ÇÖL OLAN GÖL YA DA ARAL GÖLÜNÜN FACİASI (3)

ARAL GÖLÜNÜN FACİASI

ÜÇÜNCÜ YAZI

KOLHOZ VE SAVHOZ ESARETİNDE

YAZI ÖZETİ

Oysa 1960 yıllardan başlayarak Özbekistan bağımsızlığını ilan edene kadar istisnasız bütün Özbek halkı Sovyetlerin pamuk planını yerine getirmek için çalışmışlardır. Pamuk toplama dönemi olan sonbaharda Özbekistan’da bütün iş yerleri, okullar, üniversiteler kapatılarak milletin bütün üyeleri kızıl milis kontrolünde pamuk tarlalarında çalışmaya zorlanmıştır. Bu çalışma şartlarının faşistlerin gettolarından hiç farkı yoktu. Öyle ki bazı pamuk toplayanlara iş ücreti verilmediği gibi devletin borçları bu insanların cebinden ödenirdi. Bu şartlarda çalışanların mükâfatı ise devletin pamuk planı yerine getirildikten sonra Komünist Parti yönetiminin teşekkür mektubunu dinlemeleri idi.

Sovyetler kendi düzenlerini şu üç esasa dayandırmışlardı: Bu esaslar Ateizm, yani dinsizlik, Proleter düzeni; yani işçi ve çiftçi iktidarı ve son olarak özel mülk yerine devlet mülkünün tesisidir. İşte Aral gölünün felaketi böyle bir vahşi düzenin neticesi demek gerçeği tam olarak yansıtmaktadır. Gerçi Sovyet rejiminin Türkistan topraklarında ki tesisi Rus baskıncılarına o kadar da kolay olmamıştır. 20. Yüzyılın başlarında Türkistan bölgesinde kendilerini Cedidciler (yenilikten yana olanlar) diye tanıtan aydınlar grubu faaliyette bulunmuşlardı. Bunlar arasında imamlar,  şairler ve başka aydınlar vardı. İmam Mahmut Hoca Behbüdi, şair Çolpan Cedidcilerin en ileri gelenlerindendir. Çolpan’ın “Kişen giyme, boyun eğme ki sen de hür doğmuşsun” şiiri bu aydınların şiarı idi. Bununla beraber 1918 yılında Kokand’da Özerk Cumhuriyet ilan edilmişti. Ancak Sovyetlerin planlarında Çarlık Rusya’nın mazlum halklarına özerklik verme niyetleri yoktu. Kokand Özerk Cumhuriyeti vahşi şekilde bastırıldıktan sonra bölgede bağımsızlık için mücadele eden silahlı gruplar ortaya çıkmaya başlar. Ruslar kendi baskıcı rejimlerini gizlemek için bu milli mücadelecilere “Basmacı” adını verirler. Bu milli mücadele hareketi bütün Türkistan bölgesinde ikinci dünya savaşının başlamasına kadar devam eder. Öte yandan zorba Stalin halkı kolektif çiftliklerde toplamak için harekete geçer. Bunun için bölgede suni açlık meydana getirilir ve Türkistan halkı adete açlıktan kırılır. Sadece günümüzdeki Kazakistan hudutlarında ölenler sayısı üç milyonu aşmaktadır. Sovyetlerin en korkunç uygulaması idare ettikleri insanları Kolhoz ve Sovhoz adını verdikleri devlet çiftliklerinde köle olarak çalıştırmaktan ibaretti. Ekmeksiz ve çaresiz kalan halk Stalin’in kolhoz ve savhozlarına üye olarak canını kurtarır. Stalin bununla yetinmez. Yerli halkın dini, dili ve milli medeniyeti esasından yok edilir. Mescitler kapatılır ya da kolhozların depoları haline getirilir. Kur’an alfabesi yerine Rus alfabesi tesis edilir. Milli his ve heyecan taşıyan bütün aydınlar yok edilir.

İkinci dünya savaşında Türkistanlılar Sovyet Kızıl Ordu saflarında Hitler’in faşist askerlerine karşı savaşırlar. Ancak onlardan bir kısmı Alman ordusuna teslim olduktan sonra Türkistan ordusunu kurarak Sovyetlere karşı koyma için çabalar. Savaş sırasında zor günler geçiren Ruslar Orta Asya şehirlerine taşınmaya başlarlar. Yerli halkın misafirperverliği onları adete mest eder. Bu sebepten dolayı onlar Taşkent’e “Ekmek şehri” adını verirler. Ancak Ruslar buralara yerleşmekle beraber yerli halkı manevi yönden yok etmeyi de ihmal etmezler. Onların kendilerine has olan vurdumduymazlık, ahlaksızlık, hayâsızlık, alkol bağımlılığı gibi özelliklerini yerli insanlara aşılamaya başlarlar. Rus dili yerli halka ana dili gibi öğretilir. Neticede örneğin Kazaklar ve Kırgızların nerede ise hepsi ana dillerinde okuyamaz ve konuşamaz hale gelir.

İkinci dünya savaşından sonra başta Amerika olmak üzere batı ve doğu blokları arasında “soğuk savaş” dönemi başlar. Böyle savaş karşıt taraflar arasında silahlanma yarışına döner. Taraflar özellikle nükleer silah üretiminde birbirini geçmeye çalışırlar. Buna ABD ve SSCB arasında uzaya roket ve mekik gönderme yarışı eklenince taraflar ekonomik sıkıntıya girerler. İşte bu nedenden Sovyetler Birliği yönetimi Orta Asya’da pamuk üretimini artırma kararı alır. Pamuk üretimi örneğin Özbekistan’da altı milyon tona kadar yükseltilir. Bu ancak Aral gölünü su ile besleyen Amu Derya ve Sir Derya nehirleri üzerinde su barajları inşa etmekle mümkün olabilirdi. Neticede Aral gölü suyu şiddetli şekilde çekilmeye başlar. Böylece göl suyu oranı 1960’larda senede yaklaşık 20 cm, 1970’lerde senede 50-60 cm ve 1980’lerde senede 80-90 cm azalır. 1989’da ise Aral Gölü ikiye ayrılır: Göçük göl (kuzey) ve Büyük göl (güney).

Sovyetlerin son döneminde yaşlı liderlerin ölümü ile iktidara yeni gelenler kendilerini temize çıkartmak için Özbekistan’da “Pamuk Dosyası” adında yerli yöneticileri ve aydınları yok etme projesini ortaya atarlar. Özbekistan Komünist Partisinin o zamanlardaki başkanı, onun yardımcıları, sayısızca il, ilçe, kolhoz ve sovhozların liderleri hapse atılır. Özbeklerin hepsi rüşvet verme ve almada suçlanır. Yani Özbeklerin milli gururu kuruyan Aral gölünün dibine gömülmek istenmiştir.

Oysa 1960 yıllardan başlayarak Özbekistan bağımsızlığını ilan edene kadar istisnasız bütün Özbek halkı Sovyetlerin pamuk planını yerine getirmek için çalışmışlardır. Pamuk toplama dönemi olan sonbaharda Özbekistan’da bütün iş yerleri, okullar, üniversiteler kapatılarak milletin bütün üyeleri kızıl milis kontrolünde pamuk tarlalarında çalışmaya zorlanmıştır. Bu çalışma şartlarının faşistlerin gettolarından hiç farkı yoktu. Öyle ki bazı pamuk toplayanlara iş ücreti verilmediği gibi devletin borçları bu insanların cebinden ödenirdi. Bu şartlarda çalışanların mükâfatı ise devletin pamuk planı yerine getirildikten sonra Komünist Parti yönetiminin teşekkür mektubunu dinlemeleri idi.

Böyle manzara Sovyetler döneminde Orta Asyalı insanların ne derecede köleleştirildiğini göstermektedir. Bu zaman diliminde Türkistanlıkların dini ve milli değerleri ayaklar altına alınmış ve buranın insanları ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un dediği gibi mankurtlar haline getirilmek istenmiştir. İnsanları ilk olarak mankurtlaştıran Moğollar savaş esiri aldıkları Türkleri ülkesine götürerek belirli bir işleme tabi tutardı. Bu işlem esirlerin başına kadar toprağa gömülmesiyle başlar sonra esirin kafası kazınırdı. Bir manda veya deve derisiyle kafa çevrildikten sonra güneşe bırakılırdı. Zamanla genleşerek eriyen deri esirin beynini zedeler ve hafıza kaybına yol açardı.
Bu işlemden esirlerin çok azı sağ olarak kurtulabilirdi. Daha sonra hafızasını kaybeden Türk, Moğollarca yetiştirilir ve savaşlarda en ön safta Türklere karşı kullanılırdı.

İşte Sovyet döneminin komünist rejimi Orta Asya halklarını buna benzer bir şekilde mankurtlaştırmıştı. Bundan dolayı bölge halkı dinini, milli değerlerini yitirdiği gibi kendilerini de tanımayacak dereceye geldiler. İnsanlar Lenin ve Stalin’in putlarına taparken mutlu şekilde şarkılar söylediler. Aydın ve yazar sıfatlarını taşıyanlar Sovyet rejimi için methiyeler yazdılar. Bu eserlerinde onlar Rusya’nın kendi vatanları olduğunu iddia eder derecesinde ileri gittiler. Bölge insanları toplumda önemli yere gelebilmek için Komünist parti üyesi olmakta yarıştılar. Okullarda çocukların bu partinin gençlik kollarına kayıtları yaptırıldı.

Yetmiş yıllık komünist zülüm sadece Aral gölünü yok etmekle yetinmedi. Bu zamanda yaşayan insanların bir kısmı katliama maruz kaldığı gibi geride kalanlar manen öldürüldüler. Bu vahşi rejimin sonunda ortada suçlanacak kimse kalmadı. Rejimin düşmesi ile Sovyetlere çalışan mahalli komünist liderler bağımsızlık kahramanlarına dönüştüler…(Devam edecek)

 

BIRINCI YAZI: http://turkistanlilar.org/col-olan-gol-ya-da-aral-golunun-faciasi/

İKİNCİ YAZI: http://turkistanlilar.org/col-olan-gol-ya-da-aral-golunun-faciasi-2/

Alakalı yazılar

Yorum yazın