli görülmemiş zehirli atıklar çöplüğü haline geldi. Bunun nedeni Komünist yönetimin susuz kalan göl dibini zehirli biyolojik ve kimyasal atıklar ile doldurması idi. Neticede Özbeklerin beşte biri, yani yaklaşık dört milyon insan karaciğer çürümesi olan hepatit hastalığına yakalandı.

Sovyetler Birliğinin dağılması ile Rus emperyalizminin maskesi da düşmüş oldu. Bu Mikhail Gorboçov’un meşhur Perestroyka (yeniden oluşum) siyasete neticende gerçekleşti. “Gorbi” bu yeni oluşumu fikir özgürlüğü (“Glasnost”) üzerine inşa etmek istemişti. Ancak böyle özgürlüğün köle edilmiş milletleri bağımsızlığa iteceğini elbette ki o tahmin edemezdi. Yani Sovyet rejiminin yeniden oluşumu imkânsızdı. Gorboçov’un fikir özgürlüğünü temel alan bu siyasetini son yüz yıllarda Rusya adına gerçekleştirilen en önemli müspet girişim olarak nitelemek mümkündür. Gerçi “Gorbi”  Perestroyka ne anlama geldiğini kendisi bile anlamamış ve kimseye anlatamamıştı. Ancak bu fikir özgürlüğünün mazlum halklar bağımsızlığı ile sonuçlanması gerçekten muhteşemdi.  Bu manada Mikhail Gorboçov meşhur yazar ve aydın Tolstoy’dan sonra Rusların tarihlerinde övünebilecekleri sayılı kişilerden biridir. Aynı zamanda Gorboçov’un ortaya çıkmasını Rus halkının mesela batılı milletler gibi tamamen insanlık fıtratlarını yitirmediklerine de delil olarak gösterilebiliriz. Ruslar arasında az da olsa vicdanlı insanların varlığı da bundan dolayıdır. Ancak Rusların millet olarak problemleri kendilerini tanımlamada zorluk çekmeleri, aile hayatlarının ve ahlaki yapılarının olmaması, dinsizlik, zalimlik ve aşırı derecede alkol ve kumar bağımlısı olmalarıdır. Zira bir kişinin kendini alkole vermesinin nedeni kimlik probleminden kaynaklandığı bir gerçektir…

Bu açıdan Gorboçov yerine sarhoş Boris Yeltsin’in iktidara gelmesini doğal bir sonuçtur. Yeltsin sadece alkolden dolayı sarhoş değildi. Onun yaklaşık on yıllık iktidar dönemine bakıldığında bir turlu kendi siyasetini ortaya koyamadığı görünür. Bu yıllarda Yeltsin Rusya’yı iri ama korkunç “ayı” politikası ile yönetti. Zira bu dönemde memlekette neler olup bittiğine kimse bilemedi. Daha doğrusu bu kimsenin umurunda bile değildi. Sözde memlekette piyasa ekonomisi gerçekleştirildi. Devlete ait olan bazı iş yerleri özelleştirilmek istendi. Araya para hırsı ve Rus halkının bir turlu tedavi edemediği rüşvet girince böyle ekonomik politika iflasla sonuçlandı. Medya özgürlüğü fuhşu daha da yaygınlaştırdı. İçki zaten halk arasında yaygındı. İşte Yeltsin bu şartlar içinde karaciğer yetmezliğinden öldü.

Boris Yeltsin’in aklına başına alıp gerçekleştirdiği tek siyasi karar bağımsızlıktan yana olan Çeçen halkı ile anlaşmaya gitmesi idi. Ancak kendine varis olarak eski KGB ajanı olan Putin i seçmesi ile Yeltsin tarihe sarhoş ayı olarak karıştı gitti…

Vladimir Putin i siyasi sarhoşlukta ayıplamak haksızlık olurdu. O aklı başında olan, ama aynı zamanda acımasız ve zorba bir liderdir. Putin iktidara gelir gelmez hile yaparak ikinci Çeçen savaşını başlattı ve bu halka karşı tarihte görülmemiş zülüm siyaseti uyguladı. Bu savaşta öldürülen çocukların sayısı kırk bini aşmıştır. Yüz binlere varan ölü sayısını yine bu kadar kaçak insanlar izlemektedir. Rusya’nın şimdiki yönetimi kendi halkının problemleri ile uğraşmak yerine eski küçük kardeşlerini sindirmeye yönelik politikalar üretmektedir. Bunu Rusya’nın Gürcistan ve Ukrayna ile olan ilişkilinde olduğu gibi, Orta Asya Devletlerine karşı yürütülen politikalarda da görmek mümkündür. Örneğin, Kırgızistan’da yaşanan son Özbek katliamında Rusların parmağı yok demek basiretsizlik olurdu.

Rusya nüfuzunun beşte birini Müslümanlar oluşturmaktadır. Bundan dolayı Rusya İslam Birliği teşkilatına gözlemci olarak katılmaktadır. Rusya şu anda İslam’ın en yaygın şekilde kabul edildiği ülkelerden biridir. Ahlaki çöküntü, alkol ile ilgili problemler, ailelerde boşanma oranın yüksekliği, rüşvetin yaygınlığı Rusya’da insanlarının İslam’ı kabul etmelerinde önemli rol oynamaktadır. Bu problemleri ancak İslam dininin çözeceğini dikkate alarak Rus hükümeti İslam ve Müslümanlarla barışık bir politika izleyebilirdi. Ancak gerçekte bu böyle değildir. Memleket başkenti Moskova’da sadece üç caminin bulunması ve yeni camiler yapımının yetkililer tarafından engellenmesi buna delil olarak gösterilebilir.

Günümüzde Rusya yeniden büyümenin peşindedir. Ama Rus halkı kendi içinde küçülmeye devam etmektedir. Son veriler Rusya halkının gittikçe sayı olarak azalmakta olduğunu göstermektedir. Denilenlerden şu neticeye varmak mümkündür. Ruslara yönetilen siz aslında kimsiniz sorusuna onların derhal cevap vermeleri mümkün değildir. Ancak onların yüzlerini batıya çevirerek zehirli yılan olmaktansa akılsız ayı olmak daha iyidir demeleri hata sayılmasa gerek…           (Devam edecek…)

BIRINCI YAZI: http://turkistanlilar.org/col-olan-gol-ya-da-aral-golunun-faciasi/

İKİNCİ YAZI: http://turkistanlilar.org/col-olan-gol-ya-da-aral-golunun-faciasi-2/

ÜÇÜNCÜ YAZI: http://turkistanlilar.org/col-olan-gol-ya-da-aral-golunun-faciasi-3/

DÖRDÜNCÜ YAZI:http://turkistanlilar.org/col-olan-gol-ya-da-aral-golunun-faciasi-4/

BEŞİNCİ YAZI: http://turkistanlilar.org/col-olan-gol-ya-da-aral-golunun-faciasi-5-2/

Alakalı yazılar

Yorum yazın